• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

TUVALET SORUNU VS SORUMSUZLUKLAR BOŞANMAYA KADAR GELEN EVLİLİK LÜTFEN YARDIM......

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
[QUOTEresif, post: 37325316, member: 626954"]o zaman bu dayak mevzusunu hepimizden çok sen biliceksin nasıl bir duygu oldugunu

Merak etme gayet iyi bilerek yorum yazdım zaten.Dövmesi kapıya atması son derce absürd iğrenç bir davranış.fakat hanmefendinjn takıntısı da olduğundan fazla.Tedavi ettirmesi gerekirken birlikte hastalık dercesine gelmişler.Dayak üzerinde durmuyorum sinirsellik üzerinde duruyorum dikkat edersen :KK66: Dayağı nornal karşılayacak bir düşünce yok bende.[/QUOTE]

bizde burda bunun için çırpınıyoruz tedavi gör diye bu durumdayken dayak yedigi içinde kızıyoruz hem eşine hem kendisine hemde saolsun bazı arkadaşlar olağan üstü fikirleriye tıppı bile ayak altı ediyorlar maalesef.
 
yazdıklarından anladığım kadarıyla konu sahibinin derdi iyileşmek ya da doktor aramak falan değil. o doktor sorması da millet laf etmesin diye geçiştirdiği bir şey.. nasıl olsa dışarıdan yiyor, sürekli kıyafet ve ev eşyası alabiliyor, o yüzden iyileşmeye çalışmak onun için ilk planda değil.. herkes çarşaf çarşaf doktora git diyor, kendisi hala adamın elini mi kessem diye düşünüyor.. onun düşündüğü tek şey telefon düştüyse, eline alıp eli kirlendiyse elini nasıl yok etmeli..

sanki elinden kredi kartını ve imkanlarını alınca kendiliğinden düzelecekmişsin gibi geliyor konu sahibi, en azından o zaman bu dertten kurtulmanın yollarını ararsın.. kusura bakma 40 sayfanın özeti bu benim için..

yorumlarında yazmış zaten doktora gittiğini ama iyileşememiş varsa tanıdığınız bir doktor diye soruyor sadece
ama evet dediğiniz gibi elindeki bütün imkanlardan olunca alışmaya başlar belki de ya da durumu daha fena olur.
 
eniştem 40 yaşında bir gün şizofren oldu
günde 24 saat spor kanalı izleyen adam tvyi açmaz
tüm mahalle akraba gece gündüz birbirlerine gider gelirler kapıları asla kapanmaz eve kimseyi istemez almaz oldu
çocuklarını odaya tıkardı görmek istemezdi
sürekli dinleniyoruz izleniyoruz öldürülücez vs vs vs işte şizofren durumların hepsi
işe gitmez evden çıkmaz doktora gitmez ben hasta değilim der
ablam hep destek oldu yanındayım atlatıcaz geçicek halledicez
sonunda tepesi attı yeter be dedi işe gitmiyorsun doktora gitmiyorsun ben seninle mi uğrışıcam 3 çocuk var bunlar ne yiyip ne içicek yarın öbür gün neler yaşanacak
ben gidiyorum babamın evine çocuklarımla ne halin varsa gör dedi
yataktan kalkmayan adam kalktı doktora gitti ayaklarıyla
yıllardır ilaçlarını kendi içer unutmaz bile çok normal yaşıyor gayet de neşeli mutlu normal bir insan

benim eşim evladım olsa hastalık tamam evet ama doktoa git çaresini ara uğraş
bi de doktoru beğenmiyor saçma sapan şeyleri yapıyormuş
bırak eleştiriyi direk boşarım senle mi uğraşıcam sen kendin için uğraşmazken

yorumlarında yazmış zaten doktora gittiğini ama iyileşememiş varsa tanıdığınız bir doktor diye soruyor sadece
ama evet dediğiniz gibi elindeki bütün imkanlardan olunca alışmaya başlar belki de ya da durumu daha fena olur.

Benim tanıdığım bu tarz takıntılı insanların tamamı çaresiz kaldıkları noktada kendilerini düzeltti.
Bir akrabamızın eşi evlendiklerinden beri uçağa asla binmez.
Adam sürekli uçağa binerse öleceğini söyler dururdu.
Bir gün annesinin yoğun bakımda olduğunu duydu ve paşa paşa o uçağa binip annesini görmeye gitti.
Bu arkadaşta işine geldiği noktaları düşünüp takıntı yapıyor sadece.
Temizlik hastası bir insanın yapacağı son şeydir dışardan yemek yemek.
Ama konu sahibinin öyle rahatına gittiği için onu kafasında sorun haline getirmiyor.
 
Kanser olan birine aslinda sen kanser degilsin sadece ilgi bekliyorsun simariksin dermisiniz, psikolojik hastaligin tedavisi var ama cahilligin yok iste.

takıntılı olmak dünyanın her yerinde hastalık degildir, her durumda hastalık degildir, her insan için hastalık degildir. ben takıntılı insan seviyorumdur belki de... o zaman takıntılı insana hasta diyemem.

ya da dengesiz birine borderline disorder der hasta ilan edersin. ama belki ben dengesiz biriyle yaşamayı seviyorumdur. bir günü farklı diger günü farklı biri olması hoşuma gidiyordur. o zaman buna hastalık denmez.

ya da birisi asabi karaktere sahiptir. bu kişiye öfke kontrolü yok mu diyeceksin? kime göre? kimi mülayim sever, kimi daha maço sever. sana göre hasta gelen digerine göre güzel gelir.

şımarıklık birine güzel gelir digerine can sıkıcı... gibi... tamamen estetik ve sosyal bakış üzerinedir.

psikologa gidersin ve yalan söyleyebilirsin tüm her şey hakkında. ve o senin (sözde) hasta oldugunu anlayamaz.

kanser ise dünyanın her yerinde kanserdir. kime sorarsan kanserdir. nereye gidersen git kanserdir. çünkü nesnel tanımı vardır. ve sen yalan bile söylesen doktor senin kanser oldugunu kendisi ögrenir.

oysa psikolojik hastalık denilen şeylerin nesnel teşhisi yoktur. toplum mühendisleri sevmediklerini hasta ilan eder, buna da bir hastalık ismi uydururlar. bir insanı çekingen diye hasta ilan edemezsiniz, şımarık diye, asabi diye... bunlar karakter farkıdır. ''turuncu rengi sevmiyorsun demek ki hastasın. çünkü çogu insan turuncu sever'' demekten farkı yok bu psikolojik hastalıkların.
 
Siz kendi cehenneminizi kendiniz yaratmışsınız. Birincisi evdeki tüm sorumlulukları üzerinize almak kötü olmuş. Çünkü evliliklerde ortak paylaşım yapılmazsa ve baştan bütün sorumluluğu sadece bir kişi üzerine alırsa, bu artık o kişinin görevi haline gelir ve yapılmadığında da bir güzel hesap sorulur, nedense.
Eşinizin sorumsuzluğu ve arkasını sürekli toplamanız yüzünden kendinize bile zaman ayıramamışsınız. Diğer taraftan şu anda evliliğinizin ne olacağı konusundan çok kendinizi bu cehennemden çıkarmanız gerekiyor, tedavi olmalısınız.
Dayak konusuna gelince, sadece şu konuya takıldım. Sanırım o kadar çok dayak yemişsiniz ki bunu normal karşılıyorsunuz yani eşiniz sizi döverken siz hala telefonun tuvalete düşüp düşmediğini düşünüyorsunuz.
Şimdi eşiniz af dilese ve bu durumda evliliğinize tedavi olmadan dönseniz daha beter olacaktır. Size tavsiyem hem eşiniz hem de siz tedavi olmalısınız. Tedavi olmadan bu evliliğin yürümesi mümkün değil çünkü. Her ikiniz de doktora gitmelisiniz ve bunu kendiniz için yapmalısınız.
 
Benim tanıdığım bu tarz takıntılı insanların tamamı çaresiz kaldıkları noktada kendilerini düzeltti.
Bir akrabamızın eşi evlendiklerinden beri uçağa asla binmez.
Adam sürekli uçağa binerse öleceğini söyler dururdu.
Bir gün annesinin yoğun bakımda olduğunu duydu ve paşa paşa o uçağa binip annesini görmeye gitti.
Bu arkadaşta işine geldiği noktaları düşünüp takıntı yapıyor sadece.
Temizlik hastası bir insanın yapacağı son şeydir dışardan yemek yemek.
Ama konu sahibinin öyle rahatına gittiği için onu kafasında sorun haline getirmiyor.
 
Düşünüyorum da bu hastaligin bir maddi kriteri de var galiba..

Gecekonduda yasayan bir kadin bu hastaliga yakalanamaz ya da tüm parasini ev kirasina veren bir ailenin kadini da bu hastaliga yakalanamaz..

Yani koni sahibi hala telefon derdindesiniz hatta psikolog ayirt edecek kadar iyi olduğunuzu söyleyip.doktor begenmiyorsunuz..ailenin yaninda nasil yasiyorsun K kuzummm
 
Merak etme gayet iyi bilerek yorum yazdım zaten.Dövmesi kapıya atması son derce absürd iğrenç bir davranış.fakat hanmefendinjn takıntısı olduğundan fazla.Tedavi ettirmesi gerekirken birlikte hastalık dercesine gelmişler.Dayak üzerinde durmuyorum sinirsellik üzerinde duruyorum dikkat edersen :KK66: Dayağı nornal karşılayacak bir düşünce yok bende.

bizde burda bunun için çırpınıyoruz tedavi gör diye bu durumdayken dayak yedigi içinde kızıyoruz hem eşine hem kendisine hemde saolsun bazı arkadaşlar olağan üstü fikirleriye tıppı bile ayak altı ediyorlar maalesef.[/QUOTE]

:KK57::KK57: bütün yorumları okumadım da konuyu okuyunca yüz ifadem böyle oldu.İlginç..Herşeyin bir çözümü bir tedavisi var.demek istediğim konu sahibi takıntılarıyla hayatı eşine de kendisine de zindan etmiş
 
Şunu da eklemek isterim tabi ki doktorların elinde sihirli değnek yok. Sizin çaba göstermeniz ve bu hastalığı yenmek istemeniz gerekiyor.
İkinci eklemek istediğim evlilikler de sadece bir kişi fedakarlık yaparsa bu evlilikler yürümüyor. Her ne kadar eşinizin özünde iyi biri olduğunu belirtmişseniz de aslında sizin sorunlarını hiç dinlememiş. Kusura bakmayın ama bencilce yaşamış. Siz zaman zaman çok bunalıp bunu dile getirdiğinizde, "çalışma o zaman" diye kestirip atmış. Oysa ilgi ile sadece sizi dinleseydi bu bile size yetecekti. Sadece takıntılarınızı değil, bir de bu konuyu da düşünün lütfen. Yarın çocuğunuz olduğunda ne olacak? Herkese ne kadar yetebileceksiniz. Evlilik sorumluluklarını üstlenmeyip kendi hayatını yaşayan bir koca var ve tüm her şeye yetmeye çalışan bir kadın. İşler yetişmeyince de şikayetçi olan bir erkek... Bence bu sorunu da bir şekilde çözüme kavuşturmalısınız. Yoksa sizi klonlamak gerekecek.
 
Bu hastalığı yaşamayan bılemez şımarıklık vs dıyenlere de ben her zaman başınıza gelirse anlarsınız dıyorumm
Konu sahıbının temiz olmayıp kıyafetını atması eşyaları atması saatlerce yıkanması bunların hepsı dogrudur aynen bende yaşadım
Takıntılar hafıfse evet telkinler ke atlatılabılır ama hastalık aşamasındaysa yardım almadan imkansız gıbı bısey
Şımarıklık yok bılmemne dıyenlerde suan içimden cok kızdım kım böle yasamak ıster hastalık bu tamammı bilmiyorsunuz susun barı konuşmayın yorum yapmayın bu hastalığı yaşayanlarında çileden çıkartıpda sizde yaşarsınız dedirtmeyıin
 
Ben hamileyken ruhsal yapım alaşağı olmuştu.Temizlik takıntım şaha kalkmıştı resmen .Annemi bile tuvaletten çıkmasını gözler olmuştum .Lavabodan musluk sesi duymadıysam başının etini yerdim elini yıkadın mı yıkamadın mı diye .Annem kayseriye gidince de yaptıklarımdan pişman olup hüngür hüngür ağlamıştım .Hamile iken neden böyle oldum .Hormonlarım değişti .Aşırı prolaktin hormonu beni mahvetti.Manik defresif ya da bipolar bozukluk gösterenlerin de hormonları farklıdır .Bu insanı hasta eder .Hastalık işte .Geçebilir de kalabilir de ama buna hastalık değil demek yanlış .
 
Düşünüyorum da bu hastaligin bir maddi kriteri de var galiba..

Gecekonduda yasayan bir kadin bu hastaliga yakalanamaz ya da tüm parasini ev kirasina veren bir ailenin kadini da bu hastaliga yakalanamaz..

Yani koni sahibi hala telefon derdindesiniz hatta psikolog ayirt edecek kadar iyi olduğunuzu söyleyip.doktor begenmiyorsunuz..ailenin yaninda nasil yasiyorsun K kuzummm

Neden yakalanamasın?
Vardı böyle bildiğim insanlar. Kadının elini yıkamaktan derisi soyuluyor, yara oluyordu, hiç bir şeyin temiz olduğuna inancı yoktu vs vs. Bildiğin köy kadınıydı yani, evi de toprak ev. 5 sene önce falan şehre taşındılar da bir nebze düzeldi.
 
Bu hastalığı yaşamayan bılemez şımarıklık vs dıyenlere de ben her zaman başınıza gelirse anlarsınız dıyorumm
Konu sahıbının temiz olmayıp kıyafetını atması eşyaları atması saatlerce yıkanması bunların hepsı dogrudur aynen bende yaşadım
Takıntılar hafıfse evet telkinler ke atlatılabılır ama hastalık aşamasındaysa yardım almadan imkansız gıbı bısey
Şımarıklık yok bılmemne dıyenlerde suan içimden cok kızdım kım böle yasamak ıster hastalık bu tamammı bilmiyorsunuz susun barı konuşmayın yorum yapmayın bu hastalığı yaşayanlarında çileden çıkartıpda sizde yaşarsınız dedirtmeyıin
Konu şahını arkadasım bu kadar yogun yasıyorsun tedavı olman lazım yoksa kendı basına yenmen ımkansız hatta yatarak tedavı ol hastalığın kırıntıları bile kalmasın kalanlarla yaşamak bile cok zor cunku
 
Bence ikiniz de birbirinizden betersiniz.
Telefon arabanın altına düştü diye çöpe atmak nedir?

Acilen psikologa gidin.
Okurken ben bunaldım.
 
Konu şahını arkadasım bu kadar yogun yasıyorsun tedavı olman lazım yoksa kendı basına yenmen ımkansız hatta yatarak tedavı ol hastalığın kırıntıları bile kalmasın kalanlarla yaşamak bile cok zor cunku
Gereksız gereksız cok bılmiş konuşanlar yukarıda ki iki yorumumu okuttun şımarıklık felan dıyenler vs yazmayın artık şuan yazarken ellerim titriyor sinirden böyle gereksız yazanlar yazmıştında yorumda yapmayın
 
Neden yakalanamasın?
Vardı böyle bildiğim insanlar. Kadının elini yıkamaktan derisi soyuluyor, yara oluyordu, hiç bir şeyin temiz olduğuna inancı yoktu vs vs. Bildiğin köy kadınıydı yani, evi de toprak ev. 5 sene önce falan şehre taşındılar da bir nebze düzeldi.

Demek istediğim baska.
firinini bulasik makinesini telefonlari çöpe atacak kadar ileri tasiyabilir miydi?

Yani attigin şeylerin yerine yenisinin gelmeyeceğini bilen her gun disaridan yemek söylemek için parasi olmayan insan bunu hastayim diye yapabilir mi?
 
Benim tanıdığım bu tarz takıntılı insanların tamamı çaresiz kaldıkları noktada kendilerini düzeltti.
Bir akrabamızın eşi evlendiklerinden beri uçağa asla binmez.
Adam sürekli uçağa binerse öleceğini söyler dururdu.
Bir gün annesinin yoğun bakımda olduğunu duydu ve paşa paşa o uçağa binip annesini görmeye gitti.
Bu arkadaşta işine geldiği noktaları düşünüp takıntı yapıyor sadece.
Temizlik hastası bir insanın yapacağı son şeydir dışardan yemek yemek.
Ama konu sahibinin öyle rahatına gittiği için onu kafasında sorun haline getirmiyor.

elinden imkanlar alınınca iyi de olabilir kötü de olabilir bunu bilemeyiz. Kemal Sunal da uçaktan korkuyordu ve ilk kez bindiği uçakta kalp krizi geçirip vefat etti diye hatırlıyorum.
 
takıntılı olmak dünyanın her yerinde hastalık degildir, her durumda hastalık degildir, her insan için hastalık degildir. ben takıntılı insan seviyorumdur belki de... o zaman takıntılı insana hasta diyemem.

ya da dengesiz birine borderline disorder der hasta ilan edersin. ama belki ben dengesiz biriyle yaşamayı seviyorumdur. bir günü farklı diger günü farklı biri olması hoşuma gidiyordur. o zaman buna hastalık denmez.

ya da birisi asabi karaktere sahiptir. bu kişiye öfke kontrolü yok mu diyeceksin? kime göre? kimi mülayim sever, kimi daha maço sever. sana göre hasta gelen digerine göre güzel gelir.

şımarıklık birine güzel gelir digerine can sıkıcı... gibi... tamamen estetik ve sosyal bakış üzerinedir.

psikologa gidersin ve yalan söyleyebilirsin tüm her şey hakkında. ve o senin (sözde) hasta oldugunu anlayamaz.

kanser ise dünyanın her yerinde kanserdir. kime sorarsan kanserdir. nereye gidersen git kanserdir. çünkü nesnel tanımı vardır. ve sen yalan bile söylesen doktor senin kanser oldugunu kendisi ögrenir.

oysa psikolojik hastalık denilen şeylerin nesnel teşhisi yoktur. toplum mühendisleri sevmediklerini hasta ilan eder, buna da bir hastalık ismi uydururlar. bir insanı çekingen diye hasta ilan edemezsiniz, şımarık diye, asabi diye... bunlar karakter farkıdır. ''turuncu rengi sevmiyorsun demek ki hastasın. çünkü çogu insan turuncu sever'' demekten farkı yok bu psikolojik hastalıkların.
Psikolojik hastalara tani koyulmasi icin belirli kriterlerin mevcut olmasi gerekir,
mesela kisi artik günlük islerini yapamamaya baslar, kendini KÖTÜ hisseder ve MUTSUZDUR,
cok veya az uyur, cok veya az yer, hayat artik yasanilmaz hale gelir
bu kriterler zaten bilim adamlari tarafindan tartisilir ve degiskendirler, mesela DSM-4 ün
DSM-5 i cikti bu sene ve yine degisiklikler yapildi, kisilik hastaliklarin (borderline gibi) keskin
kriterleri olmadigi icin hala tartisma konusudurlar zaten,
sizin dediginiz gibi yalandan psikologa gidenler elbette var ama bunlarin cogunlugu temsil
etmedigine emin olabilirsiniz, zaten bu düsünce de olan biri de gercekten hasta olma yolunu
da tutmustur, asiri derece bu düsünceye düserse yine hasta kategorisine girecektir,
diger gercek hastalar ise artik hayatlari yasanmaz hale geldigi icin mecbur bir psikologa
giderler.

Sonuc insanlar bulunduklari durumdan memnun degillerdir ve hayat standartlari git gide
düstügü icin hastadirlar, nasil grip olan bir insan yataktan kalkamaz,
artik o insan da bu düsünceler icindeyken yataktan kalkamaz hale gelir.
 
Demek istediğim baska.
firinini bulasik makinesini telefonlari çöpe atacak kadar ileri tasiyabilir miydi?

Yani attigin şeylerin yerine yenisinin gelmeyeceğini bilen her gun disaridan yemek söylemek için parasi olmayan insan bunu hastayim diye yapabilir mi?

Ama bu hastalığa yakalanmamak olmuyor. Sonuçta atabilen de atamayan da o takıklığı yaşıyor ama parası olan bir şekilde kendini rahatlatıyor ve kaldırıp atıyor. Olmayan ne yapıyor? Muhtemelen sinir krizleri geçiriyor.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Back