• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Tecavüz edilip, yakılarak öldürülen Özgecan Aslan için..

heee kalçasından cam parçası çıkarmışlar eğer haber asparagas değilse


Tek kişilik hücrede değilse ona zaten iyi davranılmayacağı kesin. Tek kişilik hücre olsa bile infaz koruma memurlarıda çok kötü davranıyormuş. Erkek arkadaşımdan biliyorum. Cezaevinde görev yaptı. Kaç tanesi gördüğü baskıdan intihar etmiş.
 
Adalet Mülkün Temelidir" diye gireyim o halde konuya.
Hukuk'tan adaleti çıkarırsak elimizde Kanun kalır, Kanun Devleti Polis Devletidir, Polis Devletinin de iyi bir şey olmadığı hepimizin malumu sanırım.
mahkemeler bence tam tersine adaletin tecelli edeceği yerlerdir, eğer adalet mahkemede tecelli etmeyecekse nerede edecek? O zaman niçin Orman Kanunlarını uygulamıyoruz? benim adaletim olmaz, senin adaletin olmaz. Evrensel Hukuk Kuralları vardır, ve bu kurallara göre, örneğimizden yola çıkarsak, tecavüze uğrayan mağdur, tecavüz eden suçludur. Eğer bir kadına tecavüz edip öldüren bir adam mevcut yasal sistem içinden (örneğin Türkiyedeki yasal sistem) 5 yılda çıkabiliyorsa mahkemeye takım elbise giydi geldi diye iyi halden yırtabiliyorsa Evrensel Hukuk Kurallarıyla çelişen bir şeyler vardır.
bakın dünyanın bir çok ülkesinde kimyasal hadım konuşuluyor. ABD gibi "Özgürlükler Ülkesi" olarak adlandırılan bir ülkede pedofillerin hangi mahallede ikamet ettiği bellidir, ve ebeveynler bunu görürler kimse bu pedofillerin "yaşam hakkı"nı önemsemez, düşünün bir öğretmene 14 yaşında bir kız beni taciz etti diye iddia etse ve öğretmen aksini kanıtlayamasa ya da 25 yaşında bir adam 17 yaşında bir kızla cinsel ilişkiye girse ve kızın ailesi şikayetçi olsa adam kızla sevgili olmasına ve sonradan evlenmesine rağmen adı bu listede yer alır ve o sokakta yaşayan biri gidip o adamı dövebilir. kimse de çıkıp ama "yaşam hakkı" falan demez. çünkü pedofil ciddi bir sorundur ve öncelik çocukların yaşam hakkıdır sistemin mecburen mağdur ettiği azınlıkta değildir. çünkü o mahalleye seri bir çocuk tecavüzcü taşınsa aileler bilmek ve önlem almak zorundadır.
verdiğin örneklerin tamamı yasal düzenlemelerle ilgilidir, Hukuk çok daha farklı bir kavramdır ve olmaldır. gerçi burada Bakunin'den alıntı yaparsak "Hukuk iktidarın fahişesidir" de diyebiliriz ama burada bahsedilen de Evrensel Hukuk Kuralları değildir, mevut ülkedeki yasal düzenlemelerdir.
bizim yasal düzenlemelerimiz yetersiz ama bu vicdan sızlamasına mani değil.
boşanma ve tecavüz aynı değil, kesinlikle katılmıyorum, hele hele ölüm hiç değil. yurt dışındaki yerleşik bir evlilik öncesi anlaşma bu sorunları kökünden çözmeye yeter de artar bile ama yine de ortada hakkını savunamayacak biri yok. oysa Özgecan artık ölü ve onu neredeyse suçlu çıkaran adamı masum çıkaran bir avukat var evet bence bu şeytanın avukatlığıdır.
ama ille senin verdiğin örneklerden devam etmek istersen evet işçilerini yerin bilmemkaç kat altına gönderip sigorta girişlerini yapmayan işverenin işçisi öldüğü için evirip çevirip olayı işçiye itekleyen avukatı da şeytanın avukatıdır.
boşadığı karısına çoluğuna çocuğuna beş kuruş vermemek için kadının adını zinacıya çıkaran avukat da aynıdır
ama yine de atladığın nokta şu;
bu örneklerin ağırlığı aynı değil. ortada canlı canlı eli kolu kesilmiş, canlı canlı yakılmış bir kız var.
bu yüzden hukukta suçların cezaları derece derece bu yüzden mesela para cezasına çevrilen cezalar var, bir de ağırlaştırılmış müebbet cezası var.
bu adam hunharca hisle öldürmekten yargılanacak büyük ihtimal. bir insanı diri diri yaktı ve bu adamın avukatı örneğin benim vicdanımı sızlatacak şeyler yapıyor, ve ben merak ediyorum, onun vicdanı sızlamıyor mu?
illa birileri savunacak, istemeyen de savunmaz.
avukatın gönüllü olması bir sebep, bu kadar hevesli olması başka bir sebep, sosyal medya hesabında gülücüklü kalpli paylaşımlar yapması başka bir sebep.
diğerleri bu kadar tepki çekmedi çünkü böyle göz önünde değildi, illa ki bir iş illa ki biri yapacak, biri para veriyor diğeri işini yapıyor ama bu kadar göz önündeyse ölü bir kızın üzerinden reklam mı yapıyor sorusu akla geliyor, tepki buna daha çok. bence bu kadar eleştirerek istediğini veriyoruz bu avukata daha çok

Hukuktan adaleti çıkarırsa polis devleti kalmaz elinde çünkü hala savunma ve iddia makamları mevcuttur, ama iyi ama kötü. Polis devletinde iddia ederler, savunma hakkı vermezler.

Hukuk adaletli bir şekilde işlemiyor diye ''eh.. o zaman orman kanunu'' diyemeyiz çünkü ikisinin motivasyonu farklıdır. Biri adaleti saglayamasa bile ''adaleti saglama'' motivasyonu ile hareket eder, digerinin motivasyonu ise intikamdır, ele geçirmedir ya da saldıranı yok etmedir. Orman kanununda güçsüzsen agzını bile açamazsın, kamuoyu oluşturup en azından bi ugraşamazsın bile.

Senin bahsettigin tüm her şey hukukun boşlukları. O zaman yapacagın şey boşlukları elden geldigince doldurmaktır (ki asla tam dolduramazsın). Tüm hukuku at gitsin, ya da temel ilkeleri yok sayalım ile bir yere varamazsın. Amacı o olsa dahi (en azından sözde), hukuk adaleti saglamak zorunda degildir... ki buna sen de katılıyorsun aslında. Verdigin pedofili örnegi de buna ispattır. Yani diyorsun ki ''adaletli degil evet... ama pedofili ciddi bir suçtur o yüzden arada magdurlar da olacaktır nabalım yani?'' E ama az önce de hukuk adaleti saglamak zorundadır diyordun? Mesela şu örnekteki adaleti bana gösterebilir misin ;

http://www.dailymail.co.uk/news/art...g-six-year-old-daughter-looking-children.html

Yani google'a yazınca direkt karşına çıkan bir haber bu. Kadının bir tanesi, bir babayı kendi kız çocugunu taciz etmekle itham etmiş ve adamı atmışlar hapse... ta ki kadın ''ya o gün sinirliydim ben pardon...'' diyene kadar. Baba durduk yere kendi kızını taciz etmekle itham edilmiş... E hani senin adalet diye tutturdugun şey nerede kaldı? ''Masumiyet karinesi''ni ortadan kaldırıp, pedofil iddiasını direkt gerçek sayıp karşı tarafın bunun aksini ispatlamasını istersen işte böyle saçmalıklar olur. İlkeler bu yüzden önemli. Halbuki asıl olay ''suçlu sayılması için suçunun ispatlanması'' ilkesidir. Ama olay pedofiliye gelince, masumiyet karinesini kaldırdın attın ve adalet dedigin şeye ihaneti yaptın en başından... ''e o kadarı da olur'' dedin. Çelişki degil mi bu şimdi yani?

Bir de adalet mülkün temelidir meselesi... Mülkiyet ile alakalı bir şey sonuçta dimi? Bu senin kendi vücudun olur, fikrin olur, evin, araban olur, yaptıgın bir sözleşme olur... vs. Yani adalet için ortada olması gerekenler, hak(mülk), hakim, hukuk, hüküm degil mi? Bu araziyi sen parasını verip birinden aldın, hakkın olmuş oldu. Peki o aldıgın kişi kimden aldı? En başına git... Bu arazi ilk kimindi? Biri gördü ve burası benim dedi ve hak etmiş mi oldu? E ama bedelini ödemedi, nasıl hak etmiş olabilir ki? Dolayısıyla bu çalıntı bir mal olmuş olur, e çalıntı mal da kime satılırsa satılsın hala çalıntı maldır ve çalıntı malı satın alan kişiler bu mal üzerinde hak sahibi degillerdir esasen. E ortadaki mülk çalıntı ise, o zaman adalet dedigin ne?

İslamdaki ''el hükmü lillah'' meselesi de burayla alakalı. Yani hak, hüküm, hakim ve hukuk Allah'ındır meselesi. Çünkü adil olan ne bilemiyorsun... Sadece kavramsal olarak a priori olarak almışsın ve sorgulamıyorsun (seni kast etmiyorum). Kafanda ulaşılmaz bir ütopya o sadece. Dolayısıyla seni aşan bir yere yüklüyorsun adil olan hakimi/hükmü, bu tanrı olur ya da başka bir şey olur fark etmez. Ne yaparsan yap, karşına çıkan sonuç adalet olmayabiliyor çünkü. Mutlak adalet hep öteye bırakılır bu yüzden. Tabi temenni olarak çünkü öyle bir şey yok...

Adaletin kendisi adil mi? diye sor bakalım kendine. Şimdi bu olayla ilgili ''assınlar, kessinler, müebbet hapis olsun, kısasa kısas olsun...vs'' gibi bir sürü ceza düşünebilirsin. Bunlardan hangisi adil olacak şimdi? Giden geri gelmeyecekse adalet adil mi olmuştur, ne ceza verirsen ver... Adalet dedigin belli ilkelerin üzerine ''adil veya degil'' kurulan hukuka uygunluk durumudur aslında. Yani bizim mecbur oldugumuz ''adalet'' kavramından bahsediyorum, ütopik, adil olan adaletten degil çünkü öyle bir şey yok dedigim gibi.

Dolayısıyla burada hukuka uygunluktan başka, kitabına uymaktan başka, ilkelere uymaktna başka çaremiz yok. Avukatın yaptıgı ilkeleri dahilindedir, her ne kadar hoşlanmasan da. Hukuk sana adil olan adaleti vermeyebilir ve hatta verse bile bunun adil olup olmadıgını söyleyemezsin. Kime göre neye göre? Bu adamı assalar sen ''oh adalet saglandı işte'' dersin ama anne babasını zerre kadar bile teskin etmez belki de, hem giden de bi daha gelmeyecek... O zaman burada aslolan demek ki çogu zaman adalet degil, toplumun sinirini azaltmak, duygusal hezeyanları dizginlemek ve suçluları toplumdan tecrit etmek...

Ayrıca suçlar arasındaki ''bu daha iyi bu daha kötü'' ayrımını da aslında pek yapamayız. Kime göre, neye göre? Topluma göre mi, bireylerin kendine göre mi yoksa hukuka göre mi, yoksa adil olan adalete göre mi?

Burada avukata laf söylemek yersiz bu yüzden. Hukukun boşluklarını doldurmaktan başka da çaremiz yok.
 
acaba bu hastanelik olma olayı gerçek mi kızlar? başka bir topikte yazmış bir arkadaş belki de milletin gazını almak için uydurdular
insallah gercektir gercek olmasını okadar cok istiyorum ki biraz olsun icimiz soğuyacak az da olsa hergün dua ediyorum can cekise cekise gebermeleri icin binbir türlü cinsel tacize tecavüze uğramaları icin
 
evet sise makatına sokulmus burada acılan bir konudan öğrendim bende ohhh icimin yağları eridi


Ama ben cinayeti işleyen kişinin hücreye atılıcağını duymuştum mahkemeye çıkıp cezası kesilene kadar.. Hatta kesildikten sonra da ömür boyu hücrede kalabilirmiş başbakan dedi. Bunu bir çeşit ceza olarak görüyor ama asıl ceza koğuşa atılması.
 
Ama ben cinayeti işleyen kişinin hücreye atılıcağını duymuştum mahkemeye çıkıp cezası kesilene kadar.. Hatta kesildikten sonra da ömür boyu hücrede kalabilirmiş başbakan dedi. Bunu bir çeşit ceza olarak görüyor ama asıl ceza koğuşa atılması.
hücreye alınsalar da orada bir yolunu bulup atıyorlarmıs koğusa bir yolunu bulup cezalandırılmalarına izin veriyorlarmıs yani gardiyanlar ne derece doğrı bilemiyorum tabi.diğer topikte bir arkadas bu haber doğrı arkadaslar bugün derste bocamızdan öğrendik bağlantıları var demis.insallah doğrudur
 
diğer konuya da yazdım haber doğru arkadaşlar.

bu arada her zamanki gibi sitenin hassasiyeti için teşekkürler siyah karartmaya
 
Yazsam mi yazmasam mi bilemedim ama aklma cok takildi. Ozgecan in yanmis bedenini gordum. Sanirim soka girip bayildiginda oldu diye yaktilar. Bedeni acidan kivrilmis gibiydi. Bu dusunce daha cok canimi yakti. Caniler goturup biraktiginda o pozisyonda olmasi cok zor. Inanamdim
 
Yazsam mi yazmasam mi bilemedim ama aklma cok takildi. Ozgecan in yanmis bedenini gordum. Sanirim soka girip bayildiginda oldu diye yaktilar. Bedeni acidan kivrilmis gibiydi. Bu dusunce daha cok canimi yakti. Caniler goturup biraktiginda o pozisyonda olmasi cok zor. Inanamdim

nasıl yani nerde gördün nete mi düşmüş, nasıl, sahtedir bence
 
Yazsam mi yazmasam mi bilemedim ama aklma cok takildi. Ozgecan in yanmis bedenini gordum. Sanirim soka girip bayildiginda oldu diye yaktilar. Bedeni acidan kivrilmis gibiydi. Bu dusunce daha cok canimi yakti. Caniler goturup biraktiginda o pozisyonda olmasi cok zor. Inanamdim
gercek degildir ya inanamiyorum:( o mu gercekten?
 
Hukuktan adaleti çıkarırsa polis devleti kalmaz elinde çünkü hala savunma ve iddia makamları mevcuttur, ama iyi ama kötü. Polis devletinde iddia ederler, savunma hakkı vermezler.

Hukuk adaletli bir şekilde işlemiyor diye ''eh.. o zaman orman kanunu'' diyemeyiz çünkü ikisinin motivasyonu farklıdır. Biri adaleti saglayamasa bile ''adaleti saglama'' motivasyonu ile hareket eder, digerinin motivasyonu ise intikamdır, ele geçirmedir ya da saldıranı yok etmedir. Orman kanununda güçsüzsen agzını bile açamazsın, kamuoyu oluşturup en azından bi ugraşamazsın bile.

Senin bahsettigin tüm her şey hukukun boşlukları. O zaman yapacagın şey boşlukları elden geldigince doldurmaktır (ki asla tam dolduramazsın). Tüm hukuku at gitsin, ya da temel ilkeleri yok sayalım ile bir yere varamazsın. Amacı o olsa dahi (en azından sözde), hukuk adaleti saglamak zorunda degildir... ki buna sen de katılıyorsun aslında. Verdigin pedofili örnegi de buna ispattır. Yani diyorsun ki ''adaletli degil evet... ama pedofili ciddi bir suçtur o yüzden arada magdurlar da olacaktır nabalım yani?'' E ama az önce de hukuk adaleti saglamak zorundadır diyordun? Mesela şu örnekteki adaleti bana gösterebilir misin ;

http://www.dailymail.co.uk/news/art...g-six-year-old-daughter-looking-children.html

Yani google'a yazınca direkt karşına çıkan bir haber bu. Kadının bir tanesi, bir babayı kendi kız çocugunu taciz etmekle itham etmiş ve adamı atmışlar hapse... ta ki kadın ''ya o gün sinirliydim ben pardon...'' diyene kadar. Baba durduk yere kendi kızını taciz etmekle itham edilmiş... E hani senin adalet diye tutturdugun şey nerede kaldı? ''Masumiyet karinesi''ni ortadan kaldırıp, pedofil iddiasını direkt gerçek sayıp karşı tarafın bunun aksini ispatlamasını istersen işte böyle saçmalıklar olur. İlkeler bu yüzden önemli. Halbuki asıl olay ''suçlu sayılması için suçunun ispatlanması'' ilkesidir. Ama olay pedofiliye gelince, masumiyet karinesini kaldırdın attın ve adalet dedigin şeye ihaneti yaptın en başından... ''e o kadarı da olur'' dedin. Çelişki degil mi bu şimdi yani?

Bir de adalet mülkün temelidir meselesi... Mülkiyet ile alakalı bir şey sonuçta dimi? Bu senin kendi vücudun olur, fikrin olur, evin, araban olur, yaptıgın bir sözleşme olur... vs. Yani adalet için ortada olması gerekenler, hak(mülk), hakim, hukuk, hüküm degil mi? Bu araziyi sen parasını verip birinden aldın, hakkın olmuş oldu. Peki o aldıgın kişi kimden aldı? En başına git... Bu arazi ilk kimindi? Biri gördü ve burası benim dedi ve hak etmiş mi oldu? E ama bedelini ödemedi, nasıl hak etmiş olabilir ki? Dolayısıyla bu çalıntı bir mal olmuş olur, e çalıntı mal da kime satılırsa satılsın hala çalıntı maldır ve çalıntı malı satın alan kişiler bu mal üzerinde hak sahibi degillerdir esasen. E ortadaki mülk çalıntı ise, o zaman adalet dedigin ne?

İslamdaki ''el hükmü lillah'' meselesi de burayla alakalı. Yani hak, hüküm, hakim ve hukuk Allah'ındır meselesi. Çünkü adil olan ne bilemiyorsun... Sadece kavramsal olarak a priori olarak almışsın ve sorgulamıyorsun (seni kast etmiyorum). Kafanda ulaşılmaz bir ütopya o sadece. Dolayısıyla seni aşan bir yere yüklüyorsun adil olan hakimi/hükmü, bu tanrı olur ya da başka bir şey olur fark etmez. Ne yaparsan yap, karşına çıkan sonuç adalet olmayabiliyor çünkü. Mutlak adalet hep öteye bırakılır bu yüzden. Tabi temenni olarak çünkü öyle bir şey yok...

Adaletin kendisi adil mi? diye sor bakalım kendine. Şimdi bu olayla ilgili ''assınlar, kessinler, müebbet hapis olsun, kısasa kısas olsun...vs'' gibi bir sürü ceza düşünebilirsin. Bunlardan hangisi adil olacak şimdi? Giden geri gelmeyecekse adalet adil mi olmuştur, ne ceza verirsen ver... Adalet dedigin belli ilkelerin üzerine ''adil veya degil'' kurulan hukuka uygunluk durumudur aslında. Yani bizim mecbur oldugumuz ''adalet'' kavramından bahsediyorum, ütopik, adil olan adaletten degil çünkü öyle bir şey yok dedigim gibi.

Dolayısıyla burada hukuka uygunluktan başka, kitabına uymaktan başka, ilkelere uymaktna başka çaremiz yok. Avukatın yaptıgı ilkeleri dahilindedir, her ne kadar hoşlanmasan da. Hukuk sana adil olan adaleti vermeyebilir ve hatta verse bile bunun adil olup olmadıgını söyleyemezsin. Kime göre neye göre? Bu adamı assalar sen ''oh adalet saglandı işte'' dersin ama anne babasını zerre kadar bile teskin etmez belki de, hem giden de bi daha gelmeyecek... O zaman burada aslolan demek ki çogu zaman adalet degil, toplumun sinirini azaltmak, duygusal hezeyanları dizginlemek ve suçluları toplumdan tecrit etmek...

Ayrıca suçlar arasındaki ''bu daha iyi bu daha kötü'' ayrımını da aslında pek yapamayız. Kime göre, neye göre? Topluma göre mi, bireylerin kendine göre mi yoksa hukuka göre mi, yoksa adil olan adalete göre mi?

Burada avukata laf söylemek yersiz bu yüzden. Hukukun boşluklarını doldurmaktan başka da çaremiz yok.
Hukuktan adaleti çıkarırsak elimizde nasıl iddia ve savunma makamı kalır? Polis Devleti doğrudan idarecilerin hesap verme zorunluluğunun olmamasıdır ki Polis Devleti bu yüzden Hukuk Devleti değildir. Hukuk Devleti herkesin hesap verebilir olduğu devlettir. bu da adalet demektir. Adalet yoksa İddia ve Savunma makamının olması neyi değiştirir olsa bile. örneğin İran'da eşcinsel bir adamı hakim karşısına çıkarsak bir adet iddia makamı ve bir adet savunma makamı olsa da bir adaletten bahsedebilir miyiz? verilen karar zaten belliyse hangi adalet? bu durumda ama iyi ama kötü diyerek iddia ve savunma makamlarının olmasını ama adaletin olmamasını normal ya da olağan göremeyiz. bu polis devletine yakınsamadır. Komünist Rusya'da insanlar sadece Komünist Partiye üye olmadıkları için ülkeden sürüldüler ki ortada bir mahkeme vardı ama mahkeme adaleti sağlamaz, yazılı hukuk kuralının olması da sağlamaz. O zaman doğrudan Hamurrabi Kanunlarına geri döneriz. ya da Fatih Kanunnamesi yazılırken Kardeş Katli çok mantıklı olabilir ama günümüzde geçerliliği yoktur oysaki orada da yazılı kurallar vardı ama adalet yoktu. Kanun adalet değildir, iddia ve savunma makamlarının varlığı da yeterli değildir. adalet toplum vicdanını evrensel kurallar içerisinde rahatlatmalı, evrensel kurallara vurgu yapıyorum çünkü bugün Özgecan'ın katilinin ancak örneğin kazığa oturtulması insanların içini soğutabilecekken evrensel kurallar içerisinde verilebilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır (elbet şartları oluştuysa)
Adalet Mülk'ün temelidirdeki Mülk doğrudan Devleti işaret eder, herhangi bir maddi ya da manevi mal varlığını değil. Adalet Devletin var olma sebeplerindendir. Devlet kavramına güvenlik ve adalet kavramları nedeniyle ihtiyaç duyuldu. bizim sağlayamayacağımız imkanları sağlayabilsin diye. ki Adalet devredilemez bir hizmettir, güvenliği bile özelleştiren ülkeler varken adalet özelleştirilmesine henüz denk gelmedik. çünkü hakimlerin tarafsız olması lazımdır bu sebeple maaşları devlet tarafından ödenir.
mahkemeler örneğin ülkemizde Yüce Türk Milleti adına karar verir. 3 Kuvvetten Yargı yetkisine sahiptir ve tamamen bağımsızdır, herhangi bir etki altında kalmasın, adaleti dağıtabilsin diye.
evet adalet soyut bir kavram ne görebiliyoruz, ne duyabiliyoruz ama sandığımız kadar da soyut değil. mesela kızı diri diri yakan bir adamın cezası 5 yıl olursa ortada adaletten bahsedemeyiz ya da baklava çaldığı için örgüt/çete suçlaması kitlenip 8 yıl yatan küçük çocuklar söz konusu olduğunda adaletten bahsedemeyiz ama bunlar adalet kavramıyla değil yasal düzenlemedeki boşluklarla ilgilidir.
evet bu boşluklar her zaman olacaktır ama İngiltere anayasız bir ülkeyken bizim anayasa 17-18 kez değişiyorsa ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. bu boşluklar neden hep bize denk düşüyor, belki fazla oryantalist bir eleştiri olacak ama hep Şark kurnazlığı peşinde koştuğumuzdan mıdır ki?
elbette adalet soyut ve elbette ortaya çıkan sonuç hiç kimseyi tatmin etmez ve tam da bu sebeple misal din kuralları (Hristiyanlık hariç) reformist bir süreç yaşamazken Hukuk yaşar çünkü toplumların ahlak anlayışları gibi adalet anlayışları da değişir. Örneğin bundan 30-40 yıl öne kimse zinanın suç olmasını garipsemezken şu anda bir avuç azınlık hariç zinayı suç olarak görmeyi insan haklarına müdahale olarak görür. işte tam da bu nedenle Adalet soyut bir kavramdır çünkü hep daha ötesi vardır, bu nedenle hep bir sonraki aşama vardır. hep bir "ama" vardır bu nedenle Hukuk bir Bilim Dalıdır. çünkü sorgulanır, denenir, beğenilmez, eleştirilir ve bu sebeple gelişir.
masumiyet karinesi çok önemli bir haktır. bu tartışılmaz ve reddedilemez.
ama çocuk hakları çok daha ince bir detaydır. tıpkı tecavüz gibi. bu nedenle çok ciddi ve sıkı kurallarla örülmüşlerdir. elbette tam da bu sebeple suistimale müsaitlerdir ve suistimal edileceklerdir. örneğin ben tam da bu nedenle kadının beyanı esastır ilkesi yerine kadının beyanı önceliklidir ilkesini daha doğru bulurum çünkü tecavüz suçuyla içeri alınan adamın ilk mahkemesini göremeden içeride şişlenme ihtimali de vardır.
ama kadının ifadesini destekleyen tek bir somut kanıt bence yeterlidir ki mevcut hukuk kuralları da bu yönde.
çocuk tacizi daha vahimdir. bu sebeple pek çok ülke çocuğun beyanını ve taciz raporunu tek başına yeterli görür. yani çocuk evet etti derse psikolojik değerlendirme de evet taciz var derse bu yeterlidir ki bence de olmalıdır. hiçbir çocuk tacize uğradığını kanıtlamaya zorlanmamalı.
örnekler elbette olacak dediğim gibi suistimale uygun bir konu ama ne yazık ki bu konular nitelik ve nicelik hesabını gerektiren konular. savaşlarda askerler ölür ama zafer komutanlarındır misali bu kurallar yüzünden illa ki boş yere suçlananlar olacak ama benim önceliğim her zaman bu kurallar sayesinde kurtulan kadın ve çocuklardır. ama sistemin suistimal edilmesini önlemek de adalet sağlayıcıların işidir. onlar görevlerini yapmakta yeterli değil diye ben bu ilkeleri görmezden gelemem.
elbette hukukun bir işlevi de toplumun gazını almaktır ama diğer yandan verilecek ceza tatmin edici olmalıdır, giden nasıl olsa geri gelmeycekse adamı dışarıya salmak da bir seçenek.
ama hukuk kurallarının bir diğer boyutu da yaptırım gücü ve caydırıcılığıdır. örneğin din kuralları da caydırıcıdır tecavüz edersen cehenneme gidersin ama cehennem hem soyut bir kavram hem de metafizik alanla ilgili olduğundan önleyici bir yaptırım ve caydırıcılık sağlamaz herkes için ama hukuk kuralları öyle değildir. cebridir, devlet eliyle zorla uygulanır. eğer atıyorum bunun cezası idamsa ve idam edersen tecavüz suçunda azalma olur. (idam örnektir, ben idam cezasına karşıyım) elbette tecavüz vakaları olmaya devam edecek ama minimum düzeyde çünkü imkanı olan patolojik tecavüzcü olmayan adam başka yöntemler bulacak örneğin cezası daha az olan hayvana karşı suçlar gibi....
aslında suçlar arasındaki ayrımı yine adaletteki gibi yapabiliriz çağın koşullarına göre.
hırsızlık kötüdür.
birinin bahçesinden elma çalmak da hırsızlıktır, birinin elmas kolyesini çalmak da.
birini öldürmek de suçtur ama mala karşı işlenen suçlara karşı her zaman önceliklidir.
örneğin evimize girmiş bir hırsızı sırf altın kolyemizi çaldı diye öldüremeyiz çünkü cana karşı işlenen suçlar mala karşı işlenen suçlardan daha ağırdır.
yani bu basit bir denklem can mı mal mı? eğer ağır kapitalist bir toplumda ya da kast sisteminin geçerli olduğu bir ülkede yaşamıyorsak, bireylerin can güvenlikleri eşit değerdeyse denklemi çözmek çok da zor değil.
dediğim gibi temel olarak avukatın bu davayı almasına bir itirazım yok, elbet bir avukat tutulacak ama biraz daha insanların acılarına duyarlı olabilir ve daha az reklam peşinde dolanabilir bence.
 
Hukuktan adaleti çıkarırsak elimizde nasıl iddia ve savunma makamı kalır? Polis Devleti doğrudan idarecilerin hesap verme zorunluluğunun olmamasıdır ki Polis Devleti bu yüzden Hukuk Devleti değildir. Hukuk Devleti herkesin hesap verebilir olduğu devlettir. bu da adalet demektir. Adalet yoksa İddia ve Savunma makamının olması neyi değiştirir olsa bile. örneğin İran'da eşcinsel bir adamı hakim karşısına çıkarsak bir adet iddia makamı ve bir adet savunma makamı olsa da bir adaletten bahsedebilir miyiz? verilen karar zaten belliyse hangi adalet? bu durumda ama iyi ama kötü diyerek iddia ve savunma makamlarının olmasını ama adaletin olmamasını normal ya da olağan göremeyiz. bu polis devletine yakınsamadır. Komünist Rusya'da insanlar sadece Komünist Partiye üye olmadıkları için ülkeden sürüldüler ki ortada bir mahkeme vardı ama mahkeme adaleti sağlamaz, yazılı hukuk kuralının olması da sağlamaz. O zaman doğrudan Hamurrabi Kanunlarına geri döneriz. ya da Fatih Kanunnamesi yazılırken Kardeş Katli çok mantıklı olabilir ama günümüzde geçerliliği yoktur oysaki orada da yazılı kurallar vardı ama adalet yoktu. Kanun adalet değildir, iddia ve savunma makamlarının varlığı da yeterli değildir. adalet toplum vicdanını evrensel kurallar içerisinde rahatlatmalı, evrensel kurallara vurgu yapıyorum çünkü bugün Özgecan'ın katilinin ancak örneğin kazığa oturtulması insanların içini soğutabilecekken evrensel kurallar içerisinde verilebilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır (elbet şartları oluştuysa)
Adalet Mülk'ün temelidirdeki Mülk doğrudan Devleti işaret eder, herhangi bir maddi ya da manevi mal varlığını değil. Adalet Devletin var olma sebeplerindendir. Devlet kavramına güvenlik ve adalet kavramları nedeniyle ihtiyaç duyuldu. bizim sağlayamayacağımız imkanları sağlayabilsin diye. ki Adalet devredilemez bir hizmettir, güvenliği bile özelleştiren ülkeler varken adalet özelleştirilmesine henüz denk gelmedik. çünkü hakimlerin tarafsız olması lazımdır bu sebeple maaşları devlet tarafından ödenir.
mahkemeler örneğin ülkemizde Yüce Türk Milleti adına karar verir. 3 Kuvvetten Yargı yetkisine sahiptir ve tamamen bağımsızdır, herhangi bir etki altında kalmasın, adaleti dağıtabilsin diye.
evet adalet soyut bir kavram ne görebiliyoruz, ne duyabiliyoruz ama sandığımız kadar da soyut değil. mesela kızı diri diri yakan bir adamın cezası 5 yıl olursa ortada adaletten bahsedemeyiz ya da baklava çaldığı için örgüt/çete suçlaması kitlenip 8 yıl yatan küçük çocuklar söz konusu olduğunda adaletten bahsedemeyiz ama bunlar adalet kavramıyla değil yasal düzenlemedeki boşluklarla ilgilidir.
evet bu boşluklar her zaman olacaktır ama İngiltere anayasız bir ülkeyken bizim anayasa 17-18 kez değişiyorsa ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. bu boşluklar neden hep bize denk düşüyor, belki fazla oryantalist bir eleştiri olacak ama hep Şark kurnazlığı peşinde koştuğumuzdan mıdır ki?
elbette adalet soyut ve elbette ortaya çıkan sonuç hiç kimseyi tatmin etmez ve tam da bu sebeple misal din kuralları (Hristiyanlık hariç) reformist bir süreç yaşamazken Hukuk yaşar çünkü toplumların ahlak anlayışları gibi adalet anlayışları da değişir. Örneğin bundan 30-40 yıl öne kimse zinanın suç olmasını garipsemezken şu anda bir avuç azınlık hariç zinayı suç olarak görmeyi insan haklarına müdahale olarak görür. işte tam da bu nedenle Adalet soyut bir kavramdır çünkü hep daha ötesi vardır, bu nedenle hep bir sonraki aşama vardır. hep bir "ama" vardır bu nedenle Hukuk bir Bilim Dalıdır. çünkü sorgulanır, denenir, beğenilmez, eleştirilir ve bu sebeple gelişir.
masumiyet karinesi çok önemli bir haktır. bu tartışılmaz ve reddedilemez.
ama çocuk hakları çok daha ince bir detaydır. tıpkı tecavüz gibi. bu nedenle çok ciddi ve sıkı kurallarla örülmüşlerdir. elbette tam da bu sebeple suistimale müsaitlerdir ve suistimal edileceklerdir. örneğin ben tam da bu nedenle kadının beyanı esastır ilkesi yerine kadının beyanı önceliklidir ilkesini daha doğru bulurum çünkü tecavüz suçuyla içeri alınan adamın ilk mahkemesini göremeden içeride şişlenme ihtimali de vardır.
ama kadının ifadesini destekleyen tek bir somut kanıt bence yeterlidir ki mevcut hukuk kuralları da bu yönde.
çocuk tacizi daha vahimdir. bu sebeple pek çok ülke çocuğun beyanını ve taciz raporunu tek başına yeterli görür. yani çocuk evet etti derse psikolojik değerlendirme de evet taciz var derse bu yeterlidir ki bence de olmalıdır. hiçbir çocuk tacize uğradığını kanıtlamaya zorlanmamalı.
örnekler elbette olacak dediğim gibi suistimale uygun bir konu ama ne yazık ki bu konular nitelik ve nicelik hesabını gerektiren konular. savaşlarda askerler ölür ama zafer komutanlarındır misali bu kurallar yüzünden illa ki boş yere suçlananlar olacak ama benim önceliğim her zaman bu kurallar sayesinde kurtulan kadın ve çocuklardır. ama sistemin suistimal edilmesini önlemek de adalet sağlayıcıların işidir. onlar görevlerini yapmakta yeterli değil diye ben bu ilkeleri görmezden gelemem.
elbette hukukun bir işlevi de toplumun gazını almaktır ama diğer yandan verilecek ceza tatmin edici olmalıdır, giden nasıl olsa geri gelmeycekse adamı dışarıya salmak da bir seçenek.
ama hukuk kurallarının bir diğer boyutu da yaptırım gücü ve caydırıcılığıdır. örneğin din kuralları da caydırıcıdır tecavüz edersen cehenneme gidersin ama cehennem hem soyut bir kavram hem de metafizik alanla ilgili olduğundan önleyici bir yaptırım ve caydırıcılık sağlamaz herkes için ama hukuk kuralları öyle değildir. cebridir, devlet eliyle zorla uygulanır. eğer atıyorum bunun cezası idamsa ve idam edersen tecavüz suçunda azalma olur. (idam örnektir, ben idam cezasına karşıyım) elbette tecavüz vakaları olmaya devam edecek ama minimum düzeyde çünkü imkanı olan patolojik tecavüzcü olmayan adam başka yöntemler bulacak örneğin cezası daha az olan hayvana karşı suçlar gibi....
aslında suçlar arasındaki ayrımı yine adaletteki gibi yapabiliriz çağın koşullarına göre.
hırsızlık kötüdür.
birinin bahçesinden elma çalmak da hırsızlıktır, birinin elmas kolyesini çalmak da.
birini öldürmek de suçtur ama mala karşı işlenen suçlara karşı her zaman önceliklidir.
örneğin evimize girmiş bir hırsızı sırf altın kolyemizi çaldı diye öldüremeyiz çünkü cana karşı işlenen suçlar mala karşı işlenen suçlardan daha ağırdır.
yani bu basit bir denklem can mı mal mı? eğer ağır kapitalist bir toplumda ya da kast sisteminin geçerli olduğu bir ülkede yaşamıyorsak, bireylerin can güvenlikleri eşit değerdeyse denklemi çözmek çok da zor değil.
dediğim gibi temel olarak avukatın bu davayı almasına bir itirazım yok, elbet bir avukat tutulacak ama biraz daha insanların acılarına duyarlı olabilir ve daha az reklam peşinde dolanabilir bence.
Bu nedenle hayvanlarad yapilan suclara agir ceza getirilmeli ki bu pislikler hic br sey yapamasin. Hayvanlara karsi islenen suclar insanlara karsi islenecek suclarin on alistirmasidir, provasidir
 
10993495_448191735337881_3570353140257282244_n.jpg
 
Back