Hukuktan adaleti çıkarırsa polis devleti kalmaz elinde çünkü hala savunma ve iddia makamları mevcuttur, ama iyi ama kötü. Polis devletinde iddia ederler, savunma hakkı vermezler.
Hukuk adaletli bir şekilde işlemiyor diye ''eh.. o zaman orman kanunu'' diyemeyiz çünkü ikisinin motivasyonu farklıdır. Biri adaleti saglayamasa bile ''adaleti saglama'' motivasyonu ile hareket eder, digerinin motivasyonu ise intikamdır, ele geçirmedir ya da saldıranı yok etmedir. Orman kanununda güçsüzsen agzını bile açamazsın, kamuoyu oluşturup en azından bi ugraşamazsın bile.
Senin bahsettigin tüm her şey hukukun boşlukları. O zaman yapacagın şey boşlukları elden geldigince doldurmaktır (ki asla tam dolduramazsın). Tüm hukuku at gitsin, ya da temel ilkeleri yok sayalım ile bir yere varamazsın. Amacı o olsa dahi (en azından sözde), hukuk adaleti saglamak zorunda degildir... ki buna sen de katılıyorsun aslında. Verdigin pedofili örnegi de buna ispattır. Yani diyorsun ki ''adaletli degil evet... ama pedofili ciddi bir suçtur o yüzden arada magdurlar da olacaktır nabalım yani?'' E ama az önce de hukuk adaleti saglamak zorundadır diyordun? Mesela şu örnekteki adaleti bana gösterebilir misin ;
http://www.dailymail.co.uk/news/art...g-six-year-old-daughter-looking-children.html Yani google'a yazınca direkt karşına çıkan bir haber bu. Kadının bir tanesi, bir babayı kendi kız çocugunu taciz etmekle itham etmiş ve adamı atmışlar hapse... ta ki kadın ''ya o gün sinirliydim ben pardon...'' diyene kadar. Baba durduk yere kendi kızını taciz etmekle itham edilmiş... E hani senin adalet diye tutturdugun şey nerede kaldı? ''Masumiyet karinesi''ni ortadan kaldırıp, pedofil iddiasını direkt gerçek sayıp karşı tarafın bunun aksini ispatlamasını istersen işte böyle saçmalıklar olur. İlkeler bu yüzden önemli. Halbuki asıl olay ''suçlu sayılması için suçunun ispatlanması'' ilkesidir. Ama olay pedofiliye gelince, masumiyet karinesini kaldırdın attın ve adalet dedigin şeye ihaneti yaptın en başından... ''e o kadarı da olur'' dedin. Çelişki degil mi bu şimdi yani?
Bir de adalet mülkün temelidir meselesi... Mülkiyet ile alakalı bir şey sonuçta dimi? Bu senin kendi vücudun olur, fikrin olur, evin, araban olur, yaptıgın bir sözleşme olur... vs. Yani adalet için ortada olması gerekenler, hak(mülk), hakim, hukuk, hüküm degil mi? Bu araziyi sen parasını verip birinden aldın, hakkın olmuş oldu. Peki o aldıgın kişi kimden aldı? En başına git... Bu arazi ilk kimindi? Biri gördü ve burası benim dedi ve hak etmiş mi oldu? E ama bedelini ödemedi, nasıl hak etmiş olabilir ki? Dolayısıyla bu çalıntı bir mal olmuş olur, e çalıntı mal da kime satılırsa satılsın hala çalıntı maldır ve çalıntı malı satın alan kişiler bu mal üzerinde hak sahibi degillerdir esasen. E ortadaki mülk çalıntı ise, o zaman adalet dedigin ne?
İslamdaki ''el hükmü lillah'' meselesi de burayla alakalı. Yani hak, hüküm, hakim ve hukuk Allah'ındır meselesi. Çünkü adil olan ne bilemiyorsun... Sadece kavramsal olarak a priori olarak almışsın ve sorgulamıyorsun (seni kast etmiyorum). Kafanda ulaşılmaz bir ütopya o sadece. Dolayısıyla seni aşan bir yere yüklüyorsun adil olan hakimi/hükmü, bu tanrı olur ya da başka bir şey olur fark etmez. Ne yaparsan yap, karşına çıkan sonuç adalet olmayabiliyor çünkü. Mutlak adalet hep öteye bırakılır bu yüzden. Tabi temenni olarak çünkü öyle bir şey yok...
Adaletin kendisi adil mi? diye sor bakalım kendine. Şimdi bu olayla ilgili ''assınlar, kessinler, müebbet hapis olsun, kısasa kısas olsun...vs'' gibi bir sürü ceza düşünebilirsin. Bunlardan hangisi adil olacak şimdi? Giden geri gelmeyecekse adalet adil mi olmuştur, ne ceza verirsen ver... Adalet dedigin belli ilkelerin üzerine ''adil veya degil'' kurulan hukuka uygunluk durumudur aslında. Yani bizim mecbur oldugumuz ''adalet'' kavramından bahsediyorum, ütopik, adil olan adaletten degil çünkü öyle bir şey yok dedigim gibi.
Dolayısıyla burada hukuka uygunluktan başka, kitabına uymaktan başka, ilkelere uymaktna başka çaremiz yok. Avukatın yaptıgı ilkeleri dahilindedir, her ne kadar hoşlanmasan da. Hukuk sana adil olan adaleti vermeyebilir ve hatta verse bile bunun adil olup olmadıgını söyleyemezsin. Kime göre neye göre? Bu adamı assalar sen ''oh adalet saglandı işte'' dersin ama anne babasını zerre kadar bile teskin etmez belki de, hem giden de bi daha gelmeyecek... O zaman burada aslolan demek ki çogu zaman adalet degil, toplumun sinirini azaltmak, duygusal hezeyanları dizginlemek ve suçluları toplumdan tecrit etmek...
Ayrıca suçlar arasındaki ''bu daha iyi bu daha kötü'' ayrımını da aslında pek yapamayız. Kime göre, neye göre? Topluma göre mi, bireylerin kendine göre mi yoksa hukuka göre mi, yoksa adil olan adalete göre mi?
Burada avukata laf söylemek yersiz bu yüzden. Hukukun boşluklarını doldurmaktan başka da çaremiz yok.