iyi de birimiz pratik üzerinden birimiz teori üzerinden konuşuyoruz. pratikte hata olması teoriyi yanlışlamaz kabulüm. en muhteşem hukuk kuralını da yazsak illa ki bir boşluk olacak ona da varım.
ama en başta bir çıkış yaptınız, Nazmi Karataylı'ya söylenenlerin haksız olduğunu ortaya koyan bir yazıydı genel olarak, ben de size neden verildiğini açıkladım ama siz konuyu hukuk sistemine getiriyorsunuz.
oysa sorunumuz hukuk sistemi değil şu anda o sistemin içindeki tek bir kişi. Nazmi K. muhteşem bir avukat olabilir ve muhtemelen barodan kimse savunmak istemediği için ortaya atıldı bir de reklam var tabii cabası olarak.
ama esas sorun Suhpi A'nın savunulması da değil, illaki savunulacak, suçu avukatsız mahkemeye çıkmasına engel bir suç. buradaki sorun avukatın savunma adı altında resmen ölmüş bir kadına iftira atmasıdır, bu avukatlık değil yalancılıktır.
konu hukuk sistemi değil yani bu sistemin içindeki bu avukat.
Avukatı yaratan hukuk zaten, hukuk yoksa avukat da yoktur. Avukatın varlıgı bizatihi hukukun varlıgına baglı ve hukuk avukata adaleti saglamaktan ziyade ''benim sınırlarım içinde kaldıgın sürece elinden geleni ardına koyma'' diyor. Hukukta haklılıktan çok kendini nasıl savundugun, iddialarını nasıl temellendirdigin veya savunmanın ardını nasıl getirdigin önemlidir. Kısacası şeytanın avukatlıgı da hukukun bir geregidir ve hukukun ilkelerine ters düşmez.
Mahkemeleri ille de adaletin tecelli edecegi yerler olarak görmeyin yani. Mahkeme dedigin, haklılıgını ispat etmek için önüne sunulmuş bir fırsattır sadece. İyi kullanırsan hakkını alırsın, kullanamazsan haklı da olsan maalesef hava alırsın. ''e hani adalet?'' dersen de... hayat adil degil ki... adil olacagını da kimse söylememişti zaten. Tam bir adaletin saglanması da mümkün degil üstelik... Hem bu adam idam edilse ne olacak, adalet saglanmış olur muydu giden geri gelmedikten sonra...
Boşanma davalarına bak örnegin; Adamın parası var, karısını aldatmış defalarca, gün yüzü göstermemiş... ama boşanırken cebinden hiçbir şey çıkmasın diye kırk takla atıyor, yalancı şahit tutuyor, hatta kadına iftira bile atıyor. Ya da tam tersi kadın aldatmış, adama gün yüzü göstermemiş, ailesinden de zengin olmasına ragmen ex kocasının üç kuruş kazancına da ortak olabilmek için atmadıgı takla kalmıyor. Bunlara kaç defa sesi çıktı insanların? Kaç defa gördün böyel konularda ''şeytanın avukatı olmayın'' diyenleri? Kaç defa gördün bu davalara bakan avukatlara internette, hakaret, küfür hatta tehditlere varan yazıları? Hiç...
Bu avukata çıkışı eleştirdim çünkü gereksiz bence, şovenizm mi dersin, duygusal hezeyan mı dersin, ne dersen de. İster kendi reklamını yapıyor de, ister şeytanın avukatlıgını... Eleştirmemin diger sebebi de onca davalarda bir sürü şeytanın avukatı fink atarken, bu durumlar her zaman her yerde olurken, neden ülkenin en önemli meselesi bu oldu, neden en ahlaksız avukat bu oluverdi şimdi? Ya da bu davayı reddeden onca şeytanın avukatı neden birden ''ooo helal olsun, avukat dürüstmüş, davayı kabul etmedi'' falan oluverdi? Ya da niye sadece söz konusu bu olay olunca hapisteki bir sürü hırsız, katil, sapık, dolandırıcı, psikopat sanki adalet saglayıcısı gibi görülmeye başlandı, ''içerde ona aynısını yaparlar hiç merak etmeyin'' falan gibi laflar... Adalet aranacaksa bunu hapisteki psikopat katillerden, ya da beyinsiz, kendini bi halt zanneden mafya babalarından mı bekleyecegiz, onlar mı ahlak ve adalet bekçisi?
O yüzden bana hem bu olay üzerinden hem de avukata atıp tutmalar ile insanlar vicdan rahatlaması yaşıyorlar gibime geliyor. İlk başta haberi gördügümde ben de saydım sayıştırdım ama sonra sakinleyince... işte bunları yazıyorum. Ondan sonra da vicdansız oluyorum. Çok ilginç...