Söz uçar yazi kalır

En son cümlen meraklandirdi beni biraz açar mısın?
Belki de ben de farkında olmadan yanlış dua ediyor olabilirim
Hayırlı hak dostu arkadaslar istedim Allah'tan, hiç böyle dua etmemistim, yeni yapmaya basladim. Önceden sadece yalnizliktan koru beni derdim. Pek de düzgün bi cümle degildi.
Bu aralar hak dostu arkadaslar çoğaldı hayatımda birden. Gerek forumda gerek yüz yüze hayatimda. Sonsuz şükür olsun.
 
Ben de hep saliha komşular ve arkadaşlar istiyorum hayatımda senin duanda çok güzelmiş ❤❤❤
 
Ben de hep saliha komşular ve arkadaşlar istiyorum hayatımda senin duanda çok güzelmiş ❤❤❤
Allah iyilerle karşılaştırsın canim hep.
Ben de şu an hayırlı komşu istiyorum ev tasiyacagimiz icin :))
 
Gözlerimiz arar sevdiklerimizi.
Hele de bayramda bambaşka arar.
Bazıları gurbette , bazıları dargın,
Bazıları da toprak altında.
Anılar vardır zihinden hiçbir zaman silinmeyecek olan.
Özlem duyguları ağlatır insanı.
Dualarımız vardır teselli bulduğumuz.
Ahirete göç edenlere sesimizi duyurdugumuz Dualarımız.
Bir de onların bizi ziyaret ettiği rüyalarımız.
Acısını veren Rabbim merhemini de vermiş ki
Tam iyilesemesek de devam etmek zorunda olduğumuz için.
 
Son düzenleme:
Kendimi dinlemeyi , hislerimi anlamayı aslında en çok beni mutlu eden kişinin ben olduğumu farketmeyi seviyorum.
Hayatın hızlı akışına , herkesin yarışta gibi kosturmalarina ama her şeye yetismenin imkansız olduğuna kanaat getirdikten sonra oturdum ve düşündüm.
Kimsenin buna gücünün olmadığını bildiği halde mukemmelliyetcilik oyununa devam etmelerini izledikçe yoruldum.
Ben de bunu çok yaptım ama bedenim ruhum ve zihnim fazlasıyla yoruldu ve ben günün finalinde hala eksik hissettiğimi farkettigimde bir şeyleri yanlış yaptığımı farkettim.
İmtihan olduğunu bildiğim dünyada cenneti arzulamayi vazgeçtiğimde mutlu olduğumu hissettim. Çünkü cennet bu dünyada yoktu ve cenneti kazanmak için burası bir sınavdı.
Hangi sınavda insan emek etmeden başarılı olabilir ki ?
Ama stres tüm emekleri boşa götürebilir.
rahat bir kafayla bu dünyanın sınavını da vermek şart olmuştu.
Hani hocalar der ya yanlış yaptığınız soruların doğru cevaplarını sınavdan sonra öğrendiğinizde bir daha o yanlışı yapmazsınız aslında hayat da öyle.
Derdimle barışmaya acıların da bize bir şeyler kattığını idrak etmeye başladım.
İzin vermeliydim.
Rahat olmalıydım.
Çok koşmadan da bir şeylere yetisebilmeyi normal gorebilmeliydim.
Hayatı kendi akışına bırakmak suyun akışının önüne geçmeden arkadan gitmenin de zevk verdiğini bilmek bana huzur vermeye başlamıştı.

Yanlışlarımı keşke diyerek başımdan savmak yerine iyi ki oldu ki ben artık o yanlışı yapmak istemiyorum çünkü sonucunu biliyorum demeyi kendime felsefe edindim.
Bazi küçük yanlışlar büyük yanlışların da önüne geçermiş .
Bazi şeyler aslında göründüğü kadar kötü değilmiş.
Pişman olmayı seviyorum ama keşke demeyi hayatımdan çıkardım.
Hata yapmaya açık değilim ama bazen hayat şartları bize irili ufaklı hatalar yaptırabiliyor.

Hani insanlar der ya şimdi ki aklım olsa...✖

Şimdi ki aklımızı halbuki o yaşanmışlıklarla edindik.
Bu olgunluk öyle kendi kendine sekillenmedi.
Hamdık yandık piştik...✔
 
Son düzenleme:
Başımıza felaketler hastalıklar zorlu imtihanlar ölümler geliyor ve devam da ediyor.
Aynı zamanda yine bizim başımıza iyilikler sağlıklı günler iyi ki ile başlayan insanlar geliyor ve devam ediyor.
Biz ölene kadar da hayat bu şekilde devam edecek.
Çünkü burası bir imtihan dünyası sabırla,şükürle imtihan olma yuvası.
En güzel tesellidir bir insanın kendisine söylemesi gereken " Bu da geçer ya hu" sözü...
Neler geçmedi ki
En çok sarsan En yakınımızin ölümü
Ama onun bile acısı çok yoğun En fazla 3 gün sürdü sonra biz kaldığımız yerden devam ettik.
Başka şansımız yoktu.
Ölenle ölünmüyor aynı mezara iki kişi gömülmuyordu.
Yine ki dualarımız vardı ona mektup yolladığımiz.
Yine ki Kuranimiz vardı ona kucaklar dolusu hediyeler yolladığımiz.
Yine ki bir gün kavuşma şansımız vardı bizi de vaktimiz saatimiz dolduğunda ahirette.
Tamamen ayrılmadık ki sadece araya hasret girdi. Yani bir gün " bu da geçecekti ya hu "
 
Bazen kendime kızmayı özelleştiri yapmayı hatalarımı farketmeyi o kadar seviyorum ki .

Ben namaz konusunda her zaman isteği tam olan ama kılma konusuna gelince erinmekten ve tembellikten dolayı erteleyen biri oldum bazen.
Dün bir şeylerin yanlış olduğunu farkettim.
Çocuğu okuldan alma saatim yaklaşmıştı.
Yine erinme gelmişti bana ,
yerimden kalkicam hazirlanicam küçüğü uyandırıp onu da hazırlayıp hadi okula abiyi almaya diyeceğim.
Ne kadar erinsemde bunlar gözüme zor gibi gorunsede

Ben " bugün hiç canim o çocuğu okuldan almak istemiyor bugün o orda kalsın"

deme şansım ya da öyle bir seçeneğim var mı?
Yok...
Eee o zaman konu namaz olunca neden böyle seçeneklere başvuruyorum?
Sorumluluğumu yoksa ben kucumsuyor muydum bu zamana kadar
ya da cezası da ertelendiği için miydi bu rahatlık?
Kendimi o kadar çok sorguladım ve kizdim ki
Önceliklerim ve gerçekten yaşama amacım neydi benim ?

Bu sorgulamalar ve kendimi dilimle dovmelerim bittikten sonra ellerimi açıp dua ettim :

Allah im bu devirin hastalığı olan tembelliği üzerimizden al.
Bizleri sana ve huzuruna koşarak heyecanla gelen kullarından eyle.
Tüm Müslümanlari namazlarinda sadık olanlardan eyle.
Bizleri affet .
Le ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin
 
Son düzenleme:
Merhaba, bunu okuyunca aklıma direk brene brown tedx videosu geldi paylaşmak istedim Çocuklar üzerine ama bence genel olarak insanların geneli üzerine. :)
Burda özellikle vurgulananan şu cümle çok dikkatimi ve ilgimi çekti
Biliyor musun ? Mükemmel değilsin ve olmak zorundada değilsin..Mücadele için yaratılmışsın ama sevgiye ve ait olmaya laiksin..Yeterliyim dediğimiz de ozaman çıglık atmayı bırakıp dinlenmeye başlayabiliriz..
 
Mutlaka bakacağım merak ettim
 
Yeni bir gün o kadar çok girdi ki hayatımıza
Ama biz eski biz olmaya devam ettik.
Halbuki her yeni gün yeni bir enerji istiyordu insandan.
Dünden ders çıkarmış bugünü daha güzel geçirmek olmalıydı amacımız.
Günler değişiyor mevsimler değişiyor sabah ve gece bile aynı değilken biz yerimizde saymaya devam ediyorduk.
Ben böyleyim demekle geçiyordu ömür.
Belki de o yüzden bir şeyler gidiyordu bizden uyum saglayamiyorduk.
Hiç yatağa yattigimizda başımızi yastığa koyduğumuzda aklımıza şu geliyor muydu ?

Benim bugünüm nasıl geçti?
İyi ki ve keşkelerimi düşünüp ona göre çizelge oluşturuyor muyduk bir sonra ki güne?

Fazla oluruna fazla akışına bıraktık sanki hayatı.

Bu kadar değersiz olmamalıydı insanın hayatı.
Her şey gibi kendimizi de güncellemeyi bilmeliydik.

Yeni bir gün yeni bir başlangıç yeni bir ben diyerek güne başlıyorum.

16 Ekim cumartesi 2021

Saat : 05. 31

 
Son düzenleme:
Bazen başkalarını dinlemek lazım. Hayat hikayelerini dinleyip bizi o günlere götürmelerine izin vermek lazım.
Bazen gözlerimizi bırakmak lazım ,istediği kadar ağlasınlar dokunmamak lazım...
 
Bir çocuk düşünün henüz 5 yaşında.
Annesine en bağlı çağları.
Babadan babalık görmemiş zarardan başka.
Annenin psikolojik sorunları var çünkü o da hakkettiği değeri görmemiş eşim dediği güvendiği adam tarafından defalarca hırpalanmış ve kendinden de çocuklarından da vazgeçmiş.
Kadının 3 erkek 1 kız çocuğu var.
Ve birisi gelmiş diyor ki :

Ver birini ben bakayım büyüteyim iyi yerlerde olmasını saglayayim.
Ben çocuğa hasret sen sevgiye.
Birini bana ver evladım diyeyim bağrıma basayim.

Yaralı anne çocuklarına bakar :

Kız çocuğu özeldir. Güzeldir narindir. En çok o yaralanacaktir eğer yanında kalırsa .
Ama tektir kıymetlidir. Kız çocuğu sana seni hatırlatır.
Doğduğun ev kaderindir dedirtir.
Kaderinin kendisine benzetmesini istemez bu kadın.

Götürür isteyen bu kadına evladını verir.
Sene 1990 .

O gece ne anne uyur ne evlat.
O kız o geceyi hiç unutmaz. Annesini özler annesini ister ağlar ama başkası avutur onu.
Diğer anne düşünür nasıl dayansın yüreği yani başında bir evde evladı orda .
O gece alır başını ve diğer evlatlarını gider bilinmez diyarlara.

Sabah olur o 5 yaşındaki gözleri parlayan kız gözü yaşlı gelmiştir annesinin evine kapıya vurur da vurur açan olmaz.
İnletir feryadı. Duyan penceresini kapatır çünkü herkes vicdan ve mantık arasında kaybolmuştur.
.Yeni aile bu kıza en güzel oyuncakları alır en güzel oyun alanlarına götürür o zamanın şartları neye el veriyorsa artık.
Evet mutlu edilir çocuk ama anne eksikliğinin yeri dolmaz ki hiç bir değerli hediyeyle.

Bu küçük kızın adı Çiçek.
Ama hayat ona neler gösterecek bilmeden bırakır kendini hayatın o bilinmez kollarına.

Çiçek adı gibi güzel zarif bir kız. Baba sevgisi bu babadan da göremez ama en azından yanımızda annemi üzmüyor diye avutur kendini.
Artık , anne diyordur kendisini bakan kadına.

Diğer tarafta kendisinden daha çok nefret eden bir anne.
Büyük oğluna da söz geciremeyince gönderir oni babasına.
Çünkü büyük oğlu vicdanının sesi olmuştur duymak istemez onu:
Çiçeği nasıl verirsin başkasına? o benim kardeşim o bizim canımız kanımız.
Diğer kardeşler de Çiçeği özler ve ağlarlar.
Ama yıllar sonra bu duygular bu dusunceler hepsi unutulacaktir.
Çünkü yıllar hafızadan çok şeyi siler.

Cicek her kendisine oyuncak alındığında hayallerine kardeşlerini de alır. Sanki karşısında onlar varmış gibi oyunlar oynar.
Tektir. Yalnızdır.
4 kardeşken kader onu tek büyümeye itecektir.
Gizli gizli çok yorgan ıslanmıştır gözyaşlarıyla.
Sessiz, kırgın, sorgulayıcı , cevapsız sorular...

Büyüdükçe daha da güzelleşir Çiçek.
Adı gibi güzel bir kız.
Kader, kimisine güzel kader yazar kimisine güzel bir görüntü Çizer.
Herkese bir şeyler verirken bir şeyler almıştır çoktan.
Adalet böyle bir şeydir belki .
.Herkesin imtihanı farklı ama acısı aynıdır içinde.

10 yaşında ticarete atılır.
Babasının marketinde çalışmaya başlamıştır küçük yaşta. Küçük yaşta buyur birden Çiçek. İnsanları daha yakından tanır.

15 yaşında kendisine bakan babasını kaybeder.
Vefat edişi onun için beklenmedik bir kayıptır. Annesine sarılır ağlar da ağlar. Kader onu 2. Ayrılıkla yuzlestirmistir.

Sigaraya başlar. Arkadaşlar edinir ama o arkadaşlarının arasında hiç mutlu olmaz.
O kadar rahat yaşayış sadece dünyalık ve özgürlük anlayışıyla kafasına buyruk asi kızların arasında kendisi de salmistir kendini.
Bir zaman hayat böyle devam eder.

Bir erkekle tanışır kaderi olacaktır hayat arkadaşı.
Sırdaşı çocuğunun babası.
Görür görmez sanki yıllardır tanıyormuş hissi girer içine.
Kalbi değişik çarpar anlam veremez.
 
Son düzenleme:
Gercek yaşanmış bir hikaye buraya yazmak bile zor geldi bana yaşandığını bildiğim için.
Arkadaşımın hikayesini ölümsüz yapmak istedim ve benim de bilmediğim kısımlar ve soracağım sorular olduğu için hikayeye yarın devam edeceğim.
 
Çiçeğin hikayesine devam etmek istiyorum.
Kendi öz annesinden ayrılan Çiçek, annesinin yokluğunu çoktan kapatmıştı başka bir annenin şefkatli kollarında.
Bakan mı anne doğuran mi anne diye sorduklarında çiçek hiç düşünmeden
Bakan annedir diye cevap verirdi.
Yıllar yılları kovaladı. Hayat öyle bir yere savurdu ki çiçeği
Kendini yanlış arkadaşların arasında bir çok yanlışı yaparken buldu.
Gün gelecek pişman olacaktı belki ama o an onlar yaşanmaliydi belki.

Eşiyle tanıştı.
Evlendi bir yuvası olmuştu bir de bu yuvaya bir evlat eklenince bambaşka hissetmeye ve geçmişini sorgulamaya anneliğin anlamını daha da icsellestirmeye başlamıştı.
Gün geldi neden diye sorular kendi içinde cevaplanmaya da başladı.

Kayinvalide Çiçek ' i sevmiş benimsemiş ve onun için hep güzel dileklerde bulunmuştu.
.Bir gün Çiçek, kayinvalidesinin odasından geçerken birden durdu orda.
Namaz kılıyordu. Üzerinde uzun bir elbise baş örtüsü beline kadar inmiş o kadar sakin ve sessiz kendini Yaratan ' in emrine adamış secdeye gidiyordu.

Çiçek kendisine baktı. Mini eteğini ve ojeli tırnaklarını, kolundaki dövmeyi izledi içinde farklı duygular oluşmaya başlamıştı.

Bu zamana kadar hep dünyalık yaşadığını ve hep içinde bir boşluk olduğunu düşünüyordu.
Eğlenceli mekanlar , özgürce gezmeler , dilediği gibi yasamalar içinde bir huzursuzluk oluşturuyordu.

Okumaya ve araştırmaya başladı. Neden yaşadığını ve ölümden sonra ne olacağını merak etmeye başladı. Allah a inanıyordu ama ona itaat etmeden yaşıyordu. Bu onda bir eksiklik hissettirmisti.

Kuran kursuna gitmek onun için başlangıç olacaktı ve güçlü bir adımla başladı gerçek hayatı sorgulamaya.
Okudu, sorguladı , araştırdı.

Bir gün kendini başı kapalı uzun elbiseli secdede buldu.
O gün anlamıştı ki gerçek huzur gerçek yaşam amacı yavaş yavaş kendini gösteriyordu.
Her iki omzuna sanki o melekleri görüyor hissiyle selamını verdi ve huzurla duasını da yapıp huzurla seccadesini topladı.

Yeni bir hayat onu bekliyordu.
Bu zaman kadar kendim içi değil hep başkaları için yaşamışım.
Gerçek huzur buymuş meğer. Hayatın kandırmaca bir eğlenceden ibaret olduğunu hiç farketmemisim ama artık kendimi buldum.
Asıl şimdi özgürüm diyerek Allah in en güçlü olduğunun bilincinde olarak onun gücüne sığınarak her şeye herkese merhaba diyordu yeniden.
Sanki yeniden doğmuş gibi kendini tertemiz ve saf hissediyordu.
Kuran okumaya başladı anlamını iyice düşünerek.
Allah in isteklerinin aslında bizlerin iyiliğini arzuladiginin farkında olarak okudu da okudu.

Şimdilerde Çiçek kızına iyi bir gelecek sunmak istiyor.
Hem ahiretine hem dünyasına yatırım ve donanım olsun diye kolları sıvamis durumda.
Kendisini bırakan annesini düşünmüyor bile artık.
Dualarında en çok huzur diliyor ve huzur için Allah in kapısını sık sık çalıyor.

Bilmiyorum ben arkadaşımın bu yaşadıklarından çok etkilendim buraya da yazmak istedim kalıcı olsun istedim.
Bazen derler ya her şer de vardır hayır bunu sadece sanırım zaman gösteriyor.
Buna da en çok arkadaşım inanıyor.

Allah yolunu daima açık etsin Çiçeğim, yüzün bir daha hiç solmasın , hep aç, hep gül , hep huzurlu ol inşallah ⚘⚘⚘Seni seviyorum
 
Son düzenleme:
Herkesin bir hikayesi vardır.
Bazen dışarıdaki hikayeler bizi cok etkilerken kendi hikayemizi unuturuz.

Annem, varlıklı bir ailenin çocuğu. 8 kardeş, 4 erkek 4 kız.
Her şey bol. Küçük bir ilçede sayılı zenginlerden.
Kalabalık bir ailede büyük bir evde her şey 4-4 lukken bir gün
Bir depremle uyanır şehir .
Annem henüz 12 yaşında. İsmi çiğdem.
İsmiyle ilerleyeceğiz artık.

Çiğdem gözünü sabaha toprak yığınlarınin inşaat duvarlarının arasında köşede sıkışmış vaziyette açar.
En son babasının dışarı çıktığını hatırlıyor sonra nasıl uyuduğunu bile hatirlamiyordu.
Büyük ihtimal bayilmisti.
Deprem olmuştu. Kocaman ev paramparça içinde kac can var henüz bilinmiyor.
Bir sesler gelmeye başlamıştı ambulans sesi, kürek sesi birileri bir yerleri kazıyordu ve bir ses duydum uzaktan
Kimse var mı sesimi duyan var mı?
Çiğdem heyecanla :
Buradayım beni kurtarın diye ince tiz sesiyle sesini duyurmaya çalıştı.
Kürek sesleri daha yakından gelmeye başlamıştı ve ışık göründü .
Çiğdem o an o kadar korkuyordu ki
Evet kendisi yaşıyordu ya dışarı çıktığında annesini goremezse hadi öldüyse ya kardeşleri ya babası...
Ama önce annesi gelmişti en cok onu kaybetmekten korkuyordu:
Annesinin kızım sana baş örtüsü ne de güzel yakışıyor dediğini hatırladı
Açtı ellerini o toprak altında Allah im buradan ciktigimda eger ki annemi sag görürsem senin o ayetine uyacagim.
Baş ortumu takacağım. Sana sözüm olsun Allah im diye dua etmişti.

Ve kazılar iyice hızlandı ve Çiğdem dışarıya çıkarıldı.
Çiğdem ağzı kurumuş göz kapakları toz olmuş vaziyetteydi o halde bile etrafına bakiniyor sormaya çekiniyordu.
Etrafta üzeri örtülü kişiler vardı.
Bur tanesi ufacikti.
Henüz yeni doğmuş daha 40 i çıkmamış abisinin bebegiydi ilk gördüğü yatiyordu ölmüştü
Biraz ileride bebeğin annesi yani cigdemin yengesi yatiyordu daha 2 yıllık evli bir gelin henüz 20 yaşında.

Biraz daha ileride babası, 9 erkek kardeşi,
7 yaşındaki kız kardeşi güzeller güzeli kız kardeşi annesi en çok onu severdi en güzeli bu benim cocuklarimin içinde derdi o güzel kız artık yoktu...

Annem nerde dedi sesi titreyen gözleri her an kapanmak üzereyken çiğdem.

Ambulans görevlisi Cigdemin yanına geldi
Annen Ankaraya gonderildi durumu biraz ağır.
Çiğdem ona bile sevindi çünkü umut vardı yasayacakti.

Yaşayan kişiler çiğdem, 3 abi ve 3 kız kalmıştı geriye .
Kocaman ailenin yarısı yok olmuştu sanki.
Kızılay yardım göndermek için yola çıkmıştı.
Çadır ayarladilar önce.

Cigdemin annesi ( benim anneannem )
Iyilesmisti taburcu olmuştu .
Çiğdem öyle bir sarıldı ki annesine sustu konuşacak ne gücü vardı ne de cümlesi...

Zaman geçmeye başladı her şeye alışıldığı gibi bu duruma da alışmak zorundaydı herkes.
Çiğdem babasını hatırlar bazen ağlardı.

Yıllar geçiyor acı dinse de bazen tekrar tetikleniyordu.

Çiğdem 17 yaşına geldiginde sorumlulukları daha çok artmıştı.
Annesi depremden sonra bacağının birinin gücünü kaybetmiş eski sağlığı yerinde olmasa da ufak tefek şeylere koşuyordu.
Çiğdem aile de büyük sorumluluklar üstlenmişti.
Yoklukla sinandilar uzun bir süre.
Yaşamak için yediler sadece yemeklerini.
Cigdemin ablası evlenmişti. Kız kardeşi kalbi delik doğmuş ve o zamanlar ameliyat durumu da olmadığı için o şekilde büyümeye devam ediyordu.
Yeni kısaca çiğdem evin hem annesi hem babası olmak zorundaydı öyle hissediyordu.
Abiler evlenmiş eşlerini de o eve getirmişlerdi.
Ev küçüktü ve kalabalık olduğu için isler hiç bitmiyordu.
Çiğdem hem çamaşır hem bulaşık (o zaman makine de yok hep elde ) yemek temizlik hep onun üstündeydi.

Bir gün cigdemin yengesi bebeğin sütünü icirirken pencere camına sicratmisti.
Onu da geri silmemisti. Cigdemin abisi akşam eve gelince o cami öyle kirli görünce çiğdem e şiddet uygulamış " bu cami bir daha böyle pis görmeyeceğim diyerek küfür de ederek " kötü davranmisti.
O gün çiğdem çok ağlamıştı.
Babası olsaydı hayatta bunlara izin vermezdi çünkü babası çiğdem i çok sever ve korurdu.
Ah babam sen gittin gideli beni senin kadar sevmedi diye hıçkıra hıçkıra ağladı.

19 yaşına geldiğinde çiğdem babamla tanıştı onun adı da Çağrı.
Çağrı henüz askerliğini yapmamış genç zayıf orta görünümlü dini yönden kendini çok geliştirmiş bir delikanliydi.

O zaman görücü usulü vardı birbirlerini de ilk o zaman gördüler aileler tanışmış o gün Çağrı ( babam)
Çiğdem i kırmızı elbiseler içinde görünce aşık olmuştu.

Çiğdem Çağrının yüzüne bile bakmamış ahlaki güzel dendiği için kabul ediyorum demişti.

Annem der ki babanın yüzüne ilk

Evlendik artık sehrimi terkedip onun şehrine gidiyorum üzerimde gelinlik ve otobüse binmisiz o gün yanımda oturan baban söyle bir döndüm baktım
Cok Zayıf Allah in gücüne gitmesin biraz çirkin yüzü çökmüş biri.
O an dedim ki ben bununla mı evlendim ?
Sonra Allah im sen yolumu güzelleştir kaderim senin elinde sana teslimim diye bıraktım kendimi.

Neyse evlenmişler düğün dernek kurulmadan gelinlikle çıkarılmış evden ve başka şehire gitmiş.

Daha yeni evli olan çiğdem 3 ay Çağandan uzak durmuş. Aynı odada farklı yerlerde uyumuslar.
Çağan da anlayisliymis beklerim demiş.
3 ay boyunca birbirlerini daha yakından tanimislar.
Ve artık çiğdem de çağrıyı sevmeye başlamış.
 
Çiğdem ve Çağrı iyi anlaşan birbirini seven bir ciftmis.
Kayinvalide de aynı evde yaşıyormuş.
Annem titiz hastalığı olan abilerle yaşadığı için çamaşırlar bembeyaz olacak koca kalıp bir sabunla çamaşır yikatirlarmis anne evinde.
Kayinvalide evinde bir kova dolusu çamaşır onu dökülmüş eline de küçük bir sabunun 3 te biri verilmiş bununla yika demişler.
Annem bir sabuna bakmış bir kirli çamaşırlara bunlar arinmaz temiz olmaz ki bu kadarcık sabunla diye geçirmiş içinden dışından konusamazmis ki
O zaman ayipmis...

Cigdemin 2 yıl bebeği olmamış. Nasip işte. O zamanlar çocuğu olmayan kadina sanki eksikmiş gibi bakildigindan sanki kusurluymus gibi bakildigindan hemen başka bir eş mi bulsak Çağrıya diye konuşmaya başlamışlar görümce ve kaynana. Tam o sırada Cigdem bu konuşmaları duymuş. Ah çiğdem ah yine susmuş odasına gitmiş gözyaşları neler söylemiş kimse duymamış. Çiğdem kocası akşam eve gelince ağzını aramış ne düşünüyor diye
Canım meyve vermeyen agaci ne yaparlar demiş?
Ah babam anlamamis ki mesajı farkında olmadan canını o da yakmış annemin.
- ne yapacaklar onu kesip( boşayip) yerine başka bir ağaç dikerler .

Annem 2.hayal kırıklığını bir de o gün yaşamış.
Allah a çok dua etmiş o ay "Allah im sen bize sahip çıkmazsan kimse bize sahip çıkmaz. Evliligimiz bitecek bana hayırlı bir evlat Ver sen istersen olur"

O ay hamile kalmış ve evde büyük bir bayram sevinci yaşanmış.
Babam tarafının maddi durumu pek iyi olmadığı için temizlik malzemelerine de pek para vermezlermis.

Bir gün Annem yeni doğum yaptığında birisi hediye getirmiş bir bebek kıyafeti takımı bir lif içinde de saklanmış bir kalıp sabun.

Annem der ki en çok o sabuna ağladım .
Gizli gizli yıkadım kiyafetlerinizi. Kızarlar diye çok korktum.

Annem kayinvalide evinde sabah en erken kalkan gece en geç yatanmis. Aman kötü olmayayım burda en azından dayak yok her dediklerini yapayım huzurlu şekilde yaşayayım diye düşünerek tekrar kendi annesinin evine gönderilme korkusuyla yaşamış uzun süre.

Sonra evlerini ayırmışlar kayinvalide ile.
Yine başka şehir yolu görünmüş ...

Sil baştan başlayacaklarmis her şeye.
Önce bir tavukçuluk kümes işiyle ugrasmislar. Orda ki adamın değişik bakışını fareden Çiğdem
Cagana burdan gidelim ben burda mutlu değilim demiş üstü kapalı.
Çağan da peki tamam gidelim demiş hiç sorgulamadan.

Yeni bir ev ama bu sefer iş yok .
Ben doğmuşum o sıralarda bir de abim var. 3 yaşında. Abimi babannemlere yollamislar bir süreliğine.
Para yok iş yok aş yok annemin sütü de olmamış.
Bir gün bir komşu bir bardak süt ve bir biberon getirmiş anneme.
Annem heyecanla hemen beni doyurmuş onunla .
Annem der ki:

O gün sen içtin, ben doydum. sen doydun ben mutlu oldum.
3 gündür uyumayan sen o gün saatlerce uyudun kızım açmışsın meğer ondanmis uykusuzluğun

(Şimdi düşünüyorum da ben hiç bir zaman yemeğe ete süte çok düşkün olmadım. Aylarca oruç tutsam bana mısın demem sanırım.
Meğer bebekken nefsim çoktan terbiye olmuş...)

Benden sonra annem 1 yıl geçmeden kız kardeşime hamile kalıyor. Maddi zorluklar korkusuyla aldırmaya gidiyorlar yarı yoldan geri dönüyorlar

Yok yapamayız. Rızkı vardır onun doğsun diyorlar.
Gerçekten de en rizikli çocuk o olmuş.
Babam kardeşim doğduktan sonra düzenli bir iş bulmuş. 2 yıl sonra ev temelini atmışlar evleri olmuş. Kiradan da kurtulmuslar.

Aradan biraz daha zaman geçince hem ev hem araba sahibi olmuşlar.

Ben çocuktum henüz 9 yaşımda annem beni pek sevmezdi diğer kardeşlerimi de .Aslında severdi ama göstermezdi. Hiç bir zaman sımsıkı bana sarıldığını hatırlamam.
Kız kardeşimi hep benden daha önde tuttu. Çünkü o ev isinde benden daha becerikli ve istekliydi. Anneme daha çok yardımcı olurdu. Annem
Kendini hep eve adardi. Sürekli temizlik yapardı.
Bizim de kendisi gibi olmamızı isterdi.
Ben de o zamanlar rahatıma düşkün olduğu için hep dışarıda arkadaslarimla görüşürdüm.
Ben onun gözünde hep kötü kiz kardeşim hep daha iyi biri oldu.
Öyleydi de zaten artık ben de kabullenmistim.
Kötü evladım ben diyordum.
Babam yine ki beni hep sevdi onun gözünde hep kıymetli oldum.
O da sevmese sanırım ben o evde hiç mutlu olamazdim.
Annemin sürekli iş yapması hiç oturmamasi
Şu an anlıyorum hep cocuklugundan kalmaymis.
Çocukken onu hep calistirmislar. Kizmislar dövmüşler.
Yapmasa sanki hep kötü biri olacakmış gibi hissettirmisler.
Zorla yaptırılan ne varsa bir müddet sonra o takıntı haline gelmiş ve hep en doğrusu o sanilmis.

Benim anneme yardım ettigim zamanlarım da oldu örneğin bir odayı tertemiz edip oturduğumda tv izlemek istediğimde

Neden oturuyorsun diye sorguladigini hatırlıyorum.

Eee isim bitti benim diye cevap verdiğimde bana gülüp
İş biter mi hadi kalk bosver tv nu kapat bana yardım et diye söylendiğini hatırlıyorum.

Çünkü biz asla dinlenemeyiz, oturamayiz, kahve içmek mümkün değil , anne kız sohbeti o da neymiş ki ...

Yıllar geçti önce kendimi affettim hani hep kötü çocuktum ya ben öyle sanıyordum. Halbuki annem oturmuyor hiç dinlenmiyor diye çok aglamisimdir. Anneme hiç yetemiyorum diye çok uykusuz kalmisimdir.
Başkalarının gezen annelerini kendisine değer veren annelerini hep kiskanmisimdir benim annemin bunlardan neyi eksik benim annem de gezsin keyif yapsın en güzel kıyafetleri o da giysin bu dünya annemi bu kadar neden yıpratıyor diye soylenmisimdir.

Ben 32 yaşında bir kadınım.
Ve anneme çok seviyorum. O bana sevgisini gosterememis olsa da yanlış eğitimle büyümüş bize o yanlışı doğru olarak kabul ettirmiş olsa da
Ben onu çok seviyorum ve affediyorum.

Bundan 2 ay önce kadar annemin yanına gittim sarıldım sımsıkı artık ondan beklemiyordum ben yapıyordum.
Ona kahve yaptım karşılıklı içtik.
Sonra ellerini tutup gözlerine bakıp dedim ki

Bu zamana kadar hep öfkeli gibiydim ya sana karşı anne Aslında benim öfkem sana olmadı hiç bir zaman.
Ben benim annemi bu kadar yoran o geçmişine ,
Ben benim annemi bu kadar sevgisiz bırakan o ailesine ofkeliydim ben ev işinden nefret etmedim hiç bir zaman.
Sen kendini çok yoruyorsun diye seni yoran bu kosturmacadan nefret ettim.

Ben seni cok seviyorum eğer sen de benim seni sevdiğim kadar kendini sevseydin benim hiç bir zaman kötü evlat olduğumu dusunmezdin.
Çünkü ben senin için canımı bile verirdim o kadar sevmiştim dedim ve sarıldık.

Benim annemle hikayem de bu.

Herkesin bir hikayesi var çok derinlerde gizli kendisine bile itiraf edemediği yaraları var.
Bazen o yaraların üstüne yarabandi yapıştırmak yerine tedavi edici kremini sürmek gerekir ki bir daha o yara hiç acımasın .
 
Şunu da ekleyeyim hikayeye annem cam silmeyi hiç sevmez nedenini de en iyi ben bildiğim için onun evine ne zaman gitsem bütün camlarını ben silerim.
Yeter ki gülümsesin ve kötü anısı gelmesin aklina
 
Ben geldim uzun zaman olmuş bu konumu yalnız bırakalı.
Yazmak istedim anlatmak .
En sevdiğim şeylerden biri bu sanırım kendimi o kadar iyi hissediyorum ki yazınca anlatınca.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…