Blue Valentine
Aslında bence çok spoiler'lık bir yanı yok ama siz yine de izlemeden okumayın ki filme dair hiçbir bilginiz olmadan izleyin iyice çarpsın=) Yine de bir uyarı: zorlamalara rağmen yürümeyen bir ilişkiniz varsa, ayrılığın eşiğindeyseniz, ilişkinize dair kimi kaygılar duyuyorsanız izlemeyin, daha fazla acıtır, bazı şeyleri net görseniz, anlasanız da bu netlik size ferahlık vermek yerine huzursuz edebilir.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki izlediğim ikili ilişkileri konu alan filmler arasından gerçekçiliği ile sıyrılıyor. Mutsuz bir çift görüyoruz, tükenmiş bir yaşam, iç karartıcı bir atmosfer ve iletişimsizlik. Tam bu kasvete adapte olurken çiftimizin tanıştığı ilk günler geliyor bir sonraki sahnede ki anlatının en güçlü yanı başarılı flashbackleri.
Kronolojik anlatılarda önce bir aşka tanık olur, ardından çözülmeye şahit olurduk oysa bu teknik sayesinde aşka bakışımız değişiyor, ardındaki derin yalnızlık ve iletişimsizliği görünce ya aşkın varlığına inancımızı yitiriyor ya da mantığın olmadığı bir ilişkinin tükenmeye mahkum olduğunu idrak ediyoruz. Yaşanan tutku dolu anlar izahı imkansız biçimde yok oluyor, iki tarafı da suçlayamıyoruz öyküde, kadın kendine göre fedakar, erkek zaten tüm hayatını kadına adamış ama olmuyor işte yürümüyor, sevgi ansızın tükeniyor, hesapsızca ve yalnızca bir taraf değil iki kişi de yara alıyor.
Filmde işte yükseliş ve düşüş yalın, inanılmaz gerçekçi biçimde işlenmiş. Kadın karakterin gözlerinden aşkı takip etmek bile yetiyor, söze bile gerek kalmadan ortaya seriyor kendi trajedimizi. Yönetmen bireysel olanın dışında kadere de müdahale etmiyor üstelik, iradeleri dışında bir felaket gelmiyor başlarına, hayat onları birbirinden koparmıyor ama zapt edilemez duygular insanları birbirinden ayrı düşürüyor. Tamamen bireysel bir öykü, sevginin huzursuz ruhlarımızdaki ayrışması, insanın kendine bile güvenemeyişi... Didaktik değil, taraf tutmuyor, kimseyi suçlamıyor, yalın olanı anlatıyor sadece, filmin de en güzel ve en vurucu yanı buydu bence.
Atlantis: 19