- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
- 598
ben zaten dışarıdayken, mesela bir kafedeyken falan mümkün mertebe uzak durmaya çalışıyorum sigara içenlerden, zaten masaları dip dibe olan mekanlara da gitmiyorum. kişisel alanın önemini çok iyi kavramış biri olarak masaları dip dibe olan yerleri tercih etmiyorum, mecbur kaldıysam da o anlık tahammül ediyorum. açık hava onun hakkıysa benim de hakkım. yani bunu kimse "kendi sigarasız alanına otur" demekle gasp edemez. yanıma sigara içen biri sonradan gelmişse ve dumanı beni rahatsız etmişse kalkıp da o kişiyi uyarmam, muhatap dahi olmam. çünkü bencil oldukları için alacağım cevabı biliyorum, muhatap olma gereği duymam. o insanın benim lafımdan anlayabileceğini pek sanmıyorum çünkü :)
peki ben neden sigara içen birini anlayayım? anlamam mı lazım? ne gerek var ki? onların bin tane bahanesi var, keyif derler, bağımlılık derler, sürekli birşeyler derler ama hepsi boş laftır bana göre. onlar kendilerini zehirler ki kendilerini zehirlemeleri gerçekten umurumda değil, çevreyi de böyle zehirlerler ne yazık ki. ben onların nesini anlayayım? nesini haklı bulayım? komiksiniz. :)
bu meret bırakılır ayrıca, kimse bana bağımlıyım bilmem ne demesin. benim anneannem 50 sene içti, o da bağımlıydı, onun da bin tane bahanesi vardı. 50 sene sonra bıraktı ve hiç aramadı. birden bire bıraktı. bırakacağım dedi ve bıraktı gerçekten. 50 yıl diyorum, 50 yıl içmiş. 50 yıl içmiş bir insan bırakabiliyorsa demek ki kararlı olmanın elinden hiçbir şey kurtulamaz. o yüzden 5-10-15 senedir içen tipler gelip de "çok istiyorum ama bırakamıyorum, ne yapayım, bağımlıyım, şöyle böyle..." dediği zaman ben gülüyorum. tek örnek bu değil, çevremde 30 sene ve üzeri sigara içmiş ve bırakmış başka başka insanlar da var, anneannem en yakın örneğim ama, kendi gözümle gördüm, yaşadım, şahit oldum.
siz farkında mısınız bilmiyoum ama siz devamlı "sigara içene yaklaşmayın, içmeyenler uzaklaşsın, yanına yaklaşmasın" falan kafasındasınız. size göre hep fedakarlık yapması gereken taraf sigara içmeyen taraf. hep biz uzaklaşalım, kapalı alana biz tıkılalım, evimizdeki balkona bile biz çıkmayalım, açık havaya biz oturmayalım, mekanda masa değiştirmek zorunda kalan taraf yine biz oturalım, oldu. sigara içenler kılını kımıldatmadan keyif yapmaya devam etsinler, biz onlara göre yaşayalım.
başka br arzunuz?
Peki sigara içen biri neden sigara içmeyen birini düşünsün-anlasın? :)
Size göre de fedakarlık yapması gereken taraf, sigara içen taraf, neden yapsın bu fedakarlığı?
Bakın bir üstte cevabı var, buraya da alıntılayayım:
Ben de kalkarım masadan sigara içmeyen biri varken; sormam bile "Rahatsız olmazsan, sigara yaksam?" diye, bilirim ki nezaketen "Sorun olmaz yak yak" derler ve rahatsız oldukları halde ses etmezler, ben de kullanmadığımda böyleydim; ondan kalkarım masadan direkt.
En basitinden deniz kenarı örneği var; banka oturmuşum iskelede, eh içiyorum; karşı banka sonradan iki teyze oturuyor ve "Kızım, içmesen, biz rahatsız oluyoruz" diyor. O noktada ben de "Rahatsızsan gelmeyeceksin dibime kadar"a bağlıyorum.
Aslında bu çok basit bir benzetme ile izah edilebilecek bir durum; trafik gibi.
Açık hava dediğimiz alan, sigara içenler ile içmeyenlerin kesiştiği yer, bir kesişim kümesi.
Bunu araba kullanan biri ile yaya birinin trafikteki hali gibi düşünün.
Fosil yakıt kullanan her araç sahibi, havayı kirletiyor.
Yayan giden biri, havayı kirletmiyor.
Trafik içinde hepsi bir arada.
Adam araç kullanmayı tercih ediyor. Aracının vergisini veriyor, trafikte sadece kendine ayrılan yolları kullanıyor, kaldırımlara çıkmıyor. Yayan biri, trafikte kendine ayrılan kaldırımları kullanıyor, bazen araçlara da ayrılan yolları kullanmak durumunda kalıyor, ayağının bastığı her yer onun.
Kaldırım ile yol yan yana ve kaldırımdaki adam “Arabanın egzoz dumanı beni rahatsız ediyor! Git başka yerde sür şu aracını” diyor.
Yoldaki adam da diyor ki “Arkadaşım, araç kullanmak yasak değil, ben kendime ayrılan yolda gidiyorum, kaldırım ile yol yan yana ise ben ne yapayım?”
Özetle trafikte hepsinin hakkı var.
Tıpkı sigara içenin sigara içme hakkı gibi, içmeyenin de içmeme hakkı var.
Sigara içmeyenin ciğerini koruma hakkı olduğu gibi, sigara içenin de ciğerini zehirleme hakkı var. Neticede herkesin ciğeri kendine.
Bu noktada iki farklı bilinç var:
Sigara içene “Burada sigara içmeyen var! Beni pasif içici yapamazsın!” diyen tarafın bilinci,
Sigara içenin de “Burada sigara içen var! Yasak da yok! Görüyorsun!” diyen tarafın bilinci.
İki taraf da bencil bakarsanız, siz ciğerinizi korumak istiyorsunuz diye başkasının aynı özveriyi sizin için göstermesini bekleyemezsiniz olayı basitçe. Herkes kendini korumakla yükümlü, herkes kendinden mesul. Sigara içenlerin yanında bulunmama gibi bir seçeneği var sigara içmeyenlerin, ama davranışları, tüm sigara içenleri bir yere kapatma ve geri kalan tüm havayı kendilerine ayırma hakkına sahipmişçesine.
Bu noktada “Ben zehirlenmemek isterken bencil oluyorum da beni zehirlemeyi umursamayan biri benden daha mı az bencil?” denilebilir. Öyle; zehirlenmek istemiyorsanız, zehre yaklaşmazsınız. Zehrin yanına kadar gidip “Beni zehirleme!” derseniz komik olur. Sigara içenlerin de ancak içilmesinde yasaklama olmayan yerlerde içmeye hakkı var ve bedelini maddi manevi ödüyorlar. Gerisi boş lakırdı.
Anlatmak istediğim bu; dediğim gibi, oturduğum yerde bile rüzgarı hesaplayan biriyim (3. Tekrarım sanırım :) ) , şu yaşıma kadar ne asansör ne merdiven asla sigaramı yakıp inmedim apartmandan ve buna karşın dibime kadar sokulup benden rahatsız olduğunu söyleyenlere lafım, buna karşın apartmanın dışında bir sigara yakıp köşede içtiğimde “Burada içme” diyebilecek kadar ülkenin muhtarı, tüm yollar babasının malı olanlara lafım. Böyle yani aslında durumun özü :))