Yatağındasındır, Yalnızsındır. Sadece yaşamaktan kaynaklanan bir yorgunluk vardır üzerinde. Ayrıca seviyorsundur; onun seni sevip sevmediği de ilgilendirmez seni. Ne kadar uzakta olduğunun bile bir önemi yoktur bazen. Çünkü hayat onsuz daha az muhteşem değildir. Aynı güzelliği ve ihtişamı ile devam etmektedir yaşam. Fakat sen artık eskisi kadar muhteşem değilsindir. Ve git gide hayatın gizemine ortak etmeye başlarsın kendini. Tabi ki sevgisizlikten kaynaklanan bir kötü ruh halidir bu. Dayanman gerektiğini bilirsin. Çünkü beklenen kişi elbet bir gün gelecektir. Beklenen kişi olmasından kaynaklı bir özelliktir buda. Çünkü beklenen kişiler sonunda gelir. Kandırırsın kendini. Saatleri geçirmekte zorlanmazsın ilk, bakarsın günler geride kalmış. Ama aynı hızla geçmez haftalar, ay denen kavram bitmek bilmez çoğu zaman.
Yatağındasındır, Yalnızsındır. Ama inatla seviyorsundur yaşamayı. Sabah kalktığında görmeni gerektirecek kimsen yoktur hayatta. Yüzünü güldürecek bir mesaj gelmez artık telefonuna. Hayat ciddiyetini kaybetmiştir senin için. Ama yinede seversin yaşamayı. Beklediğin birisi vardır çünkü hayattan. Bu bekleyiş bir hastalık yada saplantıdan kaynaklı bir bekleyiş değildir. Hayatta tutunduğun tek daldır onu beklemek, ve farkındasındır bunun. Hayatta kalmanı sağlamak için beklersin.
Sorarlar sana peki ölene kadarmı bekleyeceksin diye? Hayır dersin. Ölene kadar değil.Yaşadığım sürece dersin onlara. Yaşadığın sürece bekleyeceksindir çünkü. Bir ihtimal olsa bile ölümü düşünmek istemezsin o an. Düşündüğün başka bir şey vardır o sırada. İnsan sevdiğini beklerken, bu umudunu korurken; ondan vazgeçip, beklemekten usanıp ölebilirmi?
Asıl beklemekten usanıp, sevgisinden vazgeçerse ölmüş olur insan...