GünaydınlarGünaydın topiğin güzel kadınları
Aynı durumdaydım bende saçma sapan meseleler çıktı hayatımda sürekli dolunay bitti sakinleşiyoruz yavaş yavaş. Ama her şey bitmedi canım kadınlar 25 Ekimde akrep burcunda tutulma varGünaydınlar
Birkaç gündür yazmıyorum çünkü kötü bir ruh hali içindeyim. Dolunay falan yazmışsınız ondandır belki. Astrolojiyle ilgili değilim ama evrenin enerjisinin bizi etkilediğini düşünüyorum. Cumartesi gecesi bir ağladım bir ağladım. Sabah kalktım gözlerim şiş. Ağlayınca kendimi rahatlamış hissederdim ama bu sefer pek hissedemedim öyle. Pazartesi yine ağlayacağım tuttu. Bu aralar şefkate ihtiyacım var birinin omzuna yatıp huzurlu bir uyku çekmek istiyorum. Bugün biraz iyiyim. Ay bu dolunay beni kötü çarptı
Günaydın topiktaşımOkuduğum kitaptaki bana ilginç gelen bir kısmı paylaşmak istiyorum.
Diyor ki: günümüzde mutluluğun içten gelen bir şey olduğu, sevgilimize ya da eşimize bağlı olmaması gerektiği savunuluyor. Eğer partnerimiz varsa da aramızdaki sorunun bizi etkileyemeyeceği bir sınır olması gerektiği söyleniyor. Bunun tersinin partnere bağımlılık olduğu savunuluyor diyor.
Kitapsa bu düşünceye tamamen karşı çıkıyor. Partnerimize ihtiyaç duymanın normal olduğu ve bağımlılıkla karıştırılmaması gerektiğini söylüyor.
Hayatımızı paylaşacak birine ihtiyaç duymamızın genetik yapımızdan kaynaklandığını ve kendimizi ne kadar sevdiğimiz ve gerçekleştirdiğimizle alakasız olduğunu savunuyor.
Bu konuyla alakalı da bir örnek vermiş, ilerde daha detaylı anlatacakmış.
Stres altında hipotalamus harekete geçiyormuş. Kadınlara elektrik akımı vereceklerini söylemişler. En çok yalnız olan kadınlarda hipotalamus harekete geçmiş. Bu sefer yabancı birinin elini tutan kadınlara aynı durumu yaşatmışlar ve hipotalamus daha az harekete geçmiş. Eşinin elini tutan kadınlarda ise hipotalamus çok daha bariz bir şekilde daha az hareketlenmiş. Evliliği daha iyi olan kadınlar ise elini tutmaktan en fazla faydayı görenler olmuş.
Bunları anlatma nedenimse kk’de yalnızlıktan şikayet eden ya da evlenmek isteyen kadınlar bazen linç ediliyor. Hatta ben de insan kendine yetebilmeli, kimseye ihtiyacımız yok diye düşünüyordum ve çok şaşırdım. Tabi hala insan kendine yetebilmeli diye düşünüyorum ama sanırım başka insanlara ve eşe ihtiyaç duyduğumuzu da kabul etmem gerekiyor
GünaydınAslında mutluluğun içten gelen kısmı şu. Dış etkenlere bağlandığında değişmesi de çok kolay oluyor. Dolgun dudak modası varken ince dudaklılar kendilerini kötü hissediyor çünkü başkaları tarafından beğenilmemek kendi içlerinde de bi beğenisizlik yaratıyor. Sevgilisi höt dese dersi, okulu, işi unutuyor çünkü sevilmediğini düşünüyor ve 1 adım bile ileri gitme arzusunu kaybediyor.
Yoksa tabii toplumsal canlılarız, beğenilme isteği sevilme isteği çok normal. Ama ben hala iç motivasyonun belki bi tık daha önemli olmasından yanayım
“Bireyselliğimizi koruyarak ama aynı zamanda birbirimizi besleyerek” ne güzel yazmışsınız kesinlikle katılıyorumBugün dinlediğim bir podcastte de benzer bir konuya değinilmişti. Bazı insanlar sevinçlerini paylaşmıyor bireysel yaşıyor ve bu bireysellik zamanla insanlardan daha da uzaklaşmaya sebep oluyor ancak bu bizi sürekli kendimizi mutlu etmek zorundalığı hissettirerek aslında fark ettiğimizden ağır bir yük aldığımızı söylüyordu. Mutluluk bence de içten geliyor ancak mutluluğumuzu paylaşacak destek görecek ve bizimde fayda sağlayabileceğimiz insanlar hayatımızda olmalı diye düşünüyorum. Bireyselliğimizi koruyarak ama aynı zamanda birbirimizi besleyerek.
Evet evet o kitap yine koyayımGünaydın topiktaşım
Okuduğun kitabın ismini paylaşır mısın?
Geçen gün fotoğrafını paylaşmıştın o kitap mı? Ben de günümüzde ihtiyaç ve muhtaçlık kavramlarının, bağlılık ve bağımlılık kavramlarının birbirine çok karıştırıldığını düşünüyorum. Benim düşüncemde muhtaçlığım sadece Yaradan’a. İnsanlara ya da başka canlılara ihtiyaç duyabilirim bu normal bişey. İhtiyaç durumu muhtaçlığa dönüşünce işte orda ‘kendine yetememek’ diye bir kavram ortaya çıkıyor bence. Bazı insanlar (hatta bu genellikle kadınlar oluyor) birine ya da bir şeye ihtiyaç duyunca kendine yetemediğini düşünüp strese girebiliyor. Benim bu konuda görüşümü özetlersem hani şair demiş ya: “Ben sensiz de yaşıyorum ama seninle bir başka yaşıyorum”
Teşekkür ederim okuycam bunuEvet evet o kitap yine koyayım
Bağlanma stillerini anlatıyor esas olarak. Güvenli, kaygılı, kaçıngan vs. Rica ederimTeşekkür ederim okuycam bunu
Evet evet o kitap yine koyayım
Hangi kitabı okuyorsun? Psikolojiyle alakalı tüm kitapları sömürüyorum bu ara, güya dünya klasiklerini okumayı hedeflemiştimBen de okuma listeme ekleyeyim kitap çok ilgimi çekti, teşekkür ederim.
Bu aralar çok saçma bir okuma listem var mesela şu anda klinik bir psikoloğun yazdığı kitabı okuyorum ama bu bitince alacakaranlık serisini okuyacağım
Sahne hatalarını bulmaya odaklanarak izlerseniz çok şaşırtıcı ve komik şeyler karşınıza çıkabilirHangi kitabı okuyorsun? Psikolojiyle alakalı tüm kitapları sömürüyorum bu ara, güya dünya klasiklerini okumayı hedeflemiştim
Ben çok küçükken okuyup çok etkilenmiştim alacakaranlıktan, geçen sene kardeşimle filmlerini tekrar izledik. O kadar komik, cringe sahneler var ki
Ben de eve gidiyorum. Bugün bol bol bol kitap okumayı planlıyordum akşama kadar ama okumadım. Bu aralar sanki hemen akşam oluyor anlamıyorum. Hani desem ki çok mutluyum zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, öyle bişey yok. Ne ara akşam oldu?Trende totişkom uyuştu. Önceden otobüsle bunun 2 katı sürede nasıl gidiyormuşum acaba... Sürekli eskiye bakıp "nasıl beceriyormuşum ki" dediğim bi dönemdeyim
Sizler napıyorsunuz güzel insanlar?
Susan Forward’ın Zor Bir Ailede Büyümek kitabını okuyorum şimdi. İlerlemekte zorlanıyorum bazı yerlerde benim aile ilişkilerime çok yakın şeyler anlatıyor. Mesela bir sayfanın başlığı “Affetmek Zorunda Değilsin” idi. O başlığa öyle baktım baktım 2 gün okuyamadım kitabı. Çok çok daha kötü olaylar anlatılıyor tabi kitapta ama insan yine bir yerlerden bir şeyler yakalıyor kendiyle ilgili. Aynı yazarın Sevgisiz Anneler isimli bir kitabı varmış aslında onu da alıp okumak istiyorum. Kitabın ismi bile benim durumuma çok uygun çünküHangi kitabı okuyorsun? Psikolojiyle alakalı tüm kitapları sömürüyorum bu ara, güya dünya klasiklerini okumayı hedeflemiştim
Ben çok küçükken okuyup çok etkilenmiştim alacakaranlıktan, geçen sene kardeşimle filmlerini tekrar izledik. O kadar komik, cringe sahneler var ki
Ben akşam şekerlemesinden yeni uyandım bir kahve içip topikte geçmiş yapacağım ve ardından da kitap okuyacağım.Trende totişkom uyuştu. Önceden otobüsle bunun 2 katı sürede nasıl gidiyormuşum acaba... Sürekli eskiye bakıp "nasıl beceriyormuşum ki" dediğim bi dönemdeyim
Sizler napıyorsunuz güzel insanlar?
Lütfeeeen lütfen hanımlar Dr. Carlisle Cullen kocamdırHangi kitabı okuyorsun? Psikolojiyle alakalı tüm kitapları sömürüyorum bu ara, güya dünya klasiklerini okumayı hedeflemiştim
Ben çok küçükken okuyup çok etkilenmiştim alacakaranlıktan, geçen sene kardeşimle filmlerini tekrar izledik. O kadar komik, cringe sahneler var ki
Aile içinde sevgisizlik hissi benim hayatımda o kadar çok yer kapladı ki bir dönem. Hala kendimi ailemin bir parçası hissetmiyorum ben kusurlu olanım abim kardeşlerim annem ve babam ailenin bütünü. Mesela ben aile üyeleriyle oturma odasında oturup bişeyler izleyemem ortak vakit geçirmem eskiden çok üzülürdüm buna ama artık böyle olması gerektiğine inanıyorum. Onlarla olmak beni geriyor ve mutsuz ediyorsa kendi içimde çok daha mutluysam artık böyle olması gerek diyorum. Bu yüzden bu tarz konulu kitaplardan ben uzak duruyorum, çünkü kendi içimde o duygulardan ve kötü anılardan kurtulmayı yeni başardım. Kendi içimde yeni bir dünya kurdum. O dünyamı sorgulamak istemiyorum. Aile içinde 27 sene ben sorgulandım, hep kendimi sorgulamaya ve yetersizliğimi, kusurlarımı görmeye itildim. Artık sorgulamak ve görmek istemiyorum. Ben böyleyim. Böyle yaratıldım. Böyle olmam sadece beni ilgilendirir ki kendimi çok seviyorum.Susan Forward’ın Zor Bir Ailede Büyümek kitabını okuyorum şimdi. İlerlemekte zorlanıyorum bazı yerlerde benim aile ilişkilerime çok yakın şeyler anlatıyor. Mesela bir sayfanın başlığı “Affetmek Zorunda Değilsin” idi. O başlığa öyle baktım baktım 2 gün okuyamadım kitabı. Çok çok daha kötü olaylar anlatılıyor tabi kitapta ama insan yine bir yerlerden bir şeyler yakalıyor kendiyle ilgili. Aynı yazarın Sevgisiz Anneler isimli bir kitabı varmış aslında onu da alıp okumak istiyorum. Kitabın ismi bile benim durumuma çok uygun çünkü
Ben daha geçen hafta alacakaranlık filmlerini baştan sona izledim ya. Oyuncuları bile o filmde oynamaktan utanıyor ama ben bayılıyorum yaaa
Konu aile olunca affetmekle ilgili nutuklar atılır. Ben de bazen kendimi sorguluyorum affetmek istemediğim konularda, hata mı yapıyorum diye. Yoo, mutluyum, affedecek midem yok ya da affetmeye çalışırken kendimi mutsuz etmek de istemiyorum. En iyisi bu, bazen olmayınca olmuyor, bunu kabul etmek en sağlıklısıAile içinde sevgisizlik hissi benim hayatımda o kadar çok yer kapladı ki bir dönem. Hala kendimi ailemin bir parçası hissetmiyorum ben kusurlu olanım abim kardeşlerim annem ve babam ailenin bütünü. Mesela ben aile üyeleriyle oturma odasında oturup bişeyler izleyemem ortak vakit geçirmem eskiden çok üzülürdüm buna ama artık böyle olması gerektiğine inanıyorum. Onlarla olmak beni geriyor ve mutsuz ediyorsa kendi içimde çok daha mutluysam artık böyle olması gerek diyorum. Bu yüzden bu tarz konulu kitaplardan ben uzak duruyorum, çünkü kendi içimde o duygulardan ve kötü anılardan kurtulmayı yeni başardım. Kendi içimde yeni bir dünya kurdum. O dünyamı sorgulamak istemiyorum. Aile içinde 27 sene ben sorgulandım, hep kendimi sorgulamaya ve yetersizliğimi, kusurlarımı görmeye itildim. Artık sorgulamak ve görmek istemiyorum. Ben böyleyim. Böyle yaratıldım. Böyle olmam sadece beni ilgilendirir ki kendimi çok seviyorum.