How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

Okuduumuz bir Kitabn en beendiimiz ksm

  • Konu Sahibi Konu Sahibi AHU
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
doğru şeyden doğru zamanda vazgeçmek...

vazgeçmek iyidir. çıkmaz sokaklarda oyalamaz insanı...

ahu'dan.

doğruyu bulduğunu hangi zamanda anlar insan ?
yanlışın yanlış olduğunu öğrendiği zaman.
'Doğru'sanılarımız yanlışa dönüşüverir zamanla an an
doğru yazıların yanlış insanı mıı dersin akan suyun hatası...
ah üzmesin ahu gözlüyü yolunu bulsada bulamasada
su yun rotası
'O' kıymetlidir tüm zamanlardan
Biz sessiz bi göl de oluveririz gerekirse tüm bu çağlayanların ardından
-su-si-
 
"Ve biz onlara diyeceğiz ki:

Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar, ya bu düşüncelerden habersiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık.

Her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da gene acınacak durumda olan bizleriz. Esasında, sizleri yargılamaya hiç niyetimiz yoktu; sizin dünyanızda o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken, hepinize hayrandık. Sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk. Ayrıca, dünyada gereğinden çok acıma olduğuna ve bizim gibilerin ortadan kaldırılmamasının sizlerin insancıl duygularına bağlandığına inanmıştık. Bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakarlıktı. Arada bir bize benzeyen biri çıkıyor ve artık yeter diyordu. Onunla birlikte bağırıyorduk: artık yeter!

Bazen kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda her zaman kaybediyorduk! Onlar da sizler gibi onlardı. Düzeni çok iyi kurmuştunuz. Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. Kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. Gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlamak üzere; ama bizi size anlattılar, bizi bize değil. Tabii sizler de bu arada boş durmadınız. Bir takım hayır kurumları yoluyla hem kendinizi tatmin ettiniz, hem de görünüşü kurtarmaya çalıştınız.

Sizlere ne kadar minnettardık. Buna karşılık biz de elimizden geleni yapmaya çalıştık: kıtlık yıllarında, sizler bu dünyanın gelişmesi ve daha iyi yarınlara gitmesi için vazgeçilmez olduğunuzdan, durumu kurtarmak için açlıktan öldük; yeni bir düzen kurulduğu zaman, bu düzenin yerleşmesi için eski düzene bağlı kütleler olarak biz tasfiye edildik (sizler yeni düzenin kurulması için gerekliydiniz, bizse birşey bilmiyorduk); savaşlarda bizim öldüğümüze dair o kadar çok şey söylendi ki bu konuyu daha fazla istismar etmek istemiyoruz; bir işe, bir okula müracaat edildiği zaman fazla yer yoksa, onlar kazansın, onlar adam olsun diye biz açıkta kaldık; yani özetle, herkes bir şeyler yapabilsin diye biz, bir şey yapmamak suretiyle, hep sizler için bir şeyler yapmaya çalıştık.

Bütün bunlar olurken birtakım adamlar da anlayamadığımız sebeplerle anlayamadığımız davalar uğruna yalnız başlarına ölüp gittiler. Böylece bugüne kadar iyi(siz) kötü(biz) geldik. Bize sizleri, yargılamak gibi zor ve beklenmeyen bir görev ilk defa verildi; heyecanımızı mazur görün."

Oğuz Atay / Tutunamayanlar (sf: 228-229)

Kişisel Not: Kitabı okuyanlar bilir, bir paragrafı alıntılamak sadece anlamı bozmaya yol açar. O nedenle büyük bir keyif alarak yukarıdaki satırları yazarak alıntıladım. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.
 
"aşkın coşku verici, yırtıcı ama geçici oluşuyla, sevginin heyecan ve tutkudan arınmışlığı arasında bir orta yol bulunamıyor ne yazık ki.."

"büyük çalkantılara tanık olduk. yaşadığımız hayat ve inandığımız değerler yıprandı, hırpalandı. biz de değiştik. kendi hesabıma, kimi durum ve insanlardan korunma zorunluluğu duyuyorum belki de. bir zamanlar farklı biçimlerde yakın olduklarımda küçük bir iki yüzlülük, sahtelik yakaladığımda yanlarından çabucak uzaklaşmaya çalışıyorum elimde olmadan..."

"...belki de kendi hayatımın içinde özgürce dolaşabilmek, her yerde birden varolabilmek ve bazı şeyleri çok fazla acı duymadan hatırlayabilmek için zamanı,yerini, biçimini değiştirerek ya da bozarak kavrıyorum. benzer anlarda, dünle bugün arasındaki uzaklığı doğru algılamayı başaramıyorum ve zamanı tanımlamada bu yüzden kararsız kalıyorum."

inci aral'dan...
 
"İnsanın çocuksu,temiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir.Bu öz olmadan hiçbir tohum gelişemez ve bizleri ne beklerse beklesin,insanlar yaşadıça hak,doğruluk denen şeyler de varolacaktır."
Cengiz AYTMATOV (Beyaz Gemi):nazar:
 
" <<Ah o akşam, soğuk sonsuzluğum içinde beni selamlayan guruba gözlerim çevrili, kendimi vagonumda, bir insanın yeryüzünde ne kadar yalnız kalması mümkünse, o kadar yalnız, kimsesiz hissederek korkunç ölüm hayalleriyle yaşam umutlarını birbirine eklediğim unutulmaz dakikalar! Bunlar, dünyanın hiçbir hazinesine değişilmeyecek dakikalardır. Bu anların tadını tatmamış olan, bir altın kralı, bir fikir üstadı da olsa yoksul ve eksik bir insandır. Çünkü hayatta herşey görecedir, yalnız umutsuz ölüm sözdışı, o ölüm ki, sen bir güzel düşünce anını, cömert güneşin daha bir anlık sıcağını elinden koparabilmek için acınla savaşırken birdendire karşına çıkar ve sana <<Hadi>> der.
<< - Hemen mi?
<< - Hemen!
<< - Biraz geciktirmek mümkün değil mi?
<< - Olanaksız!
<<Ve seni bitmemiş rüyadan koparıp alarak götürür. Budalacasına...>> "

Panait Istrati - Mihail (Arkadaş)
 
şu çılgın türkleri okurken burda çok duygulahnmıştım.kızılayın çağrısıyla yardım toplamak için bekleyen huysuz idare memuru,birdeftere ,söylene söylene, bağış yapanın adını ve bağış miktarını yazıyordu.

"kahveci ali,100 kuruş"
"eskici yusuf,50 kuruş"
"hallaç asım,75 kuruş"
bakkal ahmet,100 kuruş"
"terlikçi adem,200 kuruş"
sırada,küçük cılız bir oğlan vardı.bir önceki bağışçının çocuğu sananmemur,öfkeyle yürüyüp yol vermesi için işaret etti.ama çocuk yürümedi,büyük bir ciddiyetle,bütün servetini çıplak masanın üzerine bıraktı :
"hasan,5 kuruş"


gene şu çılgın türk lerden.
ÇAVUŞ."duydunuz.halka teftiş vereceğiz.ona göre.sıraya gir!çabuk,çabuk,çabuk!hazır ol!arş!
ayaklarını sürüyerek yürümeye başladılar.
"bunebiçim yürüyüş len?başınızı kaldırın.canlı yürüyün.haydi hep beraber."kalan son gücüyle marşa başladı:

annem beni yetiştirdi
bu ellere yolladı
al sancateslim etti
allaha ısmarladı.....

buda nermin bezmenden SIR veAURORANIN İNCİLERİNDEN

"HAYATDA YAŞAMAK İSTEYİPDE YAŞAYAMIYORSAN YAŞAMIŞ SAYILMAZSIN"
diye yazmış kitabında.bu sözü gerçekdende çok güzel.ellerine ve gönlüne sağlık.diyorum
 
Sakin bir insanin gülmesine aldanma
Bilmezmisin bende cok güldüm aglamamak icin.....

Bir alman yazarin kitabinda okudum ve gercekten cok dogru buldum.
 
Engereğin Sokması Üzerine

Bir gün Zerdüşt, hava sıcak olduğu için kolları yüzünde, uykuya dalmıştı bir incir ağacının altında. O sırada bir engerek yılanı geldi ve ensesinden soktu, öyle ki can acısından feryad etti Zerdüşt.

Kolunu yüzünden çekince, yılan gördü: o zaman Zerdüşt'ün gözlerini tanıdı yılan, beceriksizce kıvrılıp savuşmak istedi. "Olmaz," dedi Zerdüşt, "sana teşekkür etmedim ki henüz! Beni vaktinde uyandırmış oldun; yolum uzun daha."
"Yolun kısa," dedi engerek hüzünle; "benim zehrim öldürücüdür."

Zerdüşt gülümsedi. "Bir ejder, ne zaman ölmüştür ki yılan zehrinden?" dedi. "Ama geri al sen şu zehirini! Onu bana armağan edecek kadar zengin değilsin."

O zaman yılan tekrar dolandı boynuna Zerdüşt'ün ve yarasını yaladı.


Zerdüşt Böyle Diyordu - Friedrich W.Nietzsche


Bir Nietzsche hayranı mı duruyor karşımda ::)))) Bu bölümü ilk başlattığımda yazdığım ilk mesajı okudun değil mi?
 
" gözyaşıyla ödenmiş bir bedel tuzlu suyla geri verilmez."

ömer hayyam - 100. ad isimli kitabından.

kendisine aşık olan ve aşkı için göz yaşı döken bir bayana söylemiş olduğu bir söz. çok duygulanmıştım sizlerlede paylaşmak istedim.
 
'BENİM YAZGIM KENDİ ÇİZECEĞİM YOLDUR' diye basit bi cümle ama bnce oldukçada anlamlı yani ...
 
Kutsal kase roslin in altında
Bıçak ve kadeh bekçidir ona
Şaheserler süsler yatağını
Uzanıp baksam yıldızlı semaya

Da Vinci code
 
Bir Nietzsche hayranı mı duruyor karşımda ::)))) Bu bölümü ilk başlattığımda yazdığım ilk mesajı okudun değil mi?
Hayran olmamak mümkün mü? yerimseniben
Geçmiş zamanda okumuştum bütün mesajları.. Şimdi; ilk sayfaya yine göz attım.. Karar veremedim.. Nietzsche ye mi yoksa Schopenhauer e mi "Günaydın" desem.. Ha'di diyelim ki ben bütün cesaretimi topladım ve konuştum.. Sizce cevap gelir mi ayan bir gün için?
İyilikler dilerim.. a.s.
 
Sabahları herkesin bir seçeneği vardır. Sadece sabahları da değil, her an mutsuz veya mutlu olmak için bir seçenek vardır. Sen hep mutsuz olmayı seçiyorsun, çünkü bu bir yatırım. Sen hep mutsuz olmayı seçiyorsun, çünkü bu bir huy, bir alışkanlık haline gelmiş; hep böyle yaptın. Bu konuda verimli hale geldin; bu bir yola dönüştü. Beynin bir seçim yapmak zorunda kaldığı an hemen mutsuzluğa doğru yöneliyor.

osho nun " Beden ile Zihni Dengelemek " kitabından
 
"...
Bana aşkı öğretmişsen, terli bir tepede; bırak isyanım tam olsun yüreğimin sessizliğindeki kıyamete... Bilirim sen kendince bit hayatı onarmaya düşkünsün. Onarmak içinse gidişin; sen önce seni affet. Adına mavi dediğin çoğul eksikliğinde... Bazen seni affedebilir miydin, beni ağladığında?"

Yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Ama yinede gözlerinin içinde bana uzanan sevgi köprüsü, hayatla olan bağımı güçlü kılıyordu. Tam söze başlayacakken parmaklarıyla kirpiklerime dokunup, "İşte ben seni böyle seviyorum" dedi. Parmak ucuyla kirpiğime dokunup sevebilen kaç kişi girmişti ki hayatıma? İşte bütün sır buradaydı. Tekrar konuşmaya başladı. "Bilirsin; ben ki kabilesiz bir savaşçı. Senden aldığım bütün anlamları sana geri verdim. Bir 'içim' kaldı bende, bir de aklımın aldanmışlığı.
..."


Kahraman TAZEOĞLU Araz romanından...
 
Otuzdokuz anahtarımın olması bir şey ifade etmez. Bana yasaklanmış olan Kırkıncı kapının ardında yatar arzu&#8230;
Birşeyler Eksik

Sormuşlar Diogenes&#8217;e... &#8220;Üstat, bir adamın akıllı olup olmadığını nasıl anlarsın?&#8221;

&#8220;Konuşmasından&#8221; demiş.

&#8220;Ya hiç konuşmuyorsa?&#8221;

&#8220;Henüz o kadar akıllı olanına hiç rastlamadım."
 
"Çabalamayı bırakmaktan başka bir yanlış ve içten gelen zayıflık dışında bir yenilgi yoktur.amaca zayıfca sarılmak gerçekten aşılmaz tek engeldir"
"Gerçek mutluluk için gerekli koşulu bir çok insan yanlış bilir.Bu kendini hoş tutmak değil,değerli bir amaca bağlanmaktır"
"Yaşamının bir gün sonlanacağı seni korkutmasın .Asıl yaşamaya hiç başlamayabileceğinden kork"
"Engeller beni yıldıramaz.Her engel,beni daha iyiye doğru kaçınılmaz bir değişime iter"
 
Sormuşlar Diogenes&#8217;e... &#8220;Üstat, bir adamın akıllı olup olmadığını nasıl anlarsın?&#8221;

&#8220;Konuşmasından&#8221; demiş.

&#8220;Ya hiç konuşmuyorsa?&#8221;

&#8220;Henüz o kadar akıllı olanına hiç rastlamadım."

Konuşmayı hiç sevmememin nedeni buymuş demek ki.. :roflol:
Şaka bi'yana (konuşmayı sevmediğim şaka değil) ben de rastlamadım böylesine.. Hava ıvır zıvır laf balonlarıyla dolu..
Çok güzel bir alıntıydı.. Teşekkürler.. a.s.
 
"Aramak her zaman bulmak degildir. Ama her bulmak isteyen elbette aramak zorundadir.."

"Uyumadan önce ki son sey, uyandigin zaman ki ilk sey.."(Ask)
 
Back