Ah, ne çektim OKB'den...
Ellerim kollarımdan ayrılacakmış gibi duruyordu, hep yaraydı alkolle yıkamaktan. İspirto ile el yıkıyordum. Ellerimi akıntılı bir doku sarmıştı.
Günde en az 100 kere, uzun süreler el yıkıyordum. Koridorlardan ellerimi birbirine bağlayarak geçiyordum ki duvarlara değmeyeyim. Havlu ile el kurulayamazdım, ellerim kendi kendine kurusun diye dakikalarca sabit tutardım. Sallarsam etrafa değebilirdim çünkü.
Hiçbir şeye dokunamıyor ve erkeklerin 10 mt bile yakınından geçmek zorunda kalırsam ya da onlar yanımdan geçerse krizlere girip koşa koşa banyo yapmaya gidiyordum. Yatağımdan başka hiçbir yere kafamı, ellerimi süremiyordum. Anneciğim kıyafetlerimi yıkayıp, ütüleyip, katlayıp tertemiz koyardı çekmeceme, ama ben o kıyafeti alırken yere ya da dolabımın kapağına değdi diye kirliliğin üstüne atıverirdim ağlayarak.
Koltuğa oturmak mı? Eskaza herhangi bir koltuk ya da sandalyeye oturursam o gece gözüme uyku girmiyordu ya bir şey vardıysa orda diye... Lisedeydim. Rapor hakkım da, devamsızlık hakkım da dolmuştu. Çünkü orası iğrenç bir yerdi, çok pisti, gidemiyordum.
Travmam nasıl başladı bilmiyorum ama benim takıntım herhangi bir yerden "sperm" bulaşmasıydı. Dokunduğum her yerden bulaşabilir ve hamile kalabilirim diye düşünüyordum. Erkeklere lanet okuyordum. Konuşurken bile ağızlarından sperm gelebilir gibi hissediyordum. Onların olduğu bir dünya benim için çok çok iğrençti.
Geceleri yatağımda ağlıyordum bundan kurtulmak için. O sancılı zamanlarda anladım ki benim ailemin evinden çıkmam lazım. "Gidersem iyi olacağım" diyordum. Öyle de oldu. Üniversite bana iyi geldi. Atlattım. Tabii ki uzun sürdü ama çok şükür atlattım.