Öncelikle akrabaların sizi sevip sevmemesi çok mühim değil. En azından ben kendi akrabalarımın hislerini çok da umursamıyorum.
Toplum içinde aile tarafından ezilen, hor görülen çocukların buna tanık olan kişiler tarafından değer görmedikleri fikrine katılıyorum. Ancak bir yere kadar. Belli bir yaştan sonra kişi kendi değerini kendisi belirliyor. Ailenin pek etkisi olmuyor.
17 yaşıma kadar annem sürekli beni akrabalara eleştirir, en olmadı akrabaların beni eleştirmesine müsaade ederdi. Millet ne der diye yaşar, benim ne hissettiğimi ve düşündüğümü umursamazdı. Öyle ki o akrabaların dolduruşu ile üstüme saldırmışlığı çoktur. Yeter ki onlar beğensin çocuklarını. Yeter ki onlar tarafından kabul görelim. 17 yaşına geldiğimde önce anneme, sonra da tüm akrabalara dur demeyi öğrendim. Anneme berbat bir anne olduğunu söyledim. Bir daha böyle yaparsa o çok sevdiği akrabalara çatır çatır cevap vereceğimi, hepsini kırmaktan zerre gocunmayacağımı söyledim. Benim patlama noktam çok çok sevdiğim babaannemin vefatında, mecburen akrabalarla kaldığımda babaannemin toprağı soğumadan "idrak şöyle idrak böyle" diye anne babama söylenmeleri ve ailemin de tek kelime etmemesiydi. İçimdeki canavar açığa çıktı, iyi ki çıkmış.
Sonraki yıllarda ne kendime ne kardeşlerime tek kelime ettirmedim. Ağızlarını açıklarında yerin en dibini görmelerini sağlayacak şekilde laflar hazırladım ahsjsjs. Ne mi oldu? Şu an hepsi bana İnanılmaz saygılı, her bir araya gelindiğinde neden sık gelmiyorsun neden mesafelisin diye triplenen, hadlerini gayet bilen tiplere dönüştüler. Çünkü ben onlara "beni kabul etmeniz, sevmeniz umurumda değil ancak paşa paşa saygılı olacaksınız" demeyi bildim.
Meselenin özü, sevgi dilenmeyin kimseden. Saygılı olsunlar kafi.