- 17 Temmuz 2013
- 10.974
- 17.794
- 298
Ne yazacağımı bilmiyorum. Aslında ne hissettiğimi, ne hissetmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Şu dünyada bana en büyük zararı babam verdi.
Herkesin yükü kendine ağır ama bana göre kötü bir çocukluk-ergenlik geçirdim.
Hani babana bile güvenme diye bir laf var. İşte o söz benim babam için söylenmiş sanki.
Hayatımın tamamında saf kötülük etti. Fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladı.
Fiziksel şiddetin arsızı olabilirsiniz ama psikolojik şiddet? Kendinizi, benliğinizi, kontrolünüzü kaybediyorsunuz.
Kontolü kaybetmek freni patlamış bir arabada son hız giderken ne zaman bir yere çarpacağınızı bilmemek, ölümü ense de hissetmek gibi.
Ben kendimi manevi açıdan babamı ölmüş kabul ettiğimde, tamamen saygımı yitirdiğimde, kan bağının çöpten ibaret olduğunu ve anne-baba olmanın hiç bir anlam ifade etmediğini kabul ettiğimde kurtardım.
Uzun zaman babamla bir evde yabancı gibi yaşadık. Babamın sessizliğine karşı annem ve kardeşlerim için o evden ayrılmadım.
İçim nötr gibiydi. Hissettçıkslenip başka şehire gitmem bende bir özlem yaratmadı. O kadar uzun zamandır kendi başımın çaresine bakıyordum ki babamın varlığına dair hiç bir hissiyatım olmadı. Çünkü ben kalbimde babamı öldürmüştüm. Yokluğunu kabullenmiştim. Çoktan gitmişti benim için.
Evlendikten sonra ailemin evine ziyarete gittiğimde uzaklara gittiğim için pişmanlık hissettiğini anladım.
İtiraf ediyorum. Yıllarca kötülüğünden başka bir şey görmediğim adamın beni özlemesi bana zevk verdi.
Çünkü ben çoktan ondan vazgeçmiştim ve onun sevgisini, özlemini, hislerini artık istemiyordum.
Yine de annem ve kardeşlerim için sorun çıkaran evin huzursuz(!) huzurunu bozacak davranışlardan kaçındım.
Neyse.
Asıl olaya geleyim ama öncesini bilin istedim.
Tüm bunlardan sonra kanser teşhisi kondu 4. Evre.
İlk başta hiç bir şey hissetmedim bir donukluk geldi.
Sonra biraz kendimi suçladım. Yıllarca Allah'a dua etmiştim ya beni ya onu al diye. Acaba bu yüzden mi diye sorguladım. İlahi adalet miydi?
Sonra sokakta yanımdan geçen tanımadığım bir insanın kanser olduğunu duyduğumda hem ona hem ailesine empati duyduğum kadar empati duydum. Kimse kanser olmamalı çok kötü bir hastalık. Herhangi bir insan için hissedeceğim kadar üzüldüm.
Babam olduğu için değil. Bir insan kanser olduğu için.
3 ay ömür biçilmiş bir insana kötü davranmadım. Bu aralar 1 yıl olacak hastalanalı.
İlk andan beri ona iyi davranıyorum. Bütün iletişimi koparmışken telefon açıp konuşmak bile zor geldi ilk başta. Fakat istediği bu diye her ay gidiyorum ziyarete(farklı şehir)
Lakin hastalık ilerliyor ve babam artık iğrençlik seviyesini mağmaya indirdi. Eskiden daha kötü bir adam oldu.
Hiç hak etmediği halde canım annem ona bebek gibi bakıyor ve ama babam ona ben değil sen ölmelisin diyor. Ne kardeşlerim ne ben kahrını çekecek kadar tahammül edemiyoruz.
Sorunum şu ki; ben ne hissettiğimi bilmiyorum. Bir an yaptıkları yapmaya devam ettiği şeyler yüzünden kalbim buz kesiyor. Bir an hastalığından dolayı üzülüyorum.
Fakat yeterince üzülmüyorum sanırım.
Şuan yürüyemeyecek duruma geldi. 3 hafta olacak hastanede ve gidişatın sonu belli. Yakın bir zamanda gidecek hissediyorum. Benim söyleyecek çok şeyim var ama kaldıramaz. Belki hepsini söylesem, devamında hayallerimde özlem duyduğum babamın yerine koyar sarılıp seni seviyorum diyebilirim.
Şu ara düşündüğüm tek şey hiç anımızın olmaması. Tek bir güzel anım yok. Hasta yatağında bundan sonra güzel bir anı olur mu?
Herkesin söylediği şey vaktin varken git sarıl öp. Bir yanım bunu isterken bir yanım ondan hiçlikten ibaret.
Anneme hala yapmaya devam ettiği şeyleri görünce kalbim buz kesiyor.
Bu beni ne yapar kötü bir evlat mı?
Peki ben neden kötü oldum kimse bunu sormayacak mı?
Herkes git yanında ol pişman olma diyor. Gidince gelmeyecek diyorlar.
Kimse bilmiyorki ben yıllar önce babama veda ettim. İçimde kalan her şeyi yuttum ama bıraktım.
Geçmişi geçmişye bıraktım ama bugün hala zehrini akıtmaya devam ederken o kadar zor ki.
İçim buz gibi. Buz...
Ama o senin baban pişman olursun diyen herkes belki haklıdır. Sahiden pişman olacak mıyım?
Gün be gün ölüm kapımıza yaklaşırken pişmanlık yaşamıyorum. Yarın pişman olmak istemiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum.
Her şey için zaten çok geç değil mi? Şu saaten sonra güzel bir anımız olur mu?
Şu dünyada bana en büyük zararı babam verdi.
Herkesin yükü kendine ağır ama bana göre kötü bir çocukluk-ergenlik geçirdim.
Hani babana bile güvenme diye bir laf var. İşte o söz benim babam için söylenmiş sanki.
Hayatımın tamamında saf kötülük etti. Fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladı.
Fiziksel şiddetin arsızı olabilirsiniz ama psikolojik şiddet? Kendinizi, benliğinizi, kontrolünüzü kaybediyorsunuz.
Kontolü kaybetmek freni patlamış bir arabada son hız giderken ne zaman bir yere çarpacağınızı bilmemek, ölümü ense de hissetmek gibi.
Ben kendimi manevi açıdan babamı ölmüş kabul ettiğimde, tamamen saygımı yitirdiğimde, kan bağının çöpten ibaret olduğunu ve anne-baba olmanın hiç bir anlam ifade etmediğini kabul ettiğimde kurtardım.
Uzun zaman babamla bir evde yabancı gibi yaşadık. Babamın sessizliğine karşı annem ve kardeşlerim için o evden ayrılmadım.
İçim nötr gibiydi. Hissettçıkslenip başka şehire gitmem bende bir özlem yaratmadı. O kadar uzun zamandır kendi başımın çaresine bakıyordum ki babamın varlığına dair hiç bir hissiyatım olmadı. Çünkü ben kalbimde babamı öldürmüştüm. Yokluğunu kabullenmiştim. Çoktan gitmişti benim için.
Evlendikten sonra ailemin evine ziyarete gittiğimde uzaklara gittiğim için pişmanlık hissettiğini anladım.
İtiraf ediyorum. Yıllarca kötülüğünden başka bir şey görmediğim adamın beni özlemesi bana zevk verdi.
Çünkü ben çoktan ondan vazgeçmiştim ve onun sevgisini, özlemini, hislerini artık istemiyordum.
Yine de annem ve kardeşlerim için sorun çıkaran evin huzursuz(!) huzurunu bozacak davranışlardan kaçındım.
Neyse.
Asıl olaya geleyim ama öncesini bilin istedim.
Tüm bunlardan sonra kanser teşhisi kondu 4. Evre.
İlk başta hiç bir şey hissetmedim bir donukluk geldi.
Sonra biraz kendimi suçladım. Yıllarca Allah'a dua etmiştim ya beni ya onu al diye. Acaba bu yüzden mi diye sorguladım. İlahi adalet miydi?
Sonra sokakta yanımdan geçen tanımadığım bir insanın kanser olduğunu duyduğumda hem ona hem ailesine empati duyduğum kadar empati duydum. Kimse kanser olmamalı çok kötü bir hastalık. Herhangi bir insan için hissedeceğim kadar üzüldüm.
Babam olduğu için değil. Bir insan kanser olduğu için.
3 ay ömür biçilmiş bir insana kötü davranmadım. Bu aralar 1 yıl olacak hastalanalı.
İlk andan beri ona iyi davranıyorum. Bütün iletişimi koparmışken telefon açıp konuşmak bile zor geldi ilk başta. Fakat istediği bu diye her ay gidiyorum ziyarete(farklı şehir)
Lakin hastalık ilerliyor ve babam artık iğrençlik seviyesini mağmaya indirdi. Eskiden daha kötü bir adam oldu.
Hiç hak etmediği halde canım annem ona bebek gibi bakıyor ve ama babam ona ben değil sen ölmelisin diyor. Ne kardeşlerim ne ben kahrını çekecek kadar tahammül edemiyoruz.
Sorunum şu ki; ben ne hissettiğimi bilmiyorum. Bir an yaptıkları yapmaya devam ettiği şeyler yüzünden kalbim buz kesiyor. Bir an hastalığından dolayı üzülüyorum.
Fakat yeterince üzülmüyorum sanırım.
Şuan yürüyemeyecek duruma geldi. 3 hafta olacak hastanede ve gidişatın sonu belli. Yakın bir zamanda gidecek hissediyorum. Benim söyleyecek çok şeyim var ama kaldıramaz. Belki hepsini söylesem, devamında hayallerimde özlem duyduğum babamın yerine koyar sarılıp seni seviyorum diyebilirim.
Şu ara düşündüğüm tek şey hiç anımızın olmaması. Tek bir güzel anım yok. Hasta yatağında bundan sonra güzel bir anı olur mu?
Herkesin söylediği şey vaktin varken git sarıl öp. Bir yanım bunu isterken bir yanım ondan hiçlikten ibaret.
Anneme hala yapmaya devam ettiği şeyleri görünce kalbim buz kesiyor.
Bu beni ne yapar kötü bir evlat mı?
Peki ben neden kötü oldum kimse bunu sormayacak mı?
Herkes git yanında ol pişman olma diyor. Gidince gelmeyecek diyorlar.
Kimse bilmiyorki ben yıllar önce babama veda ettim. İçimde kalan her şeyi yuttum ama bıraktım.
Geçmişi geçmişye bıraktım ama bugün hala zehrini akıtmaya devam ederken o kadar zor ki.
İçim buz gibi. Buz...
Ama o senin baban pişman olursun diyen herkes belki haklıdır. Sahiden pişman olacak mıyım?
Gün be gün ölüm kapımıza yaklaşırken pişmanlık yaşamıyorum. Yarın pişman olmak istemiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum.
Her şey için zaten çok geç değil mi? Şu saaten sonra güzel bir anımız olur mu?