• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın ?

[video=youtube;o33baiccu60]http://www.youtube.com/watch?v=o33baiccu60[/video]
Kaynanalar
 
[video=youtube;zxsMW4w3Iwo]http://www.youtube.com/watch?v=zxsMW4w3Iwo[/video]
Kuruntu ailesi
 
79 luyum, dışarının bu kadar tehlikeli olduğunu bilmediğimiz hayatta kaldık herhalde, o zamanlar korku kültürüde bu kadar yoğun değildi medyada falan (mesela bi müge anlı yoktu:27: o zaman ailelerde daha rahattı) zaten bi star bi trt vardı, star çıkınca ne sevinmiştik ama, yaşasın parlemet sinama clubu ve zor ölüm, teldeki kuş vs..:1::1:
ve yaşasın gece 11 kadar ip atlamak, yakartop:1::1:
 
Son düzenleme:
89'luyum.
Eve istedigim saatte girerdim, hic aksam ezani, hava kararmasi gibi sinirlamalar yoktu bizde. En son arkadasim ne zaman eve girerse o zaman ben de giderdim, sokak cocuguydum vesselam. :1:
9 yasimdan itibaren minibusle baska ilcedeki doktoruma filan kendim giderdim.
O zaman bu kadar teshis yoktu galiba, ozellikle halk arasinda. Cekingen bilinirdim sadece. Simdi benim gibi cocuklara sosyal fobi bilmemne gibi 40 tane teshis koyuyorlar :1:
Pazarda arkadaslarla boncuk satardik. Bilmedigimiz mahallelerde macera arardik. Basimiza bela filan alirdik.
Guzeldi yani. Hayatta kaldik. Bu zamanda cocuk olmak istemezdim. 90'larin, biraz da 2000 baslarinin cocuguyum, iyi ki daha da gecikmemisim. :)
 
Parlement sineması batman hayranlığım şeker kıZ candy bizimkiler dizisi pazar banyosundan sonra..sokak sobelemesi bom renkli istop çelik çomak piskilet yarışı:) çakma piknik yan komşu teyzenin reçelli ekmekleri armut ağacından düşüşüm olmamış üzümler korukları tırtıklayışımız mısırlıkta terliğimi kaybedişim...84lüyken.. Annemin kasetlerini record tuşuyla mahvedişim kendi sesimi dinleyişim mustafa sandal değişmeyen tek şey olsa gerek bu kız beni görmeli bana kazak öööörmeliiii:)
 
[video=youtube;zxsMW4w3Iwo]http://www.youtube.com/watch?v=zxsMW4w3Iwo[/video]
Kuruntu ailesi

inanılmaz bir olay yaşadım şuan bu diziyi bilmiyorum bile daha öncesinde ne duuydum ne gördüm zaten daha doğmamışım bile baksana çıktığında ama daha 1 ay kadar önce bu diziyi rüyamda gördüm ya çok iilginç kuruntu ailesi miymiiş:53:
 
Konu harika..Her yoruma okudukça unuttuğum anılar canlandı..Ne günler di bee..

Ben 78'liyim.Oyunun hakkını vere vere büyüdüm.Eve giriş saati; akşam ezanı olan o günlerde,kızlı erkekli arkadaş grubumuzla dönemin oyunlarını oynar,sokak sokak mahalle mahalle dolaşırdık.Bakkal amca aileden biri gibi gördüğümüz bir büyüğümüzdü.Dönemin abur cubur kategorisine giren şeyleri bol bol yer,eve girince de annemizin yemeğini de yerdik.Abur cuburlar iştahımızı kesmezdi.Oyun oynarken çay bardağı hesabıyla alınan siyah çekirdeği, kot pantolonumun cebini patlatacak derecede doldurur hem oynar hem yerdim.Dudaklarım tırnaklarım kapkara olurdu.

Tv de ilgimizi çeken çekmeyen herşeye bakardık.Cumartesi sabahı cumartesiden cumartesiye,akşamı türk filmi kaçırılmadan izlenirdi.Susam sokağı, çok sevdiğim arkadaşlarımı dışarıda bırakıp eve girmeme sebep olan programdı.Hayat Ağacın'nda ki Sam,Cesur ve Güzel'de ki Broke hayran olduğum karakterledi.Dizilerdeki uygunsuz sahnelerde hemen kanal değiştir,bakmaya utanırdık.Herkesin paylaştığı dizi ve programlara ek;Cinayet Dosyası,A Takımı,Webster,Köle Isaura,Altın Kızlar,Macgyver,Şöhret hatırladıklarım.Cinayet dosyasındaki Jesseca Flacher zekasıyla hayran olduğum başka bi karakterdi.Tv'nin karşısındaki koltuk benimdi.İhtiyaç dışında kalkmadan tv izlerdim.Anneannem;sen gelin olurken bu koltuğıuda götür derdi hep.şimdi kızıma çok tv izliyorsun diye kızıyorum.Ama o zmanlar tv deki programlar bu kadar ahlaki çöküntü içinde değildi...

Ortaokul dönemlerinde saçlarda amerkan kesimi,mantar ve tavuk g..tü diye modeller çıkmıştı.Ben uzun süre mantar kestirmiştimEvvelden de annem hep saçlarımı kısa kat kestirir,oğlan çocuğundan farkım olmazdı.Sokakta oynarken oğlum diye seslenenlerde çok olmuştu.Biraz daha büyüyünce bir sürede küt kestirmiştim.


Sobanın üzerinde devamlı cızırdayan su olurdu.Ihlamur çaydanlığıda eksik olmazdı.Ekmekler sobanın üzerinde kızartıllır,yağ sürer tatlı tatlı yerdik.Kolumu bacağımıda yakmışlığım çoktu.

Uzaktaki akrabalrdan bayramlarda mektuplr ve kartpostallar gelir,bizlerde gönderirdik.

Peçete,anahtarlık ve kartpostal koleksiyonu yapardım.(hala duruyorlar)Hele hele ortaokul döneminde başlayan Sibel Can hayranlığımla bütün paramı onun karpostallarına verirdim.Silik kayık resimleri bile alırdım.

İlimizde senede bir defa açılan fuar en büyük eğlencelerimzdendi.Penguene dondurma yemeğe gitmek ödüldü.Şimdilik aklıma gelnler bunlar..
 
84 'lüyüm ben...
Eskiyiz ve ne kadar da rahatça yaşadık çocukluğumuzu....
Deliler gibi bisiklete binerdimm bacaklarım yara bere içinde kalırdı...
Hey corç versene borç ,, aboneyim abone şarkılarını gezmeye gittiğimizde insanlara söylerdik
Akşam olmasın eve girmeyelim derdik..
Kokulu silgileri koklaya koklaya gezerdik okulda..
Şeker kız candy, şirinler, susam sokağı izlerdik..
Sabahları trt nin açılmasını hevesle beklerdik..
Ve bunun gibi bi sürü hatıra..

Çok güzel bi konu olmuş teşekkürler..
 
93'lüyüm ama bu yaşımda eskiyi benim kadar özleyen varmıdır bilmem.
Deprem olduğunda evimizde ne var ne yok getirip tezgah açıp köşede satardık deprem zedelere yardım edin diyip bağırırdık.
Ve toplanan parayıda gönderirdik.
Kimsede telefon denen illet yoktu akşam ezan okunduğu an evde olurduk.
Yada annemiz bağırırdı hadii eve yemek yenicek diye.
Şimdi evin içinde insanlar birbiriyle mesajlaşyor yada araşıyorlar.
Ahh ahh ben eskiiyii özledimm
:ssz: :31:
 
Ben de burada çok beğenerek okuduğum ve eskiye ait güzel bir hatırayı yazan abimizin yazsını paylaşmak istedim.hey gidi diyesim var yine:(

Şu 99 kulplu dünyanın bir kulbundan da biz tutalım diye taaa çocukluk dönemlerinden beri aklımıza, hayalimize gelen her şeyi denedik. Uzun deneylerden sonra bizden bir iş çıkmayacağı kesinlik kazanınca artık uğraşmayı bırakıp, geçmiş çabalarımızı kağıda dökmeye başladık.

Zaten atasözüdür: "Yapabilen yapar, yapamayan anlatır." derler. Hepimizin hayatında bu deneyimler sürer gider. Çocukken oynanan oyunlar bile hayatta bir iş yapmak, bir iş başarmak, kazanç elde etmek üzerine kuruludur.

Yaşı ellinin üzerinde olanlar bilir.
"Şans, talih, kader, kısmet" denen büyükçe bir paketi olan, Lotaryanın çok çok basiti, "çekilerek"
hem oynanan, hemde sahibine üç beş kuruş kazandıran bir oyun, daha doğrusu oyuncak vardı.

Biz Bahçelievler'deyken şimdiki meşhur 7. cadde, daha mahalle arası bir sokak halindeydi. Bir iki esnafa ait dükkan, bir camii, birde en önemlisi tüm ev kadınlarının alışveriş yaptıkları, şimdiki "Alışveriş Merkezi" benzeri bir yer olan " GİMA"dan alınırdı. Gima o günün modern mağazasıydı. Değişik şeylerde bulunabilirdi. İşte bu Şans Talih oyununu ordan alırdık.

O günün parasıyla 2,5 liralık ve 5 liralık iki modeli olurdu. Bu Şans Talih'i sonuna kadar düzgünce satabilirsen sahibine de bir buçuk veya iki lira kar bırakırdı. Yani karlı da bir iş!... Şimdi bu paketi tarif etmek istiyorum.

İnce, renkli, parlak kağıtlarla kaplı bir paket. Karşıdan görünüşü bile son derece alımlı, albenili. Paketin ilk katı " saman" döşeli. Saman dediğimiz şey; şimdiki binbirçeşit gofretin içindeki tatsız, beyaz, kıtır kıtır bir bölüm vardır. Bunun üstüne pralinler, çikolatalar kaplandımı bildiğimiz gofret olur. İşte o.

Kutunun ikinci bölümünde; çekilişte hedefi tutturanlarınkazandığı ikramiyeler vardır. bunların en önemlisi; "( Ki, bunu o dönem bütün çocuklar bilir ve Şans Talih çekilirken en önemli hedef odur)" çikolatalar. Ama ne çikolata!... Eğer onu günümüz çocuklarındanbirine verseniz kağıdı bile açmadan atıverir. Zaten tamamı 2,5 liraya satılan oyunun içine adam kaç paralık çikolata koysun?..

Ama olsun, bizim o zamanlar gözümüz düşerdi!...

Oyunun içinden birde çekiliş kartı çıkar. İki kat kartonun arasına çok ince bir kalaylı kağıt konur. Üstteki karton düğme büyüklüğünde deliklerle doludur.

O deliklerden bazılarının altından numaralar çıkar. Bu numaralara göre kutunun içindeki hediyelerden biri verilir. Hediyeler ama ne alem hediyeler. O kadar adi şeyler nerde imal edilirdi bilmem!

Mesela plastik bir tarak, bir el aynası, bir çakı ama teneke kıvamında, ve buna benzer ikramiyeler.

Fakat kumarın en ilkel şekli bile olsa, heyecan heyecandır. Cebimizde kazara bir beş, onkuruş varsai sokaktan bir, " kader, kısmetçi" geçiyorsa o para illaki ona nasiptir.

İşte; insan her yerde insan, o basit olayda bile, çocuk aklımızla, bin türlü dalavere icat ederdik.

Kader, kısmet listesi önceden düzgünce açılır, ikramiyeleri işaret eden numaraların olduğu delikler tesbit edilir. Tanıdıklara, sevdiklerimize gizlice " Şurayı kazı"diye ipucu verilir.

Yada çikolatanın olduğu numaranın üstü dikkatlice başka bir kağıtla kapatılır, artık kazı, kazı kimse çikolatayı bulamaz.

Ama en tatlı, en zevkli yanı şans, talih satarken bağırmasıdır. Bütün Ankara çocuklarının ezbere bildiği, maniye benzeyen özel bir seslenme şekli vardır.

Sokakta oynayan çocuklar üç sokak öteden bu sesi duysalar, tanırlar kulak kesilirlerdi.

" Şaaans, taaalih, kaaader, kısssmet beş kuuruuuuş"

Bunun anlamı; bir adet çekilişin fiyatı beş kuruştur demektir.

Bir gün anneme yalvara yalvara bende aldırttım. İlkokul üçüncü sınıfta yaz tatilindeyim. Nasıl seviniyorum, dünyalar benim oldu. Hemen gerekli hazırlıkları yaptım!..

Çıktım kapının önüne başladım bağırmaya.
Avazım çıktığı kadar bar bar bağırıyorum.
Allahım!.. ne talihsizlik. Her zaman tıklık tıklım olan sokakta ne oynayan çocuk var , nede gelip geçen yetişkin.

Ama bendeki azim kırılacak gibi değil bağır Allah bağır. Saatlerce. Daha küçük olduğumuzdan öyle sokak, sokak gezmek yok. Ancak kapının önünde bağırabiliyorum.

Akşama doğru tek bir çekiliş satamamış durumdayım. Ama bar bar bağırmamda hiç bir azalma yok. Bir ara bizim aprtmanın kapısından kalabalık birgrup çıkıyormuş gibi geldi bana. Bir baktım Saime teyze, Nuriyanım teyze,Feriha teyze,üç yetişkin kızı,karşı apartmandan Emineteyze, ablam grup halinde üstüme geliyorlar. Anormal bir durum, önce doğal olarak korktum. Hepsi etrafıma birikti.

" Biz şans talih çekeceğiz" dediler.

İnanamadım.

Hepsininde ellerinde birer avuç beşlik, onluk; paraları avucuma tutuşturup tutuşturup başladılar kazımaya.

Ama bir gariplik var.

Hiçbirisinde heyecan yok. Bir an önce bitirmeye çalışıyorlar sanki.

Benim bütün "kader kısmet" on beş dakikada bitti.

En çok sözünü dinlediğim Saime hanım teyzeydi. Aynı zamanda Deneme Lisesinin Müdür yardımcısı ve Müzik öğretmeni olan bu hanım bana döndü.

"Aferin Hakan hepsini sattın, şimdi git evine dinlen" dedi.
" Tabi bu bir emirdir."

Paralarımı cebime doldurdum. Kendimi başarılı bir işadamı gibi gördüm. Eve çıktım. Annem puf böğreği yapmış. Bayılıyorum.

"Otur hemen sıcak, sıcak ye" dedi.

Hayretler içinde kaldım. Eve çıkacağımı nerden bildi acaba?

O akşam gurur içinde;

"Ben çok iyi bir iş adamıyım" diye düşünerek uyudum.


Teşekkürler Hakan abimize .ancak göreceli olsun adna bir tek fotoğraf dahi bulamadım
 
Bu konu ne guzel bır konudur boyle..
Okurken gozlerım kapandı,eskıler canlandı ve yuzume kocaman bır tebessum yayıldı.
Ben 80'lerın sonunda dogdum 90'ların cocuguyum anlıyacagınız..
Sız soyleyınce hak verdım bız nasıl bugunlere gelebıldık.Eskıden tum mahalleyı dolasırdık ve annelerımız bılmezdı o an nerede oldugumuzu aksam ezanına kadar seksek,ıp atlama,bestas,vezırgan bası,sobe,mısket ve daha nıcelerını oynamaya doyamazdık.
Yemek saatımız yoktu mesela acıkınca 'Aaaaaannnnneeeee ben acıktım ekmek ver' derdık.Annelerımızde ekmek arası peynır,domets verıverırlerdı ahhh o ne tatlıydı.
Bır arkadas da yazmıs pazar gunlerı banyo gunuydu ve ben pazarları hıc sevmezdım:(
Okulun onunde lahmacun,eskımo satılırdı ah o eskımo ne tatlıydı oyle hala satan bır yer olsa kosa kosa gıdıcem ama yok.
Bırde leblebı tozu vardı agzımıza doldurur konusmaya calısırdık.
Ahh ahhh keske demeyı sevmem ama keske 1 gunlugune cocuk olsam cocukluk ne kıymetlı bır mucevhermıs kaybedınce anladım:(
Buarada konu sahıbıne cok tesekkurler bızı anlıkta olsa eskılere goturdunuz yuzumuze cocuksu bır tebessum yayıldı sayenızde..
 
Bayıldım bayıldım ve bayıldım yazıya:16:Yazık şimdiki çocuklar bizim gibi şanslı olamadı:5: tabi her çağın kendine göre güzelliği var ama 80lerin sonu 90ların başında çocukluğunu deli gibi yaşayan biri olarak kendimi çok şanslı hissediyorum:ssz:
 
88 doğumluyum.

Barbi değil kendi emeğimiz göz nurumuz bez bebeklerimiz vardı. Elbiseleri kesilen çorapların boyun kısmıydı. Lipton çay kutularına iki kapak açtık mı gardropları bile oluyordu :1:

Tasolarımız vardı, yerde istiflenmiş olanları tasoyla vurarak ters çeviren yeni sahibi olurdu. Misketlerimiz vardı, çatır çatır üterdik :1:

Tornetlerimiz vardı, otomobil parçası olan bilyelerdendi tekerlekleri. Şöyle güvenli bir yokuş da bulduk mu, değmeyindi keyfimize...

Gündüz kapılarımız ardına kadar açık olurdu, tek muhafazası sinek girmesin diye takılmış eski perdelerdi.

Atarilerimiz vardı, street fighter oynadığımız atari salonlarımız...

Her türlü bilimum nesne, şahane bir oyuncak haline dönüşebilirdi. Kola kapaklarını araba farzederdik, kumda açtığımız yollarda sürerdik ehliyetsizce.

Ödevlerimizin en büyük kaynağı a'dan z'ye ansiklopedilerdi. Grup çalışmalarımız kütüphanede yapılırdı, her türlü bilgiye araştırarak ulaşırdık.

Sayfalarca ödevlerimizi, kendi el yazımızla verirdik öğretmenimize. Saçlarımız kalıp gibi toplu olurdu, dağınık saç ayıptı, görüntü kirliliğiydi. Derli topluyduk.

Elbiselerimiz marka değildi, önlüklerimiz de... En büyük havamız, anne örgüsü önlük yakalıklarımızdı.

Eteklerimiz dizlerimize geldiği zaman biz büyümüş olurduk. Boyumuzu kapı kirişlerine çizgi atarak ölçerdik. Ne kadar büyüdüğümüzü de böyle öğrenirdik.

Bilgisayarımız yoktu, internetimiz yoktu. Biz doya doya çocuktuk, doya doya büyüdük.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Atari, taso, meybuz, yerden yüksek, pazar günü banyosu, sobada kestane ve ekmek kızartmak vardı benim zamanımda da... :)
 
91 dogumluyum.. cılgın bedıs ve kaynanalar vardı onları ızlerdık..

sımdı fazla bırsey gelmdı aklıma ya. ama 97de ılk okulda oldugumu hatılıyorum :60: cok salak bır cocuktum
 
Küçük ev dizisini hatırlayan varmı?
$kucuk-ev1-300x200.webp
 
Bizde küçükken bahçe de toprağı suyla karıştırır,elde ettiğimiz çamurla araba,kaplumbağa,koltuk vs şekiller yapar kurumaya bırakırdık..

Okul bahçesinde kantinimiz vardı yanındaki ağaca tırmanıp kantinin tepesine çıkardık....

Kapının önünde ip atlardık,sek sek oynardık.

Toprağın içinden solucanları çıkartıp aklımızca ameliyat edip doğurturduk birazcık kesiyorduk ucundan:42::42:

Kaykayımız vardı tüm mahalle çocukları yokuşun oraya gider sırayla kayardık yokuş aşağı....


Sandalyeleri koyardık 2 şer tane üstüne battaniye serip çadır yapardık kendimizee,altına girip evcilik oynardık....

Çam ağaçlarından kozalakları düşürüp içindeki fıstığını yerdik...

Evimizin arka bahçesinde dut ağacı vardı üstüne çıkıp dut yerdik,

Gazete ve dergilerden sevdiğimiz ünlülerin resimlerini kesip biriktirir,birbirimizdeki sevdiğimiz ünlülerle değiş tokuş yapardık...

Meşe oynardık.....

Barbie bebeklerimize kendimiz kıyafet dikerdik,hatta ben okul kitaplarımla oturma grubu falan da yapardım barbie bebeğimi oturturdum üstüne:1::1::1:
 
Renkli bilezikler takıp, saçlarım kabardırdım. çiçekli taytlar giyer, annemin cantasıyla gezerdim.Evimiz Hollywood da dizisini izlemek için okul çıkışı koşa koşa eve gelirdim:52:

$image.webp$image.webp
 
Bayramlarda annelerimiz komsulara gittigimizde korkmazlardi biri kaciricakmi diye.

bayramlar neseli gecerdi.
 
Back
X