72 doğumluyum.80 leri de 90 ları da doyasıya yaşadım.şimdi çocuklarımın adını bile duymadıkları oyunları hava kararıncaya kadar oynardık.longuz,gazoz kapağı ütmece,istop,yakar top,ankara sobesi,9 kiremit,ip atlama.hatta bazen annelerimiz,ablalarımız da katılırlardı oyunumuza.
birde bizim evimize çok yakın bir tepeye ağaç dikmek için kürt işçiler gelmişlerdi.dillerini bilmiyorduk ama hem korkarak,hem merakla süzüyorduk birbirimizi.sonra binnaz abla vardı o kürtlerden.nasıl güzel anlaşmıştık.ama onlara kürt diye çekingen davranmazdık.sonuçta yabancıydı.o zamanlar başka mahalleden olanlar bile yabancı gelirdi biz çocuklara.
karşı komşumuz huriye teyze vardı bir de,karşı dediysem öyle cadde madde yok arada taş yol,yosunlu.nereden baksan iki metre ya var ya yok.göksulu armut ağacı var.sonbaharda esen rüzgarlarla bir düşerdi,diğer komşularla yarış yapardık kapmak için.
sonra bazen sokak arasında kazanlar kurulur tavuklu tutmaç çorbası kaynatılır,bol naneli.gelene gidene,çocuklara ayak üstü dağıtılır,yakın evlerden kaşık,tabak tedarik edilirdi.
babaannem ve halamlar lokma dökerler konu komşuya biz çocuklar dağıtırdık.bizi lokma döktükleri yere almazlardı.maazAllah patlar matlar yanardık Allah korusun.
gavurküfürü derdik biz çocukken.sabah erkenden kalkar ateş yakardık.kalmayanların,perdesi açılmamış,yakacak bişeyler getirmeyenlerin kapıları bağlanırdı.bir tarafta soğan kabuğuyle,lohusa şerbeti boyasıyle renklendirilmeye çalışılmış konserve kutuları içerisinde yumurtalar kaynatılır bir taraftan da yanan ateşten atlanırdı.çocuklara izin verilmezdi ama.sonradan öğrendik ki nevruz bayramı imiş bizim yaptığımız.
şuan da bile neden ne zaman yaptığımızı bilmediğim,büyüklerimizin senede bir defa yaptırdığı''ahmet abe kabe kabe ''diyerek sokağımızın tanıdığımız,bildiğimiz amcalarımızın önüne geçer bu tekerlemeyi söyledik.onlar da üç beş kuruş verirlerdi her birimize.
bizim sokağımız da cami önüne gelirdik ramazanlarda.karşıda tüm heybetiyle kütahya kalesi.elimizde tabanca şeklinde hamurdan yapılmış iftariyelikler hep bir ağızdan bağrırırdık''topçu topunu atamıyo atamıyo helvacıya gızını veremiyo veremiyo!'' diye.sonra top atılır çil yavrusu gibi eskilerin tabiriyle seyirte seyirte evlerimize koşardık.
yazın mahallecek pikniklere,kaplıcalara gidilirdi.kaplıcalarda şimdiki gibi rengarenk şişme simitlerle değil içi boşaltılmış su kabaklarıyle yüzmeye çalışırdık.
annelerimiz harıl harıl çeyiz yaparlardı.birbirlerinden dantel,iğne oyası modelleri alıp verirlerdi.birbirinden pek hoşlanmayan genç kızlar aynı model olunca surat asar somurturlardı.bu örneklerin model isimleri de pek bi ilginçti doğrusu.mesela;türkan şoray kirpiği,zeki müren modeli vb.
meyve ve sebzeleri dalından kopartmanın tadına doyasıya vardık biz.öyle şimdiki gibi organikmiş,gdo luymuş bilmezdik.elmanın kurt girmiş yerini keser ya da dişlerimizle kopartır yemeye devam ederdik.yanlışlıkla yarım kurt çıkarsa içinden kıymalı elma yedi diye dalga geçerdik birbirimizle.sabah kahvaltısında kümesten yumurtaları almak,biber,salatalık,domates kopartıp sofraya koymak.bakkaldan sıcak sıcak dumanı üstünde ekmeyi sen alacaksın ben alacağım tartışmaları arasında alınan ekmekle hep birlikte kahvaltı etme.bizim buraların tabiriyle ''gülüş çığrış''.
...(aklıma geldikçe devam ederim inşAllah)