Tatlım benim, iyi akşamlar, bu aralar sana uzun uzun yazıyorum, diğer canlarıma azıcık yazıyorum sakın alınmasınlar.. Birtanem benim atak geçirmediğim hiçbir yılım olmadı, dolayısı ile de ilacı hiç komple kesemedik, sadece yeşil reçete ilaçları en son 2002 yılında kestik, şimdi sadece 3 adet ilaç kullanıyorum. Biri mani için, diğeri depresyon için, diğeri de duygu durum düzenleyicisi olarak geçişleri hafifletmek için. Doktorların tümü "hamile kalma çocuğun sakat olur" dediler, yıllarca hepsini dinledim korktum, 15 yıl sonra bir deli cesareti geldi, çünkü başka çarem yoktu.
Gelelim atakları kendinin nasıl anlayacağına... Mani atağını daha kolay anlayabilirsin. Öncelikle kendine aşırı bir güven hissi gelir, az uyku ve az yemek ile yetinebilir, saatlerce iş yaptığın zaman asla yorulmazsın, sanki 4-5 vitamin ilacını içmiş atom karıncalar gibi dolaşırsın evde. Ayrıca neşelisindir, hem de aşırı, enerjin taşar, herkes nereden buluyorsun bu neşeyi enerjiyi deyip te sana imrendiği zaman sen hipomani (mani atağının öncesindeki hafif mani durumu) durumunda olduğunu, bunun sonunun kötüye gittiğini anlayabilirsin. Böylelikle mani lacında yapacağın minicik bir artışla sadece hipomanide kalır, bunun mani atağına dönüşmesini engellersin. Aynı durum depresif atakta da geçerli... Yılın belli dönemlerinde yaşadığın içe kapanma, toplumdan kendini soyutlama, sürekli uyumak isteme, vucüt enerjisinde düşüş, neşesizlik, ağlama isteği, hatta melankoli, aşırı duygusallık, aşırı iştah veya iştahsızlık, kendini değersiz görme, işe yaramama duygusu, hatta ölsem daha iyi olur gibisinden sapık supuk düşünceler depresif atak yaşadığının belirtisidir. Bu durumda da depresyon ilacında yapacağın ufak bir artış seni daha ileri boyutlara gitmekten alıkoyacaktır. Atak geçtiği zaman yine ilacını eski dozuna geri döndürüsün, böylece zaman içinde ialç dozunu kendinden artırmamış olursun. 1 ileri 1 geri metodu yani. Mühüm olan zaman içinde kendini tanıyarak kendindeki 3-4 günü aşan bir kötüleşmenin üstüne gitmek, bu süreyi 10-15 günlere kadar uzatmadan atağını geri çekebilmektir. Bu da zaman içinde senin kendini tanımanla ilgili birşeydir, ve emin ol sen de bu yetiyi kazanacaksın. Şimdi bunları sana yazıyorum ama canım arkadaşlarım da okuyor, bir anlamda herkes için yazıyorum. Bu nedenle ayrıntıya giriyorum.
Hamile kaldığımda da atak geçireceğimi biliyordum ama kendimdeki değişmelerin farkına varıp ta hastalığımı kontrol altında tutabilmeyi öğrendiğim için çok şükür bir cesaretim vardı. Yine de bu atakların şiddetinin yıllar içinde azalacağı şüphesiz, nasıl ki tüm psikiyatrik hastalıklar buluğ çağındaki hormonal değişimlerden sonra çıkıyor, bebeklik ve çocukluk döneminde belirti olmuyor, birgün gelecek bizler yaşlanınca hormonal seviyeler ve beynin kimyası da çocukluk hatta bebeklik seviyelerine geri dönecek, işte o zaman daha rahata ereceğiz... Belki o zaman bu kullandığım ilaçların da yarısıyla yetiniyor olacağım ki şu anda kulloandığım dozu da içsem artık sorun değil. Yılda 2 defa falan zorluyor beni, neyse ki hastaneye yatmadan üstesinden gelebiliyorum çok şükür. 13-14 yıl oldu ben en son hastaneye yatalı. Ne zamanki hayatın zorlu sorumluluklarından kendimi biraz izole ettim, emekli hayatı yaşıyorum, kendime hobiler edindim, biraz kendime geldim.
İşte böyle tatlım, karanlıkta yürüyen birinin biraz da olsa yolunu aydınlatabilmiş olmanın huzuru ile bu akşamı da bitiriyorum çok şükür. Aaa unuttum söylemeyi, birde huzuru bulmak için iyilikler yapıyorum, beni çok rahatlatıyor, sevap işlemek mesela, çocuk sevindirmek, çok huzur buluyorum. Hergün kendime sorarım bugün kimi mutlu ettin diye.. 1 kişiyi sevindirip yüzünü gülümsetmek bile günün görevini yerine getirmek için yeterli... Birde iyi geçirdiğin hergün için şükretmek, kötü geirdiğin gün için de umudu yarına bağlamak...
Bu gecelikte bu kadar tatlım, kendine iyi bak, huzur mutluluk ve şifa seninle ve tüm arkadaşlarımla olsun.. İçindeki umutları asla öldürme, insanın en büyük hazinesidir umut.. Tatlı rüyalar mavi'm...