giriftcim
şunu çok inanarak ve emin olarak söylüyorumki, ilişkiniz böyle yürümeyi haketmiyor..daha doğrusu kimse, böyle bir ilişki içinde olmayı haketmez..bence yalnızca iki seçenek var, bunların dışındaki her seçenek yanlış seçenektir..ya evlilik terapistine gidecek ve iyi bir ilişki nasıl yürütülür öğreneceksiniz (-ki eşinin bunu kabul edeceğini sanmıyorum ve sebeplerine de gelicem.) ya da ayrılacak ve kendine daha iyi bir yaşam kuracaksın! ben sanmıyorumki sen bunları hakettiğine inanasın..bu ilişki içinde kalıyorsan dediğin gibi kendini güçsüz hissetmenden.."onu seviyor muyum,acıyor muyum"..bu bi çeşit mazeret.."daha iyisini bulamam,başka biriyle evlensem de aynı şey olucak"..bu daha büyük bi mazeret..hem de biz kadınların en kolay kaçış yollarından biri! halbuki yanlış..sen de pekala biliyorsunki bütün evlilikler böyle değil,gayet mutlu çiftler de var,bunun örneklerini kadınlar kulübünde bile görüyorsundur..
insanın yaşamını yönlendiren iki önemli duygu var: SEVGİ ve KORKU! elbetteki korkuyosun, kendi başına bi yaşam kurmaktan, aileleri karşına almaktan, toplum tarafından yargılanmaktan, boşandıktan sonra mutsuz olmaktan, pişman olmaktan..ama emin ol, korkuyla yapılan seçimler daha çok pişmanlık getirir insana! 60 yaşına gelip geçmişine baktığında "neden hayatımı böyle bi evlilikle ziyan ettim?neden mutluluğu hakettiğim halde cesaret edip onu yaşamadım?" dersen nolacak? sen insanlara iyilik yapan, hayırlı, faydalı bi evlat yetiştirmek isterken eşin, arkadaşına yardım eden ya da aç hasta gördüğü bi köpek yavrusuna yiyecek vermek isteyen çocuğunuza "niye yardım ediyosun,sana ne faydası var?" diye öğütlerde bulunursa ne yapacaksın?bu evliliği sürdürdüğüne değecek mi? ne için sürdüreceksin?
bak sana yeni tanıştığım bir kadını anlatayım,dün dinledim hikayesini ve çok hoşuma gitti, takdir ettim onu..bu kadın 44 yaşında ve başörtülü bi kadın..2,5 yıllık evliyken eşinden boşanmış! hem de 1 yaşında kızları varken! diyorki "aslında o adamla hayatın geçmeyeceğini evliliğimin 20. gününde anlamıştım ama 2,5 yıl boyunca çabaladım belki düzelir diye..bişey değişmedi ve ben de aileme bile haber vermeden gittim verdim dilekçemi, boşandım. ve hiç de pişman olmadım!" düşünsene bizim toplumumuzda kaç kadın bunu yapar,aileye bile haber vermeden! (bence en doğrusunu yapmış, yoksa en az 1 yıl büyüklerin onları birleştirme,aralarını düzeltme çabalarıyla uğraşcaktı.) o günden sonra çalışmaya başlamış, kızını da büyütmüş,kızı şimdi lise sonda,üniversiteye hazırlanıyor..
şimdi gelelim eşine..eşin muhtemelen sevgiden önce saygıyı ve disiplini önemseyen biri..istiyorki ona korkuyla karışık bir saygı duyulsun..onun için ciddiye alınmanın anlamı bu..ayrıca kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanmıyor,kendini senden üstün görüyor ve dolayısıyla sana hükmetme hakkı olduğuna ve senin de bunu kabullenmen gerektiğine inanıyor..ve bütün otorite olma takıntılı insanların yaptığı gibi en önemli yanlışı da sevgi ve takdir göstermeyerek yapıyor..çünkü bu tür insanlar sevginin,ilginin,övgünün kadını şımartacağına inanırlar..kocaysa kadını, babaysa çocuğu, patronsa işçiyi, yani kim kendini üstün görüyorsa altındakini takdir etmeyip aksine kıyasıya eleştirerek karşıdakini "ıslah" edeceklerini sanırlar. halbuki sevgi sevgiyi doğurur, takdir yakınlığı doğurur, karşıdaki insanın bişeyler yapma isteğini artırır.ama işte bize yanlış öğretiliyor toplumda..eşin de yanlış öğrenmiş..belki ailesinden gerçek anlamda sevgi ve takdir görmemiş bilmiyorum..ve en önemlisi, eşinin bu yönlerini sen tek başına değiştiremezsin..sen ne söylersen eşin buna savunma psikolojisiyle tepki verecek, senin onu değiştirmeye alt etmeye çalıştığını düşünerek eski davranışlarına daha çok sarılacaktır.bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum: "kadınlar ne kadar ilişkiyi düzeltmek, geliştirmek adına çabalar, üstüne düşerse erkeğin ürkekliği de eş oranda artar." ürken erkek de ya saldırganlaşır ya içine kapanır. eşinin değişmesinin yolu İYİ bir terapistle uzuun görüşmeler yapıp kendini anlamak,yanlışlarını görmek..eğer zor olanı başarmak istiyorsan önce bunu dene, bir terapi alın,ama mutlaka iyi bir doktordan, aile terapisi konusunda uzmanlaşmış birinden..eşin muhtemelen buna karşı koyacaktır, eğer gerçekten istiyosan ağzından girip burnundan çıkıp onu ikna edeceksin,gerekirse önce kendin gideceksin terapiste ve eşini de ikna etmek için ortak bir yöntem oluşturacaksınız..ama baktın olmuyor,eşin ısrarla istemiyor hatasını kabullenmiyor bişeyleri daha iyiye götürmeye yanaşmıyor, o zaman kendi bilir! sen ayrılıp yoluna devam edeceksin!
son olarak şunu söylemek isterim, eşinin içinde mutlaka iyi bir insan vardır,biyerlerde saklanmış,belki çook uzun yıllar önce yüreğinin derinlerine gömdüğü,kendinin bile unuttuğu..eğer onu açığa çıkarmayı başarabilirseniz bir terapistle birlikte, belki de çok kazanımların olur,çok hayırlı bi iş yapmış olursun..ama önce sen bilinçli ve akıllı olmalısın..
(bir de leyla navaro'nun tapınağın öbür yüzü ve bir cadı masalı kitaplarını okumanı ve başarabilirsen eşine de okutmanı tavsiye ederim..)
yolun açık ve sevgi dolu olsun..