Bir yanım al annemlere götür diyor(şehir dışında yaşıyorlar bir süre orada kalacağım)
Ya probis , seni seviyorum ama şu cumlen şeyi hatırlattı. Yolda yaralı kedi bulan insanlar onu mahallenin vicdanlı - hayır diyemeyip bakacak, sonra zor durumda olacak kedili kadınına götürürler, bırakıp giderler. Bazen yalandan ilk masrafları karşılarlar. Sonra da vicdanen rahat bir şekilde 'ben elimden geleni yaptım' diye mutlu mutlu yaşarlar.
Anne babasının bakmakta zorlandığı, dikkat eksiği , hiperaktivitesi olan sorunlu ve zor karakterli çocuğu alacaksın, hiç sormadan etmeden "nasılsa vicdanlilar,nasılsa bakarlar" diye annene bırakacaksin. Yalandan da yazın orada kalacaksin - ki evli bir kadinsin, tüm yaz da gidip annemde kalamazsin.
Sonra da vicdanın rahat bir sekilde uyuyacaksin, çünkü 'sen elinden geleni yaptım'
Böyle bir dünya yok. Kimse üzerinden hayır yapmaya çalışma.
Benzer bir durum benim ailemin başına geldi, ortada bakılmayan bir bebek vardı. Aldık, dokuz sene tam zamanlı evimize. Bizimle büyüdü.
Kolay mıydı? Çok zordu.
Ama doğru olan buydu. Şu an büyüdü koca genç oldu ama düzgün bir çocuk oldu,bu yüzden mutluyuz.
Sen de eğer niyetin elinden geleni yapmaksa ya çocuğu kendin al, sorumlulukları zorlukları karşıla ya da hiç karışma. Küçük kediyi alıp annene atıp işleri karistirman bir iyilik değildir.
Ama böyle bir çocuğa bakmak da zor , çünkü kendi çocuğun da yok. Üstelik bebek gibi şirin bir şey degil artık ve yorucu bir çocuk. Esin uzun süreli bir bakımi anlayisla karşılamayabilir. Bir de anasına babasına uyuz olduğun insanın çocuğuna bakmak ekstra ekstra zor. Biz bile gıcık olurduk annesi babası keyfine bakarken çocuğun problemli zamanlarını yaşamaktan.
Ne yaparsan iyice düşün, eşinle de konuş.
Çocuğu alıp sonra daha dönem bitmeden geri bırakmak onda 'zaten kimse beni istemiyor' hissini güçlendirir.
İstersen okulu senin şehrinde bulsunlar, haftasonlari bazen alırsın , sende kalır. Hem göz kulak olursun. Hem alışveriş, etkinlik, beraber bisiklete binme,piknik yapma falan. Çocuk da güzel birkaç anı sahibi olur