Kendime merhaba yok bugün
Çünkü beni yoran, yine ben'im...
Günlerden arapsaçı.
Yıllardır bir haksızlığın içindeyiz ve bu bizim elimizden çıkmış bir konu. Hukuki bir süreç yaşıyoruz. Hukukun da nasıl işlediği malum. Onunla ilgili bir deja vu yaşadım/ yaşattılar.
İzahı olmayanın mizahı olur diye cidden suyunu çıkarıp kendi aramızda espri konusu bile yapıyorduk ancak sanırım yılların birikimiyle son saçmalık beni yordu. Öyle olunca tadım tuzum yok bu aralar.
Vardır bir hikmet. Hayırlısı...
Bu sebeple geçen perşembeden beri böyle dengesiz bir ruh hali içindeyim. Bu, diğer canımı sıkan olayları da tetikledi. Sonuç olarak istemsiz akan gözyaşlarıma bir çözüm bulmam gerekti.
Eşimle konuştum. İnsanların seni anlamasını beklemek zaman kaybıymış. Yaşaya yaşaya öğreniyor insan.
Önceden "Bana neden bunu yapıyorlar ki? Etkilendiğimi görmüyorlar mı?"diye düşünür, kabuğuma çekilirdim. Meğerse tepki göstermemem "bir sorun yok" imajı vermiş. Halbuki anlatmak istediğimin tam tersi...
Eşim yoğun çalışan bir insan. Ondan bana, bize daha çok zaman ayırması gerektiğini söyledim. Duygularımı anlattım. Oturdum ağladım.
O, bu olaylara bakış açısını anlattı. Kendinin nasıl başa çıktığını, taşıdığı umudu...Kendine göre aklındaki B planlarını.
Sonuçta aynı yolda yürüdüğün insanla yaşadığın netlik gayet güzel bir gelişme. Ortak paydada buluşmayabilirsin ama duygularını ortak yaşamak, insanı güçlü kılıyor. Anladı beni hissi önemli.
Bunu da sağlayan kardeşim oldu. Aile içinde haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz bir mevzuda, kardeşim ailemle konuştu. Gerek sert, gerek yumuşak. Abla, bilinçli yapmıyorlar ve farkında değiller yaptıklarının sonuçlarını demişti. Farkında olsalardı daha çok üzülürdüm dedim.
Anne babanın bile bile haksızlığı da o kadar kolay kabullenilecek bir durum olmuyor.
Sen de söyle dedi. Onlar bilmiyor. Sen de anlat düşüncelerini, duygularını. Fırsat bulunca anlattım ve "dertleşme" adı altında üzerime mitolojideki dünyayı sırtlayan Atlas gibi konulan yük, artık konulmaz oldu. Önüne gelen bana dökülmüyor artık. Oh beee