Bugün anlamsız bir ruh sıkıntısı sıkıntısı sıkıntısı...derken baktım olmayacak, mübarek üç ayların bereketi malum.
Okuyayım dedim. Kendime göre bir manevi çetelem var. Mümkün mertebe uygulamaya çalışıyorum. Okudum ama ruhum dışarı istiyor, şöyle bir kendini dışarı atmak...
Arkadaşı aradım. O yine battaniyesi ve kanepesiyle bütünleşmiş.
Tamam, çıkalım dedi. Öğleni kılıp okumalarımı tamamlayınca hazırlanıp çıktık.
Kendisi bana fitre kahveyi sevdiren kişi olur.❣Yine o arada derede termosa fitre kahve yapmış, porselen fincanları almış. Canım benim... Ama ben oruçtum. Tahmin ettim aslında, biz de kızımla kahve keyfi yaparız diyerek kızımla beraber içtiler.
Afiyet, şifa olsun.
Omuzlarıma dokundu. Ne kadar yük almışsın, dedi. Hadi nefes alalım...
Bilinçaltı terapi müziği eşliğinde, denize dönük, güneş bizi ısıtır ve ışıtırken, gözümüzü kapattık ve onun liderliğinde nefes terapisi yaptık.
Hadi kalk gidelim dedi ve kumlara oturduk deniz kıyısında. Ayakkabılarımızı çoraplarımızı çıkardık. Çok severim ben sahilde oturmayı zaten. Suya taş attık dertleşirken.
Sürekli yapamadıklarımızı ve yapacaklarımızı dile getirdiğimizde yetersizlik duygusu oluşturduğundan bahsetti. Oysa yapacaklarımızı planlarken yaptıklarımızı da yazmamız gerektiğinden...
Uzandık boylu boyunca kuma. Onun liderliğinde nefes alıp verirken terapi çalışması yaptık. Rahatlayınca, istediğin zaman kalkabilirsin dedi kendisi kalktı ama beni bıraksa çok güzel uyurdum.
Yarına sözleştik. Nasipse öğle namazından sonra ( benim zaman kavramım şu namazdan sonra'dır genelde ☺) görüşeceğiz. Ona gideceğim.
İnşaallah o da migreni için şifa bulur. Başı gerçekten çok ağrıyordu.
Tecrübelerden yola çıkarak kalabalıklar bize pek yaramıyor. Onu anladık. Dikkat edelim bakalım. Kendimiz için...