• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Kimmik'in Günlüğü

Bu bir ay boyunca yediklerime içtiklerime son derece dikkat etmeye çalışacağım. Ancak bu bilginin ardından şunu da ilave etmek istiyorum ki; bu geceki sahurla birlikte ne yediğimi artık yazmamaya karar verdim.

Yediklerimi yazmak yerine en azından belki bir iki cümle bile olsa bu güzel günlerin önemine yaraşır paylaşımlar yapmak daha akıllıca olacak diye düşünüyorum. Hele bir de bir iki cümle değil de daha dolu dolu paylaşımlara fırsat bulabilirsem, en güzeli. Bakalım... Önümüzdeki günler içindeki planım şimdilik bu. Ama yine de arada fikrimi değiştirip ne yediğimi de yazabilirim, belli olmaz. Ya da belki sağlıkla ilgili önemli bulduğum bilgileri de paylaşabilirim. Kısacası buralardayım... :)

Diğer 11 aydan biri değil de, niye Ramazan sultan olmuş, bunun bilincine varabilmek ümidiyle...
 
Son düzenleme:
Ayy ne gerek vardi, tekrar bu sayfada da paylasmana? Zahmet etmissin. Neyse tesekkur ederim.

Ne demek canım benim :) sonuçta çoğumuz karatay yapıyoruz yapanlarında haberleri olur


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Selamün aleyküm👋❤
Benim adım Şaban,
Cumartesi kardeşim Ramazan sizi ziyarete geliyor, yanında hanımı
Bereket,🍀🐞🐝🍯🌻
2 cocuğu sahur☀ ve iftar🌙 ile birlikte...🍉🍇🍒🍓
Ayrıca 3 de torunları mağfiret, rahmet ve cennet de beraberinde. 🍃🌸🍃30 gün boyunca sizlerle olacaklar ve sonra melekler ile geri
dönecekler.😇
Ricam: kardeşimi iyi ağırlayın...

☺☺☺


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Selamün aleyküm👋❤
Benim adım Şaban,
Cumartesi kardeşim Ramazan sizi ziyarete geliyor, yanında hanımı
Bereket,🍀🐞🐝🍯🌻
2 cocuğu sahur☀ ve iftar🌙 ile birlikte...🍉🍇🍒🍓
Ayrıca 3 de torunları mağfiret, rahmet ve cennet de beraberinde. 🍃🌸🍃30 gün boyunca sizlerle olacaklar ve sonra melekler ile geri
dönecekler.
Ricam: kardeşimi iyi ağırlayın...

☺☺☺


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi

Ve aleyküm selam. Çok ciciymis. :))
 
Bakara Suresi | 45
(Ey müslümanlar!) Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin. Şüphesiz bu (şekilde yardım istemek Allah’a) gönülden saygı duyanlardan başkasına zor ve ağır gelir. [krş. 2/153, 186]

Bakara Suresi | 46
Onlar, mutlaka Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini bilirler (de namazlarını yüksünmeden, huşû içinde kılarlar).

Bakara Suresi | 153
Ey iman edenler! Sabır ve namaz/dua ile (Allah’tan) yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir. [krş. 2/45-46]

(Âyet-i kerîmede geçen sabır ve namaz, karşılaşılacak güçlüklerin çözülmesi için Allahu Teâlâ’nın yardımını sağlayacak bir vesiledir. Sabır; cesaret, zorluklara göğüs germek, direnmek anlamında da ahlâkî bir disiplindir. Namaz; gönlünde Allah sevgisi olan, O’na saygı duyan ve O’nun huzuruna çıkacağına inanan kimsenin iman ve itaatinin bir göstergesi, dînin direği ve kulu Allah’a yaklaştıran bir ibadettir.)

Bakara Suresi | 186
(Resûlüm!) Kullarım sana beni soracak olurlarsa (bilsinler ki) ben, şüphesiz onlara çok yakınım. (İsterse gönlünden geçirsin.) Bana dua edenin duasına icâbet eder (kabul eder)im. O halde onlar da benim davetimi kabul ed(ip bana itaat et)sinler ve bana iman(da sebat) etsinler. Tâ ki bu sayede doğru yola (kurtuluşa) ulaşmış olsunlar. [bk. 25/77]

(Allahu Teâlâ kullarına ilmiyle, rahmetiyle, lütuf ve ihsanıyla çok yakındır; yeter ki kullar emirlerine itaatten uzaklaşmasın, iman ve ameline riyâ, münâfıklık ve şirk karıştırmasın, ihlaslı olsunlar. O’nun koyduğu sınırları da murâbıt olup korusunlar. [krş. 3/200] İşte kim Allah’a bağlanır, O’nun kendileri için koyduğu dînî ilkeleri muhafaza eder ve dua ile O’na sığınırsa, O da onu yüceltir ve yalnız bırakmaz. [2/153] Böylece Yaradan’ın yaratılana olan icabet vaadi gerçeklik kazanır.)

Âl-i İmrân Suresi | 200
Ey iman edenler! (Nefsinizin arzularına, çeşitli zorluklara, her türlü düşmanlarınıza karşı) dayanın, sabır ve sebat yarışına girin, murâbıt olun (nöbet halinde imiş gibi bekleyin, cihada hazırlıklı olun) ve Allah’tan korkun (emirlerine uygun yaşayın) ki kurtuluşa eresiniz.

A’râf Suresi | 55
Rabbinize (gönülden) yalvararak gizlice dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.

Furkân Suresi | 77
(Resûlüm!) De ki: “Dua (ve ibadeti)niz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar!) Siz ise, (Allah ve Resûlü’nün bildirdiklerini) yalanladınız, bu yüzden (bu günah ve onun) cezası, boynunuza sarıl(ıp yakanızı bırakmay)acaktır.” [bk. 2/186]

(Dua, kulun Allah’a olan kulluğunu bilmesi, O’nun dergâhına gelmesi ve kalben O’nunla irtibat kurmasıdır. Yüce Allah; “Ey iman edenler! Namazla ve sabırla/metanetle yardım isteyin…” (2/153), “… duanızı kabul ederim…” (2/186) buyuruyor. Ancak, hâcet dualarının Resûlullah’ın öğrettiği bir şekil ve âdâbı vardır. “Kimin Allah’tan veya insanlardan bir ihtiyacı varsa, iki rekat namaz kıldıktan sonra kıbleye yönelmiş olarak avuç içleri semaya bakacak şekilde, ellerini birleştirmeden omuz istikametinde kaldırır. Allahu Teâlâ’ya hamd, Resûlü’ne salât ve selam getirdikten sonra Allah’a tam teslimiyetle huşû içinde ve yavaş/hafif sesle (7/55), meşru olan şeyleri O’ndan ister ve yardım diler. Gerektiğinde bütün mü’minler de duaya dahil edilir.”)

●●●

Allah-u Teala'dan sabır şu 3 şey için istenir:
1) Ibadetlere karşı
2) Musibetlere karşı
3) Günahlara karşı

Güzelce abdest alıp 2 rekat nafile Istiane namazı kılarak da sabır isteğimizi kuvvetlendirebiliriz. İsteğe göre ilk rekatta Kafirun, 2. rekatta ihlas suresi okunabilir. Ya da her rekatta 3-5-7 kere ihlas suresini okuyabiliriz.

Şu sıcak yaz aylarında rahatça oruç tutabilmek için, her gün 5 vakit namazlarımızı eksiksiz kilabilmemiz için, daha öncelerden kazaya kalan namazlarimizi bir an evvel bitirebilmemiz için, bize emrolunmuş ancak yapamadığımız bütün diğer ibadetleri hakkıyla yapabilmek için Allah’tan sabır istemeliyiz. Kimimize yaz sıcağında başını örtmek ağır gelebilir, kimimize gecenin bir yarısı uykuyu bölüp sabah namazını kılmak... Bütün emirleri bir olarak kabul edip, hepsini eksiksiz olarak uygulamak için ihtiyacimiz olan en önemli şey sabırdır.

Başımıza gelen büyük-küçük herhangi bir olumsuzluk karşısında da yine Allah-u Teala'dan sabırla yardım istememiz gerekir.

Günahlara karşı iradeli olabilmek için sabır en ama en önemli şeydir. Öncelikle şimdiye kadar bile bile yapageldiğimiz bütün günahlardan tövbe ederek bir daha işlememeye kast etmemiz gerekir. Günahlar sirtimizda yük olmuş bir şekilde Allah'ın huzuruna çıktığımızdaki mahcubiyet ve rüsvaylıktan korkuyorsak ve O'nun rızasını istiyorsak bütün günahların hepsinden vaz geçmemiz, kendimize tertemiz yeni bir sayfa açmamız gerekir. Ardından bir daha eski alışkanlıklarımıza geri dönmemek için de Allah'tan bizlere sabır vermesini istemeliyiz.

Ancak buralarda geçen sabır kelimesinin manası tahammül değildir. Sabır, tahammül gibi sonu olan bir şey değildir. Ve sabır, tahammülün aksine gönülle yapılandır.
 
Bir üyenin diyet sayfasına rastladım. Başka bir üye Ramazan'in diyet olarak görülmesinin günah oldugunu yazmış ve "tercih sizin" demiş. Oraya bir cevap yazdım. Aynısını buraya da kopyalamak istiyorum:

Ben Ramazan'da diyet yapmanin dini bir zarari oldugunu dusunmuyorum, ne de bir günahı olduğunu...

Insan hayatindaki ibadetler sadece 5 vakit namaz, oruç, zekat, hac degildir. Insan nefes aldigi her anını guzel bir niyetle ibadete donusturup her anından sevap elde edebilir.

Yemek yemek mubah bir şeydir. Ucunda ne sevap vardir, ne de gunah. Ama eger bize ait olmayan bir bahceden girip izinsizce bir elma koparip yersek mubah olan yemek yeme eylemini harama donusturmus oluruz ve gunah islemis oluruz.

Aynen bunun gibi helal rizik kazanmak icin calisarak ve arastirarak eve helal yiyecekler getirmek, yemek yerken besmeleyle başlamak, rızık verenin Allah oldugunu düşünerek hamd ve şükür etmek, ihtiyaci olan baska biriyle yemegini paylasmak, yemegin sonunda elde edilen kuvveti Allah yolunda harcamaya vesile saymak, bu yemegi bulamayanlari da düşünüp onlar icin dua etmek, halimize şükür etmek ve israf etmemek yedigimiz her lokmayi sevaba donusturebilir.

Nerde kaldi diyet de zaten bir nefis terbiyesidir. Sagligi korumayi dusunerek her onune geleni yememek adina nefisle her an mucadele etmektir.

Ramazan'da oruc tutan bizler bunu keşke uygulayabilsek... Gün icinde ac ac gezip iftarda homini gırtlak yiyerek midemizi gereksiz yere tikabasa doldurmamiz ve hareket etmeyi birakin, nefes almaya bile yer birakmamamiz kadar yanlis başka bir şey var mıdır? Ne anladım ben o gecici terbiyeden?

Ramazan bedenimizi ac birakarak ruhumuzu doyurdugumuz manevi bir terbiyedir. Ama işte en onemli nokta da buradadır; sadece açlıkla birlikte gelen maddi bir terbiyenin sonucunda ulasabilecegimiz çok özel bir manevi terbiyedir.
 
Son düzenleme:
Bakara Suresi | 163
"Ve ilâhukum ilâhuvvâhid. Lâ ilâhe illâ hüverRahmânurRahîm"

Sizin İlâhınız bir İlâh (Allah’)tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O Rahmân’dır (dünyada bütün yaratıklara merhamet edendir), Rahîm’dir (âhirette yalnız mü’minlere rahmet edendir).

(Kendisinde üstün güç ve hükümranlık görülen; yörüngesine girilip tanrılaştırılan ve tapınılan liderler ve birçok varlıklar olmuştur. Yüce Allah burada, hükmü ve mutlak hâkimiyeti altına girilen ilâhın, bir tek kendisi olduğunu bildirmektedir.)

#Bazı alimler tarafından içinde Ism-i Azam'in olduğu söylenen ayettir.
#Namaz sonunda, teheccudde, yağmur yagdığı vakitte, güneş ve ay tutulmalarinda, Arefe günlerinde, Bayram günlerinde, Çarşamba günleri öğle ile ikindi arasında, Cuma günlerinde edilen duaların arasina bu ayeti de almak duaların makbuliyetini artırır.
#Kanserli kişiler için günde en az 21 kere bu ayetin okunması biiznillahi teala şifa getirecektir.
 
Bakara Suresi | 155
(Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele!

Bakara Suresi | 156
Öyle ki onlar (sabredenler), kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (teslim olmuş kullar)ız ve elbette biz, (yine) O’na döneceğiz.” derler.

(Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)

●●●
"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn"
Biz Allah için teslim olmuş kullarız ve elbette yine O'na döneceğiz.

Kul ne demek? Kul köle olmak tabiri vardır hani. Aynen öyle biz de Allah'ın zavallı kölesiyiz. Köle öyle bir durumdadır ki, hem kendisi, yani canı efendisine aittir, hem de elindekilerin hepsi, yani varsa malı efendisine aittir. Biz de bütün varlığımızla Allah'ın yarattığı kullarıyız.

Bu ayeti kerime genelde ölüm haberi alındığında söylenir. Yani bunu söyleyen kişi ölen kişiyle beraber hatırlamış olur ki, insan dünyada fanidir. Sadece gelip geçici bir misafirliktedir. Vakti dolduğunda ölecek ve hesap vermek üzere onu yaratanın huzuruna çıkartılacaktır. Hepimizi O yaratmıştır ve yine O öldürecektir, O tekrar diriltecektir.

Bu ayeti sırf ölüm anında değil de başımıza gelen en ufak bir sıkıntıda dilimize yer ettirmemiz gerekir. Yani mesela ocaktaki yemeğin yanmasından, telefonumuzun çalınmasına veya kalemimizin yere düşmesine kadar büyük küçük başımıza gelen bizi üzen her olay için söylememiz gerekir. Çünkü onu bize veren kimdi? Allah. Tekrar almak isterse işte böyle alabilir mi? Alır.

Başımıza kötü bir şey geldiğinde bu ayeti söylediğimiz zaman bize 4 faydası olur:
1) Öfke halinde sarf edeceğimiz uygunsuz kelimelerin önüne geçilmiş olur.
2) Felakete uğrayan için bir teselli olur.
3) Şeytan bu ayeti kerimeden sonra kişiye başka bir şey söyletemez.
4) Allah kişiyi o musibetten kurtarır ve kişi için daha hayırlı bir şey verir.
 
Son düzenleme:
Müslüman dua ettiğinde kabul olmazsa şu 4 sebepten dolayıdır:
1) Duasında günah olan bir şeyin olmasını istemiştir.
2) Akrabasıyla arasının bozulmasını istemiştir
3) Duasının karşılığı ahirete bırakılmıştır
4) Duasının samimiyeti oranında kendisinden bir kötülük silinecektir.

Ayrıca dua eden kimsenin haram lokma yememiş olması çok önemlidir.

Kûfe’de duâsı çok makbul kimseler vardı, şayet başa zalim bir vali gelse, onlar hemen bedduâ ederler ve zalim vali helak olur giderdi. Tabi gün geldi, zulmüyle şöhret bulmuş olan Haccac-ı Zalim Kûfe’ye vali oldu. Zalim Haccac bu kıymetli zatların, bu konudaki şöhretlerini evvelce duymuştu, o da zalim olduğu için, bu zatlar kendisine mutlaka bedduâ edeceklerinden ve helak olacağından korkuyordu. İşte bu tehlikeyi bertaraf etmek için bir hile düşündü.
Kûfe’de göreve başlayacağı zaman, vali konağında büyük bir ziyafet verdi. Ve güya istişare etmek ve kıymetli tavsiyeleriyle hareket etmek maksadıyla, şehirdeki bütün ulema ve sulehayı yemeğe davet etti. Onlara yedirdi, içirdi. Sonra Haccac rahat bir nefes alıp dedi ki: “Artık rahatım. Çünkü bunların karınlarına haram lokma girdi ya, artık bedduâları tutmaz.”

Kazancını hangi yoldan elde ettiğine aldırış etmeden yiyen biri; Allah’ın onu hangi kapıdan cehenneme atacağına aldırış etmiyor demektir. -Kudsi Hadis-

Buradan anlaşılan odur ki; "Üzümü ye bağını sorma!" atasözü kesinlikle müslüman kimseyle bağdaşmamaktadır. Kişi yediğinin helal mi haram mı olduğunu araştırmakla ve haram olandan kaçıp helal olanını yemekle mes'uldür.
 
Son düzenleme:
Canım özelden fazla mesajlarını siler misin yazamıyorum sana da. :)


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Fatih Sultan Mehmed hazretleri ordusuyla birlikte Istanbul'u cevrelemisler ancak 52 gün geçmesine rağmen bir türlü surlardan içeriye girmeyi basaramamislardi. Nihayet Fatih Sultan, hocası Akşemseddin'in yanına varıp şöyle der: "Ey Şeyhim, siz Allahü tealaya bir niyaz etseniz de şu surları geçebilsek..."

Akşemseddin hazretleri o gece Allah'a iltica ve niyazda bulunduğunda, Allahü teala 52 gün boyunca bir türlü surları feth edememelerinin sebebinin Ya Vedud hazretleri isminde bir zat olduğunu Akşemseddin'e haber verir.

Ya Vedud hazretleri zamanında ticaret için surlardan içeri girmiş ancak fetih esnasında surların kapıları kapandığında içeride kalmış bir zattir. Iceride gayri muslim insanların korkularını ve mücadelelerini gördüğünde onlara acıyıp Müslüman olmalarını temenni ederek Allahü tealaya bir dua etmiştir: "Ya Rabbi, gavurcuklarıma zarar gelmesin!"

Allahü teala bu yumuşak hissiyatli kulunun duasını kabul ederek fetih süresini 52 gün geciktirmisti.

Nihayet Akşemseddin hazretleri Ya Vedud hazretlerinin varlığından ve onun duasının kabul olundugundan haberdar olduğunda Allahü tealaya şöyle dua eder: "Ya Rabbi, ya onun canını al, benim duamı kabul et, fetih gerceklessin, ya da benim canımı al, onun duasını kabul et."

O gün Ya Vedud hazretleri vefat eder.

Yani Akşemseddin Hazretlerinin duası kabul olur ve fetih nasip olur. Fetihten sonra Ya Vedud'dan haberdar olan Fatih Sultan Mehmed sur içinde her yerde Ya Vedud hazretlerini arattırır, ancak bir türlü bulunamaz.

Sonunda Ayasofya Camii'nin mevkiinde yer alan Ağlayan Direk adında su akan bir taşın yanında Ya Vedud hazretlerinin yarı çıplak bedeni bulunur. Hemen yıkayıp kefenlenmeye girisilecegi anda gaipten bir ses duyulur: "Bedeni yikanmistir, sadece kefenlenmeyi bekliyor."

Kefenlendikten sonra karadan değil de kayıklarla Eyub Sultan hazretlerinin olduğu yere gömülmek için giderlerken Ya Vedud hazretlerinin kayığı bir anda diğer kayiklarin himayesinden cikarak kendi kendine suruklenmeye başlar. Ve şuanki mezarının olduğu yere gelir. Mubarek zat ölü olduğu halde keramet göstererek kefenli olarak kayiginin icinden doğrulup kalkar ve kıyıya çıkarak kazılmış olarak boş duran kabirlerden birinin içine girip yatar. Arkasından hayretler icinde takip ederek gelen insanlar en son kabrin üzerini örtme görevlerini yerine getirirler.

Bu muhterem Allah dostu merhametinden dolayi herkesin musluman olmasini istedigi icin Allah'tan diledigi duasinda "Gavurcuklarıma zarar gelmesin" demesinden ötürü diger bir ismi de "Gavurcu Baba" olarak bilinir.

Ya Vedud hazretlerinin kabri serifleri Istanbul Balat'tadir.
 
Son düzenleme:
Bakara Suresi | 255
Allah öyle bir ilâh ki kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O, Hayy ve Kayyûm’dur (daima diri ve yarattıklarını gözetip yönetendir ve her şey varlığını O’nunla devam ettirir). Kendisini ne bir uyuklama (gaflet) ne de bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olanlar(ın hepsi) ancak O’nundur. O’nun izni olmadıkça O’nun katında kim şefaat edebilir? Kullarının önündeki ve arkasındaki (geçmiş ve geleceklerini, yaptıklarını ve yapacaklarını, dünya ve âhirete ait) şeylerini O bilir. Onlar, O’nun ilminden ancak dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (kudreti, mülk ve hükümranlığı) gökleri ve yeri kaplamıştır; onları koruyup gözetmek O’na ağır gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür.

Âyete’l-kürsî için Peygamberimiz (sas.), “Kur’an’daki en büyük âyettir.” buyurmuştur. Bunu ihlasla okuyan kimsenin belalardan emin olduğuna ve çok sevap kazandığına dair hadisler vardır. Bu ayette bulunan Esma-i ilâhî başka hiçbir ayette yoktur. Bazısı gizli, bazısı açık olarak 17 yerde Allah-u Teâlâ'nın ismi geçer. Muhafaza ayetidir. Şifa ayetidir. Her türlü niyet için samimiyetle okunduğunda dua kabul olur.

Âl-i İmrân Suresi | 1-2
Elif, Lâm, Mîm. Allah ki kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O, Hayy ve Kayyûm’dur (daima diri ve yarattıklarını gözetip yönetendir. Her şey, onunla varlığını devam ettirir).

Tâhâ Suresi | 111
(Bütün) yüzler, Hayy ve Kayyûm olan (Allah’a) boyun eğmiştir. (Omuzlarına) zulüm yüklenenler de hakikaten hüsrana uğramıştır.

“Hayy ve Kayyûm” daima diri, zâtıyla kâim ve bütün yaratıkları gözetip yöneten, demek olup rivayet edilen ve Kur’an’da geçen üç İsm-i A’zam’dan biridir. Ebû Ümâme (ra.) şöyle demiştir: “Resûlullah; ‘Allah’ın en büyük ismi (İsm-i A’zam) ki Allah onu vesile kılarak yani, “Yâ Rabbi! Hayy ve Kayyûm olan İsm-i A’zam’ın hürmetine!” diyerek bir şey isteyince verir. Bunlar şu üç sûrede bulunmaktadır: Bakara (255. ayet), Âl-i İmrân (1-2. ayetler) ve Tâhâ (111. ayet) buyurmuştur.” Râvî, “Bunları aradım, Kur’an’da üç yerde ve üç sûrede ‘Hayy ve Kayyûm’ olarak buldum.” diyor.

Haşr sûresinin sonundaki üç âyetin de İsm-i A’zam olduğu rivayeti vardır.
 
Son düzenleme:
Bakara Suresi | 260
Vaktiyle İbrahim de: “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah da:) “Ne o, yoksa inanmadın mı?” dedi. “Evet (inandım), fakat kalbimin iyice mutmain olması için (görmek istedim).” dedi. (Allah) buyurdu ki: “Öyleyse dört (cins) kuş yakala, onları kendine alıştır (sonra iyice kesip doğra) ve her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır; koşa koşa sana gelirler.” Bil ki Allah, (dilediği her şeyde) mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

●●●
Ibrahim (a.s) Allah'tan diriliş nasıl olacak bizzat görerek şahitlik etmek istediğini dile getirince Allahu teâlâ 4 cins kuş almasını emretti. Rivayete göre bu 4 cins kuşun tavus kuşu, horoz, karga ve güvercin olduğu bilinmektedir. Ibrahim (a.s) Allah'ın emriyle bu kuşların hepsini kesti, kemiklerini kırdı, etlerini parçaladı ve hiçbir yerini atmadan hepsini birlikte ezip, karıştırıp yoğurarak bir hamur elde etti. Sonunda bu karışmış hamur yığınını parçalara ayırdı ve her bir parçayı ayrı ayrı dağların tepesine yerleştirdi. Sonra Allahu teâlânın ona yapmasını buyurduğu gibi hepsine teker teker seslendi. Yani "Ey tavus kuşu!" dedi ve o seslenme anında dağların tepesinde diğer kuşların parçalarıyla da karışmış olan tavus kuşuna ait et, kemik, tüy adına lime lime edilmiş her ne parça varsa hepsi gökyüzünde uçarak teker teker birleşti. Her kuşa Ibrahim (a.s) bu şekilde seslendi ve hepsinin kendisine ait parçaları gökyüzünde uçarak birleştiler. Ancak kafaları yoktu. Çünkü Ibrahim (a.s.) 4 kuşun da kafasını kestikten sonra eteğinin altına gizlemişti. Sonunda eteğini kaldırınca her kuşun kafası kendisine ait olan bedeni buldu ve ona yerleşti. Ve bundan sonra bütün kuşlar tekrar yaşamaya başladılar.

Ne büyük mucize! Ve bunu Allahu teâlâ bize Ibrahim (a.s.) vasıtasıyla bizzat izah ediyor. Elhamdulillah.

Işte, bizim de öldükten sonra bu şekilde erimiş, çürümüş, toz haline dönmüş, hatta tamamen yok olmuş derilerimiz, kemiklerimiz, etlerimiz, kaşlarımız, tırnaklarımız, her ne azamız varsa, şuanki canlı vücudumuzda neye sahipsek hepsi dirildiğimizde tekrar bize teker teker geri verilecek. Ondan sonra ise hesap...

Rabbim hesap defterini kolayca sağ taraflarından alanlardan olmamızı nasip eylesin. Sol tarafından ya da sırtından sokularak defterimizin verilmesinden bizleri muhafaza eylesin.
 
Son düzenleme:
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Bir kul günaha girer, sonra kalkar abdest alıp namaz kılar, sonra da Allahü Teala’dan (Celle Celalühü) bağışlamasını dilerse Allahü Teala (Celle Celalühü) o kimseyi mutlaka bağışlar.”

(Tirmizi, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mace)
 
Son düzenleme:
Çok güzel yazılar paylaşıyorsun arkadaşım :)


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Bakara Suresi | 177
(Ey ibadet edenler!) İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. [Açıklama: Önceki hıristiyanlar, doğuya; Medine ve çevresindeki yahudiler ise kuzeybatıya düşen Beyt-i Makdis’e yüzlerini dönerek ibadet ediyorlardı. Müslümanlar da Kâbe’den önce Beyt-i Makdis’e veya uygun gelen cihete dönüp ibadet ediyorlardı. Burada gerek böyle, gerek namazda selam verirken yüzü doğu ve batıya çevirmek de kastedilmektedir.] Fakat iyi ve erdemli (muttakî) kişi; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, Kitab’a (Kur’an’a) ve peygamberlere inanıp malı(nı), sevgisine rağmen (Allah rızası için) akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda/sokakta kalmışlara, dilenenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (kurtulmaları için ihlasla) veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, ahitleştiği zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredendir. İşte (imanlarında, yaptığı iyilik ve taatte) doğru olanlar onlardır. Ve takvâya erenler de onlardır.

Âl-i İmrân Suresi | 92
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) sadaka vermedikçe asla ‘iyi’ye (hayra, takvâya, Allah’ın rızasına) erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilen (ve onun mükâfatını veren)dir.

Âl-i İmrân Suresi 92. ayet nazil olduğu zaman Ashab'tan Ebu Talha Zeyd ibni Sehl (r.a.) "Ya Rasulallah, Beyrûhâ adlı bahçemi infak etmek istiyorum." dedi. Beyrûhâ hurma ve asma ağaçlarından oluşan içinden tatlı su akan Medine'nin en güzel bahçesiydi. Efendimiz (s.a.s) "Onu amca oğullarına infak et." buyurunca hiç duraklamadan "Verdim, ya Rasulallah" dedi.

Düşünelim, en ama en çok sevdiğimiz şey artık bizim değil, bir başkasının, hem de amca oğlumuzun... Allah rızasını istemek böyle bir şey işte.

Hasan-ı Basrî (ks.) der ki: “Bir kimse sevdiği (yanındaki) tek bir hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verse, bu âyetteki ‘birr/iyi’ye mazhar olur.”

Hakkıyla ve samimiyetle infak edenlerden olmamız temennisiyle...
 
Son düzenleme:
Çok güzel yazılar paylaşıyorsun arkadaşım :)


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi

Ramazan boyunca böyle olsun istedim. :) Ama yine her Çarşamba olduğu gibi bu akşam da iftardan önce tartılıp haftalık bildirimimi gireceğim. :)
 
Back