- 14 Kasım 2014
- 2.519
- 4.212
İyi geceler hanımlar. Biraz önce vücut ağrılarımdan yakınıyordum eşime. Aldığım kilolarda mı acaba diye söylendim. Sen çok kilo aldın dedi. Bana kaç kilosun dedi. Benim kilo almaya başladığımdan beri tartı fobim var. 75 kilo varımdır herhalde dedim. Bence fazlasın dedi. Tepki veremedim ama içimde fırtınalar koptu tabii. Aslında çok uzun yıllar fittim. Hatta şuan yedi yaşında olan oğlum doğduğunda kırkım çıktığında dal gibiydim. Ancak pamdemi dönemi ile beraber herşey alt üst olmaya başladı. Kayınpederin kanser tedavi sürecini bizde geçirmesi, eşimin online toplantıları ve hareketli olan oğlumun, onları rahatsız etmemesi üzerine kurduğum düzen ile bende düzenin bozulmasıyla başladı herşey. Sonra oğlumun davranış sorunları oluşmaya başladı. Kayınpederin vefatına yakın oğlumun otizm olabileceği gerçeği ile yüzleştik. Sonrası tamamen ona adanmış bir hayat. Bu arada çalışıyorum. Eğitimciyim. Benimle birlikte okula gidiyor, benimle çıkıyor. Hep benimle. Bu arada eşim çok yoğun çalıştığını, dikkatini işe vermek zorunda olduğunu söyleyerek bu süreçte çok da destek olmadı. Tabii eğitimlere giden paralar konusunda hiç ikilemedi, hep karşıladı. Açıkçası benim öğretmen maaşım asla bu giderleri karşılayamaz. Sadece o da yok. Büyük oğlumuzda özel okula gidiyor. Hal böyle olunca alt mesajlarında hep kendi işiyle tehdit etti beni. İşinin dikkat gerektirdiği, sadece işine yoğunlaşmazsa işinin tehlikeye gireceğini sık sık söyleyip durdu. Evde de öyle destekçi de değildir yani. İş yapmaz, önüne bekler. Of dediğin anda kapris yapar, küser. Baba oğul yemek beğenmezler. İstediğin gibi yapmazsan yine kapris yapar eşim. Biçare bende artık çeşit çeşit yapamayacağım için(vakit olmuyor, yoruluyorum) onların istediği hamur işi yağlı kızartma usulü yemekleri yapmaya başladım. Abur çuburlar yiyoruz çayla beraber. Eşim şeker hastası olduğu halde. Eskiden sabah yürüyüşü yapardım. Ama küçük oğlum beni yatakta bulamayıp babasını darlıyor diye, babasının uykusunu kaçırıyor diye onu da bıraktım. Anlayacağınız evdekilerin konforu üzerine kurduğum bir hayat benim yaşam disiplinimi benden aldı götürdü. Eşime bunu söylediğimde evde yürüme bandı var onu kullan diyor. Halbuki sen sabahları çık yürüyüşüne ben idare ederim demesini beklerdim. Şuan evden çalışıyor yine . Herkes evde. Benim işim bitmiyor ki yürüme bandına sıra gelsin. Zaten küçük oğlum hep ilgi alaka istiyor. Ne yemekleri bitiyor, ne talepleri. Belki bunlara rağmen dikkat etseydim yine bu hale gelmezdim ama bu yaşadıklarım bir etken. Aslında yavaş yavaş isyan bayrağımı kaldırmaya başlamıştım ki, Haziranda kalp krizi geçirdi. Üstelik yurt dışı tatilimizde. Konfor alanımız dışında. Çok zordu. Eve dönüşümüz çok zahmetli oldu. Yanımızda çocuklar. O zamandan beri sırtıma binen yük iki kat daha arttı. Artık daha kaprisli. Hem yemek beğenmiyor, hemde birçok yemeği sağlık sorunları yüzünden yiyemiyor. Ağzına uygun sağlıklı yemek yapmamı bekliyor. 17 yaşındaki oğlum bile yemek seçen bir çocuk olmasına rağmen sürece ona göre daha çok adapte oldu. Bunlar yaşanırken ben kendi önceliklerimi yok saydım. Süreçte içinde nasıl beslendim ne yaptım hiç önemsemedim. Zamanla midem de büyüdü. Doymuyorum. Ufaklık varken sporda yok. Artık kilo vereceğime dair motivasyonumda yok. Ama vücudumun ağırlaştığını, rahat hareket edemediğimi farkediyorum. Biraz fazla ayakta kalayım, kalçalarım eklemlerim ağrıyor. Daha önceden de 20 kilo vermişliğim var ama o zamanlar çok özgürdüm. Eşim daha anlayışlıydı. Büyük oğlumun her dakika yanında olmam gerekmiyordu. Söyleyin şimdi bu şartlarda ben nasıl motive olurum ve nasıl verebilirim. Verebileceğime dair inancım çok düşük. Ne olur beni motive edin