İnsanlar beni anlamadıkça kendimi sanata vurasım geliyor, melankoli böyle bir şey.
Bazen de fazlasıyla inatlaşıyorum bıkana, pes edene kadar kadar anlatasım geliyor "anlayın uleyn, yeter" diyorum içimden büyük bir isyanla. Anlamamak için büyük bir inat görüyorum, standartlaşmalı mıyız illa toplum içinde...
Kendimi anlatabildiğim zaman rahatlıyorum anca maalesef. Ama insanlar ya kendine ya karşılaştıkları kötü kişilere benzetip duruyorlar, kişinin özünü anlama derdi yok. Ya da tamamen umursamaz olmalıyım. Ortayı bulmak çok zor benim için. Ya hiç önemsemicem ya da içimden geldiği gibi önemsicem, bu seferde çok kırılıyorum bir yerde.
Enstrüman çalmak bana yarar sağlayacak, çok zorlanırım gibi gelmiyor. Ama bir de resim yapsam, öğrensem(bu zor geliyor ama becerebilsem mutlu olurdum).. Anlayan birileri oturup resme bakıp çözse beni. Ben yine susarım heralde, yine dile döküp beklediğimi alamayıp büyüyü bozup kırılmaktan korkabilirim.. Kendini bilen bir insanım, iyisiyle kötüsüyle anlatırım ama nasıl bir enerjim var bu kadar yanlış anlaşılmama, canımın sıkılmasına sebep oluyor bilemiyorum. İnsan düşünüyor, niyetin iyi, peki neden?
Kendim gibiyim ama kırılıyorum, kendimi kendimle yaşayacağım anca sanırım, kendimle baş başa kalınca, hayat dışarıya karşı kendim gibi olmam konusunda bana zorluk çıkarıyor, üzüyor. Yorgunum. Alışsam da içim yorgun.
Ufacık bir şeyle mutlu olabilen, ufacık bir şeyle morali düşen bir insanım. Bu genelde davranışlardan oluyor. Aslında bu insanlar hayatımda büyük yer kaplamıyor belki, fakat değer veriyor önemsiyorum. Ve karşılığını anlamadıkça hatta anlamsız bir şekilde karşımdaki insanlar değiştikçe sıkılıyorum. Eskisine oranla daha çok susuyorum ve beni en tanıyorum diyen bile tam tanıyamıyor, çünkü rahatlık vermiyor. Bazen arada deniyorum ama hep hüsran..
Bir yandan tam tersi bir insan olmak istemezdim aslında... Bir yandan da çok yoruluyorum...