Çok uzun çok özür dilerim arkadaşlar.
Ben her zaman bağımsız olmayı seven bir insan oldum. Üniversitede babamdan harçlığımı artırmasını sadece bir kez istedim, laf söyleyince tamam kalsın dedim ve kendim çalışmaya, harçlığımı çıkarmaya başladım. Oysa o sadece nazlanıyordu biraz yağ çekeyim vs. diye. Düğünümde falan asla kimseden bir şey beklemedim. Gönüllü yapmak istedikleri şeylerin bile çoğunu yaptırmadım, sonra kimse söz sahibi olmasın dedim ve çok huzurluydum da. Bu hem eşimin ailesi hem kendi ailem için geçerli. Babam ev aldı, siz oturun dedi, ben olmaz deyince, çok istiyorsan bak kredisini siz ödeyin, senin adına olsun, bizim evimizde oturmuş olmazsın tamamen senin olur dedi. Kabul etmedim. O ev geri satıldı. Bana sormadan almış olmasaydı aldırmazdım da zaten. Eşimle ikimiz kazandık ikimiz yedik hep ve hep de huzurluyuz bu açıdan. İkimiz de aynı düşüncelerdeyiz.
Şimdi yurtdışındayım. 3 aylık eğitim/iş için gelmem gerekiyordu. Acil olduğu için burslara başvuramadım, kendim karşılıyorum masraflarını. Bu üç ay da bölük pörçük üstelik. Hepsi aynı yerde değil. Yaz okulu, farklı ülkelerde konferanslar, ve asıl geliş sebebim olan bir enstitüde araştırma işim var.
Eşimin abisi bu ülkede yaşıyor. Çok çevresi geniş ve çok sevilen birisidir. O bana kalacak bir yer buldu. Eşimin akrabaları ama kendisi tanımıyor bile hep burada durdukları için. Abisi ise çok iyi tanıyor, karşılıklı çok iyilikleri olmuş. Toplamda orada kalacağım 3-4 hafta. Ben hiç bunu kabul edecek bir insan mıydım? Asla. Ama ev kiralanabiliyor mu bu şartlarda? Tabi ki hayır. Seçenekler var, airbnb gibi ama tarihler çok bölünmüş olduğundan çok pahalıya geliyor. Ki ben yine de parasını verir gerekirse otelde kalırdım. Ama eşimin annesi bile araya girdi. O akrabalar onu da aramışlar, mutlaka bizde kalsın, hayatta öyle otel falan olmaz, biz akrabamızı bırakmayız vs vs. Eşimin abisi de bana dedi ki, yaşlı bir karı koca, bir de hasta çocukları var yanlarında, iki katlı ev. Kimseyi görmezsin bile rahat rahat girer çıkar çalışırsın. Onlar da o odasında çalışır onu kimse rahatsız etmez demişler.
Ben de bu arada kamp yapıyor gibi çalışacağım. Malum eşimi bırakıp başka ülkeye geliyorum, üstelik zaman da kısa. En çok verimi almam lazım. Bu laflar iyi geldi. Tabi maddi olarak da iyi olacaktı. Sorun çıkarsa her zaman bir otele geçebilirim diye düşündüm ve tamam dedim.
Beni havaalanında zaten küçük bir yaşlarında bir çocukla karşıladılar. Meğer iki çocukları varmış. İkinci çocukları evli bir kadın ve iki çocuğu var. Hep birlikte yaşıyorlar. Öyle boş oda falan da yok. Çocuk da hayatımda gördüğüm en en en yaramaz çocuk. Bir saniye sessiz durmuyor. Sürekli çığlık atarak bir şeyler istiyor.
Burada benim sosyal beceriksizliğim devreye girdi. Zannediyorum ya hani öyle istediğin zaman çıkar otele gidersin. Nereye gidiyorsun kocanın akrabasının evinden acaba? Konu komşu köydeki akrabalar ne diyecek? Bir yandan da beni memnun etmeye çalışıp duruyorlar. Onlara karşı da mahçubum, çünkü ilk defa böyle yük oluyorum birilerine.
Sorun o benim evde çoluğuyla çocuğuyla yaşadığını bilmediğim kızlarıyla çıktı. Böyle hani her konuda diyecek bir şeyi olan, bir bilgisi de olmayan ama inatla tutturan ve karşısındakini kendi görüşüne ikna ettiğine dair emin olmadan da susmayan insanlar vardır ya aynen onlardan. İlk gittiğim zamanlardan itibaren benim mesleğimin (akademisyen/hukuk) ne kadar boş olduğunu duydum. Sonra okumanın ne kadar gereksiz olduğunu, Türkiye'dekilerin okumakla kafayı bozmuş olduklarını (doktora yapıyorum). O bana Türkiye'dekilerin kendilerinin mesleğini beğenmediklerini söyledi. Ben de dedim ki, (ki bu benim normal görüşüm), bence insanın yaşadığı topluma katkısı olduktan ve ailesini geçindirebildikten sonra mesleğin iyisi kötüsü olmaz, hepsi iyidir. Sonra bana bu lafı, senin yazdığın makaleler kanun haline gelmediğine göre senin topluma bir faydan yok diye çevirdi. E hukuk öğrencilerini yetiştiriyoruz ya deyince o ayrı deyip konuyu değiştirdi.
Her şeye "he he" dedim. Ona hak verdiğim her konuyu özellikle belirttim ki biraz tatmin olsun. Ama bitmedi. En çok rahatsız olduğu şey benim çalışmamdı. Kütüphane 9'da kapandığı için o saatte çıkıp gelince surat yapıyordu. Hayat bu değil.. Her şey çalışmak değil... İstediği sanırım benim onların komşularına gitmem, onların misafirleriyle takılmam falandı. Bu artarak devam etti ben de artarak alttan aldım. Sadece bir kez, benim eşimi de asosyalleştirdiğimi, ona baskı yaptığımı iddia edince kaç senelik eşimi senden daha iyi tanıyorumdur herhalde dedim. Ergen gibi kendi kendine senaryolar kurup bu senaryolara gülüyordu o sırada. Meğer benim sürekli genel kültürün her alanından kitaplar okumaktan sinemaya zor götürdüğüm eşim "kahveye" gitmek istiyormuş da benim baskı yapmamdan dolayı gidemiyormuş. Onun ertesi günü neredeyse hiç konuşmadı benimle.
Bu arada annesi babası her zaman çok iyiydi. Eşi de çok sessiz bir adam o da iyiydi. Annesi babası Türkiye'ye izne gidecekti bir gün. O gün de pazar. Benim de bir yazı yetiştirmem lazım. Bunu da söyledim. Arada gün içinde yanlarına çıktım. Almanca konuşuyorlardı misafirleriyle ve ben yarısını anca anladığım için açıkçası içeri geri girdim. Sonra bir baktım ortalık sessizleşti. Baktım ki gitmişler havaalanına ve bana gidiyoruz dememişler. Ayıp oldu uğurlamadım diye düşündüm ama çalışmama geri döndüm.
Gece yazımı bitirip çıktığımda sinirle mutfakta beni bekliyordu. Bana ağzına geleni saydı. "Benim annem babam sana ne yaptı", "birlikte yaşamanın kurallarını bilmiyorsun", "bu kadar mı düşüncesiz olunur", "ben senin geleceğini son güne kadar bilmiyordum ama sana evimi, dolabımı mutfağımı açtım". Bu son cümleden sonra bende ip koptu. Evden çıkıp gitmek istedim. Aylar öncesinden konuşuldu benim onlarda kalmam. Nasıl son gün haberi oluyor? Ve nasıl bir insan hala evinde misafir olan birine bu lafı söyler? O akşam 20 kere falan özür diledim. Asla bir şey demedim. Bir saat kadar yaşadığım hayatın manasızlığını, yanlışlığını anlattı bana. Sosyal değilim, çok çalışıyorum diye. Sonra dedi ki eşimin abisi için "bak o da gençliğinde hovardalığı yüzünden aile olamamıştı şimdi yeni yeni oluyorlar". Bu bir aile sırrı. Ben abimin hovardalığını niye senden öğreniyorum? Ve ne alaka yani? Ben de bu olayı bildiğimi veya bilmediğimi belli etmedim. Bir şey demedim. Zaten çok saçma bir huyum var sinirlenince ağlıyorum, konuşsam ağlayacaktım.
Ertesi gün sabah eşime söyledim ve bana asla bu gece orada kalmayacaksın dedi. Bana tabi ki o kadar sessiz kaldığım için kızdı. O gün biletimi aldım ve oradan ayrıldım. Ben de kızgınım kendime sessiz kaldığım için ama insanların evinde bu kadar kalıp onlara yük olmuş olmak ağzımı bağladı resmen.
Eşim şimdi aileler arasında üçüncü dünya savaşını çıkarmak istiyor. Abisine söylenen söz özellikle onu delirtti. Çünkü kız benim yüzüme vurmak için söyledi bunu resmen. 20 sene önceki meseleymiş. Bana böyle davranılmış olmasını da benim sessiz kalmış olmamı da kaldıramıyor. Şimdi yarın buraya gelecek.
Telefonda birilerini aramasını yalvar yakar engelledim. Çünkü laf taşıyan kişi olmak istemiyorum. Aile arasında sorun çıkaran kişi de olmak istemiyorum. Ama eşim şimdi gelince (abisi ile birlikteyim şu an) mutlaka söylemek isteyecek. Belki de engel olmaya da çalışmamalıyım belki kızın arkasından dediğini de bilmeli. Çünkü onları övüp duruyor kendisi. Bilemiyorum ne yapmalıyım.
Bir daha asla asla kimsenin bir bardak suyunu kabul edemem.