Yarın birgün şimdi eğlendiği ile aynı eve girse aynı muammeleyi ona da yapar. İsterse dünyanın en iyi eşine sahip olsun, bazıları hep heyecan peşinde maalesef
Heyecandan değil o, takke düşüyor kel görünüyor.
E o zaman da kadın haklı olarak şikayetlere başlıyor, hop göz dışarı.
Aslında sorun hep kendileri.
Millete bakacaklarına kendilerine baksalar, mis gibi hayatları olacak.
İnsan karısını çocuğunu ‘canımdan kıymetli’ diye sahiplenmediği sürece yaşanan hazin son.
Elbette aşk, sevgi evrilir.
Bunu canlı tutmak için çaba gerekir, kendine döner kusuru bulur, karşıyı inceler konuşur.
Düzeltmek, soğukluğu gidermek adına adımlar teklif eder.
Ne gerek var yahu, dışarıdan bu duyguları sıfır emekle aldıktan hatta onların gözünde kelimiz görünmeyecek kadar kapalı olduktan sonra mış gibi yaşamışız, geldik gidiyoruz eğlenmeyelim kendimizi iyi hissetmeyelim mi ne uğraşacağız…
Çok ama çok sinirleniyorum, benlik katili bunlar.
İnsanı kendinden, evinden, hayatından soğutuyor aklıyla oynuyorlar.
Elleri kıçlarında kaşına kaşına tv izleyen halleriyle adam muamelesi bekliyor, vermeyen kadını suçluyorlar.
Geçen bir prof izledim, bizim ülkenin erkeklerinin yüzde 80 inden fazlası gizli narsist ya da daha fazlası megaloman sınırında diyor, çok doğru diyor.
Sonra bu ezik, hastalıklı herifler için bizlerin uykusu kaçıyor.
Bak şef şapkalı adam görünümlüye kaçtı şimdi uykumuz, bacımızın gördüğü muameleye bak.
Gel de delirme…