günlük bu akşam üzeri -saat dört- gibi hala yataktaydım,
uyumuyordum, dönüp duruyordum.
düşünüyordum.
kalkmak ve kalkmamak arasında kaldım,
kalk diyen taraf:
"kalk bi duş al, bi fön çek saçına, bi oje sür, şu suratın haline bak! meymenetsiz, ağlamaktan gözlerin ne hale gelmiş çirkin ördek yavrusu, hadi kalkk- güçlen bi, dibe vurdun şimdi kalkma zamanı" dedi.
kalkma diyen taraf ise susuyordu.
kalkmadım.
iyice yumuldum yatağın içinde.
ilk kez öyle birileri görsün beni istedim, "the sims" gibi , üstten beni izleyebilsinler istedim.
ne bileyim biri daha acıma ortak olabilsin istedim. ya da acısınlar bana beni izleyenler istedim belki.
ama yalnız başına taşıyamadığımı biliyordum.
arkadaşım aradı birkaç kez.. baktım çok arıyor( ki çok severim onu)
cebi kapattım. sonra pişman oldum ben aradım onu.
kızılay'a gel bir şeyler içelim konuşalım dedi.
indim kızılay'a..
o benden dertli..
birer bira içtik. .biraz oturduk döndüm eve..
şimdi yine aynıyım..
zor günler..
hep geçti zor günler de.. bu sefer nolucak bilmiyorum.
iz bırakarak geçiyor galiba..
o kadar mutlu geçen zamanın, her şeyi kayıp etme application'ı zaten iz bırakmalıydı.
en basiti şuan karanlıkta otururken, arkamı dönüp baktığımda bıdı'yı göreceğim gibi geliyor..
ya da meclisin önünden geçerken, o sevdiğim büyük adam'ı görür müyüm diye yavaşlıyorum..
zor günler..
hep geçti de..