Sıkça Sorulan Sorular ve Hazır Cevaplar
KARATAY YAŞAM BİÇİMİ
Sıkça Sorulan Sorular Hazır Cevaplar ve Bilinmesi gerekenler;
Karatay diyeti nasıl uygulanır?
Bu diyeti ülkemizde yetişen kendi yiyeceklerimizle uyguluyoruz. Biz bir Akdeniz ülkesiyiz. Akdeniz ikliminde yetişen yiyecekler en sağlıklı gıdalardır. Fakat bu gıdaları bazı pişirme usulleri ve kullandığımız tehlikeli yağlarla kendimiz zararlı hale sokabiliyoruz. Kilo alma sebebi de işte bu uygulamalar ve tehlikeli yağlar.
Karatay Diyeti kitabında da anlattığımız gibi, öncelikle sağlıklı yağlar ile sağlıksız olanları birbirinden ayırmak gerekiyor. Yağ yenilince vücutta yağ oluşur düşüncesi tamamen yanlıştır. Sağlıklı yağlar kilo aldırmaz, kilo verdirir. Çünkü kilo aldıran yağlar değil, karbonhidratlardır. Bu tüm dünyada kabul ediliyor ama ilaç firmaları ve gıda endüstrisi tarafından dile getirilmesi engelleniyor. Çünkü tüm gıda firmaları yağsız yiyecek üretmek üzere yatırımlarının yapmış durumda. Tabii insanların sağlığı gün geçtikçe bozulduğu için ilaç firmaları da büyük getirim elde ediyor.
Tıp fakültesi ikinci sınıfında biyoloji dersinde yağ yenildiğinde vücuda yağ olarak girmeyeceği öğretilir. Yani biyoloji konusunu biraz bilen biri, bu konuyu bilir. Yumurta yediğimiz zaman vücuda yumurta olarak girmez işte bu sebeple yumurta kolesterole neden olmaz. Tavuk yediğimiz zaman tavuk mu oluyoruz? Ki yumurta yediğimiz zaman kolesterolümüz yükselsin? Balık yerken vücuda balık olarak mı giriyor? Bunlar yenildiği zaman bağırsaktan kırılır, yıkılır, emilir ve kan dolaşımı ile karaciğere gelir. Karaciğer, bütün vücudun ihtiyacına göre yağını da, proteinini de, şekerini de üretir. Karatay diyeti zor bir şey değil. Beslenme konusunda doğru bildiğimiz yanlışları düzeltip, fizik hareketimizi biraz artırıp, leptin hormonunun gündüz ve gece salgılanmasını sağlayabilirsek, birikmiş yağlar yıkılarak gider zaten.
Karatay diyetinin en temel prensipleri neler?
Karatay Diyetini uygularken yediğiniz her şey doğal ve mevsimsel olacak. Katkı maddesi içeren ve işlenmiş hiçbir şey yenmeyecek. Yemek yenilen zamanlara dikkat edilecek. En önemli nokta, akşam sekizden sonra hiçbir şey yememek, bol su içmek ve hareket etmektir. Hareket çok önemli, bunun için herkesin bahane ortaya koymadan vakit ayırması gerekiyor. Ben özellikle büyük iş adamlarımız, banka veya şirket müdürleri ya da memurlarımız geldiğinde öğle tatilinde, dışarı çıkıp 15-20 dakika yürümelerini öneriyorum. Başlangıçta bu bile yeterli. Yatmadan önce yaşadığınız binanın etrafında birkaç tur atabilir veya çocuğunuz varsa hiç evden çıkamıyorsanız, eşinizi alın müziği açın, bir saat dans edin. Kol bastı mı yaparsınız, vals mı yaparsınız, rockn roll mu yaparsınız tercih sizin!
Karatay Diyeti kitabını alıp uygulamaya başlayacakların hayatlarında bu diyet neleri değiştirecek?
Tek bedeni herkese giydiremiyoruz. Herkes kendine özeldir. Yaşam biçimi, yaş durumu, doğurganlık çağında olup olmaması, hamile olup olmaması, sporcu olup olmaması, sedanter (hareketsiz) olup olmaması, menopoz, kullandığı ilaçlar kilo verme sürecini etkiler. Karatay diyetinin amacı, sağlıklı beslenme ve yaşam biçimini yerleştirmektir. Alışkanlıklarımızı sağlıklı yönde değiştirmektir. Alışkanlıklar kolay kolay değişmediği için bu diyette birden bire kilo verilmez. Çünkü maalesef yıllarca vücutta birikmiş yağlar kızgın tavadaymış gibi erimez. Metabolizmanın terse dönmesi gerekiyor.
Karatay diyeti ile önce vücudun kilo alması yani yağların birikmesi önleniyor daha sonra bir durağanlık devresi oluyor ondan sonra da birikmiş olan yağlar yıkılarak kalıcı olarak kilo veriliyor. Bu diyeti uygulamaya başladıktan sonra yediklerimiz bizi acıktırmıyorsa işte bu iyileşmenin ilk belirtisidir. İlk haftalardan itibaren bu iyileşme başladı ise doğru yoldayız demektir.
İlk hafta hemen herkes farkı hissediyor. Daha sonra ortalama altı aya kadar sonuç alınabiliyor. Ancak önemli hastalığı olanlarda iki seneye kadar süren takipler de var. Bu sebeple sabretmek gerekiyor. Gençlerde çok hızlı sonuç alınabildiği gibi 60 yaş üstü menopozdaki hanımlarda daha yavaş yol alınıyor. Günde 5 km yürüyen çok hızlı hedefe ulaşabildiği gibi, günde 20 dakika yürüyen daha yavaş ilerliyor.
Karatay diyetini eksiksiz uygulayan herkes kesinlikle kalıcı kilo verir diyebilir misiniz?
Bugüne kadar 1500den fazla hastam bu programı uyguladı ve uygulayanlar hastalarımın hepsi çok memnun. Sağlıklarına kavuştular ve gençlik kıyafetlerini giymeye başladılar. Verdikleri kiloları hiçbir zaman geri almadılar. Mutlular, neşeliler, kafaları dinçleşti ve enerji kazandılar. Binlerce hastanın yaşadığı sonuçlar bize bu diyetin başarısını birebir gösterdi.
Çoğu diyette yasaklanan kırmızı et, tereyağı, yumurta, pastırma, kuru fasulye ve turşu ve kuruyemişleri bilimsel gerçeklerle serbest bırakıyor.
Bakalım, bu diyeti diğer diyetlerden ayıran özellikler neler ?
Beslenme ile hücresel/hormonal fonksiyon bozuklukları arasındaki yakın ilişkiye odaklanan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, Eğer kilo vermek ve verdiğiniz kiloda kalmak istiyorsanız; kilo verirken halsizlik, bitkinlik, isteksizlik ve yorgunluk hissetmeden, mutlu ve enerjik bir şekilde yaşamayı arzuluyorsanız; unutkanlık şikâyetlerinden kurtulmayı, düşüncelerinizin berraklaşmasını ve yaptığınız işe kolaylıkla konsantre olmayı hedefliyorsanız bu diyeti uygulayabilirsiniz diyor.
Kitaptan çıkan Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABCsi / Karatay Diyeti adlı kitapta bu diyetin diğer diyetlerden farkı şöyle anlatılıyor:
Karatay Diyetinin diğer diyetlerden daha rahat uygulanabilir ve farklı olmasının temelinde, düşük glisemik indeksli besinlerin tüketilmesinin öne çıkması yatar.
Glisemik indeks nedir ?
Glisemik indeks (Gİ), herhangi bir yiyeceğin içinde bulunan karbonhidrat miktarına göre hesaplanır. Karbonhidrat içeren bir yiyecek kana geçtiğinde, kan şekerini yükseltme hızını gösterir. Rafine edilmiş ve işlenmiş hazır yiyeceklerin glisemik indeksleri oldukça yüksektir.
Düşük glisemik indeksli besinlerin vücudumuza yararları nelerdir ?
Gün boyunca kan insülini düşük kalır ve dalgalanma göstermediği için acıkma hissi olmaz. Uzun sürse tokluk hissedilir. Ara öğün olarak göbekte biriken yağı ve iç depolarımızı kullanırız. Yağlarımız depolanmaz, daha hızlı yıkılarak giderek azalır, karaciğer ve göbek yağımız erir ve göbek çevremiz incelir. Kilolarımızı rahatlıkla verir, tekrar geri almayız. İsteksiz, sinirli, sıkıntılı ve umutsuz duygular içinde olmayız.
Kaslarımız erimez, su kaybımız olmaz. Karaciğerde biriken yağımız eridiği için, karaciğerimiz sağlığına kavuşarak normal çalışır. Metabolizmamızda yavaşlama olmaz, hızlı çalışır. Kan yağlarımız normalleşir, HDL yükselir, depo yağ şekli olan trigliseridler düşer. Bağırsaklar düzenli çalışır.
Leptin hormonu gerçeği;
Prof. Dr. Karatay, kilo vermede en kritik hormonun leptin hormonu olduğunu söylüyor. Leptin hormonu, beyaz yağ ve pankreas hücrelerinde üretilip salgılanan, insan vücudunda beyaz yağ hücreleri tarafından depo edilen bir hormon.
Tokluk hissi verme, açlığı bastırma, yediklerimizin yeterli olup olmadığını beyne iletme gibi çok önemli görevleri var. Leptin, insülin hormonuyla birlikte vücudumuzun yakıt ve enerji düzeyini idare edip düzenliyor.
Neden az yesek de zayıflayamıyoruz?
Sık sık bir şeyler atıştırılması ya da çok büyük porsiyonlar tüketilmesi sonucu insülin hormonu fazla miktarda salgılanacağı için, kan insülin düzeyi uzun süre yüksek olarak kalacaktır. İnsülin hormonunun sürekli olarak salgılanması, leptin hormonunun da sürekli olarak salgılanmasına neden olur. İnsülin ve leptin hormonlarının dolaşımda uzun süre yüksek olarak kalması, bütün dokularda bulunan insülin ve leptin hormonlarının komutlarını algılayacak olan hücrelerin, bu hormonların komutlarını işitemez hale gelmelerine neden olur.
Leptin hormonu pankreasta bulunan hücrelere etki edemez ve insülinin salgılanmasını engelleyemez. Leptin hormonunun mesajını algılayamayan pankreas hücreleri, insülin salgılamaya ara vermeden devam edeceğinden, yağların depolanması da sürer. Bu durumda ne kadar az yesek de yavaş yavaş yağlarımız ve kilomuz artar.
Leptin ve insülin direncini kırmak için yapılması gerekenler;
Fizik aktivite.
Düşük glisemik indeksli gıdalar tüketmek.
Sağlıklı yağları kullanmak (Tereyağı, hayvansal katı yağlar, balık yağı yani Omega 3, ısıl işlem görmemiş mısırözü ve ayçiçeği yağları yani Omega 6, zeytin ve fındık yağları yani Omega 9)
İşlenmiş gıdalardan uzak durmak (ilaç, yemek boyası, kimyasal katkı maddesi ve trans yağ içermeyen gıdalar)