Haşimoto hastalığına tutuldum...Paylaşım alanı

Bir çok hastalığa temel teşkil ettiğini söylüyorlar.Tedavide beslenme ve probiyotik çok önemliymiş. Araştırmanın öneririm.

Sarhoş Hasta Sendromu

Bir makine düşleyelim. Bir tarafından şeker veriyorsunuz, diğer taraftan saf etil alkol alıyorsunuz. Aklınıza şarap fabrikası geliyor değil mi? Bir taraftan üzüm suyu giriyor, diğer taraftan şarap çıkıyor.

Peki, bu fabrika sizin vücudunuzsa eğer? Neler düşünürsünüz o zaman? Yediğiniz baklava, çikolata, şekerlemeler; alkole dönüşüyorsa vücudunuzda?

İşte kandida adı verilen ve barsaklarda bulunan mantarlar, gıdalardan aldığınız sofra şekeriyle imal edilmiş ürünleri ve unlu mamülleri önce piruvat’a sonradan asetaldehid ve karbondioksit’e dönüştürüyor. Asetaldehid, hem karaciğer hem de mantar tarafından etil alkol’e dönüştürülüyor. Açığa çıkan karbondioksitin etkisiyle karnınızda şişkinlik oluşuyor1,2.

Normal barsak ortamında bir miktar kandida’nın olması yadırganamaz. İnce ve kalın bağırsağın hayvanat bahçesinde daha ne canlılar yaşıyor. Normal şartlar altında barsaklarda bulunan mikroorganizmaların orantılı bir nüfusu var. Belli bir düzeyi geçmedikten sonra azınlıkta olmaları herhangi bir sıkıntıya yol açmıyor. Ancak bifidobakteriyum ve laktobasillus adlı faydalı bakterilerin azalmasıyla hayvanat bahçesindeki denge kandida lehine bozuluyor. Antibiyotikler, antiasitler, mide ülseri ve reflü ilaçları, doğum kontrol hapları, şekerli ve beyaz unlu besinler, hormonlu besinler, tedavilerde kortizon kullanımı, klorlu su içilmesi, bağırsak parazit enfeksiyonları, alkol kullanımı, tetkik öncesi kullanılan barsak temizleyici ilaçlar, yağsız beslenme, kanser tedavileri(kemoterapi, radyoterapi) ve şeker hastalığı; faydalı bakterilerin azalmasına ve barsaklarda kandida nüfüsunun patlamasına yol açıyor3-6.

Yukarıda sıralanan etmenler nedeniyle barsakta sayıları artan kandida türleri öncelikle şekere, alkole ve unlu mamüllere olan iştahı kamçılıyor. Alınan bu besinler kandida sayısının daha da artmasına neden oluyor ve sonuçta kronik alkol zehirlenmesi oluşuyor1,2,7.

Asetaldehid; kırmızı kan hücre işlevini bozarak dokulara oksijen taşınmasını azaltıyor, beyinde hücrelerarası ilişkileri sağlayan maddelerin (nörotransmiter) ve oksijen ile birleşerek beyin hücrelerinin etkinliğini azaltıyor8.

Bağışıklık sistemini baskılayan ve immünosupresif olarak kullanılan bir madde olan gliotoksin, kandida tarafından salgılanarak vücudun savunma sistemleri zayıflatılıyor9.

Kandida, barsak geçirgenliğini arttırarak(Leaky Gut Syndrome) allerjen özelliği olan büyük maddelerin vücuda girmesini sağlıyor ve allerjik reaksiyonların gelişmesine neden oluyor10-11.

Faydalı bakteriler, enerji kaynağı olan kısa zincirli yağ asitleriyle B ve K vitaminlerinin oluşumunu sağlarlar. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendirir, pH dengesini sağlar, zararlı bakterilerden korur, ilaç, hormon ve kanser nedeni olan maddelerin zararlarını önlerler. Faydalı bakterilerin azalmasıyla hastalık gelişim süreci daha da hızlanır1,3,6.

Barsak kandida oranının artması ve faydalı bakterilerin azalması sonucu gelişen yakınmalar, 50’ye yakın madde halinde sıralanabilir. Kısaca; beyin çalışma özelliklerini bozarak baş ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, başta hissedilen ses, uyku bozuklukları, yorgunluk hali, unutkanlık, depresyon, mizaç değişiklikleri, görme sorunları; mide-barsak sistemini bozarak İBS( spastik kolon, kolit), distansiyon(karında şişlik), kabızlık vb.; kokulara karşı hassasiyet, geçmeyen prostat ve vajinal iltihaplar, tekrarlayan sistit ve böbrek enfeksiyonları, kronik sinüzit, geniz akıntısı, egzema, kas ve eklem ağrıları, astım benzeri yakınmalar ve de özellikle her türlü allerjik yakınmalar1,2,5,7,12-25.

Klinik uygulamalarda sıklıkla tedavilerden fayda görmemiş, geçmeyen mide-bağırsak yakınması olan; uzun süreli yorgunluk, halsizlik, isteksizlik yakınmaları olan; diyabet(şeker) hastalığı, hipertansiyonu olan; yaygın vücut ve eklem ağrıları, baş ağrıları ve baş dönmesi olan kişilerde azımsanmayacak oranda kandida enfeksiyonu olduğu görülmektedir.

Uzun süreli ve geçmeyen yakınmalarda mutlaka düşünülmesi gereken bir hastalık olan kandida enfeksiyonuna yakalanan kişiler, gereksiz yere kullandıkları hormon ilaçları, antibiyotikler, mide ve bağırsak ilaçlarıyla enfeksiyonun daha da güçlenmesine neden oluyorlar. Ayrıca şekerli ve unlu besin maddeleriyle oluşturulmuş, yağdan kısıtlı diyetler; kandida türünün üremesine kolaylık sağlayan beslenme biçimlerini oluşturuyor.

Kandida, az sayıda normal bağırsak florasında bulunması nedeniyle tanısını kesin olarak koymak zor oluyor. Bu nedenle klinik uygulamalarda tanısını koyamayan hekimler, kandida enfeksiyonunu gözardı etmek zorunda kalıyorlar. Kandida’nın ürettiği şeker alkolu olan arabinitol(arabinoz) kan ve idrarda saptanabilir27,28. Ancak rutin laboratuvar hizmetlerinde arabinoz çalışılmıyor.

Tanısı kesin konulamasa da tükrük testiyle kandida enfeksiyonu bir ölçüde saptanabilir. Bunun için sabah aç karnına, bir bardak içme suyuna tükürülerek basitçe test uygulanabilir. Normalde su yüzeyinde hava kabarcıkları dışında bir görüntünün oluşmaması gerekir. Suda bulanıklık, bulutsu görünüm, su dibinde çöküntü görülmesi; testin pozitif olduğunun işaretleridir.

Sayılan yakınmaları yıllarca yaşayan, tetkiklerden ve tedavilerden sonuç alamayan hastalar alternatif yollar denemekte, kimi zaman denk gelen mantar tedavisinden ve doğal yöntemlerden kısa ya da uzun süreli fayda görmektedirler.

Kandida tedavisinde ilk hedef, beslenme tarzını değiştirmek olmalıdır. Rafine ya da sofra şekeri içeren besinleri kesmeyen, unlu besinlere hayır diyemeyen, alkolu ve yağsız beslenme biçimini bırakamayan kişilerin tedavisi olası görünmemektedir.

Son yıllarda yaratılan kolesterol düşmanlığı sonucunda uygulanan yağdan kısıtlı diyetlerin barsakta kandida nüfusunu arttırdığı açıktır. Asıl sorun doğal beslenmemektir. Yağlar doğaldır ve kandidanın baş düşmanıdır. Vücudun temel yapı taşları olan yağların alınımının azaltılması, doğal ve gerçekçi olmayan bir yöntemdir. Önceki yazılarımda da sıklıkla kaynak gösterdiğim bir yayında, son 10 yıl içinde şeker ve unlu mamüllerin diyetten çıkartılması ve yağ oranlarının arttırılmasıyla ilgili yapılan yayınların gözden geçirildiği makalede; beyin, kalp ve diğer hastalıklarda belirgin düzelmenin olduğu saptanmıştı26. Bu makalenin yorum bölümünde şu sözcüklere yer veriliyor; Hayretle farketmekteyiz ki yüksek yağlı yiyeceklerin insanları şişmanlattığı ve kolesterol düzeylerini arttırdığı doğru değildir.

Kısaca, öncelikle doğal beslenme yöntemi uygulanmalı, bu amaçla meyveler dışında her türlü şekerli gıdalar ve unlu mamüller diyetten çıkartılmalı; et, yağ, sebze ve meyvelerle birlikte doğal olan kuruyemiş, kurumeyveler yenilmelidir. Süt diyetten çıkartılmalı, süt ürünleri kullanımı kısıtlanmalıdır.

Doğum kontrol hapları, mide koruyucu ilaçlar, antibiyotikler, kolesterol düşürücü ilaçlar, tıbbi zorunluluk durumları dışında ve uzun süreli kullanılmamalıdır.

Bağırsak hareketliliğinin arttırılması amacıyla düzenli, günlük yürüyüş yapılmalıdır.

Uygun beslenme ile önce kandidanın çoğalması önlenilmeli ve ardından bir hekime danışılarak mantar tedavisi için önerilen mantar ilacı kullanılmalıdır. Ek olarak, normal bağırsak florasını geri yerine koymak amacıyla probiyotik içeren ilaçlar kullanılmalıdır. Ayrıca balık yağı (omega III), magnesyum tozu ve B vitaminlerinin destek olarak alınmasında fayda olacaktır.

Haftada bir kez tükrük testi tekrarıyla enfeksiyon durumu takip edilebilir.


Kaynaklar

The Yeast Connection: A Medical Breakthrough, William G. Crook Vintage; 1986

Gut fermentation (or the 'Autobrewery') Syndrome: A New Clinical Test with Initial Observations and Discussion of Clinical and Biochemical Implications. Hunnisett A, Howard J, Davies S. J.Nutr.Med. 1990;1:338

The Candida-Yeast Syndrome, Ray C. Wunderlich Jr., McGraw-Hill; 1998

Samonis G and Dassiou M, (1994a). Antibiotics affecting gastrointestinal colonization of mice by yeasts. Chemotherapy 6: 50-2.

Danna P, Urban C, Bellin E and Rahal J, (1991). Role of Candida in pathogenesis of antibiotic associated diarrhoea in elderly patients. Lancet 337: 511-14.

How to Stop Candida & Other Yeast Conditions in Their Tracks, Valerie Saxion Bronze Bow; 2003

Kroker GF, Chronic Candidiasis and Allergy In: Brostoff J and Challacombe SJ. Food Allergy and Intolerance.850 – 872. London: Bailliere-Tindall. 1987

Truss CO, Metabolic abnormalities in patients with chronic candidiasis: the acetaldehyde hypothesis. Journal of Orthomolecular Psychiartry 13: 66-93. 1984

Shah D & Larsen B, Clinical isolates of a yeast produce a gliotoxin-like substance. Mycopathologica 116: 203-208. 1991

Gut Permeability Measured by Polyethylene Glycol Absorption in Abnormal Gut Fermentation as Compared with Food Intolerance. EatonK, Howard M, McLaren-Howard J. J. R. Soc. Med. 1995;88:63-66.

Scand J Gastroenterol.. Luminal bacteria and small-intestinal permeability. Riordan SM, McIver CJ, Thomas DH, Duncombe VM, Bolin TD, 1997;32(6):556-63

Cecal colonization and systemic spread of Candida albicans in mice treated with antibiotics and dexamethasone. Bendel CM, et al. Pediatr Res.. 2002 Mar;51(3):290-5

Gastrointestinal colonization by Candida albicans mutant strains in antibiotic-treated mice. Wiesner SM, et al. Clin Diagn Lab Immunol. 2001 Jan;8(1):192-5

Role of antibiotics and fungal microbiota in driving pulmonary allergic responses. Noverr MC, et al. Infect Immun. 2004 Sep;72(9):4996-5003.

Yeast metabolic products, yeast antigens and yeasts as possible triggers for irritable bowel syndrome. Santelmann H, et al. EEEur J Gastroenterol Hepatol. 2005 Jan;17(1):21-6

A link between irritable bowel syndrome and fibromyalgia may be related to findings on lactulose breath testing. Pimentel M, et al. Ann Rheum Dis. 2004 Apr;63(4):450-2

Small intestinal bacterial overgrowth: a framework for understanding irritable bowel syndrome. Lin HC.et al. JAMA. 2004 Aug 18;292(7):852-8. This e-mail address is being protected from spam bots, you need JavaScript enabled to view it

Role of intestinal flora in the development of allergy. Kalliomaki M, Isolauri E. Curr Opin Allergy Clin Immunol. 2003 Feb;3(1):15-20.

This e-mail address is being protected from spam bots, you need JavaScript enabled to view it Mucosal antibodies in inflammatory bowel disease are directed against intestinal bacteria. Macpherson A, et al. Gut. 1996 Mar;38(3):365-75.

Effects of intestinal microflora and the environment on the development of asthma and allergy. Bjorksten B. Springer Semin Immunopathol. 2004 Feb;25(3-4):257-70. This e-mail address is being protected from spam bots, you need JavaScript enabled to view it

Small-bowel bacterial overgrowth in children with chronic diarrhea, abdominal pain, or both. Boissieu D, et al. J Pediatr. 1996 Feb;128(2):203-7.

Steroid metabolism with intestinal microorganisms. Groh H, et al. J Basic Microbiol. 1993;33(1):59-72.

Major depressive disorder: probiotics may be an adjuvant therapy. Logan AC, Katzman M. Med Hypotheses. 2005;64(3):533-8.

Chronic fatigue syndrome: lactic acid bacteria may be of therapeutic value. Logan AC, et al Med Hypotheses. 2003 Jun;60(6):915-23. This e-mail address is being protected from spam bots, you need JavaScript enabled to view it

Chronic intestinal candidiasis as a possible etiological factor in the chronic fatigue syndrome. Cater RE, Med Hypotheses. 1995 Jun;44(6):507-15.

The Ketogenic Diet: One Decade Later John M. Freeman, MD, Eric H. Kossoff, MD and Adam L. Hartman, MD Pedıatrıcs Vol. 119 No. 3 March 2007, pp. 535-543

Rate of arabinitol production by pathogenic yeast species. Bernard EM, et al. J Clin Microbiol. 1981;14(2):189-194.

Determination of serum arabinitol levels by mass spectrometry in patients with postoperative candidiasis. Lehtonen L,et al. Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 1993;12(5):330-335.


Share on facebookShare on emailShare on favoritesShare on print| More Sharing ServicesDaha Fazlası
Arkadaşına Gönder
YORUMLAR
Yorum yazmak için tıklayın

 Bu siteden kaynak belirtmek şartıyla yazı alıntı yapılabilir. Resim, çizim ve fotograflar telif hakkı verilmiş materyaller olup alıntı yapılamaz 
tasarım tiridi
 
hanımlar merhaba bende hashimotoluyum ve euthyrox kullanıyorum. ilaç dudağımla çenem arasındaki bölümü acayip kurutuyor pul pul olup dökülüyor. aranızda bu sorunu yaşayan ve çözen var mı? devamlı nemli tutmaya çalışıyorum ama baş gelemiyorum.
 
Hiç böyle birşey duymadım, bir dermatoloğa danışsanız iyi olur.
 
bende euthyrox 25 mg. kullanıyorum ama hiçbir sorun yaşamadım.
 

Bende euthyrox 50mg kullanıyorum. Gözümün kenarından yanagıma doğru kırmızı bir çizgi oluştu tahriş olmuş gibi. Sen bunu deyince aklıma geldi benimki de mi ondan acaba ya. Ben de bir dermotoloğa görüncem
 

Bilmiyorum ki doktora sordum ondan olmaz dedi bepanthol kullan dedi. Kullanıyorum bayağı etkili oldu. Ama direk tiroit ilacı kullanmamla birlikte başladı. Benim normalde çenemde kistik sivilceler olurdu. Çenedeki sivilcelerin hormonal nedenlerden çıktığını okumuştum. Onlar tamamen kurudu gibi.
 
Konu eski ama ben de her zaman ilaç kullanarak test yaptırdım; doktor ona göre ilacın dozajını ayarlıyor zaten.
Zaten triod tedavisi gören bir hasta isen ilaçsız test yaptırmanın mantığı ne olabilir ki?
Bu arada iyi bir doktor buldunuz mu?
 
konu eski olsa iyileşen yok ki :):)
iyi doktor buluyorum ama tıp fakültesinde var,ona da randevu nerdeyse 2 ay sonra..özelde bulamadım iyi bir tane..neyse ; en son 25 mg euthrox fazla gelmiş bana,t4 uçmuş,ilacı bıraktırdı doktor.mal gibi geziyorum ortada:):) 10 gün sonra tekrar kontrol edecek..bakalım..
bence de ilaçsız ölçüm mantıksız,o mesajı ilk zamanlar yazmışım demek;hep ilacımı içip yaptırıyorum artık.yaptırıyordum diyelim,ilacı bıraktım şimdilik :):)
sizde durum nasıl?
 
Eğer Hashimotonuz, hipotiroidiniz ya da düşük T3’ünüz varsa selenyum takviyesi alınmalı mıdır?

Duruma göre değişir. Hashimotoda faydalı olduğuna dair çalışmalar var, ama uzun dönemdeki etkileri iyi bilinmiyor. Genellikle günde 100-200ug selenyum verilir.

Eğer hipotiroidi iyot eksikliğine bağlı ise selenyum takviyesi tiroid peroksidaz aktivitesini azalttığı için mevcut tabloyu ağırlaştırır (51).

İyotlu mu yoksa iyotsuz mu tuz tüketmeliyiz?

Tuzlara iyot eklemek biraz karmaşık bir konu.

Kaya tuzunda iyot yok ve hatta deniz tuzunda bile çok az var.

Tuzların iyotlanması 10 yıldan fazladır Türkiyede de uygulanıyor. Uygulama başladıktan sonra başta Türkiye, Yunanistan ve Azerbaycan da Hosimoto tiroidit muazzam bir şekilde artı. Bu durum iyot takviyesine bağlanıyor. İyot takviyesinin guatr sıklığını azalttığına dair de elimizde sağlam bir bilgi yok. Türkiye’de iyot yetersizliğinin olduğu bilinen bölgelerde yapılan iyotlu tuz takviyeleri bile istenilen sonuca ulaşamadı.

Tabii ki bu durum iyot yetersizliğini ihmal etmeyi gerektirmez. Deniz havası, deniz ve et ürünleri ve su başlıca iyot kaynaklarımız. Tabii ki iyottan fakir topraklarda içilen su iyot yetersizliğini karşılamaktan uzak.

Sonuçta ne yapalım?

En iyisi zaman zaman boğazımızdaki tiroid beznin büyüyüp büyümediğine bakalım. Bu durumda Hoshimoto tiroiditle ilgili tahlilleri yaptıralım. Eğer bunlar negatif çıkıyorsa iyot yetersizliğini araştıralım. Eğer mevcutsa yine kaya tuzunu kullan alım ve eczanede yaptıracağınız Lugol eriyiğinden günde 1-2 damla içelim.

Guatr hastalığını önlemek için önceden bilinen bir tiroid hastalığı olmayan çocuklar, erişkinler ve gebe kadınlar iyotlu tuz yemelidir. Tiroid hastalığı şüpheniz varsa bunun için bir dahiliye veya endokrinoloji-metabolizma uzmanına başvurun. Uzmanınız hangi tuzu kullanacağınıza karar verir.

5 gram deniz tuzu sadece 3 ug iyot içerir. Bu miktar 150mc gibi minimal ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. 5 gram iyotlu tuz ise 1.500ug iyot içerir.FDA günlük üst sınırı 1.100mcg olarak belirlemiştir. Bu bilgilere gore 10 gram kadar tuz tüketilirse günde alınacak miktarın 3 katı kadar ulaşılmış olur (17). Bu durum da tiroid kanseri ve Hashimoto tiroidit için ciddi bir risk faktörüdür.

Kimler iyotsuz tuz yemelidir?

Hipertiroidisi olan, hipotiroidisi olan hastalar ya da tiroid hormonu normal olan nodüllü guatrı olan hastalar mutlaka kaya tuzu gibi iyotsuz tuz yemelidirler. Bu hastalar çok düşük miktardaki iyottan bile olumsuz etkilenebilirler (52).

Başka bir sorun ise iyotlu denilen tuzlarda belirtilen sınırların altında ya da üstünde iyot içermesidir. İyotlu tuz paketi açılır açılmaz, güneşle temas ile iyot uçmaya başlar, belli bir zaman içinde iyot varla yok arasında olur (53). Tuz paketi koyu renkli değilse veya paket güneş görüyorsa da iyot uçar!
 
D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ

D vitamini eksikliği çeşitli otoimmün hastalığın oluşumuna katkıda bulunur. Buna Hashimoto tiroidit de dahildir.

D vitamin Th3 hücrelerini (düzenleyici hücreler) etkileyerek Th2 hücrelerinin aşırı uyarılmasınıönlüyor, böylelikle Th2/Th1 dengesini koruyorlar ve alerji ve otoimmün hastalıklar gelişmiyor. Tam tersine Th2/Th1 dengesinin Th2 lehine artarsa immün toleransınız bozuluyor. D vitamini eksikliği olan hayvanlara D vitamini verildiğinde tiroid işlevlerinin büyük ölçüde düzeldiği görüyor (39).

Bağırsak geçirgenliğinin artması D vitamini emilimini de azaltır. Stres hormonları kolesterolden yapılır, D vitamini de. Stres halinde D vitamini sentezinde kullanılan kolesterol azalır(40).

D vitamininin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için reseptörünü aktive etmesi gerekir. Başta Hashimoto olmak üzere Otoimmün hastalığı olanlarda D vitamini reseptör polimorfizmi sıktır (41-43). Bu nedenle D vitamininin aktivitesi verimli değildir.

HİPOTİROİDİDE HORMON TEDAVİSİ

Hipotiroidi tedavisindeeksik olan hormonun yerine konulmasında bazı tartışmalı konular vardır.

Hastalar genellikle ihtiyacı olan hormon dozunu sabahleyin aç karnına tek dozda alırlar. Aç karnına alınmasında sorun çıkıyorsa tok karnına da alınabilir.

Verilecek preperatın T3 ya da T4 içermesi önemli bir konudur. Mantıken daha aktif olan T3’ü tek başına vermek daha uygun gibi görünse de T3’ün beyin-omurilikten geçişi az olduğu için hipotiroidinin nöropsikiatrk bulgularının tam olarak düzelmesi mümkün olmaz.

Birçok uzman genellikle sadece T4 içeren preparatları kullanırlar. Böylece doz aşımı durumlarında toksik etkilerin daha az ortaya çıkacağını ileri sürerler. Ama T4’den T3’e bir dönüşüm sorunu varsa T4 preparatlarını kullanmak uygun değildir.

En iyisi T3-T4 kombine preparatlarını kullanmaktır. Ya da T3 ve T4 preparatları kan seviyelerine göre dozajı ayarlanarak sabah ve akşam ayrı ayrı verilebilir.

Türkiye piyasasında bulunan Euthyrox® T4 preparatı, Levotiron® ve Tiromel® T3 preparatıdır. Bitiron® ise T3 ve T4 içermektedir.

Hasta tiroid sendromu tedavi edilmeli mi?

Daha önce de anlattığımız gibi ağır kronik hastalıkların çoğunda TSH ve fT4 düzeyleri normalken fT3 düşüktür. Birçok hekim bu durumu ‘nasılsa hastalık düzelince geçecek’ diye tedavi etmemektedir. Halbuki ağır kardiyopülmoner hastalıklar haricindeki kronik hastalıklarda düşük olan fT3 düzeylerini yükselterek hastaların enerji seviyelerini artırmak mümkündür (44).

Normalin alt sınırına yakın T3 ve T4 seviyeleri tedavi edilmeli mi?

Depresyon ve bipoler bozukluğu olan hastaların ilaçla ve hatta elektroşok tedavisiyle bile düzelmesi çok zordur. Halbuki normalin alt sınırına yakın T3 ve T4 seviyeleri üst sınıra yaklaştırıldığında bariz düzelmeler sağlanabilmektedir (45-47). Bu arada psikiatrik hastalarda kullanılan lityum ve Depakote’nin (divalproex sodium) T3’ü azalttğı da unutulmamalıdır.

Keza Lowe ve arkadaşları kronik yorgunluğu ve fibromiyaljisi olan fakat tiroid fonksiyonları olan hastaların fT3 seviyelerini üst limitlere çıkardıklarında şikayetlerin büyük ölçüde düzeldiğini göstermişlerdir (48).

Hipotiroidi tedavisinde selenyumun yeri

Selenyum tiroid hormonu sentezinde iyot kadar önemli bir elementtir. Selenyum 5’ deiyodinaz aktivitesini artırarak T4’ün T3’e dönüşümünü artırır(49).

Selenyumun ikinci önemli görevi tiroid bezini aşırı iyot etkisinden korumaktır. Selenyum bu etkisini hormon yapımında rolü olan tiroid peroksidaz enziminin aktivitesini azaltarak gösteriyor (50). Hatta selenyum yetersizliği olmasa bile.
Alıntı

http://www.gidahareketi.org/Degisik-Yonleri-Ile-Tiroid-Hastaliklari-734-yazisi.aspx
 
HİPOTİROİDİZM OLASILIĞINI ARTIRAN FAKTÖRLER

Hasimoto, iyot eksikliği ve diğer nedenlere bağlı hipotiroidiler çok sayıda faktöre bağlı olarak ağırlaşırlar. Şimdi bunlardan en önemlilerini görelim.

Stres tiroid hormon direncine sebep olabilir. Örneğin bazı Hashimoto hastalarında, hormon kullanmalarına ve hatta kan hormon seviyeleri normal olmasına rağmen hipotiroidi şikayetleri devam eder. Trafik, mali sorunlar, ailevi problemler, gürültü vb faktörler stresinizi artırırlar.

Bu dış faktörlerin dışında kan şekerinizin sürekli inip çıkması, bağırsak flora bozukluğu, gıda entoleransları (özellikle gluten), toksinler, kronik enfeksiyonlar, iltihabi ve otoimmün hastalıklar stresi artırarak, stress hormonlarını da artırırlar (23).

Kronik stress, insulin direnci, hipoglisemi gebelik ve enfeksion kan kortizolunü artırır. Kortizol hipofiz fonksiyonunu bozduğundan tiroid bezi yeteri kadar uyarılamaz.

T4 tiroid hormonunun inaktif formudur. Aktifleşebilmesi için T3’e dönüşmesi gerekir. İltihabi maddeler bu dönüşümü bozabilirler. Kortizol normalde iltihabı azaltan bir maddedir, ama fazlalığı halinde o da T4’den T3’e dönüşmeyi azaltır (24).

IL-1, IL-6 ve alfa-TNF gibi iltihabi sitokinler hipotalamus-hipofiz-böbreküstü eksenini bozarlar; TSH, TRH, T3 ve T4 seviyeleri azalır.

Stres 5′-deiodinase aktivitesini azaltarak T4’ün aktif olan T3’e dönüşmesini azaltır (25).

Sağlıklı tiroid fonksiyonları için böbreküstü bezlerinin iyi çalışması gerekir. Stres hormonları (kortizol, adrenalin) böbreküstü bezlerinden salgılanır. Adrenal yüklenme de bağışıklık sistemini zayıflatır.

Böbreküstü bezi üzerine olan yükün artması birçok belirtilere yol açar;

  • Yorgunluk
  • Baş ağrısı
  • Bağışıklığın sisteminin baskılanması
  • Uykuya dalmada ya da uyanmada sorunlar
  • Duygu dalgalanmaları
  • Şeker krizleri
  • Mide ülseri
DİYABET-TİROİD

Diyabetli ya da metaboliksendromlu (insülin direnci) hastalarda tiroid bozuklukları daha sıktır (26-28).

Çalışmalar insülin direncinin Hashimotolu hastalarda tiroid bezi tahribatını artırdığını göstermektedir (29).

Kan şekerinizin düzenli olması tiroid fonksiyonlarınızın normal olmasını sağladığı gibi tersine tiroid fonksiyonlarınızın normal olması kan şekerinizin düzenli olmasını sağlar. Metabolik sendromda sık sık oluşan hipoglisemi atakları sık sık kortizol salgılanmasına neden olarak bu da hipotalamus-hipofiz-böbreküstü yolunu tembelleştirir.

Kan şekerindeki dalgalanmalar bağırsaklar, akciğerler ve beyinde iltihabi reaksiyon oluşturur, hormon dengesizliği yapar, böbrek üstü bezi tükenmesi, detoksifikasyon mekanizmalarını bozar. Bütün bu bozukluklar tiroid fonksiyonlarını düşürür.

Tiroid fonksiyonlarının azalması şeker metabolizmasını farklı şekilde etkiler;

  • Glükozun hücre içine girişi azalır.
  • Bağırsakta glükoz emilimi azalır.
  • İnsülin direnci artar.
Hipotiroidiniz varsa normal kan şekeriniz olsa bile hipoglisemi belirtileriniz (yorgunluk, başağrısı, açlık, huzursuzluk vb) olabilir. Çünkü hücre içine şeker girişi azdır. Kan şekeri normal düzeyde bile olsa hücre içi glükoz düşük olduğu için kortizol artar. Bu da tiroid fonksiyonlarını azaltır(30).

BAĞIRSAK FLORASININ BOZULMASI

Bağırsak florasının bozulmesı ve bağırsak geçirgenliğinin artması Hashimoto dahil birçok otoimmün hastalığın oluşumunu sağlar. Tiroid hormonlarının azalması da sıkı bağlantı yerlerini gevşeterek geçirgenliğin artmasına neden olur. Tiroid hormonları mukozal bütünlüğü sağlar, örneğin ülserleri azaltır(31).

T4’ün yaklaşık beşte biri normal bağırsak florası bakterilerinin de yardımı ile bağırsak hücrelerinde ile T3’e dönüşür (32). Bağırsaktaki iltihap T3 seviyelerini azaltır; rT3 seviyelerini azaltır.

Glüten entoleransı

Birçok araştırmada otoimmün tiroid hastalıkları (Hashimoto ve Graves hastalığı) ile glüten entoleransı arasında güçlü bir ilişki olduğu gösterilmiştir (33-37).

Gluten, iyot, ağır metaller, östrojenler, bağırsak flora bozuklukları ve D vitamin yetersizliği gibi faktörler bağırsak geçirgenliğini artırarak otoimmün hastalıklara neden olur.

Sağlıklı flora Th2 cevabını azaltarak otoimmün hastalıklardan korur. Aküpünktürün de benzer özellikleri vardır. Omega-3 yağ asitlerinin enflamasyonu azaltmada önemli bir rolü vardır.

Bağırsak florası bozulduğunda bağırsaktaki sindirim de bozuluyor. Bu durumda buğday proteini olan glüten iyi u sindirilmede kana geçer. Bağışıklık sistemi sindirilmemiş glüteni düşman olarak görür ve bunları tahrip edeyim derken tiroid hüctrelerine de tahrip eder (otoimmünite).
Amerikalıların yaklaşık üçte birinin glütene karşı entoleransı olduğunu (38) düşünürseniz sorunun ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlarsınız.
 
Yani haşimato mu gluten intoleransı yapıyor yoksa gluten mi haşimato yapıyor..
Bende de haşimato var. 25 mg eutrox kullanıyorum ama tsh yükseldi tekrar. Ay sonunda gidicem doktor ilacın dozunu arttıracak herhalde. Ama kortizol hormunum düşükmüş. O düşükken arttıramam dedi. Ne olacak bilmiyorum.
 
Gluten haşimato yapıyor...
 
ben euthyrox kullanıyorum ve bende inanılmaz halsizim zaten bu haşimatoya halk arasında huysuz gelin hastalığı deniyormuş, sürekli halsiz uyuşuk mayışık ve ben öyleyim gerçekten :)) bunun yanı sıra sinirli hırçın ve mutsuzum hep. ben 5-6 sene önce tefor kullanmıştım hatta onu uzun süre kullandıktan sonra doktorum ilacımı bıraktırmıştı bile ama tefor sanırım piyasada yok şuan
 

yaa ben halk arasında böyle dendiğini bilmiyordum. ne kadar da ben :))
 
Merhaba ben 2,5 yıllık evliyim 1,5 yıldır korunmuyoruz ama hamile kalamadım.

Haşimato hastasıyım. Euthyrox 50 mg içiyorum.

Doğal yolla hamile kalamadım. Ocak ayında tüp bebek tedavisine başlıyoruz.

Tüp bebek doktorum haşimato hastalarının hamile kalmasının imkansız değil ama zor olduğunu söyledi

Doğal yolla bile hamile kalsam antikorların düşük olması gerektiğini söyledi

Antikorların bebeği yabancı algılayıp öldürebileceğini kalbini durdurabileceğini söyledi

Bu yüzden kortizon kullanmam gerektiğini söyledi
 
Can'ım hikayemiz aynı :) senin bu yaşadığın herşeyi yaşadım 2 kere aşılama denedim. Şimdi doktor değiştirdim bakalım ama benim gittiğim doktorlarım endokrin doktorum da dahil olmak üzere hamile kalmamın zor olmadığını söylediler kortizon falan da bence iyice araştırıp emin olmadan kortizon falan kullanma. Ben klomen kullandık bi de böyle delicem bakalım.Rabbim şifa versin bebiş versin
 

Evet bende ilk kez duydum nette buna dair bilgi bulamadım kortizon yan etkisi çok olan bir tedavi şekli üstelik bebeğe zararı olabilir diye düşünüyorum doktor yumurtalıkları etkilemiyorsa sorun değil dedi anti tpo yüksekliği çokta abartılmadı
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…