Konvansiyonel Tıp otoimmün hastalıklarını ne yazık çok yanlış bir şekilde ele almıştır. Fonksiyonel Tıp uzmanı Dr. Amy Myers bunu çok güzel bir şekilde şöyle özetliyor:
“Ben, konvansiyonel tıbbın, herhangi bir otoimmün hastalığının tedavisindeki yaklaşımını tamamen hatalı buluyorum. Otoimmün hastalıkları, çoğu kadın olan, 50 milyondan fazla Amerikalıyı etkilemektedir. Otoimmün hastalıkları şu an Amerikada kalp hastalıkları ve kanserden sonra en önde gelen hastalık grubudur. Otoimmün hastalıkları 65 yaşından küçük bayanların ilk 10 ölüm sebebidir. Otoimmün hastalıklarının, romatoid artirit, tip 1 diyabet, lupus, tiroid hastalıkları, sedef, multiple skleroz vb. 80 den fazla çeşidi vardır. Bu hastalıkların teşhisi için 5 yıl ve 6 ile 10 arası doktor gerekmektedir. Konvansiyonel Tıbbın yaptığı hata nedir o zaman ?
Otoimmün Hastalığı: Bağışıklık Sistemi Hastalığıdır
Günümüzün konvansiyonel tıp sisteminde, otoimmün hastalıkları bir bütün olan bağışıklık sistemi hastalığı olarak ele alınmıyor. Bunun yerine farklı organların hastalığı olarak ele alınmaktadır. Ne yazık ki bu da şu anlama gelmektedir. Konvansiyonel Tıpta otoimmün hastalıklarının tedavisine yönelik tek birleşik bir ihtisas alanı yoktur. Örneğin kanser hastalığının tedavisi için onkoloji uzmanı olarak adlandırdığımız kanser tedavi uzmanı doktorlar mevcuttur ve kanser hangi sistemin organında meydana gelse bile bunlar bu değişik sistem organlarındaki kanser çeşitlerini tedavi ederler. Elbette bazen bu uzmanlık alanının bir alt ihtisas branşıda vardır ancak bunların hepsi tek bir onkoloji çatısı altında toplanırlar.
Ancak, bir otoimmün hastası iseniz, etkilenen organın sistemi ile ilgilenen bir uzman görmek zorunda kalacaksınız. Romatoid artirit için bir romatoloji uzmanı, haşimato ve diyabet için bir endokrinoloji uzmanı, çölyak, ülseratif kolit ve crohn için bir dahiliye uzmanı, sedef için cildiye uzmanı vb. Eğer birçok insanda olduğu gibi birden fazla otoimmün belirtiniz var ise, bu sefer birden fazla uzmanlık alanına danışmanız gerekecektir.
Bağışıklığı Baskılamak Yerine Desteklemek
Konvansiyonel Tıpta, eğer bir otoimmün hastalığınız var ise, bu hastalığı tedavi etmeye yönelik hiçbir çare olmadığına inanılır ve tek yolun hastalığın belirtilerini kontrol altına almak olduğu düşünülür. Hastalığın belirtilerini kontrol etmenin anlamı ise bağışıklığı baskılayan sert ilaçları kullanmak anlamına gelir. Bu ilaçlar tüm bağışıklık sistemini baskıladığı için, hastalığın bazı belirtilerini azaltmakta etkili olabilir. Ancak, yorgunluk, kilo alma, depresyon, yükselen enfeksiyon oranı ve hatta kanser gibi birçok istenmeyen yan etkileri yok değildir.
Buna karşılık, Fonksiyonel Tıp, vücudu bir bütün olarak görür ve bedenin bir sisteminin sağlığının diğer sistemlerin sağlığını ve fonksiyonunu etkilediğine inanır. Bizler, hastalığın belirtilerini kontrol altına almaya odaklanmak yerine, baştan bağışıklık sisteminin çıldırmasının altında yatan nedenlere yönelerek bağışıklık sistemini desteklemeye ve güçlendirmeye odaklanıyoruz. Otoimmün hastalıklarının tedavisine yönelik bilinen “tek bir” ilaç tedavisi yoktur.” Dr. Amy Myers / A.B.D.
Aslında otoimmün hastalıkları yanlış ele alan sadece Konvansiyonel Tıp değildir. Alternatif Tıp uzmanlarının bir çoğu ve Çin tıbbı, Hint tıbbı vb. birçok tıp sistemleri de bu tür hastalıkları yanlış ele almışlardır. Örneğin, ülseratif kolit’i herhangi bir bağırsak iltihabı olarak tedavi etmeye kalkışmışlardır. Halbuki ülseratif kolit standart bir bağırsak iltihabı değildir ! Fonksiyonel Tıp ise, kişiye özel bir yaklaşım ile bu hastalıkların bulmaca parçalarını bulup, hastalığın altta yatan nedenlerini ortadan kaldırmayı hedefler. Otoimmün hastalıklarının ortak yanı olan sistemik enflammasyon ancak bu şekilde sona erecektir.
Otoimmün hastalıklarında risk grubunda kimler var ?
Bunlar bağışıklık sistemi bir çok nedenden dolayı gerektiği gibi gelişmemiş veya iyice zayıflamış insanlardır, başlıca nedenleri şunlardır:
Bebeğin anne rahminde gelişim sürecinde anneden yeterli besinleri alamaması.
Sezeryan doğum neticesi anne rahminden bebeğe bağırsak florasının geçmemesi.
Doğal doğum ile hayata gelen bebeklerin annelerinden sağlıksız ve toksik florayı almaları.
Yeterli süre sağlıklı bir annenin sütünü emmemek.
Steril ortamlarda büyüyenlerin bağışıklık sistemlerinin staj yapmaması.
Hayat boyunca ve özellikle gelişim sürecesinde besin değeri fakir gıdalar ile beslenmek.
Dalak, safra kesesi, apandisit veya bademciklerin cerrahi olarak alınması.
Safra problemleri.
Detoksifikasyon sistemi problemleri.
İnsülin direnci.
Asidik ağırlıklı beslenmek.
Çözülmemiş psikolojik travmalar.
Genetik yatkınlık.
Hele hele bu tüm nedenlerin bir arada birikmesi, zayıf ve tecrübesiz bir bağışıklık sistemi oluşturmaktadır. Böyle bir bağışıklık sistemine bazı nedenler eklendiğinde otoimmün hastalığı meydana gelir, bu nedenler başlıca şunlardır:
OTOİMMÜN HASTALIKLARIN BAŞLICA NEDENLERİ:
1.NEDEN: TOKSİNLER.
Toksik Ağır Metaller: Otoimmün hastalıklarında en çok görülen ağır metal türü civadır. Buna ise dişlerde kullanılan amalgam dolgulardan, balık tüketiminden, bazı sentetik ilaçlardan, aşılardan ve çevre gibi birçok değişik yollardan maruz kalıyoruz.
Toksik Küfler (mikotoksinler): Toksik küfler, otoimmün hastalıklarında görülen en sık toksinlerden bir tanesidir. Mikotoksinler, bağışıklık sisteminde hasara yol açan, toksik küfler tarafından üretilen çok uçucu bileşenlerdir.
Toksik Gıdalar: Genetiği değiştirilmiş tohumlardan üretilen gıdalar (GDO), ziraii ilaçlar ile zenginleştirilmiş (!) gıdalar, rafine tuz, rafine şeker, yüksek konsantire fruktoz şurubu, çeşitli toksik katkı maddeleri vb. toksik maddeler içeren gıdalar.
Toksik İlaçlar: Başlıca bağırsak florasını harap eden antibiyotikler, ağır metal içeren aşılar, b vitamini, glütasyon, coQ10 emilimini engelleyen ilaçlar vb.
Çevresel Toksinler. Evdeki toksik kimyasallar, toksik temizlik ürünleri, toksik kozmetik vb.
Toksik Radyasyon.
Toksik Diş ve Diş hekimliği: Diş çürükleri, tedavisi iyi yapılmamış kanal tedavisi ve diş hekimliğinde kullanılan toksik materyaller.
Toksik Stres: Stres ile ilişkili hastalık sayısı bir artış içindedir. Duygusal ve fiziksel stresin otoimmün hastalıklarını tetiklediği ve yoğunlaştırdığı açık bir şekilde görülmektedir. Stres, bağışıklık sisteminin fonksiyonunu birçok değişik yollardan bozar. Kronik stres (günümüzde karşılaştığımız tipten olan) uzun süren ve sönmeyen enflammasyona yol açarak otoimmün hastalığa sebebiyet verir. Otoimmün yanıt bir kez oluştu mu, ani stresler bu hastalığı şiddetlendirir. Nazar ve büyüyü toksik strese eklemek gerekir. Çünkü büyü ve nazarın insanda yaptığı en büyük yanetki kronik strestir.
2.NEDEN: ENFEKSİYONLAR: Bilim adamları, uzun zamandır, bakteri, virüs ve diğer enfeksiyonların otoimmün hastalıklarının gelişiminde rol oynamasından şüphelenmişlerdir. Ancak bu konuda tek bir suçlu etken bulamamalarına rağmen, otoimmün hastalığı ve birçok bakteri ve virüs çeşitleri arasında güçlü bir orantı olduğunu bulmuşlardır. Parazit ve kandida enfeksiyonu ise bağışıklığın %80’ini oluşturan bağırsak florasını tahrip eden en meşhur enfeksiyon türlerindendir.
NEDEN: BESİN İNTOLERANSI (DUYARLILIĞI).
Gluten: Otoimmün hastalığında en yaygın görülen gıda intoleransı olan Gluten 55’ten fazla hastalık ile ilişkilendirilmiştir. Gluten, bağırsaklara zarar vererek, genelde sadece hazım ile alakası olmayan, ağrı gibi nörolojik sıkıntılar, bilişsel bozukluk, uyku bozuklukları, davranış sorunları, yorgunluk ve depresyon gibi birçok otoimmün hastalıkta bulunan geniş bir yelpaze belirtilere neden olur.
Kişiye özel besin intoleransı. Bunları kinesioloji testi, vega testi vb. testler veya eliminasyon yöntemi ile belirleyebiliriz.
NEDEN: AŞIRI GEÇİRGEN BAĞIRSAKLAR.
Bağırsaklar, besinlerin emilimi için, doğal olarak mini moleküllerin geçişi için bir nevi geçirgenliğe sahiptir. Gluten, enfeksiyonlar, ilaçlar ve stres gibi birçok neden bağırsaklarda tahribata neden olabilir. Böylece, toksinler, mikroplar ve tam hazım edilmeyen besinler vb. birçok başka şeyler kan dolaşımına karışır. Aşırı geçirgen bağırsak sendromu, bu sızan enfeksiyonların, toksinlerin, ve gluten gibi gıdaların sistemik enflammasyona neden olmasında ve otoimmüniteye sebebiyet vermeksinde bir geçiş kapısıdır.
Otoimmün reaksiyonun oluşum mekanizması bir dizi birbirine bağlantılı mekanizmadan oluşur. Rantiyeci tıbbı bu tür hastalıkları sadece “tek bir ilaç” ile çözmeye çalıştığı için, tek bir neden arar. Otoimmün reaksiyonu başlıca moleküler benzerlik (mimicry) mekanizması ile meydana gelir. Rantiyeci tıbbı bu mekanizmayı tetikleyen ve sistemik enflammasyona neden olan toksin, enfeksiyon vb. faktörleri araştırmaz ve kabul de etmez. Bunun nedeni ise, bu tetikleyici faktörler arasında Rantiyeci Tıbbının toksik ilaçları, ağır metaller ile dolu aşılar ve bağırsak florasını yok eden sentetik antibiyotikler vardır.
Otoimmün hastalarında bağışıklık reaksiyonuna ve enflammasyona neden olan etkenler her hastada farklıdır. Hikmet sahibi bir hekimin hastayı iyi teşhis edip bu bulmaca parçalarını belirleyip, hastanın diğer sıkıntılarını da göz önünde bulundururak, hastanın bozulmuş iç ortamını tamir etmeye çalışması gerekir. Genelde nedenler çoktur ve tedavi yöntemleri ve tedavi stratejisinde her hekim ayrı yol izler.
Mark Hyman, Amy Myers vb. birçok Fonksiyonel Tıp hekimleri her biri aynı ortak nedenlere yönelik ama farklı bir strateji ile yüzlerce otoimmün hastayı tedavi etmişlerdir. Fonksiyonel Tıp hakkında yazdığım makalede belirttiğim gibi, Fonksiyonel Tıp tedaviye bir yaklaşım tarzıdır. Semptomatik değil de nedensel bir bakış ile hastalıkları tedavi etmektir. Vücuda tek bir sistem olarak bakan bir yaklaşımdır. Bu yolda, Rantiyeci Tıbbın onayını beklemeden her türlü bilimsel çalışmalardan geç kalmadan istifade etmektir. Gereç olarak sadece sentetik ilaçlar ile sınırlı kalmayıp her türlü doğal tedavilere kucak açarak tedavi etmektir. Tedavi seçenekleri bu denli geniş olduğundan her Fonksiyonel Tıp hekiminin hastalığı tedavi etme stratejisi diğer hekimlerden farklıdır. İşte burada Gerçek TIP sanatı ortaya çıkar. Rantiyeci tıbbının yaptığı, hastalığın ismi ile genelde standart birkaç ilaç ismini 5 dakikada eşleştirmek hakiki tababet sanatı değildir. Fonksiyonel Tıp bir yol haritasıdır ve o yolda hedefe ulaşmak için her hekim ayrı bir yöntem ve strateji seçer.
Otoimmün Hastalıkların Tedavisinde Sülemi Stratejisi
Şimdi otoimmün hastalıkların tedavisindeki öngördüğüm strateji şöyledir.
Perhiz: İlk temel adım, otoimmün reaksiyonuna neden olan tüm faktörleri durdumak ve bunlardan uzak durmak ki bu ciddi bir hayat tarzı değişikliği gerektirir. Bu ilk esas adımdır. Çünkü odanızdaki bir doğalgaz borusu patlaması sonucu bir yangın oluşmuş ise ilk esas adım evin doğalgaz vanasını kapatmanızdır. Otoimmün hastalıklarının ortak yanı ise enflammasyondur ve dolayısıyla tedavideki ilk esas adım bu yakıcı enflammasyona neden olan ve dahi artmasını sağlayan tüm faktörleri durdurmaktır. Mutfağınızdan, banyonunuza, kullandığınız kozmetikten gıdanıza kadar tüm toksik ve kimyasallara son demeden yapacağınız her türlü tedavi ya başarısız olur yada sadece kendinizi çok kısa süreliğine iyi hissetmenizi sağlar.
Arınma: Otoimmün hastalığı olan kişiyi, hastalığına neden olan, toksinlerden, ağır metallerden ve enfeksiyonlardan arındırmak.
Onarım: Bağışıklık sistemini, detoksifikasyon kanallarını ve özellikle bağışıklığın %80’ini teşkil eden bağırsak florasını onarmak.
Bu 3 temel adım tonlarca detay içeren ve sabır isteyen uzun bir yoldur ! İç ortamın harap olduğu bu hastalığı başka türlü “tek bir ilaç” ile tedavi etmek serap peşinde at koşturmaktan başka birşey değildir.
Bendeniz ayrıca tedavinin Ultra Fonksiyonel olması gerektiği kanaatindeyim. Yani tedavilerin nedenlere yönelik olması yetmez. Nedensel tedavilerin iyisinin en iyisinin seçilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunu şöyle yapabiliriz:
Teşhis Yöntemlerinin Zenginliği : Fonksiyonel Tıp, rantiyeci tıbbının tersine hastaları ve tüm hastalıklarının hikayesini uzunca dinler zaten. Ancak, sadece kan tahlilleri ve modern teşhisler ile yetinmeyip kadim teşhis yöntemlerini de kullanarak ultra fonksiyonel teşhis yaparsak çok daha iyi sonuçlar alabiliriz. Dil teşhisi, yüz teşhisi, tırnak teşhisi, göz teşhisi, reflex zonları teşhisi, görsel dışkı analizi vb. teşhisler önemlidir. Ayrıca kinesiolojik teşhis, wegamed testi vb. modern teşhi yöntemlerinden istifade edilebilir.
Her Zaman Doğalı Seçmek: Bazı Fonksiyonel Tıp hekimleri örneğin ağır metal tedavisinde yan etkisi olan sentetik şelatörler kullanırlar, halbuki dünyada yan etkisiz, doğal ve çok etkin şelasyon yöntemleri de mevcuttur. Bilinmelidir ki, her zaman güçlü ve doğal alternatifler mutlaka vardır. Fonksiyonel Tıp hekimleri bunları araştırıp öğrenerek Ultra Fonksiyonel tedaviler sunmaları gerekir ve herşeyden önce nedensel tedavi uğrunda olsa bile “zarar verme” ilkesini unutmamalıdırlar.
Sistemik ve Çok Yönlü Tedaviler: Doğu ve batıda binlerce yıldır uygulanan ve özellikle bilimsel olarak etkisi ispat edilmiş sistemik ve çok yönlü tedavi yöntemlerinden istifade etmek. Akupunktur, kuru kupa, yağlı kupa, ıslak kupa (hicâmet), hirudoterapi, fitoterapi, apiterapi vb. tedaviler. Bunlar insanoğlunun tabiatına uygun ekolojik tedavilerdir ve uzmanları tarafından uygulandıklarında bozulmuş bağışıklığı, kronik ağrıları ve vücudun birçok problemlerini kısa sürede hızlıca ve yan etkisiz onaran tedavilerdir. Fonksiyonel Tıp hekimleri bu tür tedavilerde uzman olup bunları kendileri uygulamaları en iyisidir. Ancak en azından bu tarz tedavi yöntemlerinin ana prensibini ve işleyiş mekanizmasını bilip hastalarına ihtiyaca göre reçete edip konu uzmanlarına yönlendirmeleri Ultra Fonksiyonel tedavi sunmak için şarttır.
Kişiye Özel Tedaviler: Kronik bir hastalığı olan herkesin tedavisi farklıdır. İki hastanın hastalık nedenleri aynı ve bir takım tedaviler ortak olsa bile beslenme dahil tüm tedaviler kişinin kan grubu, yaşadığı yöre, mizacı, alışkanlıkları, yakalandığı diğer hastalıklar vb. faktörler göz önünde bulundurularak kişiye özel olmalıdır. Bu anlamda hipokratın tıbbı olan Eski Yunan Tıbbından istifade edilmesi gerektiğine inanıyorum. Ne kadar günümüzde dört hılt teorisi bilimsel olarak yanlış olduğu ispat edilmiş olsa da, bu Eski Yunan Tıbbını komple yanlış kılmaz. Besin ve bitkiler ile ilgili yaptıkları araştırmaları gözardı etmemek gerekir. Birçok yiyecek ve bitkilerin vücudun birçok sıvı düzeyini, hazmı ve organları nasıl etkilediği ile ilgili binlerce yıldır araştırma yapmış olan Eski Yunan Tıbbından da istifade etmek çok önemlidir. Ayrıca bugün Rantiyeci Tıbbının baş edemediği safra taşları, dalak hastalıkları vb. birçok sıkıntının tedavisi Eski Yunan Tıbbında ayrıntılı anlatılmıştır ve bu tıp sisteminin eğitimi günümüzde dahi verilmektedir ve uzmanlarına Unani Tıp uzmanları denmektedir. Avrupa ve ortadoğuda modern tıp öncesi bu Eski Yunan Tıbbı hakim idi. Ayrıca Eski Yunan Tıbbı İslam Tarihi boyunca İbni Sina gibi birçok meşhur isim tarafından geliştirilmiştir.
Stres ve Psikolojiye Maddi ve Manevi Çözümler: Stres ve psikolojik sorunlar sadece geçmişte yaşanmış bir travma ile ilgili olmayabilir. Öfke ve üzüntü gibi toksik duygular elbette tedavi edilmelidir. Ancak, İnsülin direnci gibi bazı hastalıklar, B vitamini eksikliği gibi bazı yetmezlikler ve civa gibi bazı toksinlere maruziyet te stres ve psikolojiyi ciddi anlamda etkiler. Bunların da gözönünde bulundurulması gerekir. Ayrıca nazar ve büyü gibi manevi etkenlerin de şarlatanlıktan uzak ve bilimsel olarak tedavi edilmesi gerekir. Tüm hastalıkların ciddi ana nedeni olan stres ve psikolojik sorunlara, hem duygu ve sevgi, hem iletişim, hem affetme, hem çevresel ilişki, hem eksiklikleri giderme, hem toksinlerden arınma, hem fiziksel aktivite, hem sinir sistemini ve ruhu güçlendiren terapiler, hem de nazar ve büyü tedavisi bütünü ile hitap etmek gerekir.
Pratiklik ve Uygulanabilirlik: Otoimmün hastalıklarında ve her türlü kronik hastalıkta beslenme ve perhiz esastır. Hastaya uzunca yasak listesi koyduktan sonra ona pratik ve uygulanabilir yemek tarifleri vermekte hekimin görevidir. Razi gibi ünlü bir hekim “Kral Tıbbı” adlı kitabında o zehir tadlı bazı bitkilerin hangi yemeklerde tadının kaybedilebileceği ve birçok tedavinin krallar gibi insanlara nasıl daha nazik bir şekilde uygulanabileceği hakkında bir çalışma yapmıştır. Dolayısıyla yiyecekler hususunda Fonksiyonel Tıp hekimi usta bir aşçı olması gerekir. Hastaya gluten yok, şeker yok, o yok bu yok derken onun yiyebileceği alternatifleri hoş kılmak ta hekimin görevidir. Şekeri yasaklarken şekersiz tatlı tariflerini de hastasına reçete etmesi gerekir. Özellikle tedavi ettiği insanlar çocuk yaşta şeker bağımlısı insanlar ise çok daha usta olması gerekir. Zira, tedavi uygulanabilir ve pratik olmadıktan sonra kimse çoğu insan istifade edemez.
Son olarak, otoimmün hastalıklara nasıl yaklaşılacağı hastanın tercihidir. Bazıları kolayı seçip beslenme ve hayat tarzını değiştirmek değil de, sentetik ilaçları ve ameliyatı tercih edebilir. Bazıları ise, Fonksiyonel Tıp yaklaşımı ile problemin sebebine inmeyi ve doğal yöntemler uygulamayı tercih eder. Fonksiyonel Tıbbı seçtikten sonra da hangi strateji ve yöntemler ile tedavi olmayı da yine hasta seçer.
Ancak, artık, bilginin hemen hemen herkes için ulaşılabilir olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Şunu da unutmamak gerekir ki, doğru tercihi yapmak bir nasip ve büyük bir nimettir. Bu yüzden bir yandan hem araştırmak gerekir ve öbür yandan da asıl şifayı bahşeden Yüce Allah’a, bizi en uygun şifa vesilesine denk gelmemiz için, O’na içten yakarmamız ve dua etmemiz gerekir ki böyle büyük bir nimet ile nasiplenmeye mazhar olalım. Zira, O dilemediği takdirde, bilgiyi hep yanlış yerlerde arar dururuz ve hep yanlış strateji ve tedavi yöntemlerine denk geliriz.
Hashimoto veya başka bir otoimmün hastalığı olanların okuması gereken bir yazı.