Selamlar,
Evleneli 1 yıl olacak, evlilik telaşı, borç, geçim, ani bir şekilde alınan ve tamamlanana kadar peşinatı ödenecek evin borcu, kira ödeme derken eşimle çok zorlayıcı zamanlardan geçtik. Bir süre önce işten çıktım ve şansıma çok kısa sürede mesleğimi evden yapabilmeme olanak tanıyan farklı bir şirketten teklif aldım. Eğitimler vs. derken evden çalışmaya başladım. Aldığımız evin borçlarını ödemek konusunda bu iş bizim için çok rahatlatıcı oldu. Aylardır aldığımız maaşları birleştirip peşinatın aylık taksitini çıkarmaya çalışıyoruz. Her ay ikimizin toplam maaşının üzerinde bir miktar ödemek gerekiyor. Nikahtan kalan altınlarımız var ama son raddeye kadar o altınları kullanma taraftarı değiliz, şimdilik aylık olarak yaptığımız tüm ekstra işlerle ödememizi çıkarabildik şükür.
Evden çalıştığım ve işim çok yoğun olduğu için sabahladığım günler oluyor. Geçici bir süreliğine bu böyle devam edecek, eşimde ben de farkındayız. Eşim 7 gün çalışan, ekstra iş alan biri, bazen 1 hafta boyunca sadece 3 - 4 saat görüşebildiğimiz zamanlar oluyor, bu durum evimiz bitene kadar sürecek.
Asıl sorun şu; eşimin bir süredir biriktirdiği puanlar varmış, şehir içi ve şehir dışı uçuşlardan kazanılıyormuş, benim bu konuda pek bir bilgim yok. Dün sabah puanların bir şeyler alabilmek için yettiğini, istediğim bir şey varsa bakabileceğimi, kendisinin baktığını ve ekmek kızartma makinesi ile birkaç kolye beğendiğini, kendime bir şeyler almamı istediğini söyledi. Peki dedim.
İşler burada biraz karıştı. Geçeceğimiz ev 65 metrekare ve ben ev olabildiğince sade olsun istiyorum. Ekstra hiçbir eşyamız olmasın düşüncesindeyim. Ekmek kızartma makinemiz yok ve tost makinesi de aynı işi görüyor, bu yüzden almak istemedim. Sadece buharlı pişiriciye baktım ona da puan yetmediği için tamam kalsın çok elzem değil dedim. Kolyeler de pek benim tarzım değildi.
Eşim biraz daha bak dedi ben de bakmaya başladım, nevresim, havlu, alez ve yorgan beğendim ama bir türlü içime sinmedi. O ara eşim bir ses sistemi buldu. Tamam inceleyelim aklımızda olsun dedim. Kitap düşkünü biri olarak çocuk kitaplarına da çok ilgim var. Kitaplara bakarken eğitici çocuk kitapları gördüm ve sonradan bakmak için yeni bir sekmede birkaç tane kitap açtım. O sırada eşim çocuk eşyası bakmana gerek yok kendine bak demeye başladı. Ben de tek tek kapattım açtığım sekmeleri.
Bana her baktığım ürün için ben senin istediğin şey olsun istiyorum dedi, ben bir şey beğenmeyince ya da buna ihtiyacımız yok dedikçe öflemeye başladı ki inanın baktıklarım ya kullanışlı değildi ya da ihtiyacım yoktu. En sona ses sistemi kaldı, evimizde 5+1 ses sistemi var. Doğal olarak bizim ses sistemimiz zaten var bunu alırsak elimizdeki ne olacak dedim, 5 para etmez, çöp olur o dedi. Sen bilirsin o zaman dedim ve eşim ses sistemini aldı. O ara bana telefon geldiği için ben ses sistemini aldığını fark etmedim.
1 saat kadar önce beni aradı ve bir sorun olup olmadığını sordu, sorun olmadığını söyledim. Bana biz bebek düşünmüyoruz, sen ne diye eğitici kitaplara bakıyorsun, biz zaten korunuyoruz, bunlara bakmana ne gerek var ve benzeri bir sürü cümle kurdu. Ben de ses sistemini almaya niyetliysen bana sana bir şeyler bakalım, senin mutlu olmanı istiyorum demeseydin, baktığım şeyler çok absürd değil ki dedim. Daha çok bağırmaya başladı. Tamam, haklısın o zaman, ben hatalıydım, bakmamam gerekirdi dedim. Ben bıktım haklı olmaktan, ben bıktım senden bunları duymaktan diye yükseldi ve telefonu kapattı. Bu arada bu bağırmalar iş yerinde gerçekleşti. Bir sürü insan da duymuştur eminim.
Şimdi sizler okurken ama zaten sıkıntılı bir dönem, geçecektir, ikiniz de streslisiniz, düzelir diye düşüneceksinizdir biliyorum. Ben de geçebileceğinin farkındayım, lakin bu tartışmalar fikir ayrılığı yaşadığımız her an yaşanan şeyler. Ben bir şey beğendiğimde ve o beğenmediğinde genellikle tartışıyoruz, tartışmaların sonunda haksız olduğu zamanlarda bile özür dilemedi, ben maddiyata önem veren biri değilim, hediye düşkünü de değilim, pohpohlanmayı sevmem ama haksızsam özür dilerim. Eşim ise özür dilemez, saatlerce konuşmaz, sırtını döner yatar uyur, yüzüme bakmaz. Tabii burada şunu da ekleyeyim en büyük tartışmamız eşimin obezliğe doğru gidiyor olmasından çıkıyor. Evlendiğimizden beri 30 kilo aldı, ben ne yaparsam yapayım kilo vermiyor. Spora yazıldı ama gitmiyor. Bir şey söylediğim an kavga etmeye başlıyor. Karışma bana, ben ne yapacağımı biliyorum, veririm kilo gibi cümleler sonrasında da konuşmama, bağırarak üste çıkma falan filan... Tabi bu durum bir sürü olumsuzluğu da beraberinde getiriyor.
Bir süre önce terapiye gitmeye başladım, eski işimin yarattığı etkiyi aşabilmek için. Tabi konuştukça eşimin beni ne kadar baskıladığını da görmeye başladım. Olay şu ki her tartışmada konuşmamayı ya da bağırmayı seçen eşimin yanına ben gitmesem bana geleceği yok. Yoğun geçen bir günün sonunda başım çok ağrıdı desem, azıcık suratım düşse hemen trip atar bana. Bir yemek yeriz sanki atlı kovalıyor gibi hiç konuşmadan yer sonra çekilir köşesine. Film izleyelim derim, filmin yarısında uyur. Konuşarak çözmeye çalıştığımda beni bastırıyor, kavga etmekten yoruldum. Ben sana kendimi anlatamıyorum diyor ama beni de hiç dinlemiyor. Dışarıdan baksanız o kadar mantıklı biri ki. Her arkadaşımız kullervo ne şanslısın der. Öyle değilim işte.
Bu durumları annemle konuştum, terapistimle konuştum ve ikisi de bana kendimi geri çekmemi, dinlenmemi söyledi. Annem bırak ne yapıyorsa yapsın diyor ama biz evliyiz. Ben mi çok toz pembe düşünüyorum? 1 yılı dolmayan evliliklerde cicim ayı olmaz mı? Bizim en mutlu günlerimiz bunlar olmayacak mıydı? Tanıyordum ben bu adamı, biliyordum, iyi geliyordu bana, seviyorduk birbirimizi. Sevgiliyken iş çıkışıma gelip hadi pikniğe gidelim diyen adam gitti, gece yarısı arayıp benimle bir sürü hayal kuran adam gitti, sussam çocuk gibi küsecek, susmasam çok yoruldum. Bana bir akıl verin kızlar. Ne yapacağım?