Ben ataletin en dibne vuranlardanım..yarın (yani bugün) görüşmek üzere
sn.Sevilca hoşgeldin, bu okuduğum kitapta bir bölüm vardı ve başarılı başarısız insan davranışlarını yazıyordu. hemen o geldi aklıma, ben de eskiden hep bu cümleyi kuruyordum, en dibine vurdum derdim, başarısız tavırlarda bu cümle yazıyordu, "zorluklarda hep negatif yönleri görür, takılır kalır ve her konuda en dibe vurduğunu düşünür." başarılı insana ise bu tavrın tam tersi "zorluklarda durur, eski deneyimlerini düşünür, olumlu taraflarına bakar, dersler çıkarır, bu takılma döneminden bile yarar sağlamaya çalışır, hata yapa yapa nasıl başarıya ulaşabileceğini görür." tam cümleler bu olmasa da bunları anlatıyordu.
madem sen de takıldın kaldın, iki ileri iki geri moduna girdin, nasıl bu duruma düştüğünü düşün, neler yaptın da atalete gömüldün bu kadar, o yaptıklarının tam tersini dene, iki ileri bir geri, sonra iki ileri iki ileri
başlarda yavaş yavaş dirileceksin, sonra hızlı hızlı hedefleri aşacaksın.
Almanya'dan bir misafirimiz geldi yakınlarda, oralarda Türkiye'den göç eden birinci ikinci ve üçüncü kuşaklar bilirsiniz genelde işçi oluyorlar, akademik çok az, bu kişi ise herkese karşı geliyor, uzun ve zorlu bir süreç sonrası (o süreci uzun uzun anlattı inan gerçekten çok zorlu geçmiş) Almanya'nın en güzel üniversitesini kazanıyor, bir Almanın bile zorla kazanabileceği bir bölümü, sonra masterını yapıyor, sonra da doktorasını ve en güzel bir şirkete giriyor, en büyük hedefine ulaşıyor: tüm dünyayı dolaşmak, gitmediği ülke kalmıyor, üstelik bütün yol masrafları her şeyi iş yeri karşılıyor, işi sayesinde hem güzel bir maaş hem de hayali dünyanın her yerine yolculuk.
Uzun uzun zorlu sürecini anlattı dedim ya. Aşırı kilolu, derslerinde çok başarısız, mutsuz ve karamsar, genç yaşında iki kere kalp krizi geçiriyor sinir stresten, tansiyon hastası oluyor, en yorucu işlerde çalıştıktan sonra herkese karşı geliyor ben üniversite okuyacağım zayıflayacağım, sağlığımı geri kazanacağım, pozitif bir insan olacağım diyor, önüne uzun bir süre koyuyor, dört sene içinde birincil ihtiyaçlarım için part time işe gireceğim, onun dışındaki zamanlarımda üniversiteye hazırlanacağım diyor ve olacağı mesleği bile seçiyor. Düşünsene kendi seçiyor, bu ne özgürlük, bu ne hayatının kontrolünü eline alma lüksü, o vasat lise öğrencisi çalışıyor ve önüne koyduğu her yeni hedefi geçiyor. Zayıflıyor da. Geldiğinde on numara fiziği vardı. Ve onu iyice tanıyanlar bilenler artık devamlı güldüğünü söylüyorlar, kafasına hiçbir şey takmaz o, en pozitifinden bir kişidir diyorlar. İş yerindeki arkadaşları bile sabahları onu gördüklerinde sen nasıl böyle her güne pozitif başlayabiliyorsun bu enerji nereden geliyor diyorlarmış, o eski halimi duysalar asla inanmazlar diyor.
Sordum nasıl olur, o kadar zorluğa katlanıp da nasıl hedefe kilitlendin? "ben asla başarılıyım demiyorum, çünkü her zaman daha iyisini başarmalıyım, ben iyiyim ben oldum demeyeceksin, hep daha iyi nasıl olurum, hala yeterli değilim, daha iyi olmalıyım, bu bir süreçtir, sonuca odaklanma, hedefine odaklan ve ulaştığın hedefe anında yeni hedefler ekle ve asla tamam deme, mola verme." Adeta best seller bir kişisel gelişim kitabı okuyormuş gibi, adeta en ustasından bir danışmanın seminerindeymişim gibi hissetmiştim, sonuçta öyle, işinin ehline sordum
kafana hiçbir şey takma dedi giderken, gülümse hep, sallama hiçbir şeyi, o hedeflerine kilitlen, tıkır tıkır akıp gidecekler dedi.