Bir gün bizim muhacirlerden birisinin Silistra'nın köylerinden birinde bir tanıdığı vefat eder.Ölü olan tanıdık Bulgardır ve yakın bir Bulgar arkadaşının annesidir.Bizim muhacir cenaze sonrası acısını paylaştığını söylemek ister. Adam, Cenazedeki kalabalık sıraya karışır. Gelenek olduğu üzere cenaze sahibi, sırayla cenazeye gelenlerden tek tek el sıkışarak acılı sözlerini dinler. Fakat bizim muhacir uzun zamandan beri Bulgaristan ziyareti veya tatili yapmamıştır. Uzun süre Bulgarca konuşmamış ve uzunca bir zaman da Bulgarlarla bulunmamıştır. Oradaki Bulgarlara bakmaya başlamış. O da diğerleri gibi "başın sağ olsun" tarzı bir şeyler söylemek ister samimi olduğu Bulgar tanıdığına fakat ne diyeceğini bilmemektedir. Düşünmeye başlar ne diyeceğini ama ne söyleyeceğini bilmemektedir. Ne yapıl-ması gerektiğini de bilmemektedir.
En sonunda sıra ona gelmiştir. Ne oldu,oldu deyip ağzına ne gel-diyse söyler:
-Ave Mitko!... Ne znam kakvo da ti kaja... Çestit umryal be moy çovek!*
*ave Mitko!... Ne diyeceğimi bilemiyorum! Ölün kutlu olsun
89'lu yıllar,daha yeni yeni Türkiye'ye alışmaya çalışıyoruz. Geleli daha birkaç gün olmuş. Kadının biri ilk defa Türkiye'de tek başına minibüse binip iş aramaya gidecek olmuş. Minibüs'e binmiş ve yolculuk başlamış. ilk defa minibüse biniyor ya, başlamış milleti izlemeye. Bakalım minibüste nasıl davranılıyor para ne zaman veriliyor vs...
Arkadan biri parayı uzatmış. şoför üstünü verirken "buyur dayı" demiş. Genç bir bayan parayı uzatmış,şoför üstünü çevirirken "al yenge" demiş. Aynı şekil daha yaşlıca bir bayan da parayı uzatmış para üstü gelirken "paranın üstünü al teyze" diye seslenmiş.
Bizim bayan da parayı uzatmış,şoför de doğal olarak "neresi" diye sormuş. Kadın ineceği yeri söylemiş. Söylemiş söylemesine de verdiği para biraz eski ve hasarlıymış. Şoför "hanımefendi bu parayı değiştirin" demiş. Kadın "neden" diye sormuş, Şoför de "para biraz eski ve hasarlı" demiş. Bunun üzerine kadın iyice kızmış açmış ağzını yummuş gözünü:
-E tabi, bindirmişsin akrabalarını bu minibüse, almışsın hepsini yanına, bizim gene burada paramızı bile beğenmiyorsun be!
78 yılındaki büyük göç esnasında yaşlı bir nine ile dede Türkiye'ye göç etmektedir. Bulgaristan artık onların kalmaması gereken yerdir,yaş kaç olursa olsun göç edip son nefeslerin anavatanda verilmesi kararı alınmış ve yola çıkılmıştır.Çok fazla eşya alınamamıştır. zaten bu yaşlı 2 insanın çok fazla eşyaları yoktur. Sınırda Bulgar tarafında günler süren bürokratik işler sonuçlanmış ve Türk tarafına geçiliyordur.
Bu nine ile dede Türk tarafına vardıkların da Türk bagaj kontrolü yapılıyormuş. Polis ve askerler aramayı yapıyormuş. Bir problem çıkmasından çok korktukları için herhangi bir yanlış yapmamaya ça-lışıyorlarmış. Askerlerden birisi yanlarına gelmiş. Biraz sert bir ta-vırla "teyze çok eşya getirdiniz mi" diye sormuş. Kadın pek iyi du-yamıyormuş. Ne de olsa yaşlılık. Ama yine de problem çıkmasın diye cevaplamış:
-Oğluuum oğlum, demiş. Eşşek öldü ama taligasını bari zor zar getirebildik demiş.
Taliga = At,eşek arabası
Deliorman tarafında bir amca 70 sene hic köyünden dışarı çık-mamış. Bir gün bürokratik sorunlar nedeniyle köyünden dışarı çıkmak zorunda kalmış. Amcayı Sofya'ya çağırmışlar. Adam hazırlanmış ve yola çıkmış. Tam köyden çıkıyormuş ki köyün bitiş tabelasını görmüş. Eee Sofya'ya gidiyor ya kendini bulgarca konuşmaya hazırlayacak ya, köyüne doğru dönmüş ve demiş ki : "dovijdane Bılgaria, az otivam v Sofya" görüşürüz Bulgaristan, ben Sofya'ya gidiyorum