'Git bankadan sperm al çocuk yap' Ece Erken-Serkan Uçar

türk gelenek göreneklerini ve ahlaki yapısının en önemli yapı taşlarından olan evlilik kurumunun içine ettiler.hiç bişey değil o bebekler aile olmak ne demek bunu bilemeden büyüyecekler
Biraz BDV okursanız o kurumun zaten ayaklar altında olduğunu görürsünüz. Ece Erken'le veya bu tarz evlilik yapanlarla alakası yok.
 
Kışın bir haber çıkmıştı. Kocası bir restoran çıkışı tartışmış tı eceyle... Ece de terk etmişti restoranı... Kocası da restoranın önünde bas bas bağırıyordu boşayacam ben bu karıyı diye... Ece de eve gider gitmez sosyal medya hesaplarından eşinin soyadını silmişti... Sonra özürler dilemiş adam barışmışlar... kocası öfke kontrolü olmayan ergenler gibi davranıyordu zaten...
 
Biraz BDV okursanız o kurumun zaten ayaklar altında olduğunu görürsünüz. Ece Erken'le veya bu tarz evlilik yapanlarla alakası yok.
Tamamda ben sadece ece erken bunu yapıyor demedimki.bunlar toplumda göz önünde oldukları için daha dikkatli olmalar.sıradan bi vatandaş böyle bise yapsa kimin haberi olur ki
 
Tamamda ben sadece ece erken bunu yapıyor demedimki.bunlar toplumda göz önünde oldukları için daha dikkatli olmalar.sıradan bi vatandaş böyle bise yapsa kimin haberi olur ki
iyi ama kimsenin kimseye örnek olmak gibi bir zorunluluğu yok ki, herkes kendi hayatını yaşamakla, kendi çocuğunu yetiştirmekle mükellef
 
Hiç ihtimal vermiyorum bir annenin bunu yapacağına, illaki geçerli sebepleri vardır boşanma için.. Diyelim ki çocuk doğmadan önceki niyeti buydu, o bebek doğunca hiç bir anne nedensiz yere o bebeğin babasından uzakta büyümesine razı olacağını sanmıyorum. Her duyduğumuz habere inanmamamız gerektiğini öğrenemedik mi hala.
 
Ece Erkenin verdiği boşanma dilekçesinde aşağıda ki detaylar varmış.

'iddiaya göre; ece erken’e ait ortaköy’deki evde oturan çiftin evliliği, serkan uçar’ın kusurlu hareketleri nedeniyle çatırdadı. uçar, eşini sık sık aşağıladı, tehdit etti ve şiddet uyguladı. eşinin ailesini de aşağılayan uçar, her defasında özür diledi, ancak bu tür davranışlarda bulunmaya devam etti. hamileliği süresince eşinin gösterdiği şiddet eğilimi nedeniyle defalarca hastaneye gitmek zorunda kaldığını söyleyen erken, kocasının bu davranışları nedeniyle çocuğunu kaybetme tehlikesiyle karşılaştığını öne sürdü.
dilekçede, ece erken’in kocasıyla kavga ettiği bazı zamanlar 155 polis imdat’ı aradığı, hayatından endişe ettiği gerekçesiyle yardım istediği ifade edildi. tüm bu olumsuzluklardan sonra çocuğunu dünyaya getiren erken’in kocasının düzeleceğine, şiddet eğiliminden vazgeçeceğine inandığı için beklediği anlatıldı.
ece erken’in şiddet eğilimi nedeniyle kocasından ısrarla doktora gitmesini istediği kaydedilen dilekçede şu ifadeler yer aldı: “doktora giden serkan uçar başladığı tedaviye, evlilikte olduğu gibi gönüllü davranmadı. son dönemde hem eşini hem de eşinin ailesini ölümle tehdit etmeye başladı. geçtiğimiz ay kocası tarafından ece erken’in cep telefonuna ‘seni öldüreceğim. seni keseceğim. bunları mahkemeye ver. beni ne yapacaksın kapıdayım, al beni içeri. ulan sen beni bırakırsan seni öldürürüm. senin sonun olurum. ilk seni sonra kendimi öldüreceğim. bunu bil’ şeklinde mesajlar geldi.''

http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/…-ortaya-cikti
 
Ece Erken in yazdığı bir mektubu paylaşmış gazeteci arkadaşı Ayşe Aral.

Ece'den mektup var

11.07.2015 Cumartesi


İşim sebebiyle şu ünlüler camiası denilen çevreden çok tanıdığım var.

Selamlaştıklarım var, bir de arkadaşım olanlar.
Ecoş bunlardan biri. O benim nazlı, küçük bebeğim.
Bir tarafı çok saf, herkesi kendi gibi sanır hep.
O zarar vermez ya kimseye sanır ki ona da gelmeyecek zarar.
Dilimde tüy biter ama işte Ece sevdi mi dinlemez gider.
Ece'nin yaşadıklarını ilk bilenlerdenim ama hep "Dur, geçecek aman, aile arasında olur böyle geçer" filan dedi.
Şimdi diyor ki "Yaşadıklarım, bu davamla beraber birçok kadının aklını başına getirsin. Ben onlara ses olayım..."
"Bana kısa bir mektup yazsana" dedim, "İçin şişti artık senin!"
"Nasıl?" dedi.
"Kadın Ece'yi yaz. Şu anı yaz."
"Yayınlamayacaksın ama..."
"Hayır, sadece terapi" dedim, "Bana bir psikolog yaptırmıştı, ferahlayayım diye."
Yazdı, gece telefonuma yolladı.
Okudum, sonra dedim ki "Yayınlayacağım..."
Hayır mayır kapıştık biraz.
"Kandırdın beni" dedi, "Ben ablayım!" dedim...


İşte gerçek Ece...


"Ayşe'm...
Oğluşu uyuttum, evin sessizliğinde yazıyorum. Bazen sanki damarlarım çekiliyor gibi oluyor.
Hani biri sanki onları alıp büzüştürüyor içimden... Yani öylesine canım yanıyor ki bunu anlatmak çok zor.
Daha üç aylık anayım ben. Analığımın, kadın olmanın en büyük hediyesinin keyfini yaşayamıyorum bile.
Hatalıyım! Hatam saf olmak, sevgiye bu kadar çabuk kapılmak.
Kötülük ne bilmemek. Her şeye her zaman he demek.
Başkaldırmayı bilmemek!
Hayatta herkese çok şans vermek. Herkesin, her şeyin bir gün değişeceğine inanmak en büyük saflığım belki de.
Ben bu konularda kaç defa aynı hatalara düştüm...
Yumuşak olduğum için mi geliyor her şey hep benim başıma?
Bu derece iyi niyetli olmayı artık bırakabilecek miyim bilemiyorum.
Kalbim ağzımdan çıkacak gibi çarpıyor her gün. Bu seferki mutluluktan değil ama. Hastalanmaktan korkuyorum. Daha üç aylık bebeğim var ya...
Basın, medya üzerimden inmiyor maalesef.
Nasıl yorgunum nasıl anlatamam.
Sen biliyorsun.
Gözyaşlarım dinmiyor...
24 saat mi ağlanır?
Sanki önüme çuvallarca soğan koymuşlar, sürekli kesiyorum, sürekli doğruyorum. O derece yani. Asla ve asla yalan söylemedim. Sana soruyorum, söyledim mi Ayşe... Sen söyle, hatta azını söylemedim mi...
Şiddet ya, nasıl dayanabilirdim ki...
Kim, hangi kadın dayanabilir ki?
Dövmek, dövülmek nasıl bir şey?
Kadınım, anayım, hem de yeni ana...
Ne olur artık beni herkes rahat bıraksın biraz.
Oğlum, babasını her gün görmeden büyüyecek diye ağlıyorum ben.
Hasta ruhlu muyum ki bunları kendime ve başkalarına yaşatıyorum?
Hele ki benim gibi sessiz bir kadın?
Ben istemem mi evladımızla mutlu, huzurlu bir yuva?
Ben de kadınım, anayım... Daha fazla da yazamayacağım...
Herkes biraz saygı duyup bizi rahat bıraksın...
Valla iyi geldi yazmak..."
Ayşe'nin notu: İşte bir kadının gerçek yüzü. Gerçek hisleri, yaralı...
Maddi imkânları da var yani belli amaçlar peşinde de değil.
Avukatıyla da konuşuyorum.
Ne kadar ünlü de olsa bizlerden biri. Acılı, üç aylık bebekli bir kadın.
Geçecek Ece'm geçecek...

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Ayse-Aral_344/Ece-39-den-mektup-var_29513449
 
Anayım ben anayım nedir ya çok itici Anneliğin tazesi eskisimi olur saçmalamış durmuş Anayım kadınım hep etiket hep etiket insanım demek yok
 
Oğlum, babasını her gün görmeden büyüyecek diye ağlıyorum ben.

Ben istemem mi evladımızla mutlu, huzurlu bir yuva?

Bu kısımlar işte bunlar gerçek, her anne hisseder bunu. ancak mektubu yayınlamayacağını düşünerek mektubu arkadaşına yolladığı kısmı olmamaış, bunu yapıp samimiyetini gereksiz yere köreltmeyip kendisi mektubu paylaşsaydı daha iyi olurdu.
 

Mektubu ilk okuduğumda benzer düşünceler benim de aklımdan geçti. Rahatlamak için bir mektup yazsam bunu arkadaşıma yollamazdım mesela , yazar , ağlar , tekrar okur , bir daha ağlar , gider bebeğimin yanına yatardım.

Mektuptan alıntıladığınız kısımlar bence de gerçek. Yaşça küçük erkekle evli olup mutlu olan hemcinslerini görünce "neden benim yuvam da onların ki gibi olmasın " diyerek kendini cesaretlendirmiş olabilir.

Her ne olursa olsun dilerim her bebek anne baba çekişmelerinin odağından uzak mutlu ve huzurlu büyür.
 
Ayşe Aral köşe yazısında Ece Erken den bahsetmiş yayınladığı mektup sonrası.

Ece para pul istemiyor, şimdi oldu mu?

15.07.2015 Çarşamba


Bazılarınızı anlamakta, düşünce tarzlarınızı kavramakta zorlanmaktayım.

Sadece bu konu için geçerli değil yazdıklarım. Genel olarak hep bir saldırı halindesiniz, işte ona şaşarım.
Nedir bu öfke dolu yaklaşım? Hiç mi sabrınız kalmadı? Hiç mi bakış açınızı geliştirmeyi denemiyorsunuz anlamadım!
Ece'nin mektubunu yayınladıktan sonra yorumlarınızı tek tek okudum. Olayla ilgili sosyal medyadaki yorumları da inceledim. Üzülenler de var, empati kuranlar da...

Diğerleri ise "zengin avcısı", "şımarık", "evlenmesinin tek nedeni zaten çocuktu" gibi yorumlarla Ece'yi yargılar şekildeydi.

Sorarım size sevgili okurlar; siz evliliği süresince Ece'yle birlikte miydiniz? Kendisiyle bir samimiyetiniz var mı? Eşinin maddi durumu hakkında kesin olarak ne tip bilgilere sahipsiniz?

Bu ülkede bir kadının boşanması ne derece güç bilir misiniz? Ece'nin başına gelenler ya sizin ya da bir arkadaşınızın, kız kardeşinizin, yeğeninizin, kuzeninizin, herhangi bir akrabanızın başına gelseydi... O zaman da Ece'ye bu kadar katı davranabilir miydiniz?

Paranız pulunuz olsa da yalnız başına bir evlat büyütmek kolay mı dersiniz?

Sevgili kadın okurlar, aranızdan hiçbiri hamileyken şiddete maruz kaldı mı söyler misiniz?Ben bir iki şey açıklayayım da üzerimde kalmasın. Mektubu yayınladım duygu sömürüsü yaptım olmasın!

Ece'nin evliliği boyunca "Eşi ona son model araba aldı" benzeri haberler çıktı. Bunların hepsi eşinin araba galerisi olması nedeniyle, galerinin reklamını yapmak içindi. Yani hiçbir zaman araba alınmadı! Ece evlendiğinde kendisinin zaten iki arabası vardı.

Ama evlilikleri sırasında hayat standartlarını yükseltmek ihtiyacı duydukları için (artık anlayan anlar, anlamayan da anlamaz) Ece iki arabasını da sattı. Evi geçindiren de Ece'ydi!

Eymen bebeğin masraflarını genellikle sponsor firmalar karşıladı.
Beraber yaşadıkları ev de Ece'nin kendi evi.
Yani neymiş? Demek ki zengin koca durumu yokmuş! Ece de maddi manevi tazminat ya da herhangi bir mal mülk istemeyecek. Sadece ortak çocukları olduğu için aylık komik bir bakım parası. O da inanın komik! Yakında zaten duyarsınız.

Yargısız infaz, hele şu mübarek günlerde vallahi günah...

Bade İşçil'in çocuğu...

Bakın bu konuda nasıl suya sabuna dokunmadan yazıyorum.

Çünkü Bade İşçil'i hiç tanımıyorum. Siz ne biliyorsanız ben de o kadarını biliyorum.
Ama gerekirse öğrenirim elbette.

Çünkü kadınların ezilmesine, şiddete dayanamıyorum. Beş senedir Yetiş Ayşe'de bununla ilgili çok şey yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Ama tabii çoğunu siz okuyamıyorsunuz. Şiddet işin içine girince gizliyoruz.
Bade İşçil'in çocuğunu babası 2 yaşında Londra'da yatılı okula yollayacakmış.
Doğru yanlış bilemem.
Ama zaten Bade'nin korkmasına gerek yok çünkü böyle bir ihtimal yok yasalara göre.
Eğer annenin akıl sağlığı yerindeyse, bağımlılık gibi bir problemi de yoksa, hiçbir mahkeme bu kadar küçük bir bebeğin velayetini babaya vermez. Zaten genelde 7 yaşına kadar verilmez.
Okulu bırakalım, babası çocuğu yurtdışı seyahatine bile anneye kâğıt imzalatmadan, muvafakatname almadan götüremez.
Dolayısıyla korkuya gerek yok kesinlikle.

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ayse-aral_344/ece-para-pul-istemiyor-simdi-oldu-mu_29545964
 
Bu kadını oldum olası samimi bulmadım..Yakın zamanda yeni bir konuyla gündeme gelir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…