Giderek artan bir takıntıyla aynı rüya... (not: okuma sevmeyenler için uzun bir konu)

Öğretin de öğrenelim.
Toplumların tarih içindeki gelişim aşamalarında taş aletlerle avlandıklarını, zamanla kargıları kullandıklarını ve bir süre sonra ise toprağı ekmeye başladıklarını, avcı-tarım yaşam tarzına geçtiklerini öğreniyoruz. İnsanlar alet kullanırlar, bu aletleri geliştirirler ve onları yaşamlarına sistematik olarak uyarlarlar. Bu insanın primatlardan ayrılan önemli bir özelliğidir. Ancak bazı hayvan türleri de alet kullanabilmektedir.



alet kullanımı insan olmayan birkaç tür arasında da görülmektedir. Örneğin, Güney Amerika’nın GALAPAGOS adalarında böcek ve tırılları ağaç kabuklarından çıkarmada küçük dal parçalarını kullanan ‘ağaç kakan ispinoz’ kuşları vardır. Deniz samurları, beslenmeleri için önemli olan, deniz kabuklarını kırarak açmak için taşlardan yararlanırlar. Kunduzlar baraj inşaatlarıyla ünlüdür.”(C.P. KOTTAK, antropoloji, ütopya yayın, sayfa: 156)



Zamanla at eğerlerinden üçlü pulluğa, su değirmenlerinden buharlı gemilere kadar gelişen icat etme insan için bir kültür üretimi neticesindendir. İnsan tüm bunları bir kültür icat ederek başarabilmiştir. Bu anlamda dünya evrensel bilim düşünceleri tüm insanlığa aittir.



Toplumların zihinsel gelişimleri, dil ve kültür bağlamlarında ortaya çıkar. Bireyleri bu bağlamlar içinde üretilir ve kimlik, bu üretimin resmiyetini karşılar. Her birey bir rol ile karşılandığı gibi her rol bilinci ise kültürleşmenin bir neticesidir. İnsanı doğadan ayıran ve doğayı insana yabancılaştıran kültürdür. Hemen her topluluk bir biçimde bir kültür olgusunun içinde bilinçlenir.



dünyanın özelliklerinden bazıları biz insanlardan, tutumlarımızdan ve faaliyetlerimizden bütünüyle bağımsız olarak mevcuttur. Diğerleri ise bize bağımlıdırlar. Örneğin bu özelliklerden her ikisine de sahip olan bir nesneyi, şuanda üzerinde oturmakta olduğum şeyi göz önüne alalım. Bu nesne belli bir kütleye, belli bir moleküler yapıya sahiptir ve bunlar bizden bağımsız olarak mevcuttur. Fakat bu nesne aynı zamanda bir sandalye olma özelliğini taşır. Onun bir sandalye olması, bir sandalye olarak tasarımlanmış, üretilmiş, satılmış ve kullanılmış olmasının bir neticesidir. Bir sandalye olmanın bu tür özellikleri gözlemciye bağlı ya da bağımlıdır.”(FİLOZOF J.SEARLE, zihin, dil, toplum, litera yayıncılık, sayfa: 132-133)



İnsanlar bu kültürleri içerisinde aynı zamanda bir “anlamlandırma” içindedirler ve her insanın bir kültür içine doğması aynı zamanda bir dil ve anlamlar sistemine doğmuş olmasını karşılar. Bu bağlamda toplumlar kültürleriyle bir birlerinden ayrılırken bu ayrımı, kendi kültür çevrelerinde meydana getirdikleri üretimleri sayesinde belirgin kılabilirler. Öyle ise her toplum ancak kültürünü geliştirerek ayakta kalabilir ve toplumlar bu sayede evrensel zorunluluklara dayatılmaktan sıyrılabilirler.



Modernlik evrenselleştirici bir etkiye sahiptir çünkü akılcılaştırma onun temel biçimlenme sürecidir.



modernlik, yapısal olarak küreselleştiricidir ve bu olgunun sarsıcı sonuçları modernliğin düşünümsel karakterinin döngüselliğiyle birleşerek risk ve tehlikenin yeni bir yapıya büründüğü bir olaylar evreni oluşturur. Modernliğin küreselleştirici eğilimleri eşzamanlı olarak hem yaygın hem de yoğun niteliktedir. Hem yerel hem de küresel kutuplarda karmaşık değişim diyalektiğinin parçası olarak bireyleri geniş ölçekli sistemlerle bağlantılı duruma getirirler… Modernlik, yapısal olarak geleceğe yöneliktir. Öyle ki, ‘gelecek’, karşı-olgusal model oluşturma statüsünde durur.”(GİDDENS, modernliğin sonuçları, ayrıntı yayın, sayfa: 160)



Modern toplumlar gerilim içindedir. Gerilimin kaynağı, modernitenin “geleneksel” ayrımında yatar. Bu aslında bizatihi bir “ötekileştirme” biçimi olarak geleneğin aklileştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Akla uygunluk evrensel bir imgelemden sıyrılmak değildir ama evrenselin tikel içinde eritilmesidir. Modern akıl tikeli özenle evrensele yönlendirir. Bunun için bir eyleminiz her zaman belli bir biçim içinde ya da bir tikel içinde karşılanmak zorunda kalır. Örneğin bir giyim, sanat ya da politik yorumunuz bir biçimde modernleştirici bir akıl zorbasına dayandırılır. MARX bu yeniçağda “somut” ile “soyut” olan arasında bir çatışma sezmiştir. Onun bilim olarak tarihi yorumlaması boşuna değildir. Benzer biçimde WEBER aynı çatışmaya ve ayrıma dikkat çeker ama yeniçağdan değil yeni insan tipinden dem vurur.



“MARX, kuşkusuz, çelişki kavramını HEGEL’DEN aldı… ‘çelişki’ terimi ile, bir toplumsal sistem içerisindeki her biri diğerine bağımlı olan ancak aynı zamanda birbirlerini yadsıyan iki yapısal ilkenin varlığını anlıyorum. Böyle bir çelişki anlayışının mantıktaki çelişki fikriyle ve diyalektikle yakın ilişkiyi sürdürdüğünü düşünüyorum.”(GİDDENS, tarihsel materyalizmin çağdaş eleştirisi, paradigma yayın, sayfa: 255)



Modern toplumun bu “çelişki” içinde karşıtlarının bir etkileşimi ile yeniden üretimlerine tanık olmaktayız. Tarihin tekdüze gelen uzun yüzyılları modernite içinde çelişkilerle, daha doğrusu “ötekileştirmelerle” üretimin yeni bir türünü getirmiş olmaktadır. Aydınlanma ile birlikte başlayan “bilimsel” paradigma, 20. Yüzyılda büyük bir kibre dönüşür. Pozitivizm bu kibrin felsefesidir ve sosyoloji ise kibrin aklileştirilmesini savunmuştur. Bu dönemin kendine özgü kültür tipleri ortaya çıkmıştır. Aslında bu dönemin nihayetinde ara kültür oluşumları meydana gelmiştir. Sınıfsal analizlerle baktığımızda aşağı kültür ile üst kültür arasında bir da ara kültür olan biçim ortaya çıkmaktadır. Biz buna popüler kültür olarak da yaklaşabiliriz.



(…)



Sanayileşme çağıyla ortaya çıkan modern insan ve yaşam tipleri, zamanla post-modern bir algı içinde gözlemlenmek istenmiştir. Fordist bir çalışma yerini esnek-fordist bir anlama terk etmiştir. Bilgi çağı olarak görülen bu yeni dönem sosyal ağların zaman ve mekân aşımında etkili birer figürü haline gelmiştir. Kültür, artık yeniden bir dönüşüm içine girmektedir. Küreselleşme toplumlar arası bağlamları daha karmaşık hale getirmiştir, artık mekân bir sorun olmaktan çıkmaya başlamış ve “küreselleşme” ile bir ortak dünya algısı ortada durmaktadır. İnsanlar arası ilişkiler doğal tepkileri barındırmaya yönelmiştir; yani bencillik ve bireycilik iletişimde egemen olmaya başlamıştır. Yabancılaşma artık iletişimde temel bir zemin olmuştur. Bir genel toplumsal kültürden bahsetmek çok zor olmaya başlamıştır. Kuşak çatışması oldukça geniş bir makası andırmaktadır.



“toplumsal anlamda modernlik, standartlar, ümit ve suçlulukla ilgilidir. Standartlar; cezbeden, ayartan ya da kışkırtan fakat sürekli uzayan, kovalayanlardan daima bir iki adım önde olan ve her halükarda peşindeki avcıdan biraz daha hızlı giden standartlar.
 



Teşekkür ederim. Yalnız siz bunları türlü iğrençlikleri, hayvani zevklerini tatmin için her şeyi mübah görmeyi modernlik diye yutturmaya çalışanlara öğretin isterseniz önce.
 


şaka gibi gerçekten üşenmeden kopyalamışsınız panonuza saglik. Yalnız benim anlamadığım önüne gelenle sarhoş olup yatan insanlar modernliğin hangi mertebesinde? Zirâ arkadaş hayvanlarında üreyip çoğalma ve doğaya denge sağlaması konusunu benzetmiş, haklı olarak biz insanların neden hayvanları bu yönden örnek aldığını cahilliğim üzere sormak isterim?
 
Bildiğin makale yazdın iki dakikada
 
yatarsa yatar bize ne
Bildiğin makale yazdın iki dakikada
ne yazcam kopyaladım googlea yazınca çıkıyor
 
yatarsa yatar bize ne

ne yazcam kopyaladım googlea yazınca çıkıyor


Bende onu diyorum yatarsa yatar sizene neyini savunup normalleştirmeye çalışıyorsunuz
Ayrıca dalga geçer gibi kopyalayıp yapıştırıp, muhtemelen hiç okumadan yoruma yazmanız postmodern bi davranış olmuş
Bunuda bi google yapıp kopyalayın derim.
 
Bu forumda beni az çok tanıyor olsaydın gelmezdi.
Sizi geçmişinizle yargılamak haddim değil,kendiniz yargılayıp hükmü vermişsiniz ve affetmişsiniz;ne mutlu size...Oysa ki çok daha masum şeyler için bile affedemediğimiz insanlar ve kendi yanlışlarımız var,bu da ruhumuzu barışmaktan alıkoyuyor başta kendimizle....Evliliğimin başında bende eski sevgiliyle ilgili (cinsellik olmayan) karışık saçma sapan konuları olan rüyalar görürdüm ama zamanla geçti gitti....Sizin bence bilinç altınızda kendinizi o konuda affedemediğiniz gerçeği yatabilir...Yani onun düştüğü durumdan dolayı kendinizi affetmiş olduğunuza emin misiniz?Ben bu rüyaların eşinize olan sevginizle alakalı olduğunu düşünmüyorum.Aslında buna bazen vesvese de deriz,en huzura kavuştuğumuz ya da hayatımızın sorunsuz olduğu dönemlerde kendimizi huzursuz edecek bir şeyleri beynimiz tepside sunar!Bu da o tarz bir şey gibi geldi.....
 

başlıkta kocamı çok seviyorum evliliğimiz iyi diyorsunuz ama boşanmaya kadar gelmiş küfürlü dayaklı kavgalarınız olmuş insanlar da bunu bilmeden yorum yapıyor onu söyledim sadece.

ayrıca içkili araba kullanan anne babayı da eleştirmek dar görüşlülük değildir. içkili araba kullanmak suçtur.

bana kötü laflar etmeniz beni enterese etmez üstüme alınıp devam ettirmem çünkü. size iyi günler.
 
okudum
normalleştirmeye çalışmıyorum
bana göre olmayan davranışlar
insan olduğumdan yargılayamıyorum insanüstü değilim
 
O geçmişteki çocuk intikam alınacak ne yapmış ki? Sevgili olmak istemeyen sen ama adamın arkadaşıyla yatan yine sen. O senin arkadaşınla yatsa o intikam alırmış asıl. Bunun acısını çekiyorsun.
 
Rüyalar insanı çok etkiliyor ama geçici olarak. Bilinçaltının bir oyunu sadece. Bu şekilde sorgulayıp üstüne düşersen daha böyle devam eder. Umursamıcaksın hatırladıkca zihnini başka şeye vericeksin. Kısa bi süre sonra bir daha aklına gelmez. Senlik bir durum değil yani. Çoğu insanın farklı konularla başına gelen birşey.
 
Konuyu okudum. Bazı şeyleri kendimce onaylamadım. Konu bu değil ztn. Şimdi bişe anlatim bende

Geçenlerde önemli bi karar aldım kendi yaşantıma dair. Bu kararı bundan 6 yıl öncede aldım. Şu an aldıgım kararla hayatıma devam ediyorum. Sosyal medyada bi kaç yıllık anılar resimler hikaye olarak yayınlanıyo. Bi bakim dedim ben neler yapmışım paylaşmışım. Bakarken bundan 6 yıl önce aldıgım kararın tarihlerinin geçenlerde aldıgım tarihle aynı oldugunu gördüm. Ve buna bende anlam veremedim. Acaba sizdede böyle bi durummu oluştu. Önemli kararlar ve yapılan köklü degişimler belli bi tarih sıralamasıyla tekrarmı oluyo. Çünki insan bünyesi bu köklü kararlarla şekil alıyo. Böyle bişe olmuş olabilir.
Eşinle uyumlusun anlattıgın kadarıyla saçmalama bence kötü şeyleri düşünme ve evliliginin keyfini çıkar
 

Ben de böyle düşünüyorum. Konu sahibesinin gerçek aşkı o çocukmuş, konu sahibesi zaten 1 kere de kocama aşığım yazmamış hep düzgün bir insan minvalinde şeyler yazmış.

Konu sahibesi verdiğiniz yanlış kararlarla aşkınızı kaybetmişsiniz konu bu kadar. Sevdiğiniz biriyle evlenmek varken çok da sevmediğiniz biriyle evlenmişsiniz, şimdi de kalbiniz aşkı istiyor , arıyor. Sizin için aşk diğer adammış o yüzden kafanız aşkı diğer adamla bağdaştırmış size o adamı gösteriyor.
 

+10000000000
 
Merhaba. İnsanın zaman zaman hayatın rutinleri yüzünden eskiye dair özlemleri yoğunlaşabiliyor malesef. O dönemde heyecan duyduğumuz kişilere ''acaba şu an o olsaydı nasıl olurdu?'' sorularını hepimiz zaman zaman dışarı vuramasak da içimizden geçiriyoruzdur. Ya da ben de çok bunaldığım bir dönemde bu duyguyu yaşadım desem daha doğru olacak sanırım. Fakat şuna eminim ki ( kendimi de bu şekilde hata yapmaktan ve mutlu evliliğimi tehlikeye atmaktan korudum) o dönemde heyecan duyduğunuz kişi her kim ise , şu zamanda size kesinlikle aynı heyecanı vermeyecek. Hayallerimizde o kadar mükemmelleştiriyoruz ki, gerçeği o büyüde değil zaten. Ya da biz artık aynı kafada değiliz inanın. Evlilikte hatasız yaşamanın çok önemli bir büyü olduğuna ve bu büyüyü seneler önce yaşanmış ve gerektiği kadar yoğun olmadığı için bir şekilde sona ermiş hiç bir duygunun bozmaması gerektiğine inananlardanım. Kendinizi suçlamayın tabii ki, zira bu rüya olmaktan öteye geçmiyor, dedim ya ben de böyle bir dönem bu duyguyu hissettim. Gerçeğe dönmesi için bir adım atarsanız, ya da içten içe gerçek olsun diye çaba gösterdiğinizi farkederseniz o zaman suçluluk duymalı, kendinizi sorgulamalı, en kötü ceketinizi alıp, ruhunuzla aldatmaktansa yalnız kalmayı seçmelisiniz diye düşünüyorum. Sevgiler ...
 
Aklinizi kurcalayan baslayamamislik yarim kalmislik.
Baska sevgilileriniz de olmus onlari degil bu cocugu dusunuyirsunuz cunku tuketmesiniz bazi seyleri.
Ainda merak bekki icinizdeki onunla evlenseydim nasil olur du suan ne yapiyor gibi.
Evlisiniz bebisiniz var ruyalara aldanmayin bazen cok aptal saptal ruyalar gorebiliyoruz.
 
Eşinizi seviyorsunuz evet ama konudada bahsettiğiniz gibi bir çekim,tutku,ihtiras yok bu sevginin içinde,bu sebeple geçmişi hatırlıyorsunuz bence,benim okuduğumdan anladığım bu.
Yada bir ihtimal pişmanlık duyuyorsunuz o gece intikam hırsıyla yaptığınızdan,bu sebeple hatırlıyorsunuz sürekli.
Bilemiyorum ne yapılabilir. Sonuçta şu an bambaşka hayatlar yaşıyorsunuz ikinizde,belki oda sizin gibi evli. Üzerinde durmamak,boşvermek en basit çözüm yolu gibi görünüyor,zamanla azalır belki tamamen biter.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…