Aslında ben de çıkıyordum tam, dedi. "Malum yemek saati... Köşede küçük ama şık bir yer var, bana eşlik etmek ister misiniz?"
Cümleleri daha bitmeden çok ileri gittiğini fark ederek utandı, bir anda kıpkırmızı olduğunu hissediyordu, aslında kadınların karşısında bu duruma düşmeye alışık değildi. Kadınlar... Her zaman birileri olmuştu yanında, zengin erkekler yalnızlığa mahkum değildi ne de olsa...
Hemen ardından "bunu neden söylediğimi bilmiyorum, lütfen bağışlayın, kabalık ettim galiba, yani böyle tanışır tanışmaz..." diye gevelemeye başladı ağzının içinde -aslında bir tür sayıklama gibiydi daha çok-, ama Aylin bu kez biraz yüksek sesle, "Kerem Bey, duymuyor musunuz, tamam dedim, haydi gidelim..." diye tekrar etti... Kerem ikisinin de hayatının yönünü bir daha hiç doğrulmayacak biçimde değiştiren bu cümleleri ancak Aylin koluna girdikten sonra algılayabildi.
Merdivenden sessizce indiler, ikisi de neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu, kendilerini ele geçirip hareketlerini kontrol eden gücün adını koymak hiç de kolay değildi...