Gelin birlikte bir e-kitap yazalım :)

kızlar duramıyorum, devamlı yazmak istiyorum, haydi katılın lütfen... :) ayla, latif , haydi nerdesiniz?
 
Farkında olmadan gülümsüyor ve insanlarla çarpışıyordu, buraya ne zaman gelse kapıldığı o hep aynı esriklik duygusuyla… Yürürken, 15-20 adımda bir farklı mağazalardan yükselen nağmelerle sarmalanıyordu insanlar…
Bundan belki on beş yıl önce, -istemiyordu ama hatırladı, buraya her gelişinde hatırlardı- bu caddede, aniden başlayan bardaktan boşanırcasına yağmurun altında, insanların çoğu dükkanlara, kafelere ya da saçak altlarına kaçışmışken çılgınlar gibi dans etmişti, hem dans ediyor hem de hiç durmadan gülüyordu, nefes nefeseydi, ıslak saçları yüzüne, dudaklarına yapışmıştı ve o nefis allegro bittiğinde, hayatında ilk kez öpüşmüştü, onunla…
 
ama şimdi bunların hiçbir anlamı yoktu,düşünmemeliydi,kendini toparladı ve yürümeye devam etti
 
Yeni hayatının ilk küçük çılgınlığının ardından kuaföre girip saçlarını kurutup tarattı. Biraz üstüne başına tuttu kurutucuyu. Yağmur dinmişti.Toprak kokmasa da bu koca şehirde, denizin kokusu değişiyordu yağmurla. İçine çekti tüyleri irkilene kadar havayı ve koşar adım binaya yaklaştı. İçeri girdi. merdivanlarde biraz ağırbaşlı, özgüvenli, mağrur ve neşeli hale büründüğünden emin oldu. Yukarıya çıkarak eskiden beri çalışmak istediği yerlerden biri olan bu işyerini kapısından usulca süzdü...
 
İçeride sekreter görünmüyordu. Kendi masalarında çalışmakta olan birkaç kişi farketti büyük büronun uzak taraflarında. Etrafa bakınırken tavrından patron olduğu belli biri girdi. O da bakındı."Sanırım aynı kişiye bakıyoruz" dedi. Yüzüne bakakaldı patron bunu söylerken. "İyi bir haber mi getirdiniz yoksa, çok mutlu görünüyorsunuz..." dedi. "Hımm, şanslı gününüzdesiniz, sizinle çalışabilirim, dersem iyi bir haber getirmiş sayılır mıyım?" diye sordu etkilenmiş görünen patrona. Bir gülümseme yarattı o vakur yüzde kocaman. Evet evet, bulaşıcıydı mutluluk. Patron giderken odasına doğru hala kıs kıs gülüyordu. "Bakalım şansımızı denemeye değer mi ?" dedi "Buyurun!"odasını göstererek...
 
Arkadaşlar bu bayana bir isim bulalım. önerilerinizi söyleyin, en sonunda oylayalım.
 
Bir iş görüşmesine nasıl gidilir, nelere dikkat edilir, biliyorum.Kendini işe aldırmanın bütün güzel ve stratejik yollarını da...Ama bu gün bunları yapmayı hiç istemiyorum. Yine tüm kuralları bir tarafa bırakarak kendimden bahsetmek ve "Size nasıl yardımcı olabilirim?" demek istiyorum. konuşmam bittiğinde belki bana hiç ihtiyacınız olmadığını söyleyeceksiniz ve iş bulamadan buradan ayrılmış olacağım ama bunu denemek istiyorum ve bana ihtiyacınız olduğunu da görebiliyorum.
 
Bütün koltuğunu kaplayarak arkasına yaslanıp oturan patron bir anda yine gülümsemeye başlamış ve nasıl gizleyeceğini bilemediği bıyık altı gülümsemesini koyuvermişti. artık dirsekleri masaya dayanmış, vücudu öne eğilmiş, tüm dikkatiyle onu dinliyordu. Sonuç ne olurdu bilinmezdi ama sıradan bir günün başlamadığı belliydi.
 
patronu çok yakışıklı yapalım.esmer bide dişleri beyaz ha boyuda uzun olsun
bi de bekar lütfeen :sm_cool:
 
ilk anda farkedememişti ama garip bişey vardı bu adamda
bembeyaz dişlerine baktı karşısındaki adamın.
esmer yüzüne yakışan açık kahve gözlerine sonra
oturduğu yerden bile uzun boylu olduğu belliydi
çok tuhaf dedi içinden
...
 
patronu çok yakışıklı yapalım.esmer bide dişleri beyaz ha boyuda uzun olsun
bi de bekar lütfeen :sm_cool:

Nerde bu yoğurdun bolluğu. Sen bi de esas oğlan yapar adamı, kadını da ona aşık edersin şimditatlicadiarzu ama seni mi kırcaz, öyle olsun bakalım:içelim:
 
Bir iş adamının bu kadar kolay güldürülebileceğini hatta -neredeyse kırk yıllık arkadaşı gibi duruyordu şimdi dinlemeye hazır- iletişime bu kadar aç olabileceğini düşünmemişti. "Yükseklerde oksijen azdır ve paranın peşinde olmayan dost da" diye geçirdi aklından.Bu yüzden olsa gerek bir dosta kulak verir gibiydi çocuk edasındaki bu adam...
 
yazarken görmedim mesajını, yaz, olmazsa ben silerim yeşilkurbağa, hoşgeldin:)
 
"Önemli hissetmek!" İşte bunu duyumsamayalı çok olmuştu. Kendini yitirmişti adeta. Bu günkü çılgınlık da "ben önemliyim" mesajıydı aslında...Konuşması boyunca dinleniş biçimindeki olağandışılık önemli olduğu duygusunu kazandırıp afallatıyordu onu. Sürçer oldu dili...
 
Son düzenleme:
Ortalıkta görünmeyen sekreter giriverdi içeriye korku dolu bir çekinceyle yerinden ayrıldığı için özür dilemeye. ama umduğu sertliği görememiş olmanın şaşkınlığıyla değişti yüzü, "Şeyy, bir şey içer misiniz, efendim?" dedi. "Ne alır sınız? " dedi patron. "A hayır, kalkacağım, fazla zamanınızı aldım zaten" dedi...
 
Sekreterinize iletişim bilgilerimi bırakayım, kimilir belki ileride bana uyan bir işiniz olur
 
Hemen telefona sarıldı, bir nefeste sekreterine "Lütfen, lütfen tüm bilgilerini alın!" Sesi ilk kez bu kadar telaşlıydı ve yalvarıyordu
 
Aslında ben de çıkıyordum tam, dedi. "Malum yemek saati... Köşede küçük ama şık bir yer var, bana eşlik etmek ister misiniz?"
Cümleleri daha bitmeden çok ileri gittiğini fark ederek utandı, bir anda kıpkırmızı olduğunu hissediyordu, aslında kadınların karşısında bu duruma düşmeye alışık değildi. Kadınlar... Her zaman birileri olmuştu yanında, zengin erkekler yalnızlığa mahkum değildi ne de olsa...
Hemen ardından "bunu neden söylediğimi bilmiyorum, lütfen bağışlayın, kabalık ettim galiba, yani böyle tanışır tanışmaz..." diye gevelemeye başladı ağzının içinde -aslında bir tür sayıklama gibiydi daha çok-, ama Aylin bu kez biraz yüksek sesle, "Kerem Bey, duymuyor musunuz, tamam dedim, haydi gidelim..." diye tekrar etti... Kerem ikisinin de hayatının yönünü bir daha hiç doğrulmayacak biçimde değiştiren bu cümleleri ancak Aylin koluna girdikten sonra algılayabildi.
Merdivenden sessizce indiler, ikisi de neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu, kendilerini ele geçirip hareketlerini kontrol eden gücün adını koymak hiç de kolay değildi...
 
X