sayfa 5
Aylin.''Nasıl bu kadar çok konuşabildim neden bu kadar samimi oldum ki''dedi içinden.
En nefret ettiği durumu yaşıyordu yine yaptıklarından pişman olmak çocukkende bunu yapardı en iyi arkadaşı Buse her seferinde onu kandırırdı sonrasında pişmanlık duyardı tutarsızca söylediklerinden.
Hemen telefona sarıldı, bir nefeste sekreterine "Lütfen, lütfen tüm bilgilerini alın!" Sesi ilk kez bu kadar telaşlıydı ve yalvarıyordu
Kadın her zamanki heyecansız sesi ile cv'nizde mevcut efendim dedi.Tık telefonun kapanma sesi geldi.Yine pişmanlık.
Aç olduğunu hissetti etrafa bakındı ne yeseydi acaba pişamlığın gurultusuydu bu ne zaman birşeyler ters gitse karnı guruldardı
Aslında ben de çıkıyordum tam, dedi. "Malum yemek saati... Köşede küçük ama şık bir yer var, bana eşlik etmek ister misiniz?"
Cümleleri daha bitmeden çok ileri gittiğini fark ederek utandı, bir anda kıpkırmızı olduğunu hissediyordu, aslında kadınların karşısında bu duruma düşmeye alışık değildi. Kadınlar... Her zaman birileri olmuştu yanında, zengin erkekler yalnızlığa mahkum değildi ne de olsa...
Hemen ardından "bunu neden söylediğimi bilmiyorum, lütfen bağışlayın, kabalık ettim galiba, yani böyle tanışır tanışmaz..." diye gevelemeye başladı ağzının içinde -aslında bir tür sayıklama gibiydi daha çok-, ama Aylin bu kez biraz yüksek sesle, "Kerem Bey, duymuyor musunuz, tamam dedim, haydi gidelim..." diye tekrar etti... Kerem ikisinin de hayatının yönünü bir daha hiç doğrulmayacak biçimde değiştiren bu cümleleri ancak Aylin koluna girdikten sonra algılayabildi.
Merdivenden sessizce indiler, ikisi de neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu, kendilerini ele geçirip hareketlerini kontrol eden gücün adını koymak hiç de kolay değildi...
Aylin bu kadar cesur olabileceğine inanamadı ama artık işler rayından çıkmıştı.Ne o ne Kerem düşünmeden anı yaşıyorlardı.''Gitmek istediğiniz başka biryer varmı''diyen ses aldı onu düşüncelerin içinden.''hayır,söylediğiniz yere gidelim.''
Kerem de birtürlü anlam veremiyordu.Her zamanki patron yalakalarındanmı vardı yanında, yoksa gördüğü o marur kadın çok daha farklı denizleremi sürükleyecekti kendisini...
Çok da uzak olmayan restorana yürürken Aylin’in gözü karşı çaprazdaki, arkadaşının işlettiği kafeye takıldı. Nurten’in babası öldüğünde ona Kapalı Çarşı’da işlettiği 30 yıllık esnaf lokantasını bırakmıştı. Nurten’se hayattaki tek dayanağı babasının ölümünü biraz zor da olsa atlattıktan sonra ederinin altında bir fiyata elden çıkartmıştı o yeri. Dayanamıyordu kendisine hem anne hem baba olmuş Muharrem Efendi’nin anılarıyla dolu dükkanda durmaya. İşletse bayan olması hiç bir şeyi değiştirmez gayet de başarılı sürdürürdü bu baba mesleğini, çünkü çocukluğunu Kapalı Çarşıda geçirmiş bir kadın olarak kimseden çekincesi yok, hatta pek çok erkeğin eline su dökemeyeceği kadar güçlü kuvvetli ve mert bir kadındı. Ama olmadı, duramadı oralarda daha fazla. Şimdi bu her zaman dolu şık kafede, liseli gruplardan entel tayfasına, her gün alışveriş yapan zengin hanımlardan genç aşıklara, çok değişik insanlarla paylaşıyordu yalnızlığını. Ahh, dedi Aylin, keşke benim de böyle bi yerim olsa, kendime ait böyle bir kalem, kapısından içeri girdiğimde herkesin beni tanıyıp saydığı, kendime özgü dokunuşlarla süsleyebildiğim, her şeyiyle beni anlatan…
Aylin.''Nasıl bu kadar çok konuşabildim neden bu kadar samimi oldum ki''dedi içinden.
En nefret ettiği durumu yaşıyordu yine yaptıklarından pişman olmak çocukkende bunu yapardı en iyi arkadaşı Buse her seferinde onu kandırırdı sonrasında pişmanlık duyardı tutarsızca söylediklerinden.
Hemen telefona sarıldı, bir nefeste sekreterine "Lütfen, lütfen tüm bilgilerini alın!" Sesi ilk kez bu kadar telaşlıydı ve yalvarıyordu
Kadın her zamanki heyecansız sesi ile cv'nizde mevcut efendim dedi.Tık telefonun kapanma sesi geldi.Yine pişmanlık.
Aç olduğunu hissetti etrafa bakındı ne yeseydi acaba pişamlığın gurultusuydu bu ne zaman birşeyler ters gitse karnı guruldardı
Aslında ben de çıkıyordum tam, dedi. "Malum yemek saati... Köşede küçük ama şık bir yer var, bana eşlik etmek ister misiniz?"
Cümleleri daha bitmeden çok ileri gittiğini fark ederek utandı, bir anda kıpkırmızı olduğunu hissediyordu, aslında kadınların karşısında bu duruma düşmeye alışık değildi. Kadınlar... Her zaman birileri olmuştu yanında, zengin erkekler yalnızlığa mahkum değildi ne de olsa...
Hemen ardından "bunu neden söylediğimi bilmiyorum, lütfen bağışlayın, kabalık ettim galiba, yani böyle tanışır tanışmaz..." diye gevelemeye başladı ağzının içinde -aslında bir tür sayıklama gibiydi daha çok-, ama Aylin bu kez biraz yüksek sesle, "Kerem Bey, duymuyor musunuz, tamam dedim, haydi gidelim..." diye tekrar etti... Kerem ikisinin de hayatının yönünü bir daha hiç doğrulmayacak biçimde değiştiren bu cümleleri ancak Aylin koluna girdikten sonra algılayabildi.
Merdivenden sessizce indiler, ikisi de neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu, kendilerini ele geçirip hareketlerini kontrol eden gücün adını koymak hiç de kolay değildi...
Aylin bu kadar cesur olabileceğine inanamadı ama artık işler rayından çıkmıştı.Ne o ne Kerem düşünmeden anı yaşıyorlardı.''Gitmek istediğiniz başka biryer varmı''diyen ses aldı onu düşüncelerin içinden.''hayır,söylediğiniz yere gidelim.''
Kerem de birtürlü anlam veremiyordu.Her zamanki patron yalakalarındanmı vardı yanında, yoksa gördüğü o marur kadın çok daha farklı denizleremi sürükleyecekti kendisini...
Çok da uzak olmayan restorana yürürken Aylin’in gözü karşı çaprazdaki, arkadaşının işlettiği kafeye takıldı. Nurten’in babası öldüğünde ona Kapalı Çarşı’da işlettiği 30 yıllık esnaf lokantasını bırakmıştı. Nurten’se hayattaki tek dayanağı babasının ölümünü biraz zor da olsa atlattıktan sonra ederinin altında bir fiyata elden çıkartmıştı o yeri. Dayanamıyordu kendisine hem anne hem baba olmuş Muharrem Efendi’nin anılarıyla dolu dükkanda durmaya. İşletse bayan olması hiç bir şeyi değiştirmez gayet de başarılı sürdürürdü bu baba mesleğini, çünkü çocukluğunu Kapalı Çarşıda geçirmiş bir kadın olarak kimseden çekincesi yok, hatta pek çok erkeğin eline su dökemeyeceği kadar güçlü kuvvetli ve mert bir kadındı. Ama olmadı, duramadı oralarda daha fazla. Şimdi bu her zaman dolu şık kafede, liseli gruplardan entel tayfasına, her gün alışveriş yapan zengin hanımlardan genç aşıklara, çok değişik insanlarla paylaşıyordu yalnızlığını. Ahh, dedi Aylin, keşke benim de böyle bi yerim olsa, kendime ait böyle bir kalem, kapısından içeri girdiğimde herkesin beni tanıyıp saydığı, kendime özgü dokunuşlarla süsleyebildiğim, her şeyiyle beni anlatan…