Geleceği Görmek İstiyorum!

Hepimiz yaşadık platonik aşklar. Hiç unutamam, bitmez gibi hissedersin zamanla geçip gider.
 
Bu foruma kayıt amacım sadece bir soru sormak: Geleceği görebilir miyim?

15 yaşındayım. 4 yıl önce gayet masumca birine aşık oldum. Ya da olduğumu zannediyorum. İkimiz de muhafazakar ailelerin çocuklarıyız ve birbirimizle ders haricinde bir şey konuşmadan, daha doğrusu konuşamadan, iki yıl boyunca aynı sınıfta yaşadık. Sonra okullarımız ayrıldı, iki yıl geçti üzerinden, ama o hâlâ benim aklımda ve kalbimde.

Ben şanslı biriyim, kalbim mantığımla uyuşacak birini seçti. Çalışkan, zeki, kibar... Ama şanssızım, çünkü erken seçti.

Ondan bana hayalinden ve şans eseri duyduğum ve unutmadığım ev telefonundan başka hiçbir şey kalmadı. Daha fazlasına da ihtiyacım yok onu hatırlamak için.

Görüşmediğimiz 2 yıl boyunca ara sıra duygularımın geçici olduğu hissine kapıldım. Ama hiçbir zaman uzun sürmedi bu his.

Bir ay önce günde ortalama iki kez girdiğim markete girdiğimde acayip duygular hissetmeye başladım. Marketten hiç çıkmak istemiyordum. Bu duyguları klimanın rahatlatıcılığına bağladım. Ama bunun yanında 5 yaşındayken doktora gitmeme sebep olan hızlı kalp çarpıntım ilk defa on yıl sonra tekrar göründü. Ne olduğunu anlamadım tâ kî 10 dk sonra ailesiyle birlikte alışveriş yaparken görene kadar... Neden bildiğini bilmiyorum ama annesi benim adımı biliyordu ve beni görünce benimle muhabbet etmeye başladı. Normalde benim gibi aşırı heyecanlı bir insanın bu durumda kalp krizi geçirmesi gerekirken garip bir şekilde rahat rahat konuştum.

Ben bu insanı untmayı istersem başarabileceğimi biliyorum, zira bu güne kadar pek çok duygumu bastırabildim, ama ben "sevdim" dediğim bir kişiyi unutmak istemiyorum.

Onun beni sevdiği veya sevmediği hakkında hiçbir fikrim yok, ama iyi biri olduğumu düşünüyor.

Ben bu güzel insanı 2 yıl boyunca beklediysem, bir ömür boyu da beklerim. Ama beklememe değer mi? Bulduğum kişi o olacak mı? Zira tanıdığım şahsiyet 13 yaşındaydı.

Benim bu duygularımı paylaşacağım, akıl alabileceğim kimse olmadı. Şimdi sizden bir cevap alabilirsem gerçekten mutlu olurum. Ben ilkimin sonunun olmamasını istiyorum. Ve şu ana kadar gördüğüm en doğru kişi oydu. (Belki etrafım ergen kaynadığı içindir.)* Onu unutmayı denemeli miyim?


*Böyle diyince bahsetmeden edemedim, şu an tanıdığım, karakteri bahsettiğim insanın tıpkısınının aynısının kendisinin fotokopisinin biraz daha törpülenmiş hâli olan biri daha var. Diğerinden bariz bir şekilde daha yakışıklı. Beni sevmesi diğerinden daha mümkün. Daha doğrusu bu konuda gerçekliği meçhul söylentiler var. Ama bana onu o kadar hatırlatırken, onun yanında olmayı o kadar isterken nedensizce ondan uzak duruyorum. Sizce bu insana karşı duruşum ne olmalı?
11 yaşında mi aşık oldun ?

Ben 11 yaşımda çizgi film izliyodum
 
Sevgili Defne,

Sana gelecekten mektup var. Okumak ister misin? Okusan olanlar değişir mi, sanmam. O yüzden neler oldu hayatında anlatıyorum.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; o çocuğu unuttun, kolay kolay aklına gelmiyor. Ama nerede ne okuyor biliyorsun. Üzülebilirsin belki ama sana onu hatırlatan ve ömür boyu her gün dinleyeceğini düşündüğün o 3 şarkıyı o kadar da çok dinlemiyorsun, dinlediğinde de yüzünde buruk bir gülümseme oluyor, kendi haline kocaman sarılasın geliyor. Ev telefon numarasını hâlâ hatırlıyorsun ama hayali artık kalmadı ve bu kadarı artık yeterli gelmiyor hatırlamak için. İnsan şükür ki unutabilen bir varlık. Ama sen, yine şükür ki, hafızası biraz daha iyi bir insansın ve 2 yıl biraz kısa bir süre. Ki 2 yıl senin ömrünün %13'ü, senin için oldukça yüksek bir oran; benim hayatımın %9'u, yine yüksek bir oran ama bir ömür de değil; öyle büyük laflar etmemekte yarar var yani.

Kuzum, hiçbir şeyi bu kadar içine atman gerekmiyor diyesim geliyor ama itiraf edeyim... sen her şeyi içine atıp ideal çocuğu oynadığın için ben senin ekmeğini yiyorum; insanlar benim farklı fikirlerime, duygularıma saygı gösteriyor, sana gösterdiklerinden birazcık daha fazla. Ama sana ne kadar göstereceklerini de bilmiyoruz, değil mi? Her şeye rağmen ben de bu aşkın başladığı günlere baktığımda "Aslında şu kişiyle konuşsam olurmuş" diyeceğim biri göremiyorum hayatımda, ah pardon hayatında. Ne o çevrendeki ergenliğin en yoğun zamanlarındaki sınıf ne ailen; kimse seni ciddiye almazdı, baksana burada bile küçümseyenler olmuş. Ama bu mektubu yazdığın zaman diliminde unutma ki birkaç ay, belki de gün sonra okul başlayacak ve çok güzel bir çevrenin içinde olacaksın. Neyse, ben seni seviyorum Defne; benimle istediğin zaman konuşabilirsin bunları, ben senin için buradayım. Saçlarını örmemi istiyorsan öreyim, sırtını sevmemi istiyorsan yat dizime seveyim.

İlk önce şunu bir konuşalım, o çocuk çok da kibar bir çocuk değildi. Yan sınıftaki kızlarla sınav notlarıyla ilgili bir agresifliği olmuştu ve sınıfta ikinizin de sevmediği o kıza karşı da çok kaba davranışları olmuştu. Asosyal biriydi, ama buna laf edemem, çünkü şu an sen de biraz asosyalsin. Evet canımın içi, sosyal olmak her müsamerede çıkıp şiir okumak değil ne yazık ki. İnsanlarla oturup konuşmak, muhabbet etmek, anlaşıldığını hissetmek o kadar güzel ki. Kafanı kaldır, çevrene bak. Şu an depresyondasın güzelim, bunun adı bu. Başın da duygularını içine attığın için ağrıyor ama onu çözmen için daha çok vakit var, alış o ağrılara, henüz o çözülmenin acısına hazır değilsin canım; geçecek ama. Konuyu saptırmadan dönelim, peki sen onu neden kibar görüyordun? Senin gözlerinden bakmaya çalışıyorum, ne kibarlığını gördün, ben hatırlamıyorum. Laf olsun diye mi dedin acaba?

Çevrendeki en doğru kişi gerçekten de o gibi görünüyordu. Ama birini en doğru yapan derslerdeki başarısı değil bebeğim. Bunu inan öğrenmemiz zaman alıyor.

Sen bir hikayenin sonunda; bir belirsizliğin başında, minik ipuçlarıyla bir mektup yazmış ve geleceği görmek istemişsin. Şimdi gelelim benim hikayeme. Ben de geleceği görmek istiyorum.

Ben Yasemin. Ortaokulda çok büyük bir aşk zannettiğim hoşlantımı 9. sınıfın sonundaki yaz buraya yazmamdan muhtemelen kısa süre sonra, matematik olimpiyatlarına çalışmak için okula erkenden başladık. O son paragrafta bahsi geçen çocukla birlikte. Çocuğun boyu o yaz 1.83'e çıkmış, bıraktığımızda da 157 falandır anca. Derslere devam ettik öyle. 10. sınıfta en önde oturdum, onun en önde oturacağını biliyordum çünkü. İki çocuğun karakterinin benzediği falan yok bu arada; ilkini hiç tanımıyorum, o ayrı mesele. Tek ortak noktaları ikisi de sınıfın dersleri en iyi erkeği ve soğuk tipler.

Biz bu çocukla 10. sınıfta biraz samimi olur gibi olduk bu olimpiyat dersleri vs. derken. Sonra bana bir anda normal zamanlarda bile it gibi davranmaya başladı; yüzüme bakmıyor, doğru düzgün cevap vermiyor, mesaj atıyorum görüldü atıyor. Ben gelemedim böyle şeylere, senin kadar da uslu bir kız değildim artık, zamanla sınırları yok ediyordum. Bir gün görüldü atınca açık açık "hayırdır, ne yaptım sana" temalı atarlı bir mesaj yazdım, düzgün ve kibar bir şekilde cevaplayıp gönlümü aldı. O gün aslında babası ameliyat olmuş ama bunu bana söylememişti, ben bunu ertesi gün hocalardan birinden öğrenmiştim, vicdan azabı sardı beni böyle bir günde ona nasıl böyle ters yaptım diye. O olaydan sonra daha mesafeli ama içten içe de bir muhabbetliydik, en azından ben öyle hissediyordum. Mesajlaşmalarımız noktalı virgüllü, ders içerikli ama benim gözümde çok özel. O çocuğa kaptırdım da kaptırdım kendimi.

Daha soğuduğum ve daha yakın hissettiğim zamanlar oldu. Ama platoniklik serüvenimiz orada da devam etti. Ve senden farklı olarak ben kendime bile itiraf etmiyordum bunu. Sorsan duyguları konusunda en rahat insan gibi davranırım, birine sana kırıldım derim, kendimi çok güzel ifade ederim vs ama sevdiğimi söyleyemiyorum, kendime bile. Liseden üniversiteye geçerken bir helalleştik. Tam o yaz, bu çocuğun bana karşı bir hissi olmadığını kabullendim ve beni seven, bana da hoş görünen birine şans vermeye kalktım; olmadı. Engelledim o çocuğu olayların (ya da olmayanların) sonunda. Sonra bunun için suçlu hissettim, bir süre de bunun depresyonuna girdim. O sırada üniversite için şehir değiştirdim, yeni bir hayata alışmaya çalıştım. Bundan kendime gelmeye başladığım zamanlarda, bir sebeple lise boyunca hoşlandığım çocukla konuşmaya başladık ve kim görüldü atacak diye bir kavgaya girdik, bu da bitmek bilmez bir konuşmaya neden oldu. Ama bitmek bilmez diye de bir şey yok işte. Biz çok samimi gibiydik, en yakın arkadaşlarındandım, o da benim çok yakınımdı. Ben bunu hissediyordum. Arada bazı mesajlarıyla benden hoşlandığını mı ima ediyor, anlayamıyordum. Sonra bir gün geldi, üniversiteye girdikten iki yıl sonra "Ben bu konuşmanın bitmesini istiyorum" dedi, "tamam" dedim, nedenini bile soramadım, öylece kabul ettim.

Aradan bir yıl geçti, arada sınıf grubunda bir iki mecburi konuşmamız haricinde konuşmamız olmamış, bana "doğum günün kutlu olsun" diye mesaj attı. Ben de o bir yıl içimde biriktirdiğim öfkeyi boşalttım, birkaç ay içinde gönlümü aldı, ya da ben kendi gönlümü almayı tercih ettim. Ama birkaç hafta önce bir mesajda laf soktum, yine kendini açıklamaya kalktı, biraz daha konuşturmaya kalktım, zorlaya zorlaya ağzındaki baklayı çıkarttım, beyefendi dedi ki "ikimiz de evlenince konuşmamız artık doğru olmaz". Benim için de ipler orada koptu, konuşmayı bitiriverdim.

*** Eh madem sen ipucunu vermişsin, ben de vereyim. Üniversitede biri var; hayata bakış açımız, istediklerimiz, beklentilerimiz çok farklı. Asla sevmek istemiyorum onu. Ama gözüm kayıp kayıp duruyor bugünlerde. O da benimle konuşmaya geçmek istiyor, fark ediyorum. Ama beni sevmeyeceğini, benimle uzun vadeli bir şey istemediğini de çok iyi biliyorum. İlgisini çekiyorum, hepsi bu. Gelecekten mektup bekliyoruz madem, soralım: Ona karşı duruşun nasıl oldu, güzel oldu mu? Şu an hayatında yok, değil mi? Hadi seni ve cevabını bekliyoruz. :)

Hayat artık 6 yıl beklemeye müsade etmiyor. Hızlı gelmem icap etti. Son soruya hızla cevap vereyim, evet çok güzel oldu, bir yıl boyunca ortak derslerimiz oldu ama sen bu duayı ettikten hemen sonra ortak derslerden birinin hocası hasta oldu, 2 hafta derse gelmedi, sen de onu fırsat bilip mesafeni koydun çok güzel. Mezun oldu şimdi, görev başarılı.

Gelelim benim buraya gelme sebebime. İlk mesajımda ben ortaokul aşkım için bir yazı yazıyorum zannediyordum ama ben ilk sevgilimle -bu kelimeyi ilk defa biri için kullanıyorum, cümlenin burasında durup bunun üzerine birkaç dakika düşünmem gerek- hikayemizin başlangıcını yazıyormuşum. Sonra kırılma hikayelerinden birini anlatmışım. Evet, sonrasında iletişimi kestim dediğim kişi benim sevgilim, 6 gündür. Kendisine "biz şimdi neyiz" diye sormadım, bu ismi bize ben verdim, biz sevgiliyiz.

Arada ne yaşandığını, neden kararımdan döndüğümü anlatmayacağım. Peşimden çok koştu falan diyemem ama artık net bir şekilde sevdiğini biliyorum. Bana öyle ya da böyle bir gelecek vadetti. Sözünde durmaya çalışacağına güveniyorum, olur ya da olmaz, insan bunu ne kadar kontrol edebilir ki zaten, ben bugüne bakıyorum. O yüzden de bugün bu yazımda geleceği sormayacağım. Ama bir gün kendim geçmişine kızarsa gelsin burayı okusun ve benim ne hissettiğimi hatırlasın diye yazıyorum. Sevgili kendim, geçmişi görmek ister misin?

Buradaysan belki yine hayal kırıklığına uğradın. Belki seni yarı yolda bıraktı. Belki artık onu sevmiyorsun. Ve belki artık sevmediğin için geçen yılki halimin yaptığı gibi önceki sevdiğim kişinin benim gördüğüm gibi biri olmadığını düşünüyorsun. Eğer üzgünsen ve gelip burada bir teselli arıyorsan muhtemelen haklısındır, bilip bilmediğim şeylerle ilgili ahkam kesip senin üzüntünü küçümsemeyeceğim. Ama ben bugün ne yaşıyorum biliyor musun, yıllardır canım yanarak dinlediğim şarkılar çalınca yüzüme bir gülümseme geliyor, onun her sözüyle gönlümde 7 yılda birikmiş yaraların iyileştiğini hissediyorum. Sendeki seni değersiz hissettiren tüm yaralar iyileşiyor. Ona onsuz yaptığım şeyleri anlatıyorum, bazısından etkileniyor, onsuz da değerli olduğumu görüyorum. Beni önceliyor, hayatında ben olduğum için değişiklikler yaptığını hissediyorum. Kimseden bana olan sevgisini saklama kaygısı yok artık, kime söylemek istersem kararıma saygı duyacağını söylüyor. İçimde kabullenilmemiş bütün duygular açılıyor ve o açılan duyguları çok seviyorum. Eğer bunu okuduğunda sen eğer bu ilişkiye girdiğim için beni suçluyorsan suçlama, ben kendime dair düşüncelerimi güçlendiren ve beni iyi hissettiren bir ilişkinin içindeyim. Birini suçlayacaksan bu ilişki kötüleşmeye başladığı halde çıkmayan ve seni komple bu ilişkiden nefret ettirir hale getiren kendimi suçla (sana da cevap hakkı doğdu sevgili ilişkiden çıkmayan kendim).

Bir keresinde bir arkadaşım "Sen hayatında bir şeye çok emek verip onun karşılığını alamamak ne demek bilmiyorsun" demişti, gerçekten çok büyük bir örneğini bulamamıştım. Sonra bu ilişki bunun örneği gibi gelmişti bir noktada. Şimdiyse emeğimin karşılığını alıyorum. Evet, çok şükür, ben emeklerimin karşılığını alamamayı çok yaşamadım. Ama hayatımda bunda ve diğer hikayelerde o emeğin karşılığını almak için çok kez o emeği hiçe sayıp sıfır noktasını kabul etmem gerekti, ben kabul edince emeklerimin karşılığı beni buldu çok şükür. Emeklerimin karşılığı demek de ne kadar doğru bilmiyorum, ben emek verirken o karşılığı alayım diye vermedim ki. O karşılık bana verilmiş bir hediye. Ve sana verilmiş bir hediye. Sıfırdan başladığını varsayarak ilerleyebil, adım atabil diye sana verilmiş bir hediye. Unutma, bizim hikayemiz hep güzel sonlara çıkar. Er ya da geç. Buna güven.

Şu an sıkıntılar var mı, evet var. Çözülecek mi, evet çözülecek. Belirsizlikler birer birer tamamlanacak, hikayede herkes yerleşmesi gereken yere yerleşecek. Ve bu hikaye nasıl ilerlerse ilerlesin, ben olmam gereken yeri bulup orada kök salacağım. İnan bugün defne de değilim yasemin de, kimim bilmiyorum. Eğer bir gün bilebilirsem kendime uygun iklimi bulup oraya kök salacağım. O güne kadar dalgalarla çarpışmaktan da korkmuyorum, uzun ve karanlık yollarda nefes nefese kalmaktan da. Kök saldığımız yerde de rüzgarlarla savrulacağız. İnşallah manzara güzeldir de dayanma gücümüz biraz daha artar.

Bak sen görmüyorsun belki ama o yaşadığın sıkıntıyı atlatmış halimiz de okuyor şimdi bu yazıyı. Helal olsun be sana kral, seninle gurur duyuyoruz. Sana özeniyoruz ve sana benzemek için çalışmaktan bıkmayacağız. Yeri gelecek ağlayacağız, zırlayacağız ama pes etmeyeceğiz. Değil mi, sevgili her yaşım?
 
Hayat artık 6 yıl beklemeye müsade etmiyor. Hızlı gelmem icap etti. Son soruya hızla cevap vereyim, evet çok güzel oldu, bir yıl boyunca ortak derslerimiz oldu ama sen bu duayı ettikten hemen sonra ortak derslerden birinin hocası hasta oldu, 2 hafta derse gelmedi, sen de onu fırsat bilip mesafeni koydun çok güzel. Mezun oldu şimdi, görev başarılı.

Gelelim benim buraya gelme sebebime. İlk mesajımda ben ortaokul aşkım için bir yazı yazıyorum zannediyordum ama ben ilk sevgilimle -bu kelimeyi ilk defa biri için kullanıyorum, cümlenin burasında durup bunun üzerine birkaç dakika düşünmem gerek- hikayemizin başlangıcını yazıyormuşum. Sonra kırılma hikayelerinden birini anlatmışım. Evet, sonrasında iletişimi kestim dediğim kişi benim sevgilim, 6 gündür. Kendisine "biz şimdi neyiz" diye sormadım, bu ismi bize ben verdim, biz sevgiliyiz.

Arada ne yaşandığını, neden kararımdan döndüğümü anlatmayacağım. Peşimden çok koştu falan diyemem ama artık net bir şekilde sevdiğini biliyorum. Bana öyle ya da böyle bir gelecek vadetti. Sözünde durmaya çalışacağına güveniyorum, olur ya da olmaz, insan bunu ne kadar kontrol edebilir ki zaten, ben bugüne bakıyorum. O yüzden de bugün bu yazımda geleceği sormayacağım. Ama bir gün kendim geçmişine kızarsa gelsin burayı okusun ve benim ne hissettiğimi hatırlasın diye yazıyorum. Sevgili kendim, geçmişi görmek ister misin?

Buradaysan belki yine hayal kırıklığına uğradın. Belki seni yarı yolda bıraktı. Belki artık onu sevmiyorsun. Ve belki artık sevmediğin için geçen yılki halimin yaptığı gibi önceki sevdiğim kişinin benim gördüğüm gibi biri olmadığını düşünüyorsun. Eğer üzgünsen ve gelip burada bir teselli arıyorsan muhtemelen haklısındır, bilip bilmediğim şeylerle ilgili ahkam kesip senin üzüntünü küçümsemeyeceğim. Ama ben bugün ne yaşıyorum biliyor musun, yıllardır canım yanarak dinlediğim şarkılar çalınca yüzüme bir gülümseme geliyor, onun her sözüyle gönlümde 7 yılda birikmiş yaraların iyileştiğini hissediyorum. Sendeki seni değersiz hissettiren tüm yaralar iyileşiyor. Ona onsuz yaptığım şeyleri anlatıyorum, bazısından etkileniyor, onsuz da değerli olduğumu görüyorum. Beni önceliyor, hayatında ben olduğum için değişiklikler yaptığını hissediyorum. Kimseden bana olan sevgisini saklama kaygısı yok artık, kime söylemek istersem kararıma saygı duyacağını söylüyor. İçimde kabullenilmemiş bütün duygular açılıyor ve o açılan duyguları çok seviyorum. Eğer bunu okuduğunda sen eğer bu ilişkiye girdiğim için beni suçluyorsan suçlama, ben kendime dair düşüncelerimi güçlendiren ve beni iyi hissettiren bir ilişkinin içindeyim. Birini suçlayacaksan bu ilişki kötüleşmeye başladığı halde çıkmayan ve seni komple bu ilişkiden nefret ettirir hale getiren kendimi suçla (sana da cevap hakkı doğdu sevgili ilişkiden çıkmayan kendim).

Bir keresinde bir arkadaşım "Sen hayatında bir şeye çok emek verip onun karşılığını alamamak ne demek bilmiyorsun" demişti, gerçekten çok büyük bir örneğini bulamamıştım. Sonra bu ilişki bunun örneği gibi gelmişti bir noktada. Şimdiyse emeğimin karşılığını alıyorum. Evet, çok şükür, ben emeklerimin karşılığını alamamayı çok yaşamadım. Ama hayatımda bunda ve diğer hikayelerde o emeğin karşılığını almak için çok kez o emeği hiçe sayıp sıfır noktasını kabul etmem gerekti, ben kabul edince emeklerimin karşılığı beni buldu çok şükür. Emeklerimin karşılığı demek de ne kadar doğru bilmiyorum, ben emek verirken o karşılığı alayım diye vermedim ki. O karşılık bana verilmiş bir hediye. Ve sana verilmiş bir hediye. Sıfırdan başladığını varsayarak ilerleyebil, adım atabil diye sana verilmiş bir hediye. Unutma, bizim hikayemiz hep güzel sonlara çıkar. Er ya da geç. Buna güven.

Şu an sıkıntılar var mı, evet var. Çözülecek mi, evet çözülecek. Belirsizlikler birer birer tamamlanacak, hikayede herkes yerleşmesi gereken yere yerleşecek. Ve bu hikaye nasıl ilerlerse ilerlesin, ben olmam gereken yeri bulup orada kök salacağım. İnan bugün defne de değilim yasemin de, kimim bilmiyorum. Eğer bir gün bilebilirsem kendime uygun iklimi bulup oraya kök salacağım. O güne kadar dalgalarla çarpışmaktan da korkmuyorum, uzun ve karanlık yollarda nefes nefese kalmaktan da. Kök saldığımız yerde de rüzgarlarla savrulacağız. İnşallah manzara güzeldir de dayanma gücümüz biraz daha artar.

Bak sen görmüyorsun belki ama o yaşadığın sıkıntıyı atlatmış halimiz de okuyor şimdi bu yazıyı. Helal olsun be sana kral, seninle gurur duyuyoruz. Sana özeniyoruz ve sana benzemek için çalışmaktan bıkmayacağız. Yeri gelecek ağlayacağız, zırlayacağız ama pes etmeyeceğiz. Değil mi, sevgili her yaşım?
Nilgun bodur yeni seri
 
Yaşınızdan biraz daha olgunmuşsunuz gibi geldi bana. İyi yanları da var ama böyle devam ederseniz çok yıpranırsınız. Şu anda imkansız gibi gelse de o kişiyi birkaç sene sonra unutacaksınız. Yaş ne kadar küçük olursa bu tarz duygular o kadar ağır geliyor biliyorum. Ama bu duyguların ağırlığı nedeniyle kendinizi bu kadar kasıp aşk acısına falan düşmeyin sakın. Bir de her şey uzaktan daha temiz ve büyülü gelir bunu unutmayın. Zihninizi onu düşünmeye, beklemeye odaklarsanız uzun süre zarfında pek de iyi olmaz. Kendinizi eğitiminize, sevdiğiniz başka faaliyetlere yöneltin. Kaderinizde birleşmek varsa zaten bekleseniz de olacak beklemeseniz de. Ama bekleyeceğim diye kafayı takarsanız hayatınızdan verim alamazsınız. Yaşınız daha küçük, ikinizin de öyle. İnsan bu yaşlarda zaten çok da değişiyor. İyisi mi kendinizi bu duyguların esiri etmeyin.
 
Bence açılabilirsin. Ben de eşimle 13 yaşında tanıştım. 19 yıldır beraberiz 9 yıllık evliyiz. Hissettiğin şey aşkın en saf en gerçek hali😍 Ama kafanda fazla büyütmüş olabilirsin. Sen kafanda ideal olarak çiziyorsun onu belki tanısan hiç de sandığın gibi biri değil. Öncelikle o ilkim sonum olsun istiyorum kafasını bir kenara bırak. ❤️
 
Şimdi siz ilk aşkınıza benzettiğiniz ikinci kişiyle mi sevgilisiniz?
 
X