- Konu Sahibi BosnakGuzeli
-
- #1
Zaman mıydı beni silen, yoksa ben miydim zamanımı silen. Anlarımı unutmak isterken yaşanmışlıklarım silindi… Hayatımı kaybetme korkusunda kaybettim, benliğimi ve kendimi bıraktım zaman denen o sahte mutluluğa… Hayatımdı giden, hayatımdı silinen. Sildiklerim neydi peki sadece kötü anları mı, yoksa kötü anılarım mı ?
Kötü anlarımı silmek uğruna bugün, geçmişimi mi silmiştim yoksa ? Kaybettiklerim anlarım değil, anılarım mıydı ? Neden kaybettim peki, veya neden sildim bütün bunları ? Değer miydi sildiklerim geleceğime ? Değer miydi sana bu koskoca 20 küsur yıllık geçmiş ? Sen kimsin ki benim için, daha doğrusu ben neyim ki senin için ? Hayatımda kuşkularım oldukça kaybettim benliğimi… Yani seni... Kaybetmek demişken, aslında kaybettiğim o kadar çok şey var ki hayatımda, anlarım, anılarım, dostlarım, sevgilerim ve sevgililerim. Benliğimi bile unutturacak kadar çok şey kaybetmeme sebep oldu bu hayat, pardon zaman denen şey.
Evet, yirmi küsur yıl oldu bu dünyaya geleli aslında. Ama ben bugünden itibaren senin için, yani BENLıĞıM için bütün bu geçmişi silmeyi göze alıyorum. Hak ettin, hak etmeni istedim, buna değer olmanı istedim. Bundan iki yıl sonra hatırlayacak mısın? Biri vardı benim için bütün geçmişini silmeyi göze aldı, benim buna değer olduğumu düşünmüştü diye. Beni hatırlayacak mısın, yoksa senin de silmek istediğin bir an, ya da bir anı olarak zamanın kollarında mı bulacağım kendimi ?
Evet sen, sensin benim bütün bunları yazmama, yapmama sebep olan...
Yalnızlığımı seninle yaşamak güzeldi. Yalnızlığına dost olmak güzeldi, ya da yalnız olduğunu sandığım varlığına, ama ben gerçekten yalnızdım...
Kapatmıştım bütün kapılarımı sevgiye, dostluğa ve aşka....
Sen o anahtar deliğinden giren ve kalbimdeki kor'a yanma sebebi veren.
NEDEN ?
Bana artık uzanan ellerde sevgiyi değil, çıkarı ve çıkarcılığı hissediyorum.
Çıkarları için insanlar bana ellerini uzatıyor ya da uzanan ellerin tamamından akan pisliği görüyorum. Peki sen neden bana elini uzattın ? Her akşam hissettiğim bu yalnızlığımda, kırdığım kadehler gibi hissederim yüreğimi…
Sen ve senin gibilerin, her gidişinde kırılan bir cam tabakası gibi sevgi!! Peki!...
Sen gerçekten bana aşkı, bana benliği hissettirebilecek misin ? Peki!..
Sen bana aşkı, sevgiyi, dostluğu, her şeyden önemlisi huzurumu hissettirebilecek misin ?
Yaralarımı dağlarım senin için, geçmişimi silebilirim, peki sen benim için bunları yapabilirimsin ? Aynı noktaya vardık tekrar. Ben senin için, senin benim için, önemli olduğun kadar önemli miyim ?
Acıyan bu cana merhem mi yoksa tuz mu olacaksın ? Eziyetlerimin içinde rahatlamama sebep mi olacaksın, yoksa rahatlama hissettiğim anlarda bile bana acı mı vereceksin ? Dayanma gücümü kaybederken bana iyileşme gücü verecek misin ??
Anlar mısın beni ? Mum gibi eriyorum senin uzağındayken. Dayanma gücü istiyorum senden sadece, dayanmama sebep olmanı...
YAŞAMA SEBEBıM OLMANI…
Ben göründüğüm gibi değilim. Ne büyüğüm kendimce ne de küçüğüm, sadece varlığım!
Hata yaparım, yaptığım hataların bedelini kimseye ödetmem. Eğer ki yaptığım hata bir başkasını da ilgilendiriyorsa, onunla yaşarım bu acıyı, bu tadı...
Elimde yalandan, kocaman oyuncak hayallerim ve zaferlerim, hatta hiçbir şeye yaramayan koskoca yirmi küsur yıl var...
Küçüğüm ben daha, hatta varlığımı kabul ettirebilecek kadar sahiplenmişliğim yok. Kayıp edecek bir şeyi olmayan biri gibi soruyorum; Kaybedecek neyim var ?
Sen varsın şu anda. Senin varlığın var benim yaşamama sebep olan... Aldığım bu kısacık yolun değer olmasına sebep olan, bir tek sen...
Bazen içimden dağlara çıkmak geliyor, uzaklaşmak her şeyden. Ancak ne farkı var ki ölümden, senden ayrı kalmak olunca sonucun ?
Ne bir zaferim var, ne de bir yenilgim.
Bu hayat karşısında kaybettiklerim diyorum ya bazen, ben bir şey kaybetmedim daha...
Kaybolanlar kendileri seçtiler kaybolmayı… Ben nasıl seçtiysem senin ile var olmayı...
Yar ah yar... Bir anlasan beni… Bir anlayabilsen, benliğimin sana yüklediği sorumluluğu asi bir ruh misali korkutan, ufak bir çocuk gibi şefkat isteyen ve sevmek isteyen, bir gülü bülbül misali.
Ben daha çocuk yaşta başladım sevilmemeye...
Sevecek kimse yoktu etrafımda...
Kaybettim benliğimi sevgisizliğin içinde...
Sen varsın şu anda beni bana hissettiren...
Çocuk yaşta öğrendim ergen olmayı, sevilmemeyi ve sevmeyi...
Sustum hayatın, pardon zamanın karşısında...
Zamanları sildim yalnızlığımda...
Kayboluşlarımın ardında hep birilerini bulmak vardı...
Ama kaybettiğim benliğimi hala bulamadım...
Uzaklaştıkça benliğimden kendimi yani hayallerimi buldum başkalarının rüyalarında...
Gittim ben ve bir kişi bile hoşça kal demedi arkamdan...
Gitsem bana hoşça kal diyebilecek cesarete sahip misin ?
Ben senin için derin sulardan inci tanesi çıkarabilecek cesarete sahibim...
Gitmek istemesem de o bilinmezlikler ülkesine...
HOŞÇA KAL...
Sadece bir veda busesi istediğim… Öldüğümde yanağımda hissettiğim...
Hayallerimde gördüğüm o adam sen misin, yoksa sadece ben mi seni hayallerimdeki o adama benzeten ?? Eğer öyleyse ya ben geç kaldım hayatı yaşamak için ya da sen geç geldin hayatıma beni yaşamak için...
Arif KıBRıT
Kötü anlarımı silmek uğruna bugün, geçmişimi mi silmiştim yoksa ? Kaybettiklerim anlarım değil, anılarım mıydı ? Neden kaybettim peki, veya neden sildim bütün bunları ? Değer miydi sildiklerim geleceğime ? Değer miydi sana bu koskoca 20 küsur yıllık geçmiş ? Sen kimsin ki benim için, daha doğrusu ben neyim ki senin için ? Hayatımda kuşkularım oldukça kaybettim benliğimi… Yani seni... Kaybetmek demişken, aslında kaybettiğim o kadar çok şey var ki hayatımda, anlarım, anılarım, dostlarım, sevgilerim ve sevgililerim. Benliğimi bile unutturacak kadar çok şey kaybetmeme sebep oldu bu hayat, pardon zaman denen şey.
Evet, yirmi küsur yıl oldu bu dünyaya geleli aslında. Ama ben bugünden itibaren senin için, yani BENLıĞıM için bütün bu geçmişi silmeyi göze alıyorum. Hak ettin, hak etmeni istedim, buna değer olmanı istedim. Bundan iki yıl sonra hatırlayacak mısın? Biri vardı benim için bütün geçmişini silmeyi göze aldı, benim buna değer olduğumu düşünmüştü diye. Beni hatırlayacak mısın, yoksa senin de silmek istediğin bir an, ya da bir anı olarak zamanın kollarında mı bulacağım kendimi ?
Evet sen, sensin benim bütün bunları yazmama, yapmama sebep olan...
Yalnızlığımı seninle yaşamak güzeldi. Yalnızlığına dost olmak güzeldi, ya da yalnız olduğunu sandığım varlığına, ama ben gerçekten yalnızdım...
Kapatmıştım bütün kapılarımı sevgiye, dostluğa ve aşka....
Sen o anahtar deliğinden giren ve kalbimdeki kor'a yanma sebebi veren.
NEDEN ?
Bana artık uzanan ellerde sevgiyi değil, çıkarı ve çıkarcılığı hissediyorum.
Çıkarları için insanlar bana ellerini uzatıyor ya da uzanan ellerin tamamından akan pisliği görüyorum. Peki sen neden bana elini uzattın ? Her akşam hissettiğim bu yalnızlığımda, kırdığım kadehler gibi hissederim yüreğimi…
Sen ve senin gibilerin, her gidişinde kırılan bir cam tabakası gibi sevgi!! Peki!...
Sen gerçekten bana aşkı, bana benliği hissettirebilecek misin ? Peki!..
Sen bana aşkı, sevgiyi, dostluğu, her şeyden önemlisi huzurumu hissettirebilecek misin ?
Yaralarımı dağlarım senin için, geçmişimi silebilirim, peki sen benim için bunları yapabilirimsin ? Aynı noktaya vardık tekrar. Ben senin için, senin benim için, önemli olduğun kadar önemli miyim ?
Acıyan bu cana merhem mi yoksa tuz mu olacaksın ? Eziyetlerimin içinde rahatlamama sebep mi olacaksın, yoksa rahatlama hissettiğim anlarda bile bana acı mı vereceksin ? Dayanma gücümü kaybederken bana iyileşme gücü verecek misin ??
Anlar mısın beni ? Mum gibi eriyorum senin uzağındayken. Dayanma gücü istiyorum senden sadece, dayanmama sebep olmanı...
YAŞAMA SEBEBıM OLMANI…
Ben göründüğüm gibi değilim. Ne büyüğüm kendimce ne de küçüğüm, sadece varlığım!
Hata yaparım, yaptığım hataların bedelini kimseye ödetmem. Eğer ki yaptığım hata bir başkasını da ilgilendiriyorsa, onunla yaşarım bu acıyı, bu tadı...
Elimde yalandan, kocaman oyuncak hayallerim ve zaferlerim, hatta hiçbir şeye yaramayan koskoca yirmi küsur yıl var...
Küçüğüm ben daha, hatta varlığımı kabul ettirebilecek kadar sahiplenmişliğim yok. Kayıp edecek bir şeyi olmayan biri gibi soruyorum; Kaybedecek neyim var ?
Sen varsın şu anda. Senin varlığın var benim yaşamama sebep olan... Aldığım bu kısacık yolun değer olmasına sebep olan, bir tek sen...
Bazen içimden dağlara çıkmak geliyor, uzaklaşmak her şeyden. Ancak ne farkı var ki ölümden, senden ayrı kalmak olunca sonucun ?
Ne bir zaferim var, ne de bir yenilgim.
Bu hayat karşısında kaybettiklerim diyorum ya bazen, ben bir şey kaybetmedim daha...
Kaybolanlar kendileri seçtiler kaybolmayı… Ben nasıl seçtiysem senin ile var olmayı...
Yar ah yar... Bir anlasan beni… Bir anlayabilsen, benliğimin sana yüklediği sorumluluğu asi bir ruh misali korkutan, ufak bir çocuk gibi şefkat isteyen ve sevmek isteyen, bir gülü bülbül misali.
Ben daha çocuk yaşta başladım sevilmemeye...
Sevecek kimse yoktu etrafımda...
Kaybettim benliğimi sevgisizliğin içinde...
Sen varsın şu anda beni bana hissettiren...
Çocuk yaşta öğrendim ergen olmayı, sevilmemeyi ve sevmeyi...
Sustum hayatın, pardon zamanın karşısında...
Zamanları sildim yalnızlığımda...
Kayboluşlarımın ardında hep birilerini bulmak vardı...
Ama kaybettiğim benliğimi hala bulamadım...
Uzaklaştıkça benliğimden kendimi yani hayallerimi buldum başkalarının rüyalarında...
Gittim ben ve bir kişi bile hoşça kal demedi arkamdan...
Gitsem bana hoşça kal diyebilecek cesarete sahip misin ?
Ben senin için derin sulardan inci tanesi çıkarabilecek cesarete sahibim...
Gitmek istemesem de o bilinmezlikler ülkesine...
HOŞÇA KAL...
Sadece bir veda busesi istediğim… Öldüğümde yanağımda hissettiğim...
Hayallerimde gördüğüm o adam sen misin, yoksa sadece ben mi seni hayallerimdeki o adama benzeten ?? Eğer öyleyse ya ben geç kaldım hayatı yaşamak için ya da sen geç geldin hayatıma beni yaşamak için...
Arif KıBRıT
Son düzenleme: