from__hell / Kendi Şiirleri

from__hell

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
34
1
86
38
İstanbul
Tüm istediğim böyle el-ele, beraber yaşlanmaktı seninle
Bir çocuk veremesemde sana, elin olurdum, ayağın olurdum
Gözün, sözün olurdum
Hayatım boyunca hep aynı kokuyu duymak istedim
Ben hep aynı adama seni seviyorum demek istedim
Eğer öylece bırakıp gitmeseydin beni,
aç kalırdım seninle,
susuz kalırdım
Ben hep şiirlerini okuduğun kadın olmak istedim
Okuduğun şiir olmak istedim
Hep bir masalı yaşar gibi
Yolunu gözlerdim akşam vakitleri
Sokağın başından dönüşünü
Adımı bir şiir gibi söyleyişini, özlerdim okul çıkışları
Yapmasan, bırakıp gitmesen
Bu kadar kanatamasan içimi
Ben bir ömür boyu her akşam hep aynı kapıda, her gün biraz daha yaşlı
Her gün biraz daha yorgun geleceğini bile bile, yine seni özlerdim
Başka birşey istemedim ki
Ben sadece seninle yaşlanmak istedim

:çok üzgünüm::çok üzgünüm::çok üzgünüm:
 
Çok sevdiğim bir şiir şimdi indirdim dinliyorum saolsun buteyracımda hep çalar

teşekkürler from okumak güzeldi
 
ee ama oldumu şimdi bu fromum yaramı deştin canımcım ne olucak senle benim halim sabır ikimiz içinde sabır....
 
Bir yasaktan ibaretsin kaç zamandır çiğneyemediğim ve adına suç demişim seni düşünmenin, işlemişim şehrin en derinlerine bir çığlık gibi... Zaten sen yasaklamışın kendini bana da benim yasaklarım senin bana yasaklayamadıklarına. Bir yasak özlemine, bir yasak hayaline, bir yasak da düşlerime düşen gözlerine...

İşte böyle sarmaş dolaş yasaklarla ulaşabilmek isterken sensizliğe mızmız bir oyunbozan olan yanım kabarır arasıra, engelleyemediğim kuralsızlığımdan sızar, köreltemediğim merhametimle çakışır, duygusal zaaflarımdan yararlanırsın. Sen de bilirsin özlemlerin yasakları delik deşik ettiğini, bilirsin o oyunbozan yanımın en ayyuka çıktığı zamanları ve uygulayabildiğim en katı yasağın yasaklara koyduğum yasaklar olduğunu.

Mesela önünden geçerken senin adını taşıyan bir mağazanın tabelasını gördüğümde seni hatırlamak yerine evden çıkarken kilitleyip kilitlemediğimi unuttuğum sokak kapısını düşünmek ya da göz göze oturduğumuz bir yol üstü çay bahçesinde sensizliğe değil de tuttuğum takımımın hafta sonu oynadığı maçta yediği gole sitem etmek.

Akşamları tok karnına aldığım iki tablet "sen" yerine yeni bir aşkı antibiyotik niyetine yutmak gelirken içimden yasaklarımı anımsıyorum birden, öyle ya en öncelikli yasağımı sevdalara koymuştum ben.

Bir yasaktan ibaretsin kaç zamandır delemediğim ve adına suç demişim en kuytu köşelerde hayalinle sevişmelerin. Zaten sen bütünüyle yasaksın bana da, benim yasaklarım senin sınırını aşanlara. Bir yasak sen kokan nefesime, bir yasak seni anan dudaklarıma, bir yasak da tüm tonlarında yansıdığın gözlerime.

Zor oluyor biliyorum, bir kibrit kutusu büyüklüğünde ki beyaz peynir ve iki adet iri zeytinle uygulanan diyet gibi bir şey bu ve sen yetmişinde ki bir ihtiyarın düşmanı olan kolesterol ile bir alkoliğe men edilen şarap gibisin artık.

Yasak seni sevmek, yasak düşünmek, yasak ismini anmak ve düşlerime düşmemen için uykuya dalmak. Bu şehir de tek başına yürümek sensizliğe, kaldırımlarına yasak, sokaklarına yasak, denizine yasak... Kararlıyım hiç olmadığı kadar, ya sen yasaksın bu şehir ile bana, ya bu şehir ile bu can bana yasak!
 
Ne zaman, nasıl sevdim seni bilmiyorum.
Oysa ki yasaktın bana, yasaktım ben de sana.
Bahar gibi çıkıp geldin
Tam da karakışın ortasında.
Sesini duymak Öyle huzur vericiydi ki
İçimde binbir kelebek uçup, kanat çırpıyordu.
Heyecandan yüreğim kurudukça
Bahar yağmurları gibi yağıyordun ruhuma
Sonra güneş olup açıyordun.
Rengarenk gÖkkuşağı gibi aşk olup
Sarıyordun tüm benliğimi...
GÖkyüzünde süzülen uçurtma gibi
Uçuyordum ben de senin aşkınla.
Seninle konuşurken bile
Sesin sesime değdikçe nefesim kesiliyordu.
Hep gülüyordum, güldürüyordun yüreğimi.
Öyle benleydin ki...
Öyle sen olmuştum ki...
Dinlediğim şarkılara mı seni alıyordum
Yoksa sen mi bana şarkılar oluyordun?
Sevdim işte seni, hiç de saklamadım
Saklıyamadım...
Seni, sen olduğun için sevdim.
Bana yalansız, dolansız gelmiştin.
Herşeyin en güzelini hissettirişini sevdim.
Ahh! .. Keşke birde benim olaydın.
Olamadın...Olamazdın da...
Yasaktın ama, herşeye rağmen tatlıydın.
Bilirsin;
Zaman zaman karamsarlıklara düşerim ben
İşte yine Öyleyim bugünler de.
Neden kendimi yüreğinden taşındırılmış hissediyorum?
Neden içimdeki bu acı? Neden?
Bak bana! ..
GÖzlerimde yaş, yüreğimde yas var hepsi sana.
Bana hissettirdiğin gibi seviyorsan beni
Tut ellerimi, sar beni...
Hissettir bana yine aşkını
Yok et bu karamsarlıkları...
Yada yüreğine yeni bir levha as
Sahibinden ((kiralıktır)) diye.
 
Tanıdıkça seviyor, sevdikçe tanıyordum seni
Soğuk gecelerime sıcak bir merhaba,
Boş geçen ömrüme bir anlamdın...
Buldum diyordum! Sonunda buldum...
Bana benden yakın, benden öte bir şeydin
Ne konuşmaya gerek vardı ne anlatmaya.
Gözlerimiz konuşuyor gönlümüz dinliyordu.
Anlaşılmak ne güzel şeymiş, bilmiyordum...
Ömrümce özlemini çekmiştim oysa

Öyle ani girdin ki hayatıma
Birden bire, bilmeden, istemeden..
Fırtına gibi yaktın yıktın her şeyi
Ne ideallerim kaldı geriye, ne prensiplerim...
Oysa yasaktın bana
Benim sana yasak olduğum gibi...

Nereye baksam
Ne düşünsem
Ne yapsam her an aklımdaydın.
Bilmiyorum rüyalarıma da girdin mi
Hatırlamam rüyalarımı
Ama her sabah uyandığımda
İlk aklıma gelen yine sen oluyordun.
Gönülden bir günaydın gönderiyordum sana
Gönülden...
Taptaze,
Sıcacık
Buram buram
Aşk kokan
Üşümüş gönlünü ısıtsın diye.

Sende üşüyordun yalnızlıktan,
Anlaşılamamaktan kahroluyordun
Bir şeyleri anlatabilmek için
Kelimelerle boğuşmak sanada zul geliyordu.
Kendini anlatmaya çalışmak kahrediyordu
Neden ben anlatmak zorunda kalıyor ki diyordun.
Neden onlar anlamıyorlar... Neden...

İşte kadınım
Böyle bir anda girdin hayatıma
Yıllardır özlemimdin, idealimdin.
İnanmıyordum artık varlığına idealimdeki kadının.
İmkansız diyordum.
Benim gibi bir aptal daha olamaz hayatta.
Benim kadar garip
Benim kaday yalnız
Benim kadar hiçkimse...

Başkaları uğruna kendini feda edecek,
Onların mutluluğu için kendini hiçe sayacak
Başka bir aptal daha olamaz dünyada.
Ne yazık ki varmış!..

Güzel geçen bir kaç ayın sonunda
Geldiğin gibi gittin, yakıp yıkarak..
Dağ gibi bir adamı yerle bir ederek.
Başkalarının mutluluğu için
Kurban ettin kendini ve beni.
Düşünmedin hiç sevgimizi.
Düşünmedin beni.
Çünkü ben sendim
Ve sen kendini düşünmezdin...

Hiçkimse
 
Düşlerin gerçeğe, gerçeklerinse düşe dönüştüğü bir yaşam özlüyorum. Yaşamaktan
bunalmıyorum, bunalımı yaşayıp, bunu kendime ait bir yaşam biçimine
dönüştürüyorum.

Sanırım bütün sorunum özlemekle ilgili. Keşke "yaşlanmaya başladım, o yüzden
geçmişi özlüyorum" diyebilseydim. Zerre kadar özlemiyorum geçmişi. Geçmişe dair
ne varsa silindi hafızamdan. Ben geleceği özlüyorum. Belki de hiç
yaşayamayacağım geleceğime dair özlemlerim. Asıl sorunda burdan başlıyor zaten.
Geleceğin olmayacağını biliyorum. Olmayanı, olma ihtimali bulunmayanı özlüyorum.
İşte bu özlem koyuyor insana...

Beni koyup gitme
Ne olursun
Durduğun yerde dur..
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin, yorulursun
Beni koyup gitme
Ne olursun...

Duvarda gölgeler ve o görüntülerle çarpışmak yoruyor. İnsanlar gerçek değil
artık, mekanlar gerçek değil. Belki de o yüzden sevmiyorum ana caddeleri,
ışıltılı alışveriş merkezlerini, konforlu mini sinama salonlarını. Flimlerin
değeri düşüyor oralarda, filmler hırpalanyor. Ruhumuz bütün "sakıncalı" kareleri
sansürlüyor, makaslıyor, yalnızlaştırıyor. Sansürlü, makaslı, yalnız bir yaşam
bu benim yaşadığım ve yalnızım işte yine...

Şaşırmıyorum aslında, böyle olacağını çok öncesinden biliyordum. "Boş durmadım,
savaştım. Savaştım ama yenildim. Yenildim ama ezilmedim" diye kandırmayacağım
kendimi. İşte itiraf ediyorum; ezile ezile, hırpalana hırpalana yenildim.
Yenildim işte ötesi yok..

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin çocuğun olur
Sonun kötüye varacak
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

İşte bu yüzden korkuyorum ana caddelerden. Deniz kenarlarını seviyorum, salaş
meyhaneleri seviyorum. Issız ve bana ait olan yerleri seviyorum. Televizyonu
değil ama o televizyonun altındaki dolapta bulunan anılarımı seviyorum. Her
açtığımda o dolapta bulunan anılarımın anlatacakları var bana çünkü. O salaş
dediğim meyhanenine öyle, kayalara vuran dalgalarında ne çok anlatacağı şey var.
Bunlar dışında herşeyin sadece görüntüsü var oysa.

Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim...
Yaptıklarini affettim
Seninle gelemiyeceğim yine de
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

Bunun için yalnızca kendimi korumak için kaçıyorum herşeyden. Kaçarak yaşıyorum.
İçime kapanmıyorum, düpedüz içime kapaklanıyorum. Böylece korunuyorum hayattan.
Bedenimse ruhumun zırhı sadece...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…