Evlilikte Acı Son; Boşanma
Evlilikteki Acı Son; Boşanma İslamiyet’in en fazla önem verdiği konuların başında fertlerin psikolojik rahatlıkları ve nesillerin güven içinde tutulması gelmektedir.
Bunun için fıkıh ve hadis kitaplarımızda “nikâh” akdiyle başlayan evlilik kurumu, bir yönüyle hukuksal bir işlem, bir yönüyle de ibadettir. Hem hakkunnastır ve hem de hakkullahtır. İslâmiyet’e has bu kabul, evlilik müessesesinin dinî boyutunu gösterir ve sosyal kontrol açısından büyük önem arz eder. hakkullah noktasında evlilik, her şeyden önce Allah’ın rızası gözetilerek, iki farklı dünyanın belli prensipler çerçevesinde bir araya gelerek kaynaşmasıdır.
Bir araya gelen bu çiftlerin daha önce bir yaşam tarzı içerisindeydiler, beğendikleri ve hoşlandıkları, anlayışları çok farklıdır. Şimdi yeni evlenen bu çiftlerin hemen her konuda anlaşmalarını bekleyemeyiz. Özellikle evliliğin ilk yıllarında bir takım sorunların çıkması çok doğaldır. Evliliği ilahi bir hak olarak görenler ve eşini Allahın emaneti kabul edenler; bu sorunları güzellikle çözmeye eşini olduğunu gibi kabul etmeye ve beraberce Allaha ulaşma gayreti içerisindedirler. Bu yüzden bu tür evlilikler genelde boşanmayla bitmez.
Fakat evlilikte yüksekleri gaye edinmeyip, ilahi hükümleri uygulamayanlar, karşılaştıkları anlaşmazlıklar sonucu hemen boşanırlar. Boşanma ise, hedefine ulaşamayan evlilik birliğinin sona erdirilmesidir. Fakat boşanma çoğu zaman karı-kocanın birbirlerinden ayrılmalarıyla noktalanmaz; geride onarılmaz yaralar açan olumsuz neticeleriyle, öncelikle karı-kocayı, daha sonra ve en fazla çocukları ilgilendirir.
Sosyal bilimler yönünden ailenin gücünü ölçebilmek için başvurulan göstergelerden biri, hiç şüphesiz boşanma oranlarıdır. Bir toplumda meydana gelen evlilikler büyük nispette, kısa zaman süreleri içinde boşanma veya ayrılıkla sonuçlanıyorsa, o toplumun güçsüz ve hasta bir aile kurumuna sahip olduğu söylenebilir. Ülkemizde her yıl 650 bin çift evlenirken Maalesef 96 bin çiftte boşanmaktadır. Ülkemizdeki boşanmaların en önemli sebebinin eşler arası geçimsizliktir ve boşanmaların %36 evliliğin ilk iki yılında gerçekleşmektedir. Bunun başlıca nedeni, eşlerin, henüz birbirlerinin ahlak, karakter, mizaç, dünya görüşü, yaşam tarzı ve kişiliklerini yeterince tanıma imkânı bulamadan ve sabır noktasında zafiyet göstererek ayrılmaya teşebbüsleridir. Oysa biraz anlayışlı ve sabırlı olunsa gelecek yılların nasıl büyük mutlulukları peşi sıra getirdiği görülecektir.
Ayrıca, evliliğin ilk yıllarında daha sıklıkla rastlanan görüş ayrılıklarının, ilerleyen yıllarda gittikçe azaldığı ve ortak bir düşünce dünyasının mayalandığı da sosyal bir realitedir. Hatta başlangıçta problemli ailelerin sonra mutlu oldukları küçümsenmeyecek orandadır.
Ailenin mayası sevgidir. Evliliğin devamlılığı da, karşılıklı sevgi, saygı, şefkat ve bir takım küçük yanlışları görmezden gelme esasına dayanır. Her şeyden önce, yuvanın yıkılmaması için her iki tarafın fedakâr olmaları beklenir. Böyle durumlarda, çoğu kez tomurcuk bir gülün, merhem vazifesi göreceği söylenebilir.
İslam’a göre boşanmak mubahtır ama sevimsiz, Allah’ın hoşuna gitmeyen bir helaldir. Masumlarımızdan nakledilen hadilerde eşler “Allah’ın emaneti” olarak tanımlanır ve boşanma olmasından dolayı hoşnutsuzlukları buyrulur. Kuran’ı, imamların yaşam tarzını, örfî hukuku ve sosyal kabulleri göz ardı ederek, vicdana danışmadan, özelliklede keyfi olarak eşlerini boşayanlar, Peygamberimiz (s.a.a) tarafından, Allah’ın kitabını alaya almakla itham edilmişlerdir.
Büyük filozof Hacı Sebzevari, Şerh-i Mesnevi adlı kitabında, masumdan şöyle rivayet etmektedir: “Yüce Allah yeryüzünde köle azat etmekten daha sevimli ve boşanmaktan da daha nefret edilir bir şey yaratmamıştır.”
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın helal kıldığı şeyler arasında boşanmaktan daha nefret ettiği bir şey yoktur.”
İmam Bakır (a..s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, zevk üzere boşanan kimseden nefret eder.”
İmam Sadık (a..s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, içinde gelin olan evi sever ve içinde boşanma olan evden nefret eder.”
Öyleyse evliliklerin boşanmayla sonuçlanmaması için; aile mutluluğunda hukuk kurallarından ziyade, dinî ve ahlakî değerlerin ve şahsiyet olgunluğunun önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Boşanma hâdiselerinin azalması, önemli ölçüde, fertlerin evlilikteki ulvî gayeler açısından şuurlandırılmasında ve dini/ahlaki terbiyelerinin elverdiğince kusursuz yapılmasında odaklanmaktadır. Buna göre, evlilik öncesi hazırlık sürecinde, evliliğin psikolojik, fizyolojik, zihnî, ahlaki, sosyo-kültürel ve manevi boyutları iyice araştırılmalı, İslam âlimlerine danışılmalıdır.
alıntıdır.
Evlilikteki Acı Son; Boşanma İslamiyet’in en fazla önem verdiği konuların başında fertlerin psikolojik rahatlıkları ve nesillerin güven içinde tutulması gelmektedir.
Bunun için fıkıh ve hadis kitaplarımızda “nikâh” akdiyle başlayan evlilik kurumu, bir yönüyle hukuksal bir işlem, bir yönüyle de ibadettir. Hem hakkunnastır ve hem de hakkullahtır. İslâmiyet’e has bu kabul, evlilik müessesesinin dinî boyutunu gösterir ve sosyal kontrol açısından büyük önem arz eder. hakkullah noktasında evlilik, her şeyden önce Allah’ın rızası gözetilerek, iki farklı dünyanın belli prensipler çerçevesinde bir araya gelerek kaynaşmasıdır.
Bir araya gelen bu çiftlerin daha önce bir yaşam tarzı içerisindeydiler, beğendikleri ve hoşlandıkları, anlayışları çok farklıdır. Şimdi yeni evlenen bu çiftlerin hemen her konuda anlaşmalarını bekleyemeyiz. Özellikle evliliğin ilk yıllarında bir takım sorunların çıkması çok doğaldır. Evliliği ilahi bir hak olarak görenler ve eşini Allahın emaneti kabul edenler; bu sorunları güzellikle çözmeye eşini olduğunu gibi kabul etmeye ve beraberce Allaha ulaşma gayreti içerisindedirler. Bu yüzden bu tür evlilikler genelde boşanmayla bitmez.
Fakat evlilikte yüksekleri gaye edinmeyip, ilahi hükümleri uygulamayanlar, karşılaştıkları anlaşmazlıklar sonucu hemen boşanırlar. Boşanma ise, hedefine ulaşamayan evlilik birliğinin sona erdirilmesidir. Fakat boşanma çoğu zaman karı-kocanın birbirlerinden ayrılmalarıyla noktalanmaz; geride onarılmaz yaralar açan olumsuz neticeleriyle, öncelikle karı-kocayı, daha sonra ve en fazla çocukları ilgilendirir.
Sosyal bilimler yönünden ailenin gücünü ölçebilmek için başvurulan göstergelerden biri, hiç şüphesiz boşanma oranlarıdır. Bir toplumda meydana gelen evlilikler büyük nispette, kısa zaman süreleri içinde boşanma veya ayrılıkla sonuçlanıyorsa, o toplumun güçsüz ve hasta bir aile kurumuna sahip olduğu söylenebilir. Ülkemizde her yıl 650 bin çift evlenirken Maalesef 96 bin çiftte boşanmaktadır. Ülkemizdeki boşanmaların en önemli sebebinin eşler arası geçimsizliktir ve boşanmaların %36 evliliğin ilk iki yılında gerçekleşmektedir. Bunun başlıca nedeni, eşlerin, henüz birbirlerinin ahlak, karakter, mizaç, dünya görüşü, yaşam tarzı ve kişiliklerini yeterince tanıma imkânı bulamadan ve sabır noktasında zafiyet göstererek ayrılmaya teşebbüsleridir. Oysa biraz anlayışlı ve sabırlı olunsa gelecek yılların nasıl büyük mutlulukları peşi sıra getirdiği görülecektir.
Ayrıca, evliliğin ilk yıllarında daha sıklıkla rastlanan görüş ayrılıklarının, ilerleyen yıllarda gittikçe azaldığı ve ortak bir düşünce dünyasının mayalandığı da sosyal bir realitedir. Hatta başlangıçta problemli ailelerin sonra mutlu oldukları küçümsenmeyecek orandadır.
Ailenin mayası sevgidir. Evliliğin devamlılığı da, karşılıklı sevgi, saygı, şefkat ve bir takım küçük yanlışları görmezden gelme esasına dayanır. Her şeyden önce, yuvanın yıkılmaması için her iki tarafın fedakâr olmaları beklenir. Böyle durumlarda, çoğu kez tomurcuk bir gülün, merhem vazifesi göreceği söylenebilir.
İslam’a göre boşanmak mubahtır ama sevimsiz, Allah’ın hoşuna gitmeyen bir helaldir. Masumlarımızdan nakledilen hadilerde eşler “Allah’ın emaneti” olarak tanımlanır ve boşanma olmasından dolayı hoşnutsuzlukları buyrulur. Kuran’ı, imamların yaşam tarzını, örfî hukuku ve sosyal kabulleri göz ardı ederek, vicdana danışmadan, özelliklede keyfi olarak eşlerini boşayanlar, Peygamberimiz (s.a.a) tarafından, Allah’ın kitabını alaya almakla itham edilmişlerdir.
Büyük filozof Hacı Sebzevari, Şerh-i Mesnevi adlı kitabında, masumdan şöyle rivayet etmektedir: “Yüce Allah yeryüzünde köle azat etmekten daha sevimli ve boşanmaktan da daha nefret edilir bir şey yaratmamıştır.”
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın helal kıldığı şeyler arasında boşanmaktan daha nefret ettiği bir şey yoktur.”
İmam Bakır (a..s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, zevk üzere boşanan kimseden nefret eder.”
İmam Sadık (a..s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, içinde gelin olan evi sever ve içinde boşanma olan evden nefret eder.”
Öyleyse evliliklerin boşanmayla sonuçlanmaması için; aile mutluluğunda hukuk kurallarından ziyade, dinî ve ahlakî değerlerin ve şahsiyet olgunluğunun önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Boşanma hâdiselerinin azalması, önemli ölçüde, fertlerin evlilikteki ulvî gayeler açısından şuurlandırılmasında ve dini/ahlaki terbiyelerinin elverdiğince kusursuz yapılmasında odaklanmaktadır. Buna göre, evlilik öncesi hazırlık sürecinde, evliliğin psikolojik, fizyolojik, zihnî, ahlaki, sosyo-kültürel ve manevi boyutları iyice araştırılmalı, İslam âlimlerine danışılmalıdır.
alıntıdır.