Evlilik yıldönümü/Sorunlar/Bıkkınlık


Normalde pek mesaj yazmam ama buna yazmadan geçemeyeceğim. Aynı döngüyü yaşadım. Babam beni sevsin diye mücadele verdim olmadı. Sonra eşimle başladı aynı süreç. Ben çok sevilmek istedim ve bunun için her şeyimi vermeye de hazırdım. Öyle açtım sevgiye yani. Ama eşim tam bir kaçıngandı. Sanki donmuş gibiydi bana karşı. Ne yaptıysam çözemedim. Aramızda kavga, dövüş, saygısızlık, seviyesizlik hiç olmadı. Ama benim aradığım yakınlık, tam vaktinde kalbime dokunulması, ilgili ve önemseyen bir yaklaşım da oluşmadı. Aynı evin içinde birbirine hiç odaklanmayan, hiç merak etmeyen bir halde devam ettik hayata. Eşim beni hep uzak tutuyordu kendinden. Ben ise bir akşam birlikte oturup bir kahve içmenin mücadelesini vermeye çalıştım. Çok yanlız hissediyordum ve bıkmadan usanmadan ilişkimizin normal olmadığını anlatmaya çalıştım. Bilmiyor, anlamıyor sandım hep. Ailesinden görmemiş, çok yakın ilişkiler kurmamış, ben beklentilerimi anlatabilirsem öğrenir ve yapar sandım. Bazen duygularım tavan yaptı ve kendi kendimi bitirme noktasına geldim. Çünkü ölesiye açtım ilgiye. Ben istediğimde biraz yakınlık gösteriyor ve telafi etmeye de çalışıyordu. Bu da her defasında ümidimi ayakta tutuyordu. Ama iyi niyetimi hep koruyordum ona karşı. Sanki son limanim gibiydi çünkü ailemle sevgi bağım olmadı. Derken bir gün yine bunalıp onunla bu konuyu konuşmaya başladım. Tane tane anlatıyordum sağlıklı bir iliskinin nasıl olacağını, bizde neyim eksik olduğunu falan. Birden 'baştan beri bunları hiç yapmak istemedim, haklısın, içimden gelmedi' gibi bir cümle kurdu. Kulaklarım çınladı. Gayette farkındaydı benim yaşadıklarımın. Bir anda büyük bir üzüntü yaşayacak gibi oldum ama duygularım tepetaklak oldu. Sevinmeye başladım. Sırtımdan bir yük kalkmış gibi hissettim. Çünkü çoğu zaman benim normal olmadığımı, yaşadıklarımın kendi kafamın içinde uydurma senaryolar olduğunu falan düşünmeye başlıyordum. Sen sevgi görmediğin için bu kadar eksik görüyorsun dediğim oluyordu kendime. Ama tamamen haklı olduğumu anladım o an. Tamam dedim. Maden sen farkındasın öyle olsun. O an kendi hayatıma odaklanmaya karar verdim. Ama şöyle bir durum vardı, benim zaten ilgilendiğim çok şey vardı, hobilerim ugraşlarım çevrem var. Onlarla yetinmeye karar verdim.
eşim ise bu kararımdan dolayı hayli rahatlamış göründü uzun bir süre. Ben sık sık gitgeller yaşadım çünkü ben de yaklaşmayınca aramızda uçurumlar olmaya başlıyordu. Eşim bunu fark ettiğinde zaman zaman yaklaşmaya çalıştı.

sizinki kadar büyük degisiklikler olmadı hayatımızda. Ben kendi hayatıma bakıyorum. Eşim bu halimden kısmen memnun oluyor. Arada da bana yakınlaşmaya çalışıyor Ben eşime çok ihtiyaç hissediyorum yine. Fakat tutuyorum kendimi, tek başına üzülüyorum bu halime.
belki de bütünüyle sizinki kadar bir dönüşüm yaşayamadım. İçimde hep çok sıcak bir ilişki türüne hasretlik kaldı.
 

Hep şunu savunuyorum, bizim gibi baba/aile sevgisinden mahrum kalmış insanlar (konu sahibini hariç tutarak söylüyorum, onun durumunu bilmiyorum çünkü) ileriki ilişkilerimizde hep babamızı arıyoruz. Ancak hayalimizdeki baba figürünü değil, gerçekteki baba figürümüze benzeyen insanlar buluyoruz. Bu da bilinçaltımızın bize bir cilvesi . Bizdeki o eksik yan çok büyük. Düşünsenize bir çocuğun en sevgiye ve ilgiye muhtaç olduğu zamanlar bizde koca bir boşluk. Doldurmak hiç kolay değil yaşadığınız hisler o kadar doğal ve geçerli ki.

Aslında olay şu, bizimle her konuşulmadığında, sevgisiz her davranışta biz yine o kız çocuğuna dönüşüyoruz. "Kırgın çocuk modu" tetikleniyor. Bu bağlamda "Mod Terapisi" adlı kitabı tavsiye ederim. Hislerimi biraz daha iyi tanıyıp yönetmeme yardımcı oldu bu kitap. Aslında önce o kız çocuğuna dönüp bakmak gerekiyor çünkü bir binanın temeli gibi, o da bizim temelimiz. Duygularımızı büyük oranda o temelde yaşarız. Neye neden nasıl tepki verdiğinizi bilmek size iyi gelecektir. Zaten evlilik de benzer bir şey, tıpkı bir çocuk gibi sevmek ve karşılığında sevilmeyi beklemek ama biraz daha zedeleyici bence çünkü ailemizi seçemedik ama bu adamları bizzat seçtik ve artık iki oyun oynayıp anlık unutabilecek o çocuk değiliz, yetişkiniz.

Eşinizin karakteri de önemli hatta onun aile yapısı ve geçmişi de çok önemli. Misal benim eşimin annesi çok talepkar ve tatminsiz bir kadın, ben tam tersiydim ve eşime sahte geldiğimi farkettim çok şaşırarak. Kendisi dahi bunun farkında değildi üstelik. Gerçi benim fedakarlık da uç noktaydı orası ayrı mevzu. Eşinizi seviyorsanız ve çabaya değer görüyorsanız birlikte terapi almayı da deneyebilirsiniz. Umarım çok mutlu olursunuz
 
Çok geçmiş olsun. Ben de benzer krizler yaşıyorum. Nefes darlığı kollarda ayaklarda uyuşma böğürerek ağlama şeklinde. Manik nöbet dediler ama size en doğru tanıyı terapistiniz koyar diye düşünüyorum.
Evliliğimin ilk üç senesi böyleydi çok yıpratıcı ve yorucuydu. Özellikle cinsellik konusunda sorunlarımız vardı ve her konuda sıkıntılıydık diyebilirim. Duvara konuşsam daha iyi anlardı diye düşünüyorum. Benim bu krizlerim başlayınca terapiye başladım. Terapistim eşimi de davet etti vakti gelince. Bir sene çift terapisi gördük. Başlarda değişime direnç gösterdik ama zamanla herşey rayına oturdu. Benim bu konuda tek şanslı olduğum konu terapiye başlamam ve eşimin de çift terapisine sıcak bakması istekli olmasıydı. Ne diyebilirim ki... Evlilik iki kişilik birşey ama tüm yükünü siz sırtlamışsınız. İçinize attıklarınızın bu krizlere sebep olduğunu düşünüyorum çünkü bende öyle oluyor. Terapiyi lütfen aksatmayın zamanla azalacaktır. Umarım herşey gönlünüzce olur
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…