- 24 Ocak 2013
- 2.562
- 8.468
Öncelikle, o misafirliğe gitmeyin. Çok gitmek istiyorsa eşiniz yalnız gitsin, orada sizin için mazeret uydurmak zorunda kalmanın sıkıntısını bi yaşasın..yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.
Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.
Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.
Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.
Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.
Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.
Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.
Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.
Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.
Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.
Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.
Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.
Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.
Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.
Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.
Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.
Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.
İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.
Ben şimdi ne yapayım?
İkincisi de, bir insanın (bakın "sizi seven bir insan"dan bile bahsetmiyorum, herhangi bir insanın) ağlayan ve psikolojik çöküntü yaşayan bir insana hoyrat davranması, o kişinin insanlığını sorgulatır bana..
Oraya buraya vurmak, size tokat atması (sinir krizi geçiren bir insana tokat atmak ne ya!!!), sizi ordan oraya savurması, bunlar kendi içsel kavgasının ve size duyduğu öfkenin yansımaları... Şefkat yok, merhamet yok, sevgi yok...
Size karşı derin bir öfkesi var.
Sevgi duyan bir adam o durumda sizi sarıp sarmalardı, gözünüzün yaşını silerdi, titreyen ellerinizi tutardı.
Bu adamdan size yönelik en ufak bir sevgi kırıntısı maalesef yok...