Evlilik yıldönümü/Sorunlar/Bıkkınlık


Normalde pek senli benli yazmam ama biraz dertleşme gibi olsun istedim.

Neler yaşadık be Gülbeen...diyerek söze başlayayım. Doğumuma bir hafta kala (hayati tehlikem olan bir doğum olacaktı başından belliydi ) kendi doğum günümdü. Eşim iş sebebiyle uzaktaydı ve akşam 10da WhatsApp'tan sticker atarak kutladı, parmaklarını yorup klavyeye basmamış o derece düşün. Tabi bende inanılmaz bir inkar durumu var, adamın ilgisizliğine bahaneler buluyorum aklımca falan ama o çok kötü koydu. Daha aklıma gelmeyen yüzlerce şey var. Özel günler falan hayal tabi.

Her neyse benim aydınlanma dönemi böyle başladı, uzun da sürdü aslında. Ben küçüklükten beri babam beni sevsin diye uğraştım, evlendim eşim beni sevsin diye uğraştım falan böyle bir hayatım oldu. İkisinden de beklediğim dönüşü alamadım elbette. Neyse oradan yıpran, buradan ağla derken ben 30 yaşıma girdim öyle böyle. Bir sabah (burası aşırı saçma gelecek ama) uyandım ve dedim ki "Ulan bunlar kim beni sevmeyecek ? Muhtaç mıyım sanki ?"

A aaa... Ben yıllardır kendim hariç herkesi sevmiş ve kendimi sevdirmek istemişim. Birden 180 derece döndüm. Hatta hatırlıyorum en yakın arkadaşım çok gülmüştü, hayatımda yapmadığım şeyleri yapmak istiyordum sanki dünyayı yeni keşfediyor gibi. Ben yeni deneyimler edinirken eşim hala farkında değil, kafasına göre takılıyor ya da öyle görünüyor. Bir tatil akşamı kızımı uyuttum, aldım arabanın anahtarını, çok yakında oturan bir arkadaşıma gidecegimi söyledim, kızlar gecesi yapacaktık, sabah kahvaltıya yetişirim dedim. Eşim yüzüme bakakaldı çünkü ben normalde çocuk uyuyunca kahve yapar eşimle sohbet etmeye çabalardım. Çabalardım diyorum, çünkü gerçekten tek taraflı bir çabaydı. Çıktım gittim, sabah erkenden kızım uyanmadan geri döndüm ve baktım ki adam benle sohbet etmeye çabalıyor. Tabi ben bu süreçte kendimle ilgilenmeye başladığım için bana bir ışık geldi resmen herkesten iltifat almaya başladım. Eşimle oturuyoruz mesela, o laf açmaya çalışmamı bekliyor eski alışkanlık, ben alıp bir kitap okumaya başlıyorum. Baktım kendisi gelmeye başladı hadi dizi izleyelim diyerek. Böyle böyle birkaç ay geçti. Bu arada bu süreçte ben çok neşeliydim çünkü kendimle mutluydum dolayısıyla ortada trip kavga mesafe hiçbir şey yoktu. Okuluma odaklandım, onur belgeleri aldım falan keyfim yerinde yani.

Şu anki halimiz şöyle, beraber vakit geçirmeye yer arayan bir eşim var. En sevdiğim kahveden koliyle almış, her akşam kahve teklif ediyor. 14 Şubat'ta minimal bir kolye almış çünkü ben öyle severmişim, anneler gününde aylar öncesinden sadece gösterip ne güzelmiş dediğim ayakkabıyı bulup almış, tanışma yıl dönümümüzü bile kutladı ya adam resmen... Sürekli beni en sevdiğim yerlere götürmeye çalışıyor, tatiller planlıyor ve işin garibi uyguluyor. Koltuğun öbür ucunda oturan adam şimdi bana temas etmeden oturmuyor. Ha, bunlar eskiden olsa beni havalara uçuracak şeylerken, şimdi sadece "normal" hissettiriyor çünkü ben eski ben değilim. Bazen hüzünleniyorum eski halimi de seviyordum ama demek ki mental anlamda yeni bir seviyeye ulaşmam gerekiyormuş.

Şu anki öfkeni çok iyi anlıyorum. İnsan delirecek gibi oluyor evet, ne yapsan hırsını alamayacaksın yılların birikmişliği var hediye değil ki mevzu. Ama işte kısa vadede yapacağın hiçbir şey uzun vadede kendine yapacağın yatırım kadar etki etmeyecek. Çok iyi biliyorum, mutfakta elimde kahve ses çıkarmamaya çalışarak ağlardım. Ben tükendikçe sevgisizliğin dozu artıyordu. Kısır döngü gibi ya... Arkadaşlarım bana hep akıl verirdi işte ilgilenme şöyle yap böyle yap. Ben taktik ile ilişki yürümez kafasındaydım, öyle birisi olamıyordum. Denedim sonra, geçici oluyor çünkü ben hala o kendini seven kadın değildim. Yapay çözümler onlar. Şimdi hiçbir taktik yapmıyorum inan bana, sadece artık kendime döndüm. Benim bir kızım var, bu şekilde görsün bilsin ve bunu normalleştirsin o da yaşasın istemedim çünkü benim annem bunları yaşadı ve ben normal sandım. Bir de kendime bakmak istedim, hani hep sevilme çabası gösterip karşılık alamadım ya, esas karşılık kendimdeymiş meğer.

Çok çok uzun yazdım biliyorum, ben hep upuzun yazıyorum zaten huy gibi bir şey. Ama mesajlar kısa artık. Uzun uzun dert anlatmaya gerek yok, anlıyorlar çok üzgünüm ama çok iyi anlıyorlar. Erkekler bir şeyleri bilerek beceremiyor veya anlamıyor gibi davranırlar ki beklentiye girmeyelim. Bunun terimsel bir adı da var fakat aklıma gelmedi şu an. N'olur üzülme o yüzden. Şu anda gidip ona ne yapsan veya ne söylesen hiçbir işe yaramayacak. Denedim her şeyi denedim, biliyorum. Bir de dön kendine bak. Sen kimsin, ne seversin ne sevmezsin, şu ana kadar neler yapmak istedin de erteledin ? Mesela nasıl giyinmek isterdin ? En çok hangi renkleri seversin ? Son zamanlarda hiç farklı tarzda bir müzik dinlemeyi denedin mi ? En sevdiğin anın ne ? En sevmediğin peki ? Bir dön bak kendine. İnsanoğlu derya deniz kendimizde keşfedecek onca şey var. Tüm bunlar olurken ben bir sürü psikoloji kitabı okudum, kişisel gelişim değil dikkat, psikoloji. Onlar beni çok güçlendirdi. Kendini tanıdıkça güçleniyormuş insan. Bir yolculuğa çık, yolun sonu güzel. O yolda adam da sana yetişirse yetişir, yetişemezse onu aradan çıkarman için ihtiyacın olan gücü kendinde bulacaksın zaten. Çok mutlu ol sevgili kız kardeşim, sen bunu hakediyorsun ❤️
Normalde pek mesaj yazmam ama buna yazmadan geçemeyeceğim. Aynı döngüyü yaşadım. Babam beni sevsin diye mücadele verdim olmadı. Sonra eşimle başladı aynı süreç. Ben çok sevilmek istedim ve bunun için her şeyimi vermeye de hazırdım. Öyle açtım sevgiye yani. Ama eşim tam bir kaçıngandı. Sanki donmuş gibiydi bana karşı. Ne yaptıysam çözemedim. Aramızda kavga, dövüş, saygısızlık, seviyesizlik hiç olmadı. Ama benim aradığım yakınlık, tam vaktinde kalbime dokunulması, ilgili ve önemseyen bir yaklaşım da oluşmadı. Aynı evin içinde birbirine hiç odaklanmayan, hiç merak etmeyen bir halde devam ettik hayata. Eşim beni hep uzak tutuyordu kendinden. Ben ise bir akşam birlikte oturup bir kahve içmenin mücadelesini vermeye çalıştım. Çok yanlız hissediyordum ve bıkmadan usanmadan ilişkimizin normal olmadığını anlatmaya çalıştım. Bilmiyor, anlamıyor sandım hep. Ailesinden görmemiş, çok yakın ilişkiler kurmamış, ben beklentilerimi anlatabilirsem öğrenir ve yapar sandım. Bazen duygularım tavan yaptı ve kendi kendimi bitirme noktasına geldim. Çünkü ölesiye açtım ilgiye. Ben istediğimde biraz yakınlık gösteriyor ve telafi etmeye de çalışıyordu. Bu da her defasında ümidimi ayakta tutuyordu. Ama iyi niyetimi hep koruyordum ona karşı. Sanki son limanim gibiydi çünkü ailemle sevgi bağım olmadı. Derken bir gün yine bunalıp onunla bu konuyu konuşmaya başladım. Tane tane anlatıyordum sağlıklı bir iliskinin nasıl olacağını, bizde neyim eksik olduğunu falan. Birden 'baştan beri bunları hiç yapmak istemedim, haklısın, içimden gelmedi' gibi bir cümle kurdu. Kulaklarım çınladı. Gayette farkındaydı benim yaşadıklarımın. Bir anda büyük bir üzüntü yaşayacak gibi oldum ama duygularım tepetaklak oldu. Sevinmeye başladım. Sırtımdan bir yük kalkmış gibi hissettim. Çünkü çoğu zaman benim normal olmadığımı, yaşadıklarımın kendi kafamın içinde uydurma senaryolar olduğunu falan düşünmeye başlıyordum. Sen sevgi görmediğin için bu kadar eksik görüyorsun dediğim oluyordu kendime. Ama tamamen haklı olduğumu anladım o an. Tamam dedim. Maden sen farkındasın öyle olsun. O an kendi hayatıma odaklanmaya karar verdim. Ama şöyle bir durum vardı, benim zaten ilgilendiğim çok şey vardı, hobilerim ugraşlarım çevrem var. Onlarla yetinmeye karar verdim.
eşim ise bu kararımdan dolayı hayli rahatlamış göründü uzun bir süre. Ben sık sık gitgeller yaşadım çünkü ben de yaklaşmayınca aramızda uçurumlar olmaya başlıyordu. Eşim bunu fark ettiğinde zaman zaman yaklaşmaya çalıştı.

sizinki kadar büyük degisiklikler olmadı hayatımızda. Ben kendi hayatıma bakıyorum. Eşim bu halimden kısmen memnun oluyor. Arada da bana yakınlaşmaya çalışıyor Ben eşime çok ihtiyaç hissediyorum yine. Fakat tutuyorum kendimi, tek başına üzülüyorum bu halime.
belki de bütünüyle sizinki kadar bir dönüşüm yaşayamadım. İçimde hep çok sıcak bir ilişki türüne hasretlik kaldı.
 
Normalde pek mesaj yazmam ama buna yazmadan geçemeyeceğim. Aynı döngüyü yaşadım. Babam beni sevsin diye mücadele verdim olmadı. Sonra eşimle başladı aynı süreç. Ben çok sevilmek istedim ve bunun için her şeyimi vermeye de hazırdım. Öyle açtım sevgiye yani. Ama eşim tam bir kaçıngandı. Sanki donmuş gibiydi bana karşı. Ne yaptıysam çözemedim. Aramızda kavga, dövüş, saygısızlık, seviyesizlik hiç olmadı. Ama benim aradığım yakınlık, tam vaktinde kalbime dokunulması, ilgili ve önemseyen bir yaklaşım da oluşmadı. Aynı evin içinde birbirine hiç odaklanmayan, hiç merak etmeyen bir halde devam ettik hayata. Eşim beni hep uzak tutuyordu kendinden. Ben ise bir akşam birlikte oturup bir kahve içmenin mücadelesini vermeye çalıştım. Çok yanlız hissediyordum ve bıkmadan usanmadan ilişkimizin normal olmadığını anlatmaya çalıştım. Bilmiyor, anlamıyor sandım hep. Ailesinden görmemiş, çok yakın ilişkiler kurmamış, ben beklentilerimi anlatabilirsem öğrenir ve yapar sandım. Bazen duygularım tavan yaptı ve kendi kendimi bitirme noktasına geldim. Çünkü ölesiye açtım ilgiye. Ben istediğimde biraz yakınlık gösteriyor ve telafi etmeye de çalışıyordu. Bu da her defasında ümidimi ayakta tutuyordu. Ama iyi niyetimi hep koruyordum ona karşı. Sanki son limanim gibiydi çünkü ailemle sevgi bağım olmadı. Derken bir gün yine bunalıp onunla bu konuyu konuşmaya başladım. Tane tane anlatıyordum sağlıklı bir iliskinin nasıl olacağını, bizde neyim eksik olduğunu falan. Birden 'baştan beri bunları hiç yapmak istemedim, haklısın, içimden gelmedi' gibi bir cümle kurdu. Kulaklarım çınladı. Gayette farkındaydı benim yaşadıklarımın. Bir anda büyük bir üzüntü yaşayacak gibi oldum ama duygularım tepetaklak oldu. Sevinmeye başladım. Sırtımdan bir yük kalkmış gibi hissettim. Çünkü çoğu zaman benim normal olmadığımı, yaşadıklarımın kendi kafamın içinde uydurma senaryolar olduğunu falan düşünmeye başlıyordum. Sen sevgi görmediğin için bu kadar eksik görüyorsun dediğim oluyordu kendime. Ama tamamen haklı olduğumu anladım o an. Tamam dedim. Maden sen farkındasın öyle olsun. O an kendi hayatıma odaklanmaya karar verdim. Ama şöyle bir durum vardı, benim zaten ilgilendiğim çok şey vardı, hobilerim ugraşlarım çevrem var. Onlarla yetinmeye karar verdim.
eşim ise bu kararımdan dolayı hayli rahatlamış göründü uzun bir süre. Ben sık sık gitgeller yaşadım çünkü ben de yaklaşmayınca aramızda uçurumlar olmaya başlıyordu. Eşim bunu fark ettiğinde zaman zaman yaklaşmaya çalıştı.

sizinki kadar büyük degisiklikler olmadı hayatımızda. Ben kendi hayatıma bakıyorum. Eşim bu halimden kısmen memnun oluyor. Arada da bana yakınlaşmaya çalışıyor Ben eşime çok ihtiyaç hissediyorum yine. Fakat tutuyorum kendimi, tek başına üzülüyorum bu halime.
belki de bütünüyle sizinki kadar bir dönüşüm yaşayamadım. İçimde hep çok sıcak bir ilişki türüne hasretlik kaldı.

Hep şunu savunuyorum, bizim gibi baba/aile sevgisinden mahrum kalmış insanlar (konu sahibini hariç tutarak söylüyorum, onun durumunu bilmiyorum çünkü) ileriki ilişkilerimizde hep babamızı arıyoruz. Ancak hayalimizdeki baba figürünü değil, gerçekteki baba figürümüze benzeyen insanlar buluyoruz. Bu da bilinçaltımızın bize bir cilvesi . Bizdeki o eksik yan çok büyük. Düşünsenize bir çocuğun en sevgiye ve ilgiye muhtaç olduğu zamanlar bizde koca bir boşluk. Doldurmak hiç kolay değil yaşadığınız hisler o kadar doğal ve geçerli ki.

Aslında olay şu, bizimle her konuşulmadığında, sevgisiz her davranışta biz yine o kız çocuğuna dönüşüyoruz. "Kırgın çocuk modu" tetikleniyor. Bu bağlamda "Mod Terapisi" adlı kitabı tavsiye ederim. Hislerimi biraz daha iyi tanıyıp yönetmeme yardımcı oldu bu kitap. Aslında önce o kız çocuğuna dönüp bakmak gerekiyor çünkü bir binanın temeli gibi, o da bizim temelimiz. Duygularımızı büyük oranda o temelde yaşarız. Neye neden nasıl tepki verdiğinizi bilmek size iyi gelecektir. Zaten evlilik de benzer bir şey, tıpkı bir çocuk gibi sevmek ve karşılığında sevilmeyi beklemek ama biraz daha zedeleyici bence çünkü ailemizi seçemedik ama bu adamları bizzat seçtik ve artık iki oyun oynayıp anlık unutabilecek o çocuk değiliz, yetişkiniz.

Eşinizin karakteri de önemli hatta onun aile yapısı ve geçmişi de çok önemli. Misal benim eşimin annesi çok talepkar ve tatminsiz bir kadın, ben tam tersiydim ve eşime sahte geldiğimi farkettim çok şaşırarak. Kendisi dahi bunun farkında değildi üstelik. Gerçi benim fedakarlık da uç noktaydı orası ayrı mevzu. Eşinizi seviyorsanız ve çabaya değer görüyorsanız birlikte terapi almayı da deneyebilirsiniz. Umarım çok mutlu olursunuz ❤️
 
Çok geçmiş olsun. Ben de benzer krizler yaşıyorum. Nefes darlığı kollarda ayaklarda uyuşma böğürerek ağlama şeklinde. Manik nöbet dediler ama size en doğru tanıyı terapistiniz koyar diye düşünüyorum.
Evliliğimin ilk üç senesi böyleydi çok yıpratıcı ve yorucuydu. Özellikle cinsellik konusunda sorunlarımız vardı ve her konuda sıkıntılıydık diyebilirim. Duvara konuşsam daha iyi anlardı diye düşünüyorum. Benim bu krizlerim başlayınca terapiye başladım. Terapistim eşimi de davet etti vakti gelince. Bir sene çift terapisi gördük. Başlarda değişime direnç gösterdik ama zamanla herşey rayına oturdu. Benim bu konuda tek şanslı olduğum konu terapiye başlamam ve eşimin de çift terapisine sıcak bakması istekli olmasıydı. Ne diyebilirim ki... Evlilik iki kişilik birşey ama tüm yükünü siz sırtlamışsınız. İçinize attıklarınızın bu krizlere sebep olduğunu düşünüyorum çünkü bende öyle oluyor. Terapiyi lütfen aksatmayın zamanla azalacaktır. Umarım herşey gönlünüzce olur
 
X