Evlilik yıldönümü/Sorunlar/Bıkkınlık

alindalin

Guru
Kayıtlı Üye
9 Kasım 2010
2.130
1.075
36
Güncelleme: bizi çaya davet eden kişiye eşimin gece çalışıp sabah iş çıkışı da arabayı servise götüreceğini söylemiştim. Geç olmazsa haberleşiriz demiştim. bana atılan mesajı eşime iletip gitmeyeceğimi belirtmiştim. İstersen kendin git, gitmezsen de kuzenine haber ver demiştim. Haber vermemiş. Ben de haber verdiğin düşünerek kimseye bir şey demedim. Kuzeninin eşi biraz önce bana mesaj attı gidip gitmeyeceğimizi soruyor. Çünkü haber vermemiş. Neden haber vermedin diyorum bugün olduğunu bilmiyordum diyor. E sorsaydın o zaman hangi gün diye. Delirmeyeyim de ne yapayım. İletişim problemi yüzünden sürekli insanlarla beni muhatap ediyor ya bıktım artık. Ben kendi akrabalarımla bile bu kadar iletişim halinde değilim. Kız da mesaj atmış diyor ki kayınvalidenler de bizde gelecek misiniz sizde? Ben de dedim ki eşim geç geldi ve gece çalıştığı için gelince direkt yattı. Bir şey söylemeyince ben de size haber verdi sandım çünkü bana haber vereceğini söylemişti dedim. Eşim uyuyor ben de annemlerle dışarı çıktım dedim yalan da değil öyle yaptım. Ama karşı taraf bozuldu haklı olarak sadece selam söyle yazmış.
yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.

Ben şimdi ne yapayım?
 
Son düzenleme:
Bu konuya cok üzüldüm.
Evlilikte insanlar hediyeleri ya gercekten içinden gelip esini mutlu etmek icin ya da politik davranip sorun cikmamasi icin alir. Esinizin icinden politik olmak dahi gelmiyor.
Siz esinize ne yazarsaniz ne kadar icinizi dokerseniz dökün işe yaramayacak. Cunku yapmak istemiyor. Gonul almak icin cok buyuk seylere gerek yok. Eşinin kırılıp kirilmadigini onemseyen adam, size çaktırmadan açar yemeksepetini sevdiğiniz tatliyi siparis eder, seni kırdığım icin uzgunum dusuncesizlik ettim, bak sana ne aldim der. 5 dakikasini bile almaz bunu yapmak. Bunu yapamiyosa hadi yarin aksam yemege cikalim der, en odun adam bile "al kredi kartimi kendine alisveris yap" der.

Sizi rahatlacaksa yine uzun bi mesaj atabilirsiniz ama istediginiz sekilde geri dönüş alamayacaksiniz bunu bilin.

Kuzen daveti konusuna gelirsek: ben olsam "davet edildik ama ben iyi hissetmiyorum, gelemeyecegim, sen yalnız gidebilirsin" derdim
 
Çok haklısınız. Gönül almak için büyük şeylere gerek yok. Evet bir kutu puding bile alıp gelse yeterdi.

Bir etkisi olmayacaksa mesaj yazmamın anlamı yok. Ama kendini öyle bir savunuyor ki. Şu söylediğiniz şeyi anlamasını çok isterdim.
 
Çok haklısınız. Gönül almak için büyük şeylere gerek yok. Evet bir kutu puding bile alıp gelse yeterdi.

Bir etkisi olmayacaksa mesaj yazmamın anlamı yok. Ama kendini öyle bir savunuyor ki. Şu söylediğiniz şeyi anlamasını çok isterdim.

Anlamadigini dusunmeyin, anliyor. Bununla ilgili iki farkli dusunceye sahit oldum
1.kadinin her istedigi yapılmaz, doyumsuz olur vb gibi dusuncelerle ilgiyi çay kasigi ile verenler
2.ugrasmak istemeyenler

Bu konuyu dillendirmek su saatten sonra size zarar verir. Cift terapisine gitmeyi düşünmez misiniz?
 
Anlamadigini dusunmeyin, anliyor. Bununla ilgili iki farkli dusunceye sahit oldum
1.kadinin her istedigi yapılmaz, doyumsuz olur vb gibi dusuncelerle ilgiyi çay kasigi ile verenler
2.ugrasmak istemeyenler

Bu konuyu dillendirmek su saatten sonra size zarar verir. Cift terapisine gitmeyi düşünmez misiniz?

İlk madde için biraz düşünmek gerekiyor. Eşimin onu düşünecek kadar beni umursadığını sanmıyorum. Direkt uğraşmak istemiyor.

Terapiste yeni başladım. Çift terapisine de açığım ama önceliğim kişisel problemlerimi halletmek.
 
Merhaba sanki kendim yazmışım gibi okudum 8 senelik evliyim bayılma olayından tutunda hediye olaylarına kadar aynı harfi harfine yaşadım ve şuan boşanmayı düşünüyorum çünkü değişmiyorlar.Bizimde önceden maddi sıkıntılarımız vardı hediyeyi hep ona bağlardı şimdi bir senedir çok şükür maddi durumumuz iyi ama öyle özel gün vs yok,seneler önce bayıldıgımda bende öyle sürüklenir bir kaç döver gibi yüzüme su serpilir bir yere uzanır kendime gelmeyi beklerdim nasıl oldun die sorulmazdı.Şuan endoskopi yapıldı pangastrit ve les gevşekligi tanısı konuldu hala biyopsi sonucumu bekliyorum,doktorumun ilk cümlesi neyi kendinize bu kadar stres yaptınız oldu.Eşimin ilgisizliği ve seviyor mu sevmiyor mu algılayamıyorum diyemedim.Hep bu davranışlara bir kulp buldum seviyor ama şu sorunu var bu sorunu var dedim.Daha bir ay önce bahis oynamaya başladığını ve kötü sitelere girdiği gerçeğiyle karşılaştım.Ben çırpınıyorum sinir krizi geçiriyorum adam oyun oynuyor tepkisiz ve sakin bir şekilde sanki ben yapmışımda kendimi anlatıyormuşum gibi evden gitmeye kalktım bekle beni iş dönüşü oturalım adam akıllı bitsin biticekse dedi genellikle ben içimdekileri kustum o sanki gerçek yüzünü gösterir gibi karşımda kale almayan tavırlarla dinledi belki beş sn ağlar gibi oldu sonrası aynı ve sonuç evdeyim gidemedim hala tavırları çok rahat senelerdir hep ilgisizsin dedi yaptı etti gidicem dedi ama gitmedi rahatlığına sahip ama bu sefer çok kararlıyım.5 yaşında bir kızım var anaokuluna yazılıcak pazartesi öyle zor ki anlatamam seneler önce gitmeyi başarabilseydim şuan hayatımı düzene kurmuş olucaktım sizinle aynı kaderi yaşadığımıza çok üzüldüm tek şansınız çalışmanız bana senelerce çalışmamı istemediğini söyledi şuan çalışsaydım bir kaç hafta sonra maaşımı alıcam düşüncesiyle bir dakika beklemezdim şuan sıfırdan başlamak çok zor 😞
 
Öncelikle çok geçmiş olsun, umarım bir an önce rahatsızlığınız geçer. Çünkü kimse için değmiyor gördüğünüz gibi.

Bizim de flört döneminden beri sorunlarımız var. Keşke hiç evlenmeseydim diyorum şu an. Ve bugün boşanmadığım için yıllar sonra ben de pişman olacağım belki de.
 
yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.

Ben şimdi ne yapayım?
Size çok üzüldüm gerçekten 😔 öncelikle duygularınızı çok güzel ifade etmissiniz, uzun zamandır okuduğum en akıcı konu uzun olmasına rağmen. Demem o ki eşiniz sizi çok iyi anlıyor, anlatamıyorum diye üzülmeyin. İçinden uğraşmak gelmiyor görev bilinciyle hareket ediyor.
Kendinizden geçtiğiniz de size davranışı çok gurur kırıcı orada size merhamet şefkat göstermiş olsaydı inanın herşeyi unuturdunuz, size birşey olacağından dahi korkmamis. Sevgiyle yaklaşmış olsaydı sizin için paniklemis olsaydı adam seviyor ama beceremiyor akıl edemiyor falan derdim.
Gezme konusunda tavrınızı koyun gitmeyin haber dahi vermeyin eşinize, ( ben öyle yapardım ) etrafa karşı olayların üzerini örtüp konuşmak zorunda kalicaksiniz. Eşinizin sizi ciddiye alması gerekiyor.
 
Öncelikle çok geçmiş olsun, umarım bir an önce rahatsızlığınız geçer. Çünkü kimse için değmiyor gördüğünüz gibi.

Bizim de flört döneminden beri sorunlarımız var. Keşke hiç evlenmeseydim diyorum şu an. Ve bugün boşanmadığım için yıllar sonra ben de pişman olacağım belki de.
İnanın ki bizimde çok problemlerimiz oldu evlenmeden önce ama ozaman bir şekilde yoluna koyuyorlar eve girdiğimiz an ne yüzümüze bakan var ne de önemseyen bunları öğrenmeden önce teşhis koyuldu ama en ufak bir endişe yada önemsenme hissetmedim sadece kendi kardeşine çok endişeleniyorum belli edemiyorum daha çok kafasına takmasın die demiş önceden olsa inanırdım şimdi herşeyi daha net görebiliyorum.
 
Size çok üzüldüm gerçekten 😔 öncelikle duygularınızı çok güzel ifade etmissiniz, uzun zamandır okuduğum en akıcı konu uzun olmasına rağmen. Demem o ki eşiniz sizi çok iyi anlıyor, anlatamıyorum diye üzülmeyin. İçinden uğraşmak gelmiyor görev bilinciyle hareket ediyor.
Kendinizden geçtiğiniz de size davranışı çok gurur kırıcı orada size merhamet şefkat göstermiş olsaydı inanın herşeyi unuturdunuz, size birşey olacağından dahi korkmamis. Sevgiyle yaklaşmış olsaydı sizin için paniklemis olsaydı adam seviyor ama beceremiyor akıl edemiyor falan derdim.
Gezme konusunda tavrınızı koyun gitmeyin haber dahi vermeyin eşinize, ( ben öyle yapardım ) etrafa karşı olayların üzerini örtüp konuşmak zorunda kalicaksiniz. Eşinizin sizi ciddiye alması gerekiyor.

Öyle mi dersiniz? Ben nedense anlamadığını düşünüyorum hep. Çünkü benim anlattığımla onun verdiği cevap arasında uçurum oluyor genelde.

Evet ben de gitmek istemiyorum ama eşimi de ararlarsa haberinin olmadığı anlaşılsın istemiyorum. Sadece haber verip gitmeyeceğim desem iletişim kurmuş olucam. Hiçbir şekilde iletişim kurmak da istemiyorum ama sayfalarca da mesaj yazmak istiyorum. Acayip bir ruh hali.
 
Çok üzüldüm gerçekten çocuğunuzun bu duruma şahit olmasına ve sinirlerinizin bu kadar yıpranmış olmasına. Ben sizi anlıyorum insan maddiyat istemiyor bazen düşünülmüş olmayı istiyor. Değer görmeyi istiyor. Eşinizden tamamen uzaklaşın bence. Yalnız kalsın kafasını toplasın siz de toparlanın sonra yeniden konuşursunuz ve daha sakin olunca kafalar daha anlaşılır oluyor konu. Her şey gönlünüzce olsun
 
Öyle mi dersiniz? Ben nedense anlamadığını düşünüyorum hep. Çünkü benim anlattığımla onun verdiği cevap arasında uçurum oluyor genelde.

Evet ben de gitmek istemiyorum ama eşimi de ararlarsa haberinin olmadığı anlaşılsın istemiyorum. Sadece haber verip gitmeyeceğim desem iletişim kurmuş olucam. Hiçbir şekilde iletişim kurmak da istemiyorum ama sayfalarca da mesaj yazmak istiyorum. Acayip bir ruh hali.
Sadece mesajla haber verin gitmeyeceğinizi söyleyin bahaneyi o bulsun isterse tek gitsin.
Boşanmayı düşünmüyorsanız eşinizle iletişiminizi minimuma indirin, çok konuştuğunuz da dediğinizin bir önemi olmaz. Erkeklere kısa cümleler kurmak gerekiyor yada iyi bir ders vermek gerekiyor basit düşünün. Kendinizi geri çekeceksiniz bir süreliğine. Günlük konuşmanızı, yeme içmenizi birşey olmamış gibi devam ettirin ama soğuk olun. Eşinizin varlığı size birşey ifade etmiyormus gibi. Bu durumdan rahatsızlık duymazsa bu evlilik duygusal olarak bitmişdir zaten
 
Ben bu söylediğinizi daha önce yaşadım. Yani kasıtlı olarak değil ama gerçekten yine çok yıprandığım bir süreçte içimden hiçbir şey yapmak gelmedi ve yapmadım. Mecbur kalmadıkça iletişim kurmadım, küsmedim de ama yüzüne de bakmadım. Yemeğimi yiyip odaya geçtim telefonla uğraştım çocukla ilgilendim vs. Ben öyle olunca kedi gibi oldu. Ama düzelince yine aynı.

Şöyle bir şey var eşim normalde sessiz sakin uyumlu bir insan. Ev işlerine yardım eder, bir dediğimi iki etmez. Ailesiyle ilgili problemlerim var beni onlarla iletişime zorlamaz. Ama bunları hep ben söyleyince görür. Kendi kendime düşüneyim, göreyim, acaba ne yapmam gerekir diye asla düşünmez.

Mesela hastaneye babasının yanına gittik her zamanki gibi babası beni görmezden geldi. Eşime çay içer misin diye ısrar edip benim yüzüme bile bakmadı ve bunu hep yapıyor. Evlerine gittiğimizde de bana hep fazlalıkmışım gibi davrandığı için üzüldüğümü ve gitmek istemediğimi biliyor eşim. Yıldönümümüzün olduğu gün ben hastaneye babamın yanına gidecektim. Evden bir şeyler istedi onları götürecektim. Eşim de geldi ve kendi babasının olduğu hastaneye gittiğimizi farkettim. gitmek istemediğimi söyledim ve söylerken yine ağlamaya başladım. Çünkü ben zaten istemedikten sonra gitmem kapının önünde beklerim. Ama bekledim ki eşim bana yolda giderken kendisi söylesin bunu. Zaten beni istemediklerini açık açık konuşuyoruz. Sen arabada bekle çıkma boşver ben gidip geleyim demesini bekledim. Sonuç olarak tabi ki babasının yanına gitmedim arabada bekledim. Bana değer verilmediğini bile bile hatta bana çöp gibi davranıldığı halde sen gelme dememesi çok sinir bozucu. Ama sorsan ben seni hiçbir zaman zorlamam ki diyor. Bu ikisi arasındaki farkı ben ona nasıl anlatayım ki
 
İlk madde için biraz düşünmek gerekiyor. Eşimin onu düşünecek kadar beni umursadığını sanmıyorum. Direkt uğraşmak istemiyor.

Terapiste yeni başladım. Çift terapisine de açığım ama önceliğim kişisel problemlerimi halletmek.
Ilk madde cok uç bir ornek zaten ama erkek milletinin isi belli olmaz.
Insan olaylarin icinde farkedemiyor ama disaridan bakinca hersey daha net görünüyor. Biz kadinlar dusunuldugumuzu gormek istiyoruz. Hatta olur olmadik anılara tutunuyoruz. Daha dün evi supurmustu, onceki gün yemek yapmisti, cocugu parka goturmustu gibi. Halbuki bunlar ortak sorumluluklardir, kadina yapılan jestler degildir.
Gun icinde "nasilsin" diye sormak insanin maksimum 20 saniyesini alir.
Esiniz cift terapisini kabul eder mi peki?
 
Bence beklentilerinizi gözden geçirin beklentileriniz ne kadar büyükse o kadar çok hayal kırıklığı yaşarsınız. Anladığım kadarıyla değişen bir şey yok eşiniz evlenmeden önce de aynıymış en nahoş kısmı eşinizin sürekli bahaneler sunuyor olması olmuş. Ancak kusura bakmayın bayılmalarınıza eşinizin pek inandığını sanmıyorum her şeyin bilincinde olduğu bir bayılma bana da pek inandırıcı gelmedi, histeri krizi gibi geldi kendinize bunu yapmayın. Psikoloğa veya psikiyatriste gidin derdim zaten başlamışsınız. Sizinle ilgilenecek insan inanın ayılıp bayılmasanız da ağlayıp debelenmeseniz de ilgilenir.
Babası sizi sevmek istemek zorunda değil, babası da sizin için gelinim beni sevmiyor istemiyor diyor olabilir, sanırım duygularınız karşılıklı ve eşiniz ne yapabilir, sizi de babası için bir şeye zorlamiyor benimle illa geleceksin göreceksin demiyor, babasını sizin için bir şey yapmaya zorlaması mi gerekiyor, eşimi sev saygı duy baba dese babasını zorlasa bu sizi mutlu edecek mi gerçekten? Bence acınası olurdu ben bir daha karşı tarafın yüzüne utancımdan bakamazdım. Sonra yine beklentileriniz devreye giriyor ve beni anlasın bana şunu desin bunu desin. Erkeklerin öyle bir kapasitesi genelde olmuyor dümdüz isteklerinizi söylemeniz gerekiyor ama sen otur gelme demez siz kendinizi yerine koyun ananız babanızın yanına eşiniz olmadan gittiğinizi düşünün eşinize canım sen gelme annemi babamı sevmiyorsun demessiniz herhalde siz de gelsin istersiniz, muhtemelen o da bir umut gelmenizi istiyordur.
Son konu kuzeni ile alakalı yine aynı yere geliyor bence en baştan sizi aramaları saçma çünkü sizin kuzeniniz değil eşinizin kuzeni. Siz kendi kararınızı verin gitmek istemiyorsanız gitmeyin ancak eşiniz görmek isterse kendisi gidebilir sonuçta onun kuzenidir.
Bence eşinizi de ikna edin çift terapisine de gidin belki karşılıklı olarak birbirinizi ifade edemiyorsunuzdur. Birbirinize karşı daha net olmalısınız bence çünkü eşiniz de net bir şekilde bana hediye almak saçma geliyor hoşlanmıyorum diyebilirmiş senelerce bu arada neden almıyor bilemem söyledigim sadece bir olasılık başka bir nedeni de olabilir ama onun yerine bahaneler üretmek daha kolay gelmiş.
En başında söylediğim gibi fazla beklentiye girmeyin erkeklerin sosyal zekası kadınlardan düşük oluyor genelde o nedenle sizi algılamasini beklemeyin boşuna bence üzülen siz olursunuz.
 
Niye sürekli ilişkiyi çalışıp çalışmamaya bağladınız? Çalışmak evinize ekstra bir gelir sokmak demek sadece, direkt evlilik ilişkisinde ne çalışıyor diye biri kıymetli ne de calismiyor diye öteki kıymetsiz.

Çalışmayınca her şeyin en kötüsüne layık olunmuyor. Garip kiyaslamaya girmişsiniz. Herkesin eli ayağı var calismiyor diye kıymetsiz olunsa çalışabilirler.

Ayrıca bu adam daha nişanlı, florken her doğum gununde hediyeler aldığınız halde biraz bile rahatsız olmayan bir insan bu saatten sonra hediye beklemeniz çok fazla. Bu defa alsa da devamlılık sağlayacağını sanmam genel bir değer verme.yok zorlamak sizi yıpratır çocuğa yazık.

Daveti de siz haber vermeseniz de konusu açılırsa.kuzeniyle konuşursa öğrenir zaten, haber vermemezlik hoş olmaz.
 
Son düzenleme:
Çok akıcı yazmışsınız ve derdinizi iyi anlatmışsınız.
Bakın buradaki problem şu bence. Daha 100 yıl önce haremlik selamlık yaşayan bir toplum. Burada dini birşeyden bahsetmiyorum. Sosyolojik bir durumdan bahsediyorum. Kadın erkek ilişkisi romantik temele dayanmıyor iki tarafın da kesin görevleri var. Bu şimdi modern evliliklere dönünce ortaya garip bir model ortaya çıktı her anlamda. Ne tam modern ve duygusal temellere sahip ne eskisi gibi geleneksel ve rasyonel zeminde. 100 yıl toplumda birşeylerin değişmesi için kısa bir süre.
Çok çok uzun bir konu. Kısaca anlatıyorum. Hal böyle olunca romantizmden, kadın erkek ilişkisinden anlamayan garip, mutant bir form çıktı.
Eskiden bazı yaşlı çiftleri görünce şaşırdım. Kadın adamı habire azarlar. Tek laf yeter kadinin cildirmasi için. Şimdi kendi tecrubemden ve çevrenin tecrübesinden anlıyorum kadını. Kadın yıllarca adamı idare ediyor. Çünkü bize tavsiye edilen şey idare etmek. Eeee bir yerde de kadın bırakıyor idare etmeyi. Yılların öfkesini de öyle ya da böyle çıkarmaya başlıyor. Sizin ki de histeri krizi olmuş.
Sizin hediye beklediğiniz kocanizin dedesi muhtemelen kendi muhitinden görücü usulü evlendirildi. Şimdi bu temelde büyüyen insanin kadın erkek ilişki anlayışı da ona göre oluyor. Hangimizin dedesi babaannesi evlilik yıldönümünde dansa gitti?
Kaç kadın yahu benim kocamla romantik ilişkim bitti deyip ayrılıyor?
İnanın bugün en iyi diye tabir edilen ilişkide dahil kadın idare etmese hiçbir yere gitmez. İdare etmek kavramı bizim toplumumuzda kadına atfedilen lanet.
Kısacası bırakın kendi doğasına gitsin. Gorgusu bu. Kendinize başka mesgaler bulun. Duruma göre bakarsınız devam edip, etmeyeceğinize.
Not: Bu yazdığım genellemedir. Aranızda kadının idare etmediği, sahici romantik ilişki yaşayan karı koca olabilir.
 
Benim tarzım da uzun uzun mesaj yazmaktır. Böyle çarşaf gibi.

Aslında bu seni önemsiyorum demek.

Ne yazık ki artık bu zamana kadar davrandiginizdan farklı davranmalisiniz.

Anlamıyorlar sanıyoruz ama artık düşüncem şu: " Anlamak işlerine gelmiyor. "

Bizim istediğimiz gibi davranmak yük, anlamayan aptal gibi kabul görmek daha kolay.

Bir kere yapsam hep bekler diye mi düşünüyorlar bilmem..

Ama bildiğim şey şu ki bu erkek milleti insan sağlığına zarar.

Bakiyorum nerede mis gibi bir kadın böyle bir hanzoya rastlamış. Üzülüyorum..
Yazık!


Görebileceği yere not yazıp bırakın kuzenin bekliyor istersen git ben olmayacağım diye.
 
Ben de size ve bu konuya çok üzüldüm.
Benim tavsiyem bir süre eşinize ve ilişkinize değil de kendinize yönelmeniz yönünde olacak.
Ağlama ve sonrasında histeri krizleri sizin psikolojik olarak çok yorulduğunuzu gösteriyor.
Bu durumun sık yaşanması sizi bedenen ve ruhen yıpratır ve başka sorunlara yol açar.
Üstelik oğlunuz da bunlara şahit oluyor ki bu başlıbaşına irdelenmesi gereken bir durum.

Eşinize gelince, uzaktan tek taraflı anlatımla ne kadar doğru tahmin edebiliriz emin olmamakla beraber hayatı öylesine yaşayan, umarsız biri gibi geldi bana.
Dolayısıyla size ve beklentilerinize çok önem vermiyor.
Bunların aşılması ancak dışardan profesyonel destekle mümkün.

Kısa vadede kendinize yönelmenizi, mutlaka psikolojik -önce bireysel sonra çift terapisi- almanızı ve bu konuda size faydalı olabilecek bazı kitaplar okumanızı tavsiye ederim.

Psikoloji ile mesleki yakınlığı olan biri olarak isterseniz kitap tavsiyesinde de bulunabilirim.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.🌷
 
yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.
Ben şimdi ne yapayım?
Gözlerim doldu okurken yemin ederim. Hiçbir kadın su hayvanliği dağ ayiligini haketmiyor ya. Beni mutlu etme zorunda değil demişsiniz hayır zorunda eşini onun için her şeyi yapan kadını mutlu etmek zorunda o çaresizliği yaşadım kriz geçirirken karşındaki adamın duvar oluşunu sevgisiz kalisini çok kötü bı his anlıyorum sizi. İnşallah düzelir ve mutlu olursun gönlünce 💙
 
X