Anladığım kadarıyla birebir aynı şeyleri yaşamışsınız benimle. En çok ilgimi çeken kısım şu kısım oldu, siz de benim gibi doğum yaptıktan sonra o kadar da iyi olmayabiliriz aydınlanmasını yaşamışsınız. Ben buna inanamıyorum mesela , doğum yaptıktan sonra gördüklerime, yalnızlığıma, yapılan evlat ayrımına, benim tamamen gözden çıkartılmış olmama, ben doğum yapana kadar birileri bana bunları yaşayacaksın sen bu ailede deseydi hadi oradan canım benim muhteşem bir annem var asla böyle şeyler yaşatmaz bana derdim, o kadar iyi bir anne kız ilişkimiz olduğunu düşünüyordum. Terapi bana şu aydınlanmayı yaşattı “çünkü ihtiyaç duymuyordunuz onlara, her işinizi kusursuzca kendiniz hallediyordunuz, okul başarısı , iş başarısı, finansal özgürlük, iyi bir sosyal çevre , olması gerektiği kadar sağlıklı bir evlilik” derken hiçbir konuda dert aktarmayan, sadece neşe aktaran evin aslan çocuğuydunuz aileniz tabiriyle. Ne zaman ki eşiniz ciddi bir sağlık sürecinden geçti , ne zaman evde küçücük bebekle yalnız bırakıldınız, hastanede eşinizin yanında olamayacak kadar bile yalnız bırakıldınız çünkü bebeğinizle bir saat bile ilgilenen olmadı, o zaman anladınız “aaa bu benim en kötü günüm , ailem nerede ?” Dediniz. Evet, en kötü günlerimde yapayalnız evde dua ediyordum , pandemiydi , hiçbir şey yapamıyordum , o anki çaresizliğimi , o umursamayışlarını o kadar terapiye rağmen hala aşamıyorum. Üzerine bu kadar yıl, çalışmayan ablamın çocuğuna 7-24 bakıp bana kızım acil işin varken ilgilenirim bile denmedi , yardımcı bulana kadar eşim işinden izin alıp koştu hep annem beş dakikalık mesafede olmasına rağmen . Torunlardan birine sürekli kıyafetler oyuncaklar hediyeler alındı benim çocuğuma yok. Ben bu maddi kısımları hiç takmadım bile diğerleriyle meşgul olduğum için ama hayır ya ailem varlıklı bir aile, bu da asla böyle olmamalıydı. Bunca yıl manen ve madden bu kadar yalnız bırakılan bir evlat olarak ablam boşanma aşamasına gelince “her şeyi bırak, tek işin ablanın moralini düzeltmek olsun” deniyor şimdi bana. Evet, farkındayım, bu çok büyük bir delilik artık. Buna müsade etmeyeceğim , olması gerektiği kadar destek verip kendi evladımı, psikolojimi, işimi , kendi hayatımı ayakta tutacağım. Bu şekilde devam edersem bundan 10 sene sonra sizin yazdıklarını yazacağım muhtemelen buraya. Çok uzattım biliyorum ama siz en son şunu yazmışsınız , “şimdiki aklım olsa sınır da koymaz, kesip atardım” . Bunu yapmak insana kendini köksüz kimsesiz hissettirmez mi? Biliyorum şu anda da olmaları gerektiği kadar yoklar , en kötü günümde de yoktular evet ama sağlıklı sınır koyup ötede olmaları daha sağlıklı olmaz mı sizce ? (Siz anlıyorsunuz beni, bunu hangi duyguyla yazdığımı)