CANALR GERÇEK HAYATAN BİR HİKAYE BU
SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM
sizlerle paylaşmak istedimUzun zaman önce büyük bir çaresizlikle sitenizi bulmuş ve üye olarak bilgiler almaya çalışmıştık. En sonunda yeğenimin bir tanıdığı vasıtasıyla İstanbul Altunizade'deki Marmara Üniversitesi Hastanesi ile irtibata geçtik ve Rabbim karşımıza öyle güzel insanlar çıkardı ki Allah onlardan razı olsun..
İşin ön kısmında 1 doktor ve iki hemşire görünüyor ama arka mutfakta süper bir ekip vardı. Kaldı ki orası bir üniversite hastanesi ama ilgi ve alaka özel hastanelerden farksızdı.Gerçi artık özel hastanelerde de eskisi gibi ilgi kalmadı. Tüp bebek doktoru Tevfik Bey ve hemşireler Fatoş Hanım ile Zehra Hanım.. Güler yüzlü samimi insanlar.. Hele Tevfik Bey; sabah erken saatte hastaneye gittiğimizde elinde kahvesini gösterip 'sende ister misin' diye sorabilecek kadar içten.. Biz ilk tedavimize başlamak için müracaat ettiğimizde inanılmaz şekilde raporumuz 2 günde çıktı ve işlemler o sırada çoktan başlamıştı bile. Ama ilk deneme sonucumuz hüsran oldu. Yine de hemen pes etmedik, yıkıldık elbette ama yılmadık.
Kış ayları tamamen gelmeden gidip gelmemiz sorun olmasın diye 3-4 ay sonra hemen ikinciyi denedik ama müthiş korkumuz vardı. Çünkü bu, devletin bize tanıdığı maddi imkanlarla son şansımızdı; 'ya bu seferde olmazsa' diye.. İkinci denememiz de yapıldı ve ilkinde yaşadığımız olumsuz neticeden dolayı olsa gerek eşim tahlilin yapılacağı günlerde kendini ilkindeki gibi rahatsız hissedince, biz de yine kötü sonuç diye düşünmeye başladık. Sabah vermeye gittiğimiz kanın sonucunu öğlen olmasına rağmen canım sıkılacak diye almaya gitmemiştim, nede olsa sonuç yine negatif dedim ve o moral bozukluğu ile babamın mezarını ziyarete gittim. Yaklaşık yarım saat sonra eşim sonucu aldın mı diye beni aradı ama henüz almadığımı, almayı da düşünmediğimi söyledim. Fakat eşimde 'İstanbul'daki hastaneden Tevfik hoca aradı ve olumlu ya da olumsuz sonucu bildirmemiz gerektiğini, bunun onlar için önemli olduğunu' söyleyince mecburen sonucu almaya gittim.
Hastaneye girip laboratuarın önüne geldiğimde eşimin ismini söyledim ve sonucu veren memur kağıdı elime uzattığında büyük bir şok yaşadım. İnanamadım defalarca baktım. İnanamadım memura okuttum. İnanamadım diğer hastalara okuttum. En sonunda dışarı çıktım ve hastanenin köşe bir yerinde kendimi tutamadığım için ,içimden hıçkırarak ağladım. Çünkü baba olacaktım.
İlk olarak sonucu bildirmek için hemen hastaneyi ve Tevfik hocayı aradım. Oda bunun güzel bir netice olduğunu ama asıl kesin sonucun bir süre sonra yapılacak kese kontrolünde netleşeceğini söyledi. Daha sonra hemen eve geldim ve eşimin karşısına geçip sonucu ona ağlayarak okudum ve inanın biz uzun süre şokunu yaşadık, sonuca hiç inanamadık hatta işin komik tarafı, eşim 3-4 aylık olup karnı belli olana kadar bile inanamamıştı. Aslında eşim inanmak istemiyordu, çünkü daha öncesinde yaşadığımız hayal kırıklığından dolayı buna sevinirse ve aksi bir şey olursa yine hevesinin kırılacağından ve bu sefer kolay kolay toparlanamayacağından korkuyordu.
Sonunda o en güzel hamilelik dönemlerini de atlattık ve 37nci haftanın dolduğu günün gecesinde sabaha karşı 04:15'te oğlumuz Yusuf Emir'imizi kucağımıza aldık. Biz yaşadık, Rabbim bize de yaşattı, tattırdı.. Eşim ve bende dileriz ki, nice olmayanlara da Mevla’m tattırsın, ama öncelikle hayırlı, sağlıklı ve Salih bir evlat inşallah.. Biz hep öyle dua ettik.. İnşallah nicelerinin de duaları bizimki gibi kabul olur