Verdiği firelerin, yaptıgı hataların farkında olmanız guzel elbet.
Ama hiç şüphem yokki yapılan yolsuzlugu, hırsızlığı kabul etmiyorsunuzdur yahut olsun yapsın deyip oy vermeye devam edeceksiniz.
Ne yazıkki durum ağaçların kesilmesinden cok daha vahim.
Bakın hiç geziye, berkine yada baska seylere girmeyeceğim. Seninde, benimde, sokakta gördüğün her hangi birinin de yakındıgı dertleri yazacağım.
Emeğiniz çalınıyor, emeğimiz çalınıyor.
İnsanlar evlerinde faturam fazla gelmesin diye tek odasının peteğini yakıp oturuyor, donuyor.
Kurban bayramında belki yiyor et.
Beyaz peynirden baska peynirin tadını bilmeyen insanımız var, ha az daha zenginse kaşar peyniri de yiyorlar belki:)
Ay sonunu denk getiremiyor insanlar.
Sırf mesaiden az daha ucret alabileyim diye insanlar pazar gunu bile çalısıyor.
Şimdi bunlar varken ben seninle asgari ücreti, emekli maaşını nasıl tartısabilirim?
Sen asgari ücret artmalı dersen ben senin samimiyetine nasıl inanabilirim?
Çünkü gidip sarayda oturan adamı savunacaksın yine.
Biz bu açlıkla savasırken o adamın o lüx içinde yasamasını için alıyormu?
O sarayın parasıyla, parasını da gectim 1 senelik faturasıyla neler napılabilirdi bu ulkede sen düşün.
Emekliye ikramiye verirsek ekonomi çöker derken sarayı neyle yaptılar düşün.
Senin hakkın alın terin yokmu o sarayın her bir taşında? Benim var.
Ben hakkımı helal etmiyorum.
Bir seylerin adamakıllı tartısabilineceği bir durum kalmadı artık.
Umarım bu kadar içten yazdıklarımdan sonra cıkıp dalga gecen uslubunuzla konusmazsınız yıkılırım yani