En beğendiğiniz şiir dizeleri...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
 
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.


Konstantinos Kavafis
 
Gün dogmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
içinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere

Orhan Veli
 
Birinin kadını olmak istiyor canım;
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak,konuşulmamak,bakılmamak hatta!
Biraz korunmak biraz şımarmak...
Birkaç çeşit yemek yapmak,
İstiklal Caddesi’nde sıkı sıkı elini tutmak,
Belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek bi yerlerde,
Çay içmek,
Pazar sabahı kahvaltısı etmek,
Uzun uzun sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi?
Herkesin eli tutulmaz..
Herkesle film seyredilmez..
Herkesle çekirdek çitlenmez..
Herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
İçinden gelmeli...
Hücrelerine kadar hissetmeli, DNA’larına kadar bilmeli insan!
Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa kafa da hiç karışmaz ya olsun!
Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara..!
Sabahları uyandığımda “günaydın sevgilim” mesajları görmek istiyorum telefonumda.
Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum.
Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum.
Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken düşünmek istiyorum sonra onu..!
Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara...
Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum “neredesin” diye “Hımm kim aradı bakayım” diye! Ben sormam ama korkmasın. O sorsun!
“Biliyor musun ne oldu?” ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya dinlesin işte. “Ya evet çok mühim bir şeyler olmuş” falan desin bi de sonunda...
Şimdi ben istesem İstiklal Caddesi’nde birinin elini tutup gezemem mi?
İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?
Şimdi ben yalnız olmak istemesem yalnız olur ve bunları da yazıyor olur muydum?
Hiç sanmam!
Birinin elini tutmakla birinin elini sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal Caddesi’ne gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz!
Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak biraz şımarmak...
Çekirdek mutlaka olsun!
 
"Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Ben de öyle.
Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
Kılığıma kıyafetime...
Çorapsız da basıyorum artık yere.
Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
Nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
Çok sıcak ya da soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi birkaç gün gene.
OLUR BİTER.
GEÇER GİDER.
AMA CANIMI YAKA YAKA YUTKUNDUĞUM ŞEYLER VAR.
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen.
Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama...
Çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana..."


Cahit Sıtkı Tarancı
 
Biz,kısık sesleriz...minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
BİZE GÜÇ VER... CİHAD MEYDANINI,
PEHLİVANSIZ BIRAKMA ALLAHIM !
KAHRAMAN BEKLEYEN YIĞINLARINI,
KAHRAMANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM!
BİLELİM HASMA KARŞI KOYMASINI,
BİZİ CANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM !
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
MÜSLÜMANLIKLA YOĞRULAN YURDU,
MÜSLÜMANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM!


Arif Nihat Asya
 
Hani sen ellerini alıp da gittin ya benden,
İşte o an ben hayatımı bitirdim.
Ne umudum kaldı, ne yüreğimin sesi.
Hepsi kayboldu sensiz kalan gönülde,
Umudum da, yaşama sevincim de gitti,
Meğer ellerinmiş bana can veren,
Ellerine konmuş hayatım, minik bir kelebek,
Ama sen ellerini alıp gittin ya benden,
Şimdi ne ellerin var ne de yaşamak için çırpınan bir kanat,
Bomboş bakışlarla duvarların arkasına bakan bir göz,
Sonsuz sessizliği bekleyen bir beden,
Ellerinle götürdüğün ruhun bedeni,
Ve kapatıyorum gözlerime sensizliğe,
Ne ellerin kaldı ne de ....
♧ S.Y.♧
 
Birinin kadını olmak istiyor canım;
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak,konuşulmamak,bakılmamak hatta!
Biraz korunmak biraz şımarmak...
Birkaç çeşit yemek yapmak,
İstiklal Caddesi’nde sıkı sıkı elini tutmak,
Belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek bi yerlerde,
Çay içmek,
Pazar sabahı kahvaltısı etmek,
Uzun uzun sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi?
Herkesin eli tutulmaz..
Herkesle film seyredilmez..
Herkesle çekirdek çitlenmez..
Herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
İçinden gelmeli...
Hücrelerine kadar hissetmeli, DNA’larına kadar bilmeli insan!
Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa kafa da hiç karışmaz ya olsun!
Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara..!
Sabahları uyandığımda “günaydın sevgilim” mesajları görmek istiyorum telefonumda.
Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum.
Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum.
Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken düşünmek istiyorum sonra onu..!
Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara...
Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum “neredesin” diye “Hımm kim aradı bakayım” diye! Ben sormam ama korkmasın. O sorsun!
“Biliyor musun ne oldu?” ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya dinlesin işte. “Ya evet çok mühim bir şeyler olmuş” falan desin bi de sonunda...
Şimdi ben istesem İstiklal Caddesi’nde birinin elini tutup gezemem mi?
İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?
Şimdi ben yalnız olmak istemesem yalnız olur ve bunları da yazıyor olur muydum?
Hiç sanmam!
Birinin elini tutmakla birinin elini sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal Caddesi’ne gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz!
Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak biraz şımarmak...
Çekirdek mutlaka olsun!


HARİİKAAAAAAAA
 
Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun öyle garip
Nerede olursan ol
İçerde, dışarda ,derste, sırada
Yürü üstüne-üstüne
Tükürük yüzüne celladın
Fırsatçının, fesadın, haini
Dayan iş ile, tırnak ile diş ile..
 
Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi...
 
Bu sabah sensizliği yutkundum,
Boğazımda düğümlendi kaldı.
Akşam oldu, düşlemekten yoruldum
Saatler bir tek sana aktı.
Sesin dünyanın en güzel şiiri,
Şairliğimden utandım.
Bir seni doğru okudum,
Bir de sen gülünce yeşeren kalbimi.
Vakit tamam, hissediyorum.
Sensiz hiçbir şeyin tadı yok,
Güneş çok tuzlu, sensizlik çok acı.
Aşk şimdilerde çaresizliğin adı,
Çaresizce bekliyorum.
Umut etmek zor,
Lakin bir gün geleceksin biliyorum…
 
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma

Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma

O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yar
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma

Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma

Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma

Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma..
 
X