En beğendiğiniz şiir dizeleri...

Hava soğuk.
Tak kulaklıkları.
Dışarı çık.
Üşü.
Yürü.
Daha çok üşü.
Daha çok yürü.
Üşüdükçe yürü.
Yürüdükçe, düşün.
Olmak istediğin kişiyi düşün.
Olduğun kişiyi düşün.
Sahip olduklarını düşün.
Senin olmayanları düşün.
Sevdiklerini, sevmediklerini düşün.
Kazandıklarını, kaybettiklerini düşün.
Söylediğin, söylenen yalanları düşün.
Seni terk edenleri, terk ettiklerini düşün.
Artık hayalini kurmadığın o hayatı düşün.
Ne kadar kolay vazgeçtiğini düşün.
Bir daha kimseyi sevemeyeceğini düşün.
Saatlerce düşün ama hiçbir şey düşünmediğini fark et.
Eve dön.
Aynaya bak.
Sol gözün kızarmış.
Demek ki ağlamak istemişsin farkında olmadan.
Ne zaman ağlamak istesen, sol gözün kızarır çünkü.
Aç sıcak suyu, gir altına.
Soğuktan donan vücudun sıcak suyun altında uyuşsun.
Kemiklerin sızlasın.
Acıya aldırma.
Düşün.
Yeniden düşün.
Ardından el salladığın otobüsleri düşün.
İnsanları düşün.İhanetleri düşün.
Bir zamanlar hayallerin olduğunu düşün.
Bir zamanlar mutlu olduğunu düşün.
Mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttuğunu düşün.
O adamı düşün.
O adama asla sarılamayacağını düşün.
Şimdi çık sıcak suyun altından.
Çık ve yaşa.
Ve yaşadığın bu şeye ‘hayat’ de.
Hep aynı şarkı çalsın kulaklarında.
Hep aynı yerden yansın canın.
Ama sen yine de hep, hayat de.
Çünkü hayat, güzel rüyalarından haricinde kalan acımtırak zaman dilimi.
Çünkü hayat, hayat işte.
Çünkü hayat, hep böyle.



Ümit Anaç
 
Şehir demir almış bir gemi karda,
Kalktı kalkacak.
Belkide seni bekliyoruz böyle.
Biliyorum her zamanki gibi,
Gene en son dakkada geleceksin.


Can Yücel
 
Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de,
Ben gene sana vurgunum.



Sabahattin Ali
 
O artık benim için bir ölüdür demişsin
Seni bunca sevene acı bir sitem mi bu
Ayrılıklar içinde taş mı kesildi kalbin
Hiç unutmam dediğin günleri unuttun mu
Bir ev hatırlıyorum sonra küçük bir oda
Ve hazdan yeryüzünde kaybolmuş iki kişi
Ellerini sürdüğün her şey güzel olmada
İnan her gün yeniden yaşıyorum geçmişi
Değil sevistiğimiz o eşsiz birkaç ayı
Bir elmas parçasını ustaca işler gibi
Bir bir düşünüyorum geçen her dakikayı
Dilerim yeniden doğ gel de güneşler gibi
Mahzun dudaklarımda aşkın ateşini yak
Sevenler için değil yaşarken ölü olmak
 
Dışarıya yağmur,
yüreğime hasret,
fikrime sen..
Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden
bir bilsen…
 
Ölüm geliyor aklıma birden ölüm. Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.

Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir…

Üstü kalsın…
 
Yalnızım bir kompartımanda
Bir hızar testerisinin yaz ışığı ufuk hattından
Ağır ağır gözlerime geliyor köşede rüzgar
Tozla yıkıyor söğüt dalını çocuk
Onaltı bağımsız devlet büstünün
Sarkan bıyıklarını düzeltiyor zaman
Düşündükçe koyu bir renk alıyor
Buraya uzun bir yol boyunca
Kurulu bir kumpanya çadırlarından
Tuğla harmanlarından geldim her ateşin
Çemberinde yanarak ve darağacında
Kurutarak dikişsiz gömleklerimi
Her sabah zekeriya sofralarında herkesle
Kalın kitapların yufkasını yeniden ıslatıp
Yedik açlık
Düşündükçe daha da artıyor hangi geçmişin
Kaynağına eğilsem acı bir su
Gelecek günlerin yorgun treni yıllardır
Telaki bekliyor
Bekle bekle bekle gençliğin karanlık yıldızı
Yıllardır takım değiştiriyor ve cephe
İsimsiz bir tortuyla kapanmış
Bilemedim nasıl bir mangal yüreğimiz
Kömür gözlü çocuklarla yanıyor ve bedenim
Ateş içinde
Eylül.

Her yanımdan geçen öpüşlerinin
Islak serçelerini duymasam
Kör testereyi bile göremeyeceğim.
 
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona
 
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol,pişkin,verimli.
 
Cehennem kimdir demiştiniz?
Keder kuşlarını ben de gördüm
Flütün ucundan bir oraya bir buraya
Evet, biliyorum, herşey benim düşgücüm
Şeyi, nasıl söylenebilir, bu kelimeler
Böyledir işte: Tam tutacakken...

Yağmur yürüyüşüne çıkmıştık o gün,
Unutmam ben ayrıntıları, kimdi
Hatırlayamıyorum tabii, ne önemi olabilir
İsimlerin, evet yüzünü de getiremiyorum
Gözümün önüne, eylüldü, eylüllerden
Biri, cehennem kimdir diyordunuz?
 
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum
 
Her günkü yollarından evlerine dönerken
Vurur yorgun adamların parçalanmış gölgeleri
Saray duvarlarına.

Coğrafya kitabında konu:
Yeryüzünün şimdiki hali.
Ülkelerin yüz ölçümü,
Engebeler, dağ, orman, vadi.

Akar su, iklim, yağış
Bitkiler, nüfus, konuşulan dil
Halkın geçim kaynakları - -
Ülkeleri bildirir
Bir coğrafya kitabı.

Bilgi! Kitaplar ne bilir,
Ben ölçmedimse bütün ölçümler boşuna.
Yağmurların sözü nasıl edilir,
Alnım ıslanmadıysa serin yağışlarında.

Ne denizler deniz, dağlar dağdır
Ne bahçeler bahçe.
Yok öyle göller
Ben olmayınca.

Ben gidemiyorsam
Kitaplar aldatır.
En verimli toprak, ben göremiyorsam
Katı, kıraç, kısır.

Gök-delen yapılardan söz açar
Işıklar içinde bir şehir
Salaşlardır, sallanan, ben gezemiyorsam
Adımlarım değmiyorsa uzun, sonsuz sokaklar
Başlamadan bitiverir.

Koca koca şehirler
Milyonların üstünde - -
Coğrafya kitapları!
Geçer yorgun adamlar sarayların önünden
Kapıları kapalı.
 
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
 
Aşk yeniden
Akdenizin tuzu gibi
Aşk yeniden
Rüzgârlı bir akşam vakti
Aşk yeniden
Karanlıkta bir gül açarken

Aşk yeniden
Ürperen sahiller gibi
Aşk yeniden
Kumsalların deliliği
Aşk yeniden
Bir masal gibi gülümserken

Gözlerim doluyor
Aşkımın şiddetinden
Ağlamak istiyorum
Yıldızlar tutuşurken
Gecelerin şehvetinden
Kendimden taşıyorum

Aşk yeniden
Bitti artık bu son derken
Aşk yeniden
Aynı sularda yüzerken
Aşk yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken

Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden
 
Çek silahını dedim baba
vur gözlerimi aglayan yerlerinden.
Yüzüm ıslak bir kaldırım gibi baba
bas üzerimden geç, kaderim duello sesizliği
çek silahını dedim baba
affet.
 
Olmasa mektubun,
Yazdıkların olmasa
Kim inanırdı
Senle ayrıldığımıza.

Sanma unutulur,
Kalp ağrısı zamanla
Herşeyi unutarak
Yaşanır sanma.

Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi ellerimizi
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Sevmek birçok şeyi göze almaktır.

Baksana geçmişe,
Ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna,
Nerde sinema

Harcanmış zamanla
Yeniden yaşanmaz ki;
Geç kaldıktan sonra
Arama boşa!
 
Yaredir sinede eski sevgili
Eski sevgili eski günler
Hayata baksana takmıyor kimseyi
Hiçbir şey diriltmez artık geçmişi
Yaredir yine de

Yaktın gemilerimi
Dönüş yok artık geri
Tak etti canıma bu maskeli balo
Bu maskeli balo
Ve onun sahte yüzleri

Yaredir sinede eski sevgili
Ne yapsan kolay unutulmaz
Ağlama geçmişe yaşadık bitti
Anılar bizi yalnız bırakmaz
Yalnızız yine de
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…