• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Çook uzun bir itiraf...

Bu konuyu okuduktan sonra evladıma simdiden ogretmem gereken bir seyi farkettim. Nasil ogretebilirim onu henuz bilmiyorum. Kimilerinin cok rahat elde ettigi seylerin onun cok cabalayarak elde edebilecegini bunu yaparkende uzulmemesi gerektigini, sahi bunu nasil ogretebilirim. Tam tersi bir konumda da olabilir diger insanlarin bizi kiskanmamasini nasil saglariz.
 
bir süredir görünmüyordun merak etmiştim seni M meredithgrey konunu görünce yazmak istedim,
bir çoğumuzdan bir parça aslında yazdıkların.

Aşkı ilk öğrendiğim yıllarda birini çok sevdim, küs barışlı uzun süren bir ilişkiydi, sonu da aldatılmalı v.s. v.s. bir ilişki yaşadık. dünya cidden başıma yıkılmıştı, ilişki içinde elimden geleni yapıp severek vazgeçmek zorunda kaldım. Uzun süre kendime gelemedim, sonra eşim olan kişiyle tanışıp saçma sapan 4 yıllık bir evlilik geçirdim. Evliliğimde de elimden geleni yaptığıma inanıyorum vicdanım rahat. Bekar bir evlilik hayatı yaşamış kadınım varın anlayın gerisini.

İlişkilerime hep emek verdim maddi manevi, sadık oldum karşımdakini ileriye taşımaya çalıştım ama bana kalan kocaman bir hiç!
Yakın arkadaşlarıma bakıyorum çok sadık olmadıkları halde benim kadar emek vermedikleri halde gönül ilişkilerinde daha mutlu oldular. Mutlu bir yuva bana değer veren seven bir eş istedim, anne olmak istedim, yaşım 31 olacak ve şimdi baba evinde yeniden hayata tutunmaya çalışıyorum. Bazen umutlu bazen dipte günler geçiriyorum.!

İş hayatına gelince, çok şükür kendime yetecek kadar çalışıyorum, yoksa bu dönem daha zorlu geçerdi benim için, emekli bir baba ile ev hanımı bir annem var.

gelecek endişesi elbet yaşıyorum, yaşıtlarım anne oldu ben yalnızım :KK43:
kıskanıyorum bundan emin değilim ama kendime üzülüyorum en çok gerçekten hak etmedim yaşadıklarımı.

tevekkülü yine de elden bırakmaya çalışıyorum vivi,
Bana hayatımın kazığını atan ilk sevgilim benim ahımı aldığını anladı ama iş işten geçmişti.
Ex koca yada en son dedim ki, seni bu huyunla cami avlusuna bıraksam alan kişi geri getirir, daha 3 ay oldu boşanalı bakalım ondan gelecek haberler nasıl olacak. Bu dünyada ilahi adalet var inanıyorum.

Kimsenin hayatı mükemmel değil, sosyal medya birazda şov yeri, orda herkes en mutlu, en güzel.
 
Hayatta hickimse hep mutlu değil ki..mutluluklar hep anlık oluyor.o mutlu sandığınız kişilerin neler yaşadığını bilemeyiz ki..mesela kendimden örnek vereyim.Dışardan bakanlar benim çok ama çok mutlu olduğumu düşünüyor.zengin bir koca dünyanın dört bir yanında tatiller iki sağlıklı çocuk gençlik güzellik bol kahkaha eğlence vs..içi seni yakar dışı beni misali bir halim var aslında. Mutsuz olduğum anlarda bile mutlu görünmeye çalışarak bunu atlatmaya çalışırken hep mutlu olduğum düşünüldü. Ağlamak zirlamak şikayet etmek beni güçsüz gösterecek diye korktum hep.kendimi kendime bile anlatamadım. Daha dün burada konu açtım. Kocama kızmıştım tartıştık bana "aptal"dedi diye.ve yazarken farkettim ki onun aptal demesi değildi mesele.benim kendimi öyle hissediyor olmamdı. Yarası olan gocunur demişler. Özgüvenimi kaybettim.yaşadıklarımı kelimelere dökerek anlatamıyorum. Bir sekilde yine karşı tarafı haklı çıkarırken buluyorum kendimi..ne büyük hata aslında.
Sende kendine çok yükleniyorsun.hayatı bazen akışına bırakmak lazım belkide.umut herseydir.umudunu asla kaybetme.yarın neler olacağını bilmiyoruz değil mi?Yaşadığın hiçbirşey den pişmanlık duyma bu hicbirseyi değiştirmeyecek aksine seni mutsuz edecek daha çok. İçinde bulunduğun ana ve geleceğe odaklan.ve en çok kendini sev!ben deneyeceğim mesela..)
 
Hayatta hickimse hep mutlu değil ki..mutluluklar hep anlık oluyor.o mutlu sandığınız kişilerin neler yaşadığını bilemeyiz ki..mesela kendimden örnek vereyim.Dışardan bakanlar benim çok ama çok mutlu olduğumu düşünüyor.zengin bir koca dünyanın dört bir yanında tatiller iki sağlıklı çocuk gençlik güzellik bol kahkaha eğlence vs..içi seni yakar dışı beni misali bir halim var aslında. Mutsuz olduğum anlarda bile mutlu görünmeye çalışarak bunu atlatmaya çalışırken hep mutlu olduğum düşünüldü. Ağlamak zirlamak şikayet etmek beni güçsüz gösterecek diye korktum hep.kendimi kendime bile anlatamadım. Daha dün burada konu açtım. Kocama kızmıştım tartıştık bana "aptal"dedi diye.ve yazarken farkettim ki onun aptal demesi değildi mesele.benim kendimi öyle hissediyor olmamdı. Yarası olan gocunur demişler. Özgüvenimi kaybettim.yaşadıklarımı kelimelere dökerek anlatamıyorum. Bir sekilde yine karşı tarafı haklı çıkarırken buluyorum kendimi..ne büyük hata aslında.
Sende kendine çok yükleniyorsun.hayatı bazen akışına bırakmak lazım belkide.umut herseydir.umudunu asla kaybetme.yarın neler olacağını bilmiyoruz değil mi?Yaşadığın hiçbirşey den pişmanlık duyma bu hicbirseyi değiştirmeyecek aksine seni mutsuz edecek daha çok. İçinde bulunduğun ana ve geleceğe odaklan.ve en çok kendini sev!ben deneyeceğim mesela..)

Mayflower75 Mayflower75 bende o kadar sorunsuz göstermişim ki kendimi, boşandığımı duyanlar şok oluyor
 
bende o kadar sorunsuz göndermişim ki kendimi, boşandığımı duyanlar şok oluyor
İşte en büyük kötülüğü kendimiz yapıyoruz kendimize.ne hissediyorsak göstersek. İçimize atmasak paylaşsak belki bu durumları daha az hasarla atlatırız..
 
Merhaba,

Öncelikle çok uzunca bir yazı olacak baştan uyarmak isterim. Ve belki de ilk kez hem kendime hem de sizlere karşı bu kadar dürüst olacağım tabii kafamı toplayıp yazabilirsem. Atarax kullanımına bağlı olarak zihnimi toparlayamama sıkıntım var çünkü.

Tanımayanlar için kısaca özet geçmem gerekirse ;

37 yaşımdayım, ikinci evliliğimi yaptım seviyor ve seviliyorum. Görünürde iş bulma problemim dışında bir sıkıntısı olmayan mutlu ve çoklarına göre şanslı bir kadınım. Alemle olan problemlerimi de geride bıraktım, şu an sağlıklı ve sıcak ilişkilerimiz var. Ama işin aslı öyle değil, çok mutsuzum. Bu arada aile demişken bir parantez açacağım açmam lazım. Psikolog bir anne ve emekli işçi babanın tek kızıyım. Bu kompleks dediğim ÖZÜNDE KENDİNİ SEVMEME duygusunu babamdan aldım. Sevgi ile, sevgi sözcükleri ve övgüler duyarak yetiştirilmedim, aksine yerildim. Annem mesleğini avantaja çevirip kullanmak yerine hep babamın egemenliğinde sürekli eleştirilen kilosuna, derslerine, zekasına hakaret edilen bir kız olarak yetiştirildim. Kapat parantez. Ne diyorduk ? Mutsuzluğum girdap gibi büyüyor günden güne dibe çekiliyorum. Haftanın bir günü güne enerjik başlıyor ve haftalık işleri hallediyorsam kalan altı gün perişan haldeyim. İş bulamıyorum, birbirinden saçma ve ne istediğini bilmeyen görüşmelere gidip geliyor üstüne üstlük fön parası, gecikmemek için taksisi derken bir de zararlı çıkıyorum. KISACA ÇOK MUTSUZUM.

Mutsuzum çünkü hayatımdan memnun değilim. Bunun eşimle ya da diğer şeylerle ilgisi yok ben kompleksli bir kadınım ve bu kompleksler içten içe bitiriyor beni. Ve eklemeliyim ki kıskancım da. Bugün maske yok, yalan yok her şeyi yazacağım. İki can dostumun kariyerlerinde yükselmeleri ve mutlu evlilikler yapmaları benim boşanma dönemime denk geldiğinde koptum onlardan. Sanki biz bir yarıştaydık ve ben geri kalmış, yanlış seçimler yapmış gibi hissettim. Sonra birisi zengin ailesi sayesinde çalışmadan lüks bir hayata kavuştu, diğeri çok ünlü bir dergide editör oldu , bir mimarla evlendi ve rüya gibi bir hayat yaşamaya başladı. Ben o sırada boşandım, baba evine döndüm, eşimin aldatmasını unutmak için yine yanlış bir adama aşık olup umut besledim, bu arada babamın hakaretleri ile boğuştum ve çalıştım. Çalışmak demiyorum işe gittim geldim. Güya sözde terfi ettim. Beş kişilik bir head office de patronuma yaptığım kahveye bile lanet ederek altı sene çalıştım. Müdirem ile aynı yaştaydık o staj zamanı bu şirkete girmişti ve şansı yaver gidip yükselmişti bense o benim altı katım maaş alıp 1/2 gün gelirken onun işlerini yapıyordum. Altı sene de bu kompleksle ve kendimi onunla kıyaslayıp, kendime acıyarak çalıştım.

Konuya dönersek , bu iki arkadaşımla görüşmüyorum. Tüm sosyal ağlardan da sildim. Kendimi insanların karşısına çıkacak güçte hissetmiyorum. Zaten sanaldan görüştüğüm 1-2 kişi dışında arkadaşım da yok. Kimseyle arkadaş, dost olamıyorum da zaten.

Şimdiki eşimle hayatımın 2. başlangıcını yaptığımı, yeniden doğduğumu düşündüm hep ve o beni biraz olsun bu yarışta ileriye taşıdı. İnsanların karşısına çıkabilecek güveni veriyor bana. Ama şu an içinde bulunduğum durumda o da etkisiz eleman. İki üç gündür intihar yöntemlerini araştırıyorum. İnanılmaz öfkeliyim herkese, her şeye.... Kıskancım demiştim, evet kıskanıyorum. Kolayca iş bulan, kolay hayatlar yaşayan, ben senelerce it gibi çalışırken kolayca terfiler alabilen insanları, bu yaz sürekli tatil yapıp dönerken " ayy tatil bittii ühühüh :KK43:" moduna giren görümcemi, instagram' da takip ettiğim kadınları KISKANIYORUM! Hatta burada bile işi, gücü , maddi imkanı olduğu halde bunalım kasanlara da uyuz oluyorum ! Kendi nefretimde boğulmak üzereyim ve bu bana hiç yakışmıyor biliyorum. Sokaktaki karıncaya bile merhamet gösteren ve en büyük zenginliğimi vicdanım olarak gören ben çok değiştim, değişiyorum.

İş bulamıyorum, bulamadıkça maddi olarak sıkışıyorum ki maddi olarak sıkışmak hayatta en tahammül edemediğim şey. Sanki hiç bu sıkıntılar yokmuş gibi yaşayıp tüm avans hesaplara, kredi kartlarına eşimden de habersiz bir sürü borç yaptım, şimdiye dek annemden alıp falan idare ettim ama işe girmezsem sonum kötü gözüküyor. Kabul etmek istemiyorum durumumu. Ve iş bulacağımı da sanmıyorum işin acısı. Gidiyorum sekreter ilanına başvuruyorum sekreterlik ya ne yapabilirsin en fazla " üzgünüz başkasını işe aldık" diye cevap geliyor. Ya da klasik " imi sizin diniyimlir bizim pizisyin için fizli" konuşmaları dönüyor.

VE BEN İŞE GİRİP PARA KAZANMADAN MUTLU OLAMAYACAĞIMI BİLİYORUM.

Kendimi son kullanma tarihi geçmiş gibi hissediyorum. Çok öfkeliyim en başta kendime. Yazacak çok şey var aklıma geldikçe kusacağım içimdekleri. Ama çok mutsuzum özet bu.

Bunca şeyi niye yazdın diyecekler için özet : hayatımı boşa yaşadığımı hissediyorum. Hep yanlış kararlar, hırs sahibi olmamak , elindekiyle yetinme naifliğinin hayatın insanı s..ken şartları ile yerle bir olduğunu görmek, yanlış bir evlilik ve adama sekiz sene vermek, sonra iki seneyi bir başka yanlış adama vermek, maddi anlamdaki tutarsızlıklar, kendimi sevmemek, bu yaşa gelip bir baltaya sap olmamış olmak ya da öyle hissetmek, bu yaştan sonrası için ümidini kaybetmek, tüm bu başarısızlıklar için kendine öfke duyup ölmeyi istemek. İşte ruh halim bu...Vivelamour'un hayatı bomboş bir çöpten ibaret. Kendisi de.....Gerçek aşkı 32 yaşımda buldum ama onun da hayatını karartacağım bu gidişle ve bu mutsuzlukla. Çünkü ben onun gibi bakamıyorum hayata. O dünyadaki en kalender kişi ben ise yarattığım kompekslerimle çok mutsuzum.
çok üzücü durumdasın ama önce üzerinden bu kötü hissi atman lazım yanı sosyal biri olman lazım iş bulmak cok zor işin olsa calıssan bu psikolojıden cıkarsın.iş bulma kurumuna yaz hemen dönüyorlar ve inan is buluyorlar.arkadaslarını neden sıldın onlar sana kötülük yapmamıs kı sende haklısın essek gibi calısıyorum ama yükselemiyorum demisin.derler ya ya kocan ya baban zengin olcak.aslında senin gözün paradada değil calıstıgının karsılıgını alamıyorsun ucu ucuna geciniyorsun oda tabıkı seni mutsuz ediyor.kocanla dertles anlayacaktır yinede iş ara kapı kapı degılde netten cv doldur bunlar düzelecek ve atacaksın üzerinden.senide kıskanıyorlardır sonucta güzel bir aşk yasıyorsun bu kımsede olamayan bır sey gurur duy
 
Dönmüşsün vivelamour, beni biraz olsun tanıyabildiğini düşünerek yazacağım, belki kırıcı olacak bilemiyorum, kestiremiyorum şimdiden dökülecek kelimelerimi ama böyle yekten içimde artniyet olmadan yazdığımı anlayacağını biliyorum en azından.

Kıskanan, kendini başkalarıyla kıyaslayan, amacı varken zorla kendini amaçsızlığa sürükleyen, yaşadıklarının sorumluluğunu üstlenmeyip başkalarının hayatlarına imrenip içinde kocaman bir öfke biriktirip sonra da ben yapamıyorum en temizi intihar diyen insanlara acayip derecede kızıyorum.

Yazını okuyunca içim buz kesti, öfkelendim, hatta şu an seni elime geçirsem sanırım direkt döverim.

Kendine acımak nedir? Aile ezmiş, baba hakaretler etmiş, sanki ülkede bunları yaşayan tek insan sensin, burada herkes içini tüm samimiyetiyle dökebilseydi, maskelenmiş tozpembe çizilmiş hayatların arkasındaki gerçekleri görebilirdik, nasılsa nette birer rumuzdan ibaret olduğumuzdan birçok kişi yaşadıklarını maskeliyor, yaşadıklarından çok farklı bir hayat anlatıyor burada zira itiraf etmek zordur bazı şeyleri, kendine bile itirafta zorlanırken bir başkasına işte aslında ben buyum diyebilmek kolay değildir. Hele de bu itirafları yaptıktan sonra en ufak bir anlaşmazlıkta bak işte sen busun diye yüzüne vuranlar olursa, acımasızız biraz, ruh hali falan umurumuzda olmuyor, maksat can acıtmak, diyeceksin ki Mune sende şimdi benim canımı acıtıyorsun, haklı olabilirsin.

Psikolog bir anneyle seni ezen hakaret eden bir babanın tek kızı olmak dışında bu dünyaya neden geldiğini sorgulandın mı hiç? Kendine acımak ya da sıkışınca intihar et diye gelmediğin ortada da, varoluş amacını ne kadar sorguladın merak ediyorum, öfke, kıskançlık, kıyaslama, başkalarının hayatına özenme gibi duygularını niye daha güzel duygularla değiştirmeye uğraşmadın?
Hırslı değilim diyorsun ama hırslısın, başkalarının hayatına duyduğun hırs ve öfke getirdi seni bu hale.

İnsanın hayatında 2 türlü hırs ve kıskançlık vardır, bir işte azmetmek, başarılı olmak için duyulan hırs sizi ileriye taşır, bir başkasının hayatındaki başarılara duyulan hırs sizi dibe çeker, kıskançlıkta böyledir, bir mesleği kıskanmak o mesleğe sahip olabilmek için kamçılarken o mesleği yapanı kıskanmak karşındakine öfkelenmene neden olur.

Hırs ve kıskançlıklarını doğru kanalize etmiyorsun, bu duygularını insanlar için kullanıyorsun, hatanın farkındasın ama bunu düzeltmek yerine kestirmeden öleyim bari diyorsun.

37 yaş öyle artık bir işe yaramıyorum öleyim bari denecek bir yaş değil, insanlar 60'ında üniversite okurken, 90'ında yamaç paraşütü yaparken 37 yaşındaki bir kadının ölüm takıntısına haklı gerekçeler bulamayacağım özür dilerim.

Bunlar hep senin kendine acıman, kendini başkalarıyla kıyaslaman, kıskanman, öfkelenmen ve amaçsızlığından oluyor.
Bir arkadaşı şu mesleği olmuş, diğeri bu, biri zengin bir hayat yaşıyormuş, olaylara çok yüzeysel bakıp uzaklaştığın arkadaşlarının iç dünyalarında neler olduğunu bilmeden öfke duyuyorsun, belki de onlarda mutsuzlar ama bilmiyorsun çünkü sadece kendini düşünüyorsun.

Hayat bazen biraz bencillik demektedir ama bu bencillik seni tüketecek seviyeye ulaşmışsa dur demenin zamanı gelmiştir.
Kendini dış dünyaya kapatmak yerine topluma karışsan ve hayat tecrübelerini de kullanarak başka insanlara yardım etmeyi hedeflesen bir amaçla tutunsan hem kendin iyileşirsin hemde başkalarını iyileştirirsin, işsizlik sorununu da elbet çözersin, iş dediğin illa bir yere gidip SGK + yol+ yemek demek değildir ki, senin hiç başarılı olacağın bir iş yok mu? Şunu yaparsam hem başarılı olur hem kendi işimi yapıp mutlu olurken aynı zamanda da para kazanırım diyeceğin bir iş kolu vardır illaki.
 
Butun bu kotu gidisatin yaninda birtane bile olsa ve bence en onemlisi bu sagliginiz yerinde bosverin gerisini sagliginiz olsun hersey gecer iste bukursunuz kariyerde yaparsiniz. Ve bence benim anladigim siz mutlu olmak istemiyorsunuz bu buhranlara bende duserim zaman zaman hepimizdede olur normal. O zaman kendimden kotulere bakip sukrediyorum ben
 
Mademki hayvanları cok seviyorsunuz peki kendinize neden yeni bir kariyer cizmiyorsunuz?

Yeniden üniversite sınavına girip veterinerlik okuyabilirsiniz mesela? Ya daa bir veterinerin yanında işe baslayabilirsiniz. Belki sizin icin daha küçük ücretle çalışırsınız -mesleginizi bilmedigim icin söylüyorum- ama daha mutlu olursunuz. Sevdiginiz meslegi yapmak gibisi var mı?

Yaşınız henüz çok genc okul okumaya kalksanız hiç zorlanmazsınız, bizim sınıfımızda 50 yaşında tıp okuyan bir abi var mesela ve adam cok mutlu oldugunu iyiki cesaret edip başladığını söylüyor. Bence bunu da düşünün.
 
37 yaşında olduğunuza inanamadım. Zira ergen gibi duruyorsunuz buradan. Hakaret degil bu yanlış anlamayın ama 37 yaşına gelene kadar neler gördünüz kim bilir. Kötü bir evlilik gecirmissiniz uzerine güzel bir evlilik yapmışsınız ne mutlu. O kötü evlilik bile size neler katmaliydi ama siz hayatı başkalarının mutluluğuna endekslemissiniz. Yani insan 37 yaşına gelip, tecrübelerle dolu bi hayat gecirip, kendini iyisiyle kotusuyle kabul etmesi, aşkı da bulmusken simdiden sonra tek arayışı huzur olmasi gerekirken nasil böyle kendiyle celisip kıskançlık dolu olabilir anlamadım. İnsan ne yaparsa kendine yapıyor gerçekten. Cabaladigimiz kadar varız bu hayatta. Secimlerimizin sonucunu yaşıyoruz hep. Yani sürpriz şeyler olmuyor hayatta. Sevdiklerimiz ve kendimiz sağlıklı huzurlu oldugu muddetce bana gore her sey bos. Pismanliklarinizi kenara atıp kendinizi herseyinizle kabullenip öyle bakın bi de hayata. Örneğin güzel bi evliliğiniz var aşkı bulduğunuz. Sırf bdvyi bile okusaniz binlerce şükür sebebi bulabilirsiniz. Asıl sorununuz tatmin olamamak. Bunu aşmadiginiz sürece bulduğunuz is, bi muddet sonra esiniz vs de sizi mutlu edemeyecektir zaten.
 
Dönmüşsün vivelamour, beni biraz olsun tanıyabildiğini düşünerek yazacağım, belki kırıcı olacak bilemiyorum, kestiremiyorum şimdiden dökülecek kelimelerimi ama böyle yekten içimde artniyet olmadan yazdığımı anlayacağını biliyorum en azından.

Kıskanan, kendini başkalarıyla kıyaslayan, amacı varken zorla kendini amaçsızlığa sürükleyen, yaşadıklarının sorumluluğunu üstlenmeyip başkalarının hayatlarına imrenip içinde kocaman bir öfke biriktirip sonra da ben yapamıyorum en temizi intihar diyen insanlara acayip derecede kızıyorum.

Yazını okuyunca içim buz kesti, öfkelendim, hatta şu an seni elime geçirsem sanırım direkt döverim.

Kendine acımak nedir? Aile ezmiş, baba hakaretler etmiş, sanki ülkede bunları yaşayan tek insan sensin, burada herkes içini tüm samimiyetiyle dökebilseydi, maskelenmiş tozpembe çizilmiş hayatların arkasındaki gerçekleri görebilirdik, nasılsa nette birer rumuzdan ibaret olduğumuzdan birçok kişi yaşadıklarını maskeliyor, yaşadıklarından çok farklı bir hayat anlatıyor burada zira itiraf etmek zordur bazı şeyleri, kendine bile itirafta zorlanırken bir başkasına işte aslında ben buyum diyebilmek kolay değildir. Hele de bu itirafları yaptıktan sonra en ufak bir anlaşmazlıkta bak işte sen busun diye yüzüne vuranlar olursa, acımasızız biraz, ruh hali falan umurumuzda olmuyor, maksat can acıtmak, diyeceksin ki Mune sende şimdi benim canımı acıtıyorsun, haklı olabilirsin.

Psikolog bir anneyle seni ezen hakaret eden bir babanın tek kızı olmak dışında bu dünyaya neden geldiğini sorgulandın mı hiç? Kendine acımak ya da sıkışınca intihar et diye gelmediğin ortada da, varoluş amacını ne kadar sorguladın merak ediyorum, öfke, kıskançlık, kıyaslama, başkalarının hayatına özenme gibi duygularını niye daha güzel duygularla değiştirmeye uğraşmadın?
Hırslı değilim diyorsun ama hırslısın, başkalarının hayatına duyduğun hırs ve öfke getirdi seni bu hale.

İnsanın hayatında 2 türlü hırs ve kıskançlık vardır, bir işte azmetmek, başarılı olmak için duyulan hırs sizi ileriye taşır, bir başkasının hayatındaki başarılara duyulan hırs sizi dibe çeker, kıskançlıkta böyledir, bir mesleği kıskanmak o mesleğe sahip olabilmek için kamçılarken o mesleği yapanı kıskanmak karşındakine öfkelenmene neden olur.

Hırs ve kıskançlıklarını doğru kanalize etmiyorsun, bu duygularını insanlar için kullanıyorsun, hatanın farkındasın ama bunu düzeltmek yerine kestirmeden öleyim bari diyorsun.

37 yaş öyle artık bir işe yaramıyorum öleyim bari denecek bir yaş değil, insanlar 60'ında üniversite okurken, 90'ında yamaç paraşütü yaparken 37 yaşındaki bir kadının ölüm takıntısına haklı gerekçeler bulamayacağım özür dilerim.

Bunlar hep senin kendine acıman, kendini başkalarıyla kıyaslaman, kıskanman, öfkelenmen ve amaçsızlığından oluyor.
Bir arkadaşı şu mesleği olmuş, diğeri bu, biri zengin bir hayat yaşıyormuş, olaylara çok yüzeysel bakıp uzaklaştığın arkadaşlarının iç dünyalarında neler olduğunu bilmeden öfke duyuyorsun, belki de onlarda mutsuzlar ama bilmiyorsun çünkü sadece kendini düşünüyorsun.

Hayat bazen biraz bencillik demektedir ama bu bencillik seni tüketecek seviyeye ulaşmışsa dur demenin zamanı gelmiştir.
Kendini dış dünyaya kapatmak yerine topluma karışsan ve hayat tecrübelerini de kullanarak başka insanlara yardım etmeyi hedeflesen bir amaçla tutunsan hem kendin iyileşirsin hemde başkalarını iyileştirirsin, işsizlik sorununu da elbet çözersin, iş dediğin illa bir yere gidip SGK + yol+ yemek demek değildir ki, senin hiç başarılı olacağın bir iş yok mu? Şunu yaparsam hem başarılı olur hem kendi işimi yapıp mutlu olurken aynı zamanda da para kazanırım diyeceğin bir iş kolu vardır illaki.

Gelmeseydim iyiymiş müdürüm ya tam dövdün vallahi :bicak:Gerçi belki de beklediğim, yüzüme tokat gibi çarpan gerçekler bunlardı bilemiyorum. Hani diyorsun ya "bu dünyaya neden geldin ?" diye işte ben de bunun cevabını bulamıyorum. Ben vive tüm hayatım boyunca insanlara yardımcı olmayı sevdim, çalıp çırpmadan namusumla yaşadım, iyi bir evlat olmaya çalıştım, vicdanımı temiz tutmaya çalıştım. Çalıştım sevildim de yalan değil, insanlar sevdi beni ama ben bu komplekslerim yüzünden kimsenin hayatında kalıcı olamadım. Eğer bir beş sene evvel bu kadar kötü eleştirseydin misketlerimi ver oynamıyorum der kaçardım, yıllar bana eleştiriyi kaldırabilmeyi öğretti. Dört evladım var, anne olmadım ama sokaktan dört can kurtardım, eşimi mutlu ettim iyi bir eş oldum. Tüm bunlar beni neden mutlu etmiyor bilmiyorum. Bunlar mutlu olmak için yeterli mi onu da bilmiyorum. Tek bildiğim kendime acımaktan acilen vazgeçmem gerektiği.
 
37 yaşında olduğunuza inanamadım. Zira ergen gibi duruyorsunuz buradan. Hakaret degil bu yanlış anlamayın ama 37 yaşına gelene kadar neler gördünüz kim bilir. Kötü bir evlilik gecirmissiniz uzerine güzel bir evlilik yapmışsınız ne mutlu. O kötü evlilik bile size neler katmaliydi ama siz hayatı başkalarının mutluluğuna endekslemissiniz. Yani insan 37 yaşına gelip, tecrübelerle dolu bi hayat gecirip, kendini iyisiyle kotusuyle kabul etmesi, aşkı da bulmusken simdiden sonra tek arayışı huzur olmasi gerekirken nasil böyle kendiyle celisip kıskançlık dolu olabilir anlamadım. İnsan ne yaparsa kendine yapıyor gerçekten. Cabaladigimiz kadar varız bu hayatta. Secimlerimizin sonucunu yaşıyoruz hep. Yani sürpriz şeyler olmuyor hayatta. Sevdiklerimiz ve kendimiz sağlıklı huzurlu oldugu muddetce bana gore her sey bos. Pismanliklarinizi kenara atıp kendinizi herseyinizle kabullenip öyle bakın bi de hayata. Örneğin güzel bi evliliğiniz var aşkı bulduğunuz. Sırf bdvyi bile okusaniz binlerce şükür sebebi bulabilirsiniz. Asıl sorununuz tatmin olamamak. Bunu aşmadiginiz sürece bulduğunuz is, bi muddet sonra esiniz vs de sizi mutlu edemeyecektir zaten.

Size alınmadım aksine tespitlerinizi çok doğru buldum. Özellikle de ergen benzetmesini.
 
Gelmeseydim iyiymiş müdürüm ya tam dövdün vallahi :bicak:Gerçi belki de beklediğim, yüzüme tokat gibi çarpan gerçekler bunlardı bilemiyorum. Hani diyorsun ya "bu dünyaya neden geldin ?" diye işte ben de bunun cevabını bulamıyorum. Ben vive tüm hayatım boyunca insanlara yardımcı olmayı sevdim, çalıp çırpmadan namusumla yaşadım, iyi bir evlat olmaya çalıştım, vicdanımı temiz tutmaya çalıştım. Çalıştım sevildim de yalan değil, insanlar sevdi beni ama ben bu komplekslerim yüzünden kimsenin hayatında kalıcı olamadım. Eğer bir beş sene evvel bu kadar kötü eleştirseydin misketlerimi ver oynamıyorum der kaçardım, yıllar bana eleştiriyi kaldırabilmeyi öğretti. Dört evladım var, anne olmadım ama sokaktan dört can kurtardım, eşimi mutlu ettim iyi bir eş oldum. Tüm bunlar beni neden mutlu etmiyor bilmiyorum. Bunlar mutlu olmak için yeterli mi onu da bilmiyorum. Tek bildiğim kendime acımaktan acilen vazgeçmem gerektiği.

Bence o 4 evladınızdan yola çıkarak yeni fikirler elde etmelisiniz. Düşünsenize birsürü kedinin hayatını kurtariyorsunuz? Gecici yuva olup sonra onlari kalici yuvalarına sahiplendiriyosunuz.. 4 evladiniz icin mesela siz olmasanz kimbilir hangi cocugun tekmesine maruz kalacaklar? Bakın bunlar bile sizin ne kadar önemli biri oldugunuzu gösterir. O kediciklerin dilleri yok uyaramiyorlar onlara kötü davrananları ya da biber gazı yok kivamiyorlar.. gibi gibi..

Belki de haysev gibi kuruluşlara ulaşıp onlarla aktif bir sekilde gönüllü olarak calısabilirsiniz? Bulundugunuz sehirde gecici yuva gerekliyse siz halledebilirsiniz ya da kermesleri toplantilari yürüyüşleri olursa destek verebilirsiniz. Bakın ben sadece onlarin ilanlarini sosyal medya hesaplarimdan paylasarak bile kendimi cok önemli olarak hissediyorum.

Deneyin, denemekten yılmayın. Daha yeni haberlerde okudum 80 küsür yaşında universiteden mezun olmus bir hanimefendi üstelik de 2.olarak!

Kendinizi boşlukta hissetmeyin. Burda bile kimbilir kac kisiye bir fikir ile yardımcı olmussunuzdur. Silkelenin ve kendinize gelin. Gerekirse psikolojik kitaplar alıp okuyun durumunuza uygun.

Ama bir de şöyle engelli bir evladınız olsa ve günbegün erise yine kendinizi bırakacak mısınız? Yapmayın nolur. Tamam zor bir cocukluk yaşadınız belki ama siz de cabalamazsanız daha da dibe cökersiniz, şımarıklık yapmayın lütfen. Size ihtiyacımız var, her bir bireye ihtiyacımız var.
 
Merhaba,

Öncelikle çok uzunca bir yazı olacak baştan uyarmak isterim. Ve belki de ilk kez hem kendime hem de sizlere karşı bu kadar dürüst olacağım tabii kafamı toplayıp yazabilirsem. Atarax kullanımına bağlı olarak zihnimi toparlayamama sıkıntım var çünkü.

Tanımayanlar için kısaca özet geçmem gerekirse ;

37 yaşımdayım, ikinci evliliğimi yaptım seviyor ve seviliyorum. Görünürde iş bulma problemim dışında bir sıkıntısı olmayan mutlu ve çoklarına göre şanslı bir kadınım. Alemle olan problemlerimi de geride bıraktım, şu an sağlıklı ve sıcak ilişkilerimiz var. Ama işin aslı öyle değil, çok mutsuzum. Bu arada aile demişken bir parantez açacağım açmam lazım. Psikolog bir anne ve emekli işçi babanın tek kızıyım. Bu kompleks dediğim ÖZÜNDE KENDİNİ SEVMEME duygusunu babamdan aldım. Sevgi ile, sevgi sözcükleri ve övgüler duyarak yetiştirilmedim, aksine yerildim. Annem mesleğini avantaja çevirip kullanmak yerine hep babamın egemenliğinde sürekli eleştirilen kilosuna, derslerine, zekasına hakaret edilen bir kız olarak yetiştirildim. Kapat parantez. Ne diyorduk ? Mutsuzluğum girdap gibi büyüyor günden güne dibe çekiliyorum. Haftanın bir günü güne enerjik başlıyor ve haftalık işleri hallediyorsam kalan altı gün perişan haldeyim. İş bulamıyorum, birbirinden saçma ve ne istediğini bilmeyen görüşmelere gidip geliyor üstüne üstlük fön parası, gecikmemek için taksisi derken bir de zararlı çıkıyorum. KISACA ÇOK MUTSUZUM.


Mutsuzum çünkü hayatımdan memnun değilim. Bunun eşimle ya da diğer şeylerle ilgisi yok ben kompleksli bir kadınım ve bu kompleksler içten içe bitiriyor beni. Ve eklemeliyim ki kıskancım da. Bugün maske yok, yalan yok her şeyi yazacağım. İki can dostumun kariyerlerinde yükselmeleri ve mutlu evlilikler yapmaları benim boşanma dönemime denk geldiğinde koptum onlardan. Sanki biz bir yarıştaydık ve ben geri kalmış, yanlış seçimler yapmış gibi hissettim. Sonra birisi zengin ailesi sayesinde çalışmadan lüks bir hayata kavuştu, diğeri çok ünlü bir dergide editör oldu , bir mimarla evlendi ve rüya gibi bir hayat yaşamaya başladı. Ben o sırada boşandım, baba evine döndüm, eşimin aldatmasını unutmak için yine yanlış bir adama aşık olup umut besledim, bu arada babamın hakaretleri ile boğuştum ve çalıştım. Çalışmak demiyorum işe gittim geldim. Güya sözde terfi ettim. Beş kişilik bir head office de patronuma yaptığım kahveye bile lanet ederek altı sene çalıştım. Müdirem ile aynı yaştaydık o staj zamanı bu şirkete girmişti ve şansı yaver gidip yükselmişti bense o benim altı katım maaş alıp 1/2 gün gelirken onun işlerini yapıyordum. Altı sene de bu kompleksle ve kendimi onunla kıyaslayıp, kendime acıyarak çalıştım.

Konuya dönersek , bu iki arkadaşımla görüşmüyorum. Tüm sosyal ağlardan da sildim. Kendimi insanların karşısına çıkacak güçte hissetmiyorum. Zaten sanaldan görüştüğüm 1-2 kişi dışında arkadaşım da yok. Kimseyle arkadaş, dost olamıyorum da zaten.

Şimdiki eşimle hayatımın 2. başlangıcını yaptığımı, yeniden doğduğumu düşündüm hep ve o beni biraz olsun bu yarışta ileriye taşıdı. İnsanların karşısına çıkabilecek güveni veriyor bana. Ama şu an içinde bulunduğum durumda o da etkisiz eleman. İki üç gündür intihar yöntemlerini araştırıyorum. İnanılmaz öfkeliyim herkese, her şeye.... Kıskancım demiştim, evet kıskanıyorum. Kolayca iş bulan, kolay hayatlar yaşayan, ben senelerce it gibi çalışırken kolayca terfiler alabilen insanları, bu yaz sürekli tatil yapıp dönerken " ayy tatil bittii ühühüh :KK43:" moduna giren görümcemi, instagram' da takip ettiğim kadınları KISKANIYORUM! Hatta burada bile işi, gücü , maddi imkanı olduğu halde bunalım kasanlara da uyuz oluyorum ! Kendi nefretimde boğulmak üzereyim ve bu bana hiç yakışmıyor biliyorum. Sokaktaki karıncaya bile merhamet gösteren ve en büyük zenginliğimi vicdanım olarak gören ben çok değiştim, değişiyorum.

İş bulamıyorum, bulamadıkça maddi olarak sıkışıyorum ki maddi olarak sıkışmak hayatta en tahammül edemediğim şey. Sanki hiç bu sıkıntılar yokmuş gibi yaşayıp tüm avans hesaplara, kredi kartlarına eşimden de habersiz bir sürü borç yaptım, şimdiye dek annemden alıp falan idare ettim ama işe girmezsem sonum kötü gözüküyor. Kabul etmek istemiyorum durumumu. Ve iş bulacağımı da sanmıyorum işin acısı. Gidiyorum sekreter ilanına başvuruyorum sekreterlik ya ne yapabilirsin en fazla " üzgünüz başkasını işe aldık" diye cevap geliyor. Ya da klasik " imi sizin diniyimlir bizim pizisyin için fizli" konuşmaları dönüyor.

VE BEN İŞE GİRİP PARA KAZANMADAN MUTLU OLAMAYACAĞIMI BİLİYORUM.

Kendimi son kullanma tarihi geçmiş gibi hissediyorum. Çok öfkeliyim en başta kendime. Yazacak çok şey var aklıma geldikçe kusacağım içimdekleri. Ama çok mutsuzum özet bu.

Bunca şeyi niye yazdın diyecekler için özet : hayatımı boşa yaşadığımı hissediyorum. Hep yanlış kararlar, hırs sahibi olmamak , elindekiyle yetinme naifliğinin hayatın insanı s..ken şartları ile yerle bir olduğunu görmek, yanlış bir evlilik ve adama sekiz sene vermek, sonra iki seneyi bir başka yanlış adama vermek, maddi anlamdaki tutarsızlıklar, kendimi sevmemek, bu yaşa gelip bir baltaya sap olmamış olmak ya da öyle hissetmek, bu yaştan sonrası için ümidini kaybetmek, tüm bu başarısızlıklar için kendine öfke duyup ölmeyi istemek. İşte ruh halim bu...Vivelamour'un hayatı bomboş bir çöpten ibaret. Kendisi de.....Gerçek aşkı 32 yaşımda buldum ama onun da hayatını karartacağım bu gidişle ve bu mutsuzlukla. Çünkü ben onun gibi bakamıyorum hayata. O dünyadaki en kalender kişi ben ise yarattığım kompekslerimle çok mutsuzum.
Abla merhaba
Sen kadar hayat tecrübem yok yaşadıklarınıda kimse tam manası ile anlayamaz. Ama şunu söyleyebilirim liseden sonra istediğim üniverisiteye yerleşemedim 1 sene boyunca kafaya taktım üniversiteye giderken bir daha hazırlandım ilk girdiğim seneye göre daha iyi bir puan yaptım ama okul puanın yarısı kesildiği için gidemedim istediğim yere bunlar hikaye kısmı nasipten öteye yol yok tabiki böyle deyip boyun bükmemek lazım kafanda mutluluğun için bi hedef belirlemişsin o olmayınca mutlu olmadığını düşünüyorsun hayır değil iyi bir eşin var seni seviyor belki çocukların vardır kendini geçindirecek kadarda maaşın varsa bilmiyorum bunlar yeterde artar sosyal medyada gülücükler saçan insanlar gerçekte ne kadar mutlu ya da terfi alan arkadaşların sorgulanır.. Hırslısın aslında ama amaç yanlış. Nacizane tavsiyem mutlu olursun umarım :)
 
Sevgili M meredithgrey ,
O kadar çok benziyoruz ki o konuya hiç giremeyeceğim. Ben senin gibi cesur değilim. Kendime her şeyi itiraf edebilirim farkındalığım aşırı yüksektir ama buraya böyle bir konu açamam. İnsanlar kendileriyle yüzleşmekten kaçıyor çünkü yüzleşmek acı veriyor. Ama bak biz bu acı ile yüzleşiyoruz yana yana hemde... Sadece değişmekte zorlanıyoruz.

Genelde 0-6 yaş arası dönemde kendimizi değerli hissettirmediklerin de büyüyünce bunu başarması zor oluyor.
Ama imkansız değildir diye düşünüyorum..
Çok şanslısın ki eşin var kk var.
Şimdi kendine bir plan yap. Çalışır çalışmaz paranı biriktir ve uzmandan bir yardım al..
Geçmişte yaşadıklarımızı bırakmak kurban rolünden vazgeçmek büyüdüğümüzü kabul edip hayatımızın sorumluluğunu almak bu yaşlarda daha zor çünkü bize öğretilmemiş şans verilmemiş o yaşlarda.
Her ne kadar sorumluluk sahibi olursan ol en büyük sorumluluğunu alamadın sende bu yüzden.
Kendini tanıma sevme yeterli hissetmek işte bu sorumluluklardan bahsediyorum.
Bir gün burada bunların geride kaldığını konuşuyor olmayı diliyorum ikimiz içinde de.
Bizde mutlu olmayı hakediyoruz çünkü bizde herkes gibi çok değerliyiz.:KK200::KK200:
 
Sevgili M meredithgrey ,
O kadar çok benziyoruz ki o konuya hiç giremeyeceğim. Ben senin gibi cesur değilim. Kendime her şeyi itiraf edebilirim farkındalığım aşırı yüksektir ama buraya böyle bir konu açamam. İnsanlar kendileriyle yüzleşmekten kaçıyor çünkü yüzleşmek acı veriyor. Ama bak biz bu acı ile yüzleşiyoruz yana yana hemde... Sadece değişmekte zorlanıyoruz.

Genelde 0-6 yaş arası dönemde kendimizi değerli hissettirmediklerin de büyüyünce bunu başarması zor oluyor.
Ama imkansız değildir diye düşünüyorum..
Çok şanslısın ki eşin var kk var.
Şimdi kendine bir plan yap. Çalışır çalışmaz paranı biriktir ve uzmandan bir yardım al..
Geçmişte yaşadıklarımızı bırakmak kurban rolünden vazgeçmek büyüdüğümüzü kabul edip hayatımızın sorumluluğunu almak bu yaşlarda daha zor çünkü bize öğretilmemiş şans verilmemiş o yaşlarda.
Her ne kadar sorumluluk sahibi olursan ol en büyük sorumluluğunu alamadın sende bu yüzden.
Kendini tanıma sevme yeterli hissetmek işte bu sorumluluklardan bahsediyorum.
Bir gün burada bunların geride kaldığını konuşuyor olmayı diliyorum ikimiz içinde de.
Bizde mutlu olmayı hakediyoruz çünkü bizde herkes gibi çok değerliyiz.:KK200::KK200:

Çok teşekkür ederim elbette değerliyiz :KK200:
Umarım her şey gönlümüzce olur, olabilir.
 
Hangimiz dibine kadar mutluyuz vive, hangimizin hayatı 4/4lük?

Neredeyse 27 yaşındayım, sevdiğim bir işte çalışıyorum, yalnız yaşıyorum, zengin değilim ama her sene yurtdışına çıkmama elverişli "yuvarlanıp giden" bir maddi durumum var, genel olarak sağlıklıyım, canımdan çok sevdiğim bir evladım (köpeğim) var, ailemle sorunum yok, arkadaşlarım var falan. Çok mutlu bir tablo değil mi?

Ne eksik fark ettin mi?

Sevgi, aşk, başını yaslayacak bir omuz, tutacak bir el. Hiç doğru düzgün bir aşk hayatım olamadı. Hep mutsuzlukla, hayal kırıklığıyla, "bu sefer ne yaptım"la geçiyor senelerim. Biten her şeyin ardından, ister basit flört ister aşk hikayesi olsun "bu sefer ne yaptım" demek ne kadar zor biliyor musun? Suçu hep kendinde aramak? Adam azıcık uzaklaşsa içinin titremeye başlaması "kesin bu da gidiyor" diye ve gitmesi?

8 seneni bir adama harcadığına üzülüyorsun vive ama benim 8 senemi harcayacak, 8 sene beni yanında isteyecek biri bile olmadı biliyor musun?

Hayatımı bir erkeğe endekslemediğim için bunun beni mutsuz etmesine izin vermiyorum, ama benim de kopuş anlarım oluyor be vive. Kuyruğu dik tutmak için gece 1 şişe şarabı bitirip, böğüre böğüre ağlayıp sabah gülümseyerek uyandığım oluyor.

Bütün romantik ilişkilerinin "bende ne eksik" cümlesiyle, kendini suçlamayla, kendi beceriksizliğini düşünmekle geçmesi insanı nasıl yoruyor biliyor musun?

Evlilikte falan gözüm yok, evlilik zaten çok gerekli gördüğüm bir kurum değil, ama bütün arkadaşlarının evlense de evlenmese de teker teker "onu" bulmasını izlemek nasıl yoruyor biliyor musun?

Sen iş olarak, maddi olarak benden "gerideysen", ben de aşk olarak senden gerideyim vive.

İt gibi aşık oldum ben vive. 1,5 sene. 1,5 sene sonunda doğumgünümde "doğumgünün kutlu olsun" ile başlayıp "bizden bir şey olmayacak, arkadaş kalalım" ile biten bir mesajla ödüllendirildim. Doğumgünümde lan.

Napayım ben vive? Yaş 30a yaklaştı bak, yapayalnızım. Sen sonu kötü bitse de istenilen, sevilen bir kadınsın. Bunu hiçbir para satın alamıyor. İşin yok paran yok ama eşin yanında. İşim var param var ama beni seven biri yok. Hangimizin durumu daha zor, daha kötü?

Hepimizin eksikleri var, kimse sorsan evinde bir oda eksik. Kimimizin işi yok, kimimizin parası, kiminin eşi, bazılarının çocuğu olmuyor, daha vahimi çocuğunu kaybediyor. Kimi annesiz büyüyor, kimi anne şiddetiyle.

Niye biliyor musun? Hepimiz normal insanlarız. Her normal insan gibi eksiklerimiz, mutsuzluklarımız var. Ama yaşıyoruz be vive ya, bir şekilde yaşıyoruz işte.

Mutsuzsun. Mutsuz olman iyi. Hissiz değilsin çünkü, uyuşuk değilsin. Bir şeyler hissediyorsun hala. Mutsuzluk varsa, mutsuz olabiliyorsan, mutluluk da olabilir. Mutlu da olabilirsin.

Tünelin ucu her zaman bombok bir yere çıkacak değil ya, bu sefer güzel bir yere çıkar.
 
Gelmeseydim iyiymiş müdürüm ya tam dövdün vallahi :bicak:Gerçi belki de beklediğim, yüzüme tokat gibi çarpan gerçekler bunlardı bilemiyorum. Hani diyorsun ya "bu dünyaya neden geldin ?" diye işte ben de bunun cevabını bulamıyorum. Ben vive tüm hayatım boyunca insanlara yardımcı olmayı sevdim, çalıp çırpmadan namusumla yaşadım, iyi bir evlat olmaya çalıştım, vicdanımı temiz tutmaya çalıştım. Çalıştım sevildim de yalan değil, insanlar sevdi beni ama ben bu komplekslerim yüzünden kimsenin hayatında kalıcı olamadım. Eğer bir beş sene evvel bu kadar kötü eleştirseydin misketlerimi ver oynamıyorum der kaçardım, yıllar bana eleştiriyi kaldırabilmeyi öğretti. Dört evladım var, anne olmadım ama sokaktan dört can kurtardım, eşimi mutlu ettim iyi bir eş oldum. Tüm bunlar beni neden mutlu etmiyor bilmiyorum. Bunlar mutlu olmak için yeterli mi onu da bilmiyorum. Tek bildiğim kendime acımaktan acilen vazgeçmem gerektiği.

Sana birşey diyeyim mi? Şu yazdıkların içinde gizli cevabın, ailen için, eşin için, çalışma arkadaşların için, çevren için farkında mısın yazdıklarının, hepsi birileri için kendin için ne yaptın peki?
Kendini mutlu etmek için ne yaptın vive?
İnsanoğlu vericidir ama arada almakta gerekir, kendini de şımartmak lazım. Böyle çok yüzeysel oluyor belki, seni, hayatını, çevreni tam kavrayamadan yapacağımız yorumlar havada kalabilir ama yazdıklarındaki satır aralarını okumaya, yakalamaya çalışıyorum, sen baştan yapmışsın hatayı, hep birilerini mutlu etmek adına sanırım kişiliğinden ödün verdin, bu yüzden de hayattan ne istediğini, varoluş amacını sorgulayamadın gibi geliyor bana.

Evet, kesinlikle kendine acımaktan vazgeçmelisin, acınacak bir durumda da değilsin, sadece biraz yorgunsun, ruh yorgunluğu bu ama toparlanmayacak kadar derin değil, nasıl bir yol izlemen gerektiğini bilmiyorsun sadece, valla samimi bir yorum daha sana, belki bazı insanlara saydığın şeyler Mutlu olmak için yeterli gelebilir ama herkes bir değildir, bazıları da vardır ki mutluluğun tarifi onlar için çok başkadır.

Kaybettiğin yolunu bulmayla başlamalısın işe, kendini keşfet biraz, hırsını, öfkeni, kıskançlıklarını doğru yerlere kanalize et, öyle dibe çökmüş bir kadın değilsin aslında, sarılacak bir amaç bulursa onu sonuna kadar götürüp çok başarılı olacak bir kadın olduğuna inanıyorum ben, sende kendine inanmalısın.
Amaçsız olma asla, inanki amaçsızlık insanı pis bir girdaba sokuyor ve cebelleştikçe içine çekiyor, iş mevzunu düzene koymaya çalışırken bir yandan sosyal sorumluluklarda aktif olursan iyi gelecektir sana, sen öyle bir kadınsın çünkü, çok güzel ve yararlı gruplar var ve iş konusunda birazda benim söylediğim şeyleri düşün, mesleğin sağlam bir meslek kendinde birşeyler yapabilirsin, doğru bağlantılarla pekala sağlam bir iş kadını olabilirsin.

Ve emin ol kendine gelmen, acımalarını bırakmak için seni sabahlara kadar dövmem gerekirse bunu seve seve yaparım, arada ayağın tökezleyip düştün diye oyundan çıkmana izin vermiyoruz.
 
Şimdi buraya biseyler yazicam ama çok tepki alicam, yinede düşüncelerimi yazicam ben lise mezunuyum üni okumayı çok isterdim ama kapasitem bu kadarmış napim, 2 kardeşimse öğretmen ,onlar zekilerimiş okumuşlar fakat gozlemliyorumki eşlerini severek evlenmelerine karşın hiç tanıyamamışlar ikisininde eşleri eğitimli insanlar fakat geçim yok saçma sapan takıntıları olan erkeklerle uğraşıyorlar bende görücü usulü bi evlilik yaptım ha mutlu olacagimi sanmıyordum ama yinede onlarınki ne göre biraz daha iyi nedenmi ,cunki benim beklentilerim az ufak şeylerden mutlu olmaya çalışıyorum egom yokmu oda var ama pasif insanım umursamıyorum, hep derim mastırlar doktoralar yapmış insanlar asla kanaatkâr ev hanımı moduna giremezler yani kafa yapıları başka bu yüzden özel hayatları normal olamaz gibi gelir sosyal medyadan aşk fotoları yayınlayan kanki
lerimde var onların fotoların altına yorum yapıyorum ; allasen siz aynı evde yaşamıyormusunuz diye :)
 
Back