12/10/2010. çınarımla birlikte benimde yeniden doğuşum oldu. 8 yıl olmuştu evleneli. Ve 8 yılda kuzuma kavuşabilmek için hayata verdiğim olağanüstü çabanın sonunda bu yarışın galibi biz olmuştuk. 8 yıl 6 kayıp ve onlarca başarısız deneme. Hiçbiri yıldırmamıştı beni. Biliyordum uğur böceğim gelip konacaktı yüreğimin en güzel yerine. Cennete gönderdiğim meleklerim elbet bana yollayacaklardı minik kardeşlerini.
Tedaviye ara verdiğim dönemdi. Spora başlayıp, biraz kilo verip tekrar devam etmekti niyetim. Aldığım ilaçlar sonucu baya bir kilo sahibi olmuştum. Ve bu tedavi devam edeceğine göre daha çooook kilo alacaktım. En azından verip verdiklerimin yerine almayım diye düşündüm. Aslında biraz da kafamı dağıtıp çocuk düşünden biraz uzaklaşmak da iyi gelecekti bana. Spor salonuna yazıldım. Her akşam iş çıkışı gidip sporumu yapıp saunaya girip birde güzel masaj yaptırdıktan sonra rahatlamış olarak dönüyordum eve. 3 gün 5 gün derken baya bir konsantre olup bebek fikrinden sıyrılmışım. 1 ay sonunda hem sıkılaşmaya başlamış hemde kendimi fit ve zinde hissediyordum. Kendime güvenim gelmişti. Daha olumlu ve pozitiftim. Böylelikle tedavisiz ilaçsız iğnesiz 1 ayı geride bırakmıştım. 11 şubat 2010 günü çoktan gelmesi gereken adetimin gelmediğini fark ettim. Neredeyse 8-9 gün gecikmişti. Ama ben bu durumu asla bir hamilelik olarak düşünmüyordum. Eşimin çekinerek (çünkü çocuk lafı edilemeyecekti bir müddet) bir kan ver istersen demesi üzerine hiçbir umut beslemeyerek kan verdim. Hatta daha önceleri çıkmasını eve gitmeden oracıkta bekleyen ben almaya bile gitmedim. Eşim gitti. Geldiğinde yüzündeki onlarca ifadeyi okumak için müneccim olmak lazımdı. Şaşkın mutlu korkak hatta kızgın. -“Prenses hamilesin sen” dedi. –“
)) çok komik hiç hoş bir şaka değil” dedim. Sonra kağıdı uzattı baktım. Bhcg 1012 yazıyor. Tamamen yanlış yapılmış bir test dedim. Gidip eczaneden bir test aldım. Yapıp banyoda çamaşır makinasının üzerine bıraktım. Eşim gidip baktığında – hamilesin işte iki çizgi var diye boynuma sarıldı. İnanmıyorum gerçekten ben ilk kez kendiliğinden ilaçsız iğnesiz doktorsuz hamileydim. Ne yani boşuna mıydı bunca ilaç iğne. Mutluydum ve her zamanki gibi korkuyordum. Kaybetmekten.
13/02/2010 ilk doktor ziyaretimiz. Tavsiyeler üzerine yeni bir dr. Riskli gebelik uzmanı. İçeri girip detaylıca anlatıyorum hikayemi. Genetik tahlil sonuçlarımı çıkarıyorum. Kullandığım kan sulandırıcı iğnelerden bahsediyorum. Kaybettiğim tüm bebeklerimin ultrason görüntüleri test sonuçları ve bir tanesinin genetik raporunu gösteriyorum. Dr um beni dikkatlice dinledikten sonra. Stresimi anlayıp –“ lütfen sakin olun! Bu bebeği birlikte yaşatacağız” diyor. Ve bu tek cümleye öyle sıkı sarılıyorum ki, içimdeki tüm korkular endişeler o anda yerini müthiş bir huzur ve güvendeliğe bırakıyor. Ultrasona yatıyorum. Bakıyoruz minik kesem orda. –“işte bak burada” diyor. –“ ama her defasında o ordaydı fakat sonrası” diyorum. –“şimdi “diyor - “ şu an sonrasını sonra düşünürüz şu anın keyfini çıkar önünde muhteşem bir 9 ay var. Harika bir gelişime şahit olacaksın. Sırf anne olabilmek iin kadın olmayı çok isterdim bu size tanrı tarafından bahşedilmiş en güzel şey ” diyor. Kullandığımın dışında başka ilaçlar ve iğnelerimi yazıp iki hafta sonra kalp atışları için beklediğini söyleyip uğurluyor bizi. Çıktığımda –“ işte diyorum işte aradığım dr”
İki hafta sonra tekrar heyecanla yola çıkıyorum. Yol boyunca gözlerimi kapatıp öylesine dua etmişim ki ultrasona yattığımda hala gözlerim kapalı dua ettiğimi anımsıyorum. Dizlerimin zangır zangır titremesini önleyemiyorum. Bu arada karnımda ki soğuk jelin üzerimde dolaşan doppler bütün tüylerimi diken diken ediyor. Dr dan ses yok. yok işte bu da yok olmadı olmayacak gibi karamsar fikirler dönerken beynimde. –“ haaahh işte buradasın yaramaz buldum seni” diyor dr. “Bahar açsana gözlerini bakmayacak mısın?” diyor. “hayır” diyorum sesini duymam lazım. Hemen açıyor sesini. Allahımm allahımmm dünyanın en güzel müziğini dinliyordum. Dizlerimin titremesi durmuş ama gözlerime engel olamıyordum. Yavaşça ekrana baktım ve minicik kuzum orda pıt pıt atıyordu. Canımın canıydı. Binlerce kez milyonlarca kez şükrettim o an rabbime.hemen cd ye çekmesini istedim. İğnelere ve ilaçlara devam bol bol dinlen kafanda tüm kötü düşünceleri kov dedi dr. Müthiş bir sevinçle çıktım dr dan. Bu arada kimseyi istmemiştim o gün yanıma. Yalnızdım. Diğer hamileliklerim de gittiğimde hep annem ve eşim olurdu yanımda ve ben kalp atışı yok denildiğinde sırf onlar daha çok üzülmesin diye. “kısmet” der yutardım gözyaşlarımı. O yüzden bu kez yok dese de oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaktı niyetim. Ama öyle olmadı. Yüzümde kocaman bir tebessümle bindim arabaya. İş yerinde herkes sabırsızlıkla bekliyordu beni. İçeri girdiğimde herkes yüzümdeki sırıtmanın ne anlama geldiğini biliyordu ve hepimiz ağlıyorduk. Eşimi aradım annemi kardeşimi yengemi kuzenimi acaba o arada daha kimleri aramışımdır. İlk kez o gece eşime sarılıp huzurla uyudum. Aşkım minikim ve ben üç kalp atışıydık o gece …..
Uzun bir macaranın içindeydik artır. 12 haftalık olmuştuk. Yine ultrasonda bakarken dr birden –“içinden ne geçiyor cinsiyeti konusunda” dedi. İçimden geçmesine rağmen hatta emin olmama rağmen suçluluk duygusuyla söylemedim. –“hiçç” dedim. –“hiçbir önemi yok cinsiyetinin. onun o küçücük kalbinin atışı bana yetiyor. Başka hiçbir şey istemem sağlıklı olsun yeter” -“ama ben senin bunu hissettiğine çok eminim bence biliyorsun sen cinsiyetini” dedi. –“dayanamdım ve o bir erkek” dedim. “bak nasıl bildim bildiğini” dedi. Minik yakışıklımdı o benim annesinin erkekiydi. Minicik kolları bacakları kocaman kafasıyla muhteşemdi oğlum. Bu anları zevkle kaydediyordu dr umuz cd ye. Çok güveniyordum ona. Yüzüme bakarken mutluluğumu izlemek onu çok mutlu ediyor ve sürekli bana gülümsüyordu. Artık her ay kontrolde koca bir sırıtmayla çıkıyorduk odadan . çünkü benim kıpırdak oğlum her ay şaşırtıyordu bizi. Parmaklarını emiyor. Sorun yok dermişçesine baş parmağıyla okey işareti yapıyor, amuda kalkıyor daha bir çok şey.- “peki bu yakışıklının adı ne olacak”dedi dr. O ÇINAR dedim. ÇINAR EFE çınar ağacı gibi uzunn sağlam sağlıklı efe gibi yirekli yiğit olacaktı oğlum. İzmir EFEsi Günden güne karnımda şişmiş iyice belirginleşmişti. Öylesine güzeldim ki aynanın karşısından ayrılamıyordum. Giydikelerim yakışıyor. Makyaj bile yapmıyordum. Cildim ne kadar güzeldi. O kadar enerjiktim ki hiç yerimde duramıyordum. Derken 20. haftanın başlarıydı. Oğlum ilk kez annesine ben buradayım dedi ve ilk tekmemi yedim. Çocuklar gibi sevindim. O günden sonra artık ellerimi karnımdan çekmem imkansız olmuştu. Sürekli birbirimize temas halindeydik. Sürekli şarkılar muhabbetler. Oğlumla günler öyle keyifli öyle çabuk geçiyordu ki bu sürecin sonuna yaklaştığımızı hiç fark etmemişim bile. 37. hafta doğum iznine ayrıldım. Artık evdeydim. Ve her an her şey olabilirdi. Alışverişimizi tamamlamıştık. Her şey hazırdı. Neredeyse tüm günümü oğlumla konuşarak geçiriyordum artık. Filmler izliyorduk kitaplar okuyorduk. Ben anneliğe o ise dünyaya gelmeye hazırlanıyordu. Kontroller sıklaşmıştı. Tüm hamileliğim boyunca bir kere bile of demeden vurulduğum iğnelerim artık kesilecekti. Ama ben çok korkuyordum onlar kanımı suladırıyordu. Oğlumun mamasıydı o iğneler. Ya şimdi birden bir şey olursa diye içim içimi yiyiyordu. Ama kesmek zorundaydık. Bir şartla dedim. Her iki günde bir ultrasona girersem. Ok dedi dr.
Artık 39. haftadaydık ve benim erkekimin hiiiiiçç acelesi yoktu. Gayet memnun mutlu mesut yaşıyorduk. Ama dışarıda onu merakla bekleyen öyle çok kişi vardı ki. Her iki ailenin de ilk torunu olacaktı. Tıpkı annesi gibi.  KK da kan pıhtılaşması bölümünde bütün teyzeleri sabırsızlıkla onu bekliyordu. Çooooookk dua etmişlerdi. Öylesine yanımdalardı ki onların o içten o güzel dualrıyla çınar kuzuları gelmişti yolun sonuna ve hayatın başına .
11/10/2010 sabahı kontrole gittik. Ultrasonda kuzumun suyunun biraz azaldığını gördük. Dr umuz –“bahar 1 hafta daha bekleyebiliriz. 40. haftdayız şu an. Ama tabiî ki bu risk dedi. Ben zaten 37. haftada iğneyi bıraktığımdan beri rahat uyuyamıyordum birde böyle olunca. Normal doğumdan çark ederek –“yok beklemeyelim benim riske girecek lüksüm yok hemen alın dedim.” Doktor da –“bir şey yemediysen alalım hemen o zaman” deyince bir garip oldum. Yook dedim eşim yok hazırlıksız geldim. Yarın olsun.” 12/10/2010 a sözleştik. Eve geldik. Ben ağlamaya başladım. Hem kuzuma kavuşacak hem ayrılacaktık. Çantam zaten çoktan hazırdı. Evin içinde bilinçsizce dolaşıyordum bir banyoya giriyorum bir mutfağa bir odalara. Döktüm bebeğimin kıyafetlerini tekrardan düzenledim. Bir türlü uyku tutmuyordu. Kuzumun cd lerini izledim ağlamaktan gözlerim şişti. Eşimin yanına kıvrıldım. –“Son kez” dedim. –“ne son kez” dedi. Son kez o içimdeyken üçümüz yatıyoruz, son kez karnımın sağ yanından minicik topuğunu seviyoruz, bu son gece.” Dedim. Sonra içim geçmiş uyandığımda ezan okunuyordu. Balkona çıktım. “rabbim dedim yıllar sonra bana mucizemi gönderdin. Çok şükür çok rahat bir hamilelik geçirdim. bana annelik gibi kutsal bir duyguyu yaşattığın için beni anneliğe layık gördüğün için binlerce kez şükürler olsun. Ben sana bir gün bile isyan etmedim neden benimde çocuğum olmuyor diye. Bir gün bile vazgeçmedim sana yalvarmaktan. Bir an olsun senin yüce kudretinden şüphe etmedim. Senden hep sabır diledim. Çok şükür ki sen o sabrı bana hep verdin. Rabbim şimdi sana yalvarıyorum oğlumu sıhhatle kucağıma alayım, ve yalvarıyorum sana dünyada hiçbir kadını anne olma şerefinden mahrum bırakma. Yer yüzünde evlat hasretiyle yanan tüm yüreklere minicik evlatlarını bahşet. Sen taşa bile can verensin. Evlat diye açılan elleri boş çevirme.” Dedim. Sonra ellerimi karnıma koyup “minik kuzum saatler sonra mis kokunu içime çekeceğim. Minicik ellerini öpeceğim. Sakın korkma annecim seni bun dünyadaki her şeyden canım pahasına koruyacağım seni herkesten çok ben seveceğim. Her düştüğünde elinden ben tutacağım. Gözyaşların her aktığında elimde mendil yanında ben olacağım. Sakın korkma minik kuzum.”dedim. ve oğlum bana korkmuyorum anne der gibi tekme attı. Sonra girip banyo yaptım. Kuzumu bol bol sevdim. Eşimi uyandırdım. Eşyalarımızı alıp anneme indik. Onuda yanımıza alıp saat 7 de hastanenin yolunu tuttuk. Odamız hazırdı hemşiremiz bizi bekliyordu. Nst ye bağlandık. Oğlumun kalp atışları benimkilerle karışıyordu. Saat 8:30 du dr umuz geldi. Artık her şey hazırdı. Ameliyathaneye gitmek üzere sedyeye yattığımda eşiminde benimde gözlerim doluydu. Ağlayarak içeri girdim. Epiduralim yapıldı. Dr um –“hazırmısınız”dedi evet derken çınar kuzusuda hazır olduğunu minicik bir tekmeyle ifade etti. Ve başladık. Ben sürekli dua ediyordum. Aklıma gelen tüm arkadaşların isimlerini söylüyordum. Dr umuz –“gel bakalım çınar paşaaa” dediğinde saat 09:20 di oğlumla birlikte ben de deli gibi ağlıyordum. Hemen göğsüme koydular minik tosbamıı.-“allahım dedim allahım sana şükürler olsun nasıl güzel bir şeysin sen annneemm.” Çınarda göğsüme yaslanınca susumuştu. Ama ben hala ağlıyordum. Sonra onu yandaki sedyede temizlemek için aldılar. Dr beni dikerken ben hayranlıkla oğluma bakıyordum. Sonra onu yatağına koyup yukarı çıkardılar 10 dk sonra da ben çıktım. Eşimin annemin kerdeşimin gözleri ağlamaktan şişmişti. Paşam tüm ihtişamıyla yatağında uyuyordu. Halam onu kucağıma getirdi. Allahım bu nasıl bir kokudur ki insanı kendinden geçiriyor. İŞTE DEDİM İŞTE MİNİK MUCİZEM. İLK KEZ KADINLIĞIMLA BÖYLESİNE GURUR DUYDUM. VE O AN ANLADIM KADIN OLMANIN GÜZELLİĞİ ANNE OLMAKTA SAKLIYMIŞ. İYİKİ GELDİN MİNİK PAŞAM ÇINAR EFEM 
)))